Dedeoğulları Davası'nda yarın karar bekleniyor: 'Dosya alelacele kapatılmak isteniyor'
Dedeoğulları ailesinden 7 kişiyi katleden Mehmet Altun'un yargılandığı davanın yarınki duruşmasında karar bekleniyor. Avukat Mehdi Zana Akkaya, dosyanın alelacele kapatılmak istendiğini belirtti.
DUVAR - Konya'nın Meram ilçesinde 12 Mayıs 2021’de Keleş ve Çalık aileleri tarafından ırkçı saldırıya maruz bırakılan Dedeoğluları ailesinden 7 kişi, saldırının ardından gereken koruma tedbirlerinin alınmaması sonucu 30 Temmuz 2021’de Mehmet Altun tarafından katledildi. İlk saldırıya dair yapılan yargılamada Konya 8’nci Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Ekim’de kararını açıklayarak tutuklu Ali Keleş ve Lütfü Keleş'i tahliye etti. Diğer sanıklara ise haksız tahrik indirimi uygulandı. 7 kişiyi katleden Mehmet Altun'un tutuklu yargılandığı ve karar çıkması beklenilen davanın duruşması da yarın (17 Kasım) Konya 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek.
Mezopotamya Ajansı'ndan Fırat Can Arslan'a konuşan dava avukatlarından Mehdi Zana Akkaya, duruşma öncesi değerlendirmelerde bulundu. Akkaya, 12 Mayıs’ta gerçekleşen saldırıda yer alan ve söz konusu saldırıya dair 28 Ekim’de karara bağlanan dava sanıklarının, katliam dosyasında da azmettirici olarak yer aldığına dikkat çekti. Akkaya, "Katliam dosyasında mütalaasını sunan savcı, bu sanıkların cezalandırılmasının gerekçesi olarak Konya 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosyayı gösterdi. Bu katliamın 12 Mayıs saldırısından sonra yapılmış olmasına ve tetikçi Altun’un katledilen müvekkillerimizle bir husumetinin olmayışına dikkat çekilmişti” hatırlatmasında bulundu.
HAKSIZ TAHRİK GEREKÇESİ
Saldırı davasında usule ilişkin CMK’nın zorunlu gösterdiği birçok hükmün gerçekleşmediğini ve taleplerin gerekçesiz bir biçimde reddedilerek dosyanın karara çıkartıldığını belirten Akkaya, sanıklara verilen cezaları “komik” olarak nitelendirdi. Tüm sanıklara “haksız tahrik” uygulandığını belirten Akkaya, “Haksız tahrik uygulamasının gerekçesi olarak Dedeoğulları ve Çalık-Keleş aileleri arasında daha önce bir husumetin olmayışını gösterdi. Aslında haksız tahrik uygulanmaması gereken gerekçeyi uygulamasının gerekçesi yaptı” diye konuştu.
TÜM TALEPLER REDDEDİLDİ
Davada avukatların taleplerinin reddedildiğini anımsatan Akkaya, saldırı davasındaki hukuksuzlukları şöyle anlattı: “Saldırı günü olay yerinde 3 polis var. Birinin olay ile hiç alakası yok. Olay anından olay sonrasındaki geceye kadar sanıkların o polislerle mesajlaşmaları var, yönlendiriliyorlar. Bu polislerin olaya etki ettikleri ve delil kararttıklarından bahisle dinlenilmesi ve olay yerine dair için keşif taleplerimiz reddedildi. Bunun yanı sıra tüm sanıkların katliam dosyasında azmettiren olarak yargılandıklarını ve dolayısıyla iki dosyanın birlikte görülmesi gerektiğini ve somut gerçeğe bu yönüyle ulaşılabileceğini düşünüyorduk. Mahkeme bu taleplerimizi de reddetti. Mahkeme, tevsii tahkikat taleplerimiz ve eksiklerin giderilerek karar verilmesi gerektiği yönündeki taleplerimizi geçersiz reddedince, biz karar duruşmasında reddi hakim talebinde bulunduk. Mahkeme heyeti ise ‘yargılamayı uzatmaya yönelik’ bir talep olduğundan bahisle, bu talebi geri çevirdi. Bunun üzerine tüm katılan vekilleri ve Çetin Dedeoğulları ile birlikte bunun bir ortağı olmayacağımızı belirtip duruşma salonundan ayrıldık. Sonrasında ise yokluğumuzda bir karar verildi.”
IRKÇI SAİKLER: SİZ KÜRT’SÜNÜZ
İnsanlığa karşı suç ve soykırım suçunu düzenleyen TCK’nin 76 ve 77’nci maddeleri uyarınca sanıklara ek savunma verilmesi yönünde taleplerde de bulunulduğunun altını çizen Akkaya, tutuklu sanıkların diğer aile bireyleri ile cezaevinde gerçekleştirdikleri telefon görüşmeleri ve maktullerin 12 Mayıs sonrası şikayet beyanlarında yer alan, “Biz ülkücüyüz, sizi kaldıracağız” ve “Siz Kürt’sünüz biz sizi öldüreceğiz” ifadelerini hatırlattı.
Akkaya, şöyle devam etti: “Biz bu söylemlerin 12 Mayıs’tan sonra bir karşılık bulmasını ve 30 Temmuz katliamının gerçekleşmesini beraber değerlendirdiğimizde, bu söylemlerin basit bir tehdit değil, gerçekleşmesi muhtemel bir söylem olduğunu söyledik. Ceza yargılamasında eğer iddianamede şahısların cezalandırılmalarına dönük suç tasnifi yapılmış ve yargılama onun üzerinden gidiyorsa, bir sorun yok. Kovuşturma yapılırken yeni bir suç ortaya çıkmışsa, mahkeme ek savunma verir ve bununla ilgili hüküm kurabilir. Dolayısıyla biz yargılama esnasında TCK 76 ve 77 ile ilgili gerçek ve somut delillerin ortaya çıktığını, bu sebeple mahkemenin sanıklara ek savunma verip hükmün buna yönelik kurulmasına dair birçok defa talepte bulunduk. Mahkeme bu talepleri de gerekçesi olarak reddetti. Dosyada önemli bir eksik olarak bırakılan konulardan bir tanesi buydu.”
TETİKÇİ İLE AİLE ARASINDA HUSUMET YOK
Tetikçi Mehmet Altun’un 112 Acil Servis ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesi ve polislerle girdiği diyalogların, katliamın tetikçi ile Dedeoğulları ailesi arasındaki bir probleme dayanmadığını gösterdiğine vurgu yapan Akkaya, “Kaldı ki tetikçi müvekkillerin bahçesine girerken, kendisini belediyeden bir çalışan olarak gösteriyor. Ailenin tüm fertlerinin bahçede toplanması için bekliyor. Maktuller bahçeye geliyor ama ondan şüphelenmiyorlar, çünkü onu tanımıyorlar bile. Aralarında bir husumet yok. Bu da Keleş ve Çalık ailelerinin 12 Mayıs saldırısından sonra bitiremedikleri işi bir tetikçi ile sonuçlandırmaya çalıştıklarını gösteriyor. 30 Temmuz’da tetikçi, Kürt bir ailenin tamamını katletmiş oldu” diye konuştu.
DOSYAYI KAPATMA REFLEKSİ
“Konya 4’üncü Ağır Ceza Mahkeme heyeti, sadece tetikçiye ceza verip, bu yönüyle alelacele bir şekilde dosyayı kapatma refleksi gösteriyor” diyen Akkaya, “Bunu kabul etmediğimizi hem 4’üncü Ağır Mahkemesi hem de 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne defaatle bildirdik. Umarız 17 Kasım’da yanılırız ama mahkemenin bizi yanıltacağına dair henüz bir izlenimimiz yok. Bunu tüm taleplerimizin reddedilmiş olmasına bağlıyoruz" şeklinde konuştu.
SANIKLARIN KAÇMA ŞÜPHESİ VAR
17 Kasım’daki duruşmada mahkemenin nihai bir karar vermemesi için daha önceki talepleri yineleyecekleri bilgisini veren Akkaya, “Araştırmalar yapılıp, deliller toplandıktan sonra mahkemenin bir karar vermesini talep edeceğiz. Mehmet Altun dışında hiçbir tutuklu sanık olmaması sonucu, sanıkların kaçmaları ve delilleri karartmaları yönünde hiçbir engel yok. Yargılama somut gerçek açığa çıkana ve kovuşturma genişletilip bu haliyle karar verilmesini istiyoruz. Bu süreç tamamlanana kadar da dosya sanıklarının tutuklanmalarını talep edeceğiz” dedi. Akkaya, mahkemenin somut gerçekliği açığa çıkarmayacak bir karar vermesi durumunda hem iç hukukta hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) gerekli tüm hukuki süreçleri yürüteceklerini aktardı.
‘DOSYAYI DENETLEME’ ÇAĞRISI
Birçok baro ve hukuk örgütünün dosyaya müdahil olarak katılma talebinde bulunduğunu ancak bunların bir kısmının reddedildiğini dile getiren Akkaya, 17 Kasım’da görülecek olan duruşmaya katılım çağrısı yaptı. Akkaya, şunları söyledi: “Dosyayı şu ana kadar birçok sivil toplum kuruluşu ve hukuk örgütünün takip ettiğini biliyoruz. Ayın 17’sindeki duruşma çok önemli. Mahkeme gerçekten dosyada birçok eksik varken, karar vermek ve dosyadan kurtulmak istiyor. Biz tüm hukuk örgütlerini, siyasi partileri ve kamuoyunu duruşmayı izlemeye ve bu dosyayı denetlemeye çağırıyoruz.” (HABER MERKEZİ)