Dayanışma yaşatır
Müzik emekçilerinden yardımı esirgemeyin. Alacağınız tek bir bilet bile çok önemli.
Son zamanlarda duyduğumuz en güzel cümlelerden biri bu: Dayanışma yaşatır. İki kelime ama içinde dünyalar gizli. Bildiğimiz bir şey bu, yeni değil. Kendi adıma var oluşumun koşullarından. Bundan sekiz yıl önce, tam da içinde bulunduğumuz günlerde bu küçük cümleyi sıklıkla tekrarlıyorduk. Gezi Parkı’na yapılan müdahaleye karşı direniyorduk ve memleketin her yerinden gelen direniş haberleri bize güç veriyordu. Gezi’den memlekete yayılan haberler de öyle. Dayanışmayla yaşıyorduk ve bu dayanışma direnişi körüklüyor, umudu artırıyordu. Gezi Parkı’nın ya da direniş alanlarının ortasına kurulan masalarda ve çadırlarda kitaptan meyve suyuna, maskeden boyaya ihtiyacımız olan her şeyi bulmak mümkündü. Sonrasında Ramazan ayında kurulan Yeryüzü Sofraları, dayanışmanın ne olduğunu bize gösterdi: Sağ/sol ayrımı olmadan, bu ayrımı yapanlara inat oturuldu o sofralara ve dayanışmayla yan yana getirilen yemekler hep birlikte yendi, sofralar birlikte kuruldu, birlikte kaldırıldı. “İyi ki yaşadık” dediğimiz günlerdi, “bugünü de gördüm ölsem gam yemem gayrı”nın vücuda gelmiş hâliydi.
Şu aralar bu cümle daha da anlamlı, zira her şeyden önce hayatta kalma mücadelesi veren insanlar için bir umut. Pandemi bütün dünyayı etkiledi, doğru ama Türkiye’de, iktidar, bunu kendi lehine kullanıyor. Sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde marketten içki (ve hatta pil, kalem, ampul, ped, pamuk gibi ihtiyaç malzemelerini) alamamak, hâlâ anlam veremediğimiz bir durum. Bu bir yana konserlerin ve sanat etkinliklerinin sürekli öteleniyor oluşu, içkili mekânların açılmaması ve bu mekânlarda çalışanların ve mekân sahiplerinin içine düştüğü durum, dayanışmayı şart kılıyor. Tiyatrocular ve müzisyenler yani hayatlarını sahnede geçirmek, oradan kazanmak durumunda olanlar, bu tuhaf yasaklardan en çok etkilenen kesim. Sadece sanatçıları ya da sahne üzerindekileri değil, ışıkçısından kostümcüsüne, sesçisinden ulaşımı sağlayan insana kadar herkesi etkiliyor bu. Buzdağının görünün yüzü bile durumun vahametini ortaya koyarken, aklımıza gelmeyen, belki de görmezden geldiğimiz emekçiler, hayatta kalabilmek için büyük çaba sarf ediyor.
Hayatımı yazarak ve çalarak kazanıyorum ve bilhassa çalmalar, benim için önemli bir gelir kaynağı. Geçtiğimiz yılın Mart ayından bu yana çalamıyorum. Bir şekilde hayatımı idame ettirecek parayı başka yerlerden kazanabiliyorum ama ya kazanamasaydım? Sahne dışında geliri olmayan çok insan tanıyorum, çoğu arkadaşım böyle. Onların yaşadıklarını görmek bile yetiyor.
2020 yılının son günlerinde, kimi müzisyenler, toplanarak bir dayanışma gecesi düzenledi. Anadolu Müzik Kültürleri Derneği ve Ankara Kent Konseyi tarafından düzenlenen bu gece, “Müzik Üreticileri İçin Dayanışma Gecesi” başlığını taşıyordu ve sloganı “Bahar Gelecek”ti. 28 Aralık’ta, pek çok müzisyenin katılımıyla yapıldı ve elde edilen gelir, ihtiyacı olanlara ulaştırıldı. Önümüzdeki günlerde, bu konserin ikincisi düzenleniyor. Yine çok sayıda sanatçının katılımıyla yapılacak bu buluşmanın başlığı, yazının başlığına taşıdığım o sihirli cümle: “Dayanışma Yaşatır”. Konser, 19 Haziran cumartesi 19:00’dan itibaren Anadolu Müzik Kültürleri Derneği’nin YouTube hesabından canlı olarak yayınlanacak. Sanat yönetmenliğini Muammer Ketencoğlu’nun üstlendiği geceyi Ercüment Gürçay koordine ediyor, konserin moderatörlüğünü ise Cenk Güray yapıyor. Açık Radyo, İklimler ve Atölye Shiraz, katkı veren diğer isimler. Konserde yer alacak sanatçıları tek tek saymayayım ama Ayşe Tütüncü’den Brenna MacCrimmon’a, Cenk Erdoğan’dan Janet & Jak Esim’e, Mehmet Atlı’dan Selen Gülün’e, Teneke Trampet’ten Ulaş Özdemir’e özlediğimiz isimlerin art arda sahne alacağını söyleyeyim. Bir de açıklama var: “Pandemi nedeniyle yaşanan sokağa çıkma kısıtlamaları ve alınan tedbirler nedeniyle sahnelerin, kültür merkezlerinin ve toplu eğlence mekânlarının kapalı olması ve konser, festival, şenlik ve benzeri etkinliklerin yasaklanması; geçimini bu alanlardan sağlayan binlerce müzisyen için maddi anlamda yıkıcı olmaya devam ediyor. Bu dönemde temel gereksinimlerini dahi karşılamakta güçlük çeker hâle gelen müzik emekçileri zor bir dönem yaşıyorlar. Bu zorlukları bir nebze hafifletmek amacıyla sizleri müzik emekçileri için dayanışmaya çağırıyoruz.” Açıklamayı takiben, gecenin biletlerinin Biletix’ten alınabileceği bilgisini de vereyim.
Pandemi ve bunu bahane ederek yapılan iktidar hamleleri, dayanışmanın elzem olduğunu bize yeniden hatırlattı. Bugüne kadar yapılan konserler, bir araya gelmek için atılan adımlar ve düzenlenen toplantılar yeterli olmuyor. Dahası gerekiyor. Bu yan yana gelişlerin en güzellerinden biri, “Olta” başlığıyla yapılan dayanışma albümleriydi -ki “Türküler Yetişti İmdada” başlığıyla kotarılan yedinci albüm, 7 Mayıs’ta yayımlandı. Geçtiğimiz yılın Ağustos ayında yayımlanan bu albümler dizisi, öncesinde, altı albümde 71 şarkıyı dinleyiciyle buluşturmuştu. Geliri albüme katılan müzisyenler arasında bölüştürülen bu toplamalar devam edecek.
Sözü uzatmaya gerek yok. Gezi zamanında öğrendiklerimizi bir kere daha hatırlamanın tam zamanı. İçinde bulunduğumuz günler, bir yandan o dönem yaşadıklarımızı gözden geçirirken diğer yandan yaşıyor olduklarımızı değerlendirmek için ideal. O gün, Türkiye’nin her yerinden yükselen direniş, bugün de başımızda sallanan tehdit kılıcına karşı bir direnişti. Gezi Parkı yerinde duruyor, Topçu Kışlası yapılamadı ama tehdit sürüyor. Üstelik, artık hayatları da etkiliyor bu. Gezi direnişinin simgesi olan AKM yıkıldı, yerine yükselen yeni bina ve karşısına yapılan cami Taksim’in çehresini değiştirdi belki ama o ağaçlar orada durduğu sürece yeni bir umut her zaman olacak. Bu yıl 28 Mayıs, Taksim Camii’nin açılış günü olarak tarihe geçti ama ileride bu gün, her zaman Gezi direnişinin başladığı gün olarak hatırlanacak.
Hep söylüyorum, bir kere daha tekrarlayayım: Müzik, korkulacak kadar güçlü bir şey. Müzisyenler, bunun için, her dem korkutucu oldu. Bırakın birileri eğlence sansın, engellemeye çalışsın… Müzik, engellenemeyecek tek şey. Bugün, Gezi direnişini, şarkılarla ya da daha doğru bir deyişle şarkılarda yaşatıyoruz. Bizzat alanda, direnişin tam ortasında filizlenen ve ağızdan ağıza yayıldıkça çiçeklenen bu şarkılar, yaşadıklarımızı gelecek kuşaklara aktaracak. Biz gideceğiz ama Gezi Parkı orada duracak, şarkılar bu dönemi hep hatırlatacak.
Müzik emekçilerinden yardımı esirgemeyin. Alacağınız tek bir bilet bile çok önemli. Yakında yasaklar bittiğinde özlediğimiz mekânlara kavuşmak ve oralarda özlediğimiz seslerle buluşmak istiyorsak bu adımı atmak durumundayız. Böyle yaparsak yan yana geldiğimizde birbirimizin yüzüne gülümseyerek ve umutla bakacağız. Kim bilir, belki önümüzdeki yıllarda, Mayıs’ı Haziran’a bağlayan bu güzel günlerde, Gezi Parkı’nda şarkılarımızı hep birlikte söyleriz…