Değişimi Nisan’la beraber yönetelim
“Ben pes etmeyi bilmiyorum,” der Nisan. “Ara veriyorum, yavaşlıyorum, bazen kötü iş yapıyorum, reddediliyorum ama pes etmiyorum. Bir şekilde devam etmeyi başarabilen kazanıyor zaten. Denemeyenin hiç şansı yok. Koşan başarır.” Türkiye’de son seçim döneminde hepimizin yaşadığı umutsuzluk bulutlarını delen bir bakış açısı bu…
“Sen bugünden yarına,
Birazcık umut sakla.”
Metin Altıok / Kanadı Kırık Bir Akşam
Nisan. İlk akla gelen, baharın başlangıcı. Latince aperire, yani ağaçların çiçek açmaya başladığı mevsimden geldiği rivayet olunur.
Müzik dünyasında ise akla ilk gelen isimlerden biri ve klişe tanımlamayla “ABD’de yaşayan kadın orkestra şefi”. Türkiye’de müzik tarihinin ise üçüncü kadın şefi.
Yakın tarihe baktığımızda ise, sanat dünyasına uzanan bahar dallarına ta Amerika Birleşik Devletleri’nden el uzatan, cesur, güçlü ve sağlam bir genç müzisyen kadın…
Birkaç gün önce Washington DC’de bulunan Ataturk Society of America’dan 19 Mayıs Gençlik Ödülü aldı. Ardından da Miami’de başkonsoloslukta oy kullandı.
Nisan, bir yandan orkestra yönetirken, bir yandan da “değişimi beraber yönetelim” dedi geçtiğimiz günlerde yüklediği bir videoyla.
Karanlığı, umutsuzluğu, kötücül bakışları, endişeleri yenmek için yüzüne umut dolu muzip ama kararlı bir tebessüm yerleştirdi.
Değişimi beraber yönetelim 🫶 pic.twitter.com/HLFT58aRJe
— Nisan Ak (@nisanakmusic) May 17, 2023
Nisan, yüksek lisansa kadar tüm eğitimini Türkiye’de aldığını, bu ülkenin eğitimi ve demokrasisiyle büyüyüp yetiştiğini vurguladığı videosunda, Türk kadın besteci Merve Dedeoğlu’na ait bir bestenin orkestrada icrasını yönetirken “Demokrasinin devamı için kadınların görünürlüğüne önem veriyorsan, ikinci turda oy ver. Birlikte demokrasi ve eşitlik için hareket edelim” diyerek bitirdi çağrısını…
Nisan, 1991 doğumlu. Kendisi, Türkiye’nin ve dünyanın sayılı kadın orkestra şeflerinden. Özel yetenek sınavında birincilik ile yüzde 100 burslu kabul edildiği Bilgi Üniversitesi kompozisyon bölümünden 2014 yılında bölüm birinciliği ve yüksek onur öğrencisi derecesiyle mezun oldu.
Bilgi Üniversitesi’nde okuduğu sırada yönettiği bir konser, Mimar Sinan Üniversitesi’nden akademisyenlerin tesadüfen dikkatini çekince bir yandan da orada şeflik eğitimi alması için davet edildi ve misafir öğrenci olarak şeflik derslerine girdi.
Forbes Türkiye’nin 30 yaş altı 30 ilham veren gencinin yer aldığı listede yer aldı.
Okumak için beklediği burs son anda iptal olup beş parasız kalınca Indiegogo üzerinden kampanya açarak ABD’de okumak için kitlesel fonlamayı kullanan ender müzisyenlerden oldu. Çünkü bu hayalini gerçekleştirmeyi gerçekten çok istiyordu. "Umut edilmeyeni umut etmezsen, onu bulamazsın” diyen Herakleitos’un izinden gitti belki de, kimbilir?
Akabinde ABD’de müzik dünyası onu o kadar bağrına bastı ki, dünyanın en seçkin müzelerinden olan Smithsonian Müzesi’nin sipariş ettiği bir eserin prömiyerini Washington’da bu müzede gerçekleştirme başarısını da elde etti. Yüksek lisansını da doktora çalışmasını da ABD’de tamamladı.
Şu anda hem ABD’de kurucusu olduğu Bruch Oda Orkestrası’nın müzik direktörlüğünü, hem de birçok başka orkestranın şefliğini yürütüyor, College of Charleston’da ders veriyor ve Charleston Senfoni’nin tam zamanlı şefliğini yapıyor. Bir yandan da klasik müziği geniş kitlelere yaymak, birçok açıdan “fildişi kulesinden” indirmek için YouTube kanalında yaratıcı içerikler paylaşıyor.
Bunları anlatmamın birçok gerekçesi ve Nisan’ın “oy verme çağrısı” yaptığı videosunun birçok açıdan anlamı var.
Demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, toplumsal cinsiyet eşitliğine inanan ve gündelik yaşantımızın bu ilkeler çerçevesinde şekillenmesini isteyen her bireyin -kadını erkeğiyle, yurtiçi ve yurtdışı seçmeniyle, yaşlısıyla genciyle- göstermek zorunda olduğu bir mücadele var.
Bu seçimde sadece Cumhurbaşkanı seçilmeyecek, bir ülkenin geleceği oylanacak. Ve bu gelecek sadece 5 yıllık bir süreyle de sınırlı değil; kadınların insan hakları açısından geriye kalan bir avuç kazanımın da heba edilip edilmeyeceğinin oylanacağı bir süreçten bahsediyoruz.
Bu seçimde yurtdışında yaşayan Türkler 20-24 Mayıs tarihleri arasında sadece oy kullanmayacaklar, aynı zamanda kadınların Cumhuriyet kazanımlarını korumak, kadınların sokak ortasında katledilmemeleri, 6 yaşında tarikat şeyhi tarafından evlendirilmemeleri, nafakanın başlarında her türlü şiddete karşı Demokles’in kılıcı gibi sallanmaması, tüm kadınların eğitimde ve istihdamda yer alabilmesi, kadınların karşılarına sürekli cam tavanlar dikilmemesi için de oy verecekler.
Bu değişim bizim ve bu değişimi beraber yöneteceğiz.
Nisan’la arada sırada haberleşiriz. Ben ona Türkiye’deki siyasi ve sosyolojik gelişmeleri aktarırım, o da müzik dünyasındaki başarılarını, hedeflerini ve mücadelelerini… Nisan, orkestra şefliği gibi tüm dünyada erkeklerin egemenliğindeki bir sektörde tüm cam tavanları teker teker kırarak yükselen ve bu kırma işlemine de yüzüne her zaman o muzip gülümsemesini takarak devam eden bir kadın savaşçı.
Bu açıdan Türkiye’deki kadın hareketine de ilham olan bir yanı var, çünkü mücadelesiyle hem yurtdışında hem de eril bir alanda yükselmeye devam ediyor.
Şu sözü ise aklıma kazılıdır her zaman: “Ben pes etmeyi bilmiyorum,” der Nisan. “Ara veriyorum, yavaşlıyorum, bazen kötü iş yapıyorum, reddediliyorum ama pes etmiyorum. Bir şekilde devam etmeyi başarabilen kazanıyor zaten. Denemeyenin hiç şansı yok. Koşan başarır.”
Türkiye’de son seçim döneminde hepimizin yaşadığı umutsuzluk bulutlarını delen bir bakış açısı bu… Pes etmemek… Bir şekilde devam etmek… Ve hep mücadele etmek… Yeni bir hikaye/mücadele yaratmak…
Son seçim aritmetiğine baktığımızda Türkiye’nin en milliyetçi ve muhafazakar meclisi kurulmuşken, bu manzarayı dengeleyecek tek unsur, insan haklarına, demokrasiye, çoğulculuğa ve kadın mücadelesine değer veren, onu önceliklendiren ve yücelten bir bakış açısını temsil eden adayın ikinci turda kazanması gibi görünüyor.
Bu açıdan Nisan’ın videosu Türkiye’de kadınların ve gençlerin mücadeleci damarını göstermesi açısından da, yurtdışında özellikle genç ve kadın seçmenlerin bu ikinci turda sandığa daha fazla gitmesini teşvik etmesi açısından da oldukça anlamlı ve sembolik.
Yeni Zelanda yerlilerinin konuştuğu Maorice dilinden çok sevdiğim bir sözdür: Iti rearea teitei kahikatea ka taea. Yani, destekle, en küçük kuş bile en yüksek ağacın tepesine uçabilir. Türkiye’de kadın mücadelesinin gücü, bu sözü haklı çıkarırken, bu son seçimlerde de yurtiçinde de yurtdışında da gençler de dahil olmak üzere daha önceki seçimlerde sandığa gitmemiş 8 milyon kişinin yeniden motive edilmesiyle en yüksek ağacın tepesine toplum olarak uçmamız mümkün.
Nisan’ın bu videosu, “bizden adam olmaz’cılara”, “bir daha sandığa gitmeyeceğim’cilere”, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın’cılara” en güzel yanıtı veriyor.
Vizontele’deki o meşhur replik gibi: “İnsan memleketini niye sever?” “Başka çaresi yoktur da ondan. Ama biz biliriz ki bir yerde mutlu mesut olmanın ilk şartı orayı sevmektir.” Nisan, her ne kadar hayalleri ve hedefleri Türkiye’ye sığmayıp ABD’ye taşsa da, memleketini tüm kalbiyle seven aydın bir Türk kadın müzisyen olarak “sandığa gidin” çağrısında bulunarak mutlu mesut yaşamanın ilk şartını anımsatıyor.
Nisan’ın bu videosu, evrensel değerler ve demokrasiyi önceleyerek cehennemin kapılarını kapatmak isteyenlere umut veriyor. Bu anlamlı videodan birkaç gün sonra, Artistik Buz Pateni Milli Sporcusu Naz Arıcı, Yetişkinler Artistik Buz Pateni Şampiyonası’nda altın madalya kazanarak 5. kez Dünya Şampiyonu oldu. Arıcı, "Şampiyonluğumu Atatürk’ün Türkiyesi’nde geleceğe umutla bakan tüm kadınlara hediye ediyorum" dedi.
Daha meclise adım atmadan “Yalnız yaşayan kadınların sahiplendirilmesi” gibi akla ziyan projelerle gündeme gelen, 6284 sayılı yasada “daha ahlaki bir düzenlemeye gidilmesi” çağrısında bulunan, İstanbul Sözleşmesi ile sapkınlığın dayatıldığını iddia eden Hüda-Par ve Yeniden Refah gibi kadınları ve aydınlanmayı hedef alan kitleler karşısında tek vücut durmak için, kadınlara olduğu kadar insanlığa olan borcumuzu ödemek için, umutsuzluk yaymak böylesi bir dönemde “mutlak kötülük”le eşdeğer sayılacağı için…
Umutsuzluğa alışmaya başlarsanız hemen içimizdeki kalabalığı anımsayın. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci turun kırmızı çizgisi, “kadın” olmalı.
Daha çok Nisan’larımız, daha çok Naz'larımız, baharlarımız olsun. Neden olmasın ki? Yaşamak her açıdan “direnmek” demek değil mi?
Menekşe Tokyay Kimdir?
Uluslararası ilişkiler alanında Galatasaray Üniversitesi'nde lisans, Avrupa Birliği bölgesel politikaları alanında Belçika Katolik Louvain Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimini tamamlayan ve Avrupa Birliği siyaseti alanında Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü'nden doktora derecesi olan Tokyay, 2010 yılından beri ulusal ve uluslararası haber ajansları için röportaj ve analizler yaptı. Uzmanlık alanları arasında AB siyaseti, Orta Doğu, çocuk hakları ve sosyal politikalar yer almaktadır. Kendisi Fransızca ve İngilizceden birçok kitabı Türkçeye kazandırdı. Aynı zamanda aylık klasik müzik dergisi Andante’de köşe yazarı olan Tokyay, bir yandan da sanat alanında önde gelen isimlerle ve müzik alanında üstün yetenekli çocuk ve gençlerle ses getiren söyleşi dizileri gerçekleştirdi.
Diyabetli çocuklar için sensör lüks değil, hak 17 Kasım 2024
Eğitim İzleme Raporu ışığında, Aydınlanma’nın izinde 10 Kasım 2024
Sanata geçit var mı? 03 Kasım 2024
Onlar bıraktığınız yerde, peki siz neredesiniz? 27 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI