'Değişse kabahat, değişmese ayrı kabahat, yaranamıyor'
Akif Beki, başörtüsü çıkışı için Kılıçdaroğlu'na yüklenen iktidar çevrelerini ele aldığı köşesinde, "Şimdi 'yalanı ortaya çıkaran utansın' kampanyaları icra eyliyorlar." diye yazdı.
DUVAR - Karar yazarı Akif Beki, Kılıçdaroğlu'nun başörtüsü hamlesine iktidar çevrelerinden gelen tepkileri değerlendirdiği yazısında, "başörtüsü yasağını savunmaya devam mı etseydi" diye sordu. Kılıçdaroğlu'nun özür dilemesini isteyen AK Partili Özlem Zengin'in sözlerini de değerlendiren Beki "Değişse kabahat, değişmese ayrı kabahat. Yaranamıyor." diye yazdı.
Muhalefete yönelik iddiaları boşa çıkan iktidarın "Doğruyu diyeni bastırmak için yavuzlanmaktan bir alem" olduğunu belirten Akif Beki'nin "İktidardan özür dilemeyenler utansın" yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Dün de Kılıçdaroğlu, özür dilemeye çağrıldı. Başörtüsü özgürlüğünü yasal güvenceye almayı teklif ettiği için.
AK Partili Özlem Zengin, ya hakiki özür dilemesini yahut susmasını istedi.
Başörtüsü yasağını savunmaya devam mı etseydi, daha mı memnun ederdi iktidarı?
Kılıçdaroğlu, 'yanlışlarımız oldu geçmişte ama değişmeyi bildik' diyor.
İstediğini giyme hakkına güvence değil de başını örtmeye mecburiyet getiriyormuş gibi tepki gösteren, değişime dirençli muhalifler olmaz mı! Onlar da var. Azınlıkta kaldılar gerçi ama karşı özür bekliyorlar.
Değişse kabahat, değişmese ayrı kabahat. Yaranamıyor.
Böyle demese, değişmese miydi CHP; siyaseten yarayışlı olmadığından iktidar için daha mı kötü?
Geçmişteki başörtüsü mağduriyetini ve CHP öcüsü gelirse tekrar yasaklayacağı korkusunu kullanma imkânı, bitiriliyor diye mi? İktidarın elinden bu oy madenini aldığı için mi?
AK Partili Ömer Çelik, müzisyen Şener’i katledenlerin hangi bakanlıkta çalıştıkları konuşulmasın istiyor. Bunu, siyasi istismar saydı. Acının ve cinayetin istismarı.
İstek parçalarını okumadığı için Onur Şener’i barbarca öldürmüşlerdi. Cinayet işlenir işlenmez hemen 3 caninin görevi mi konuşulurmuş!
Alın size, iktidardan özür dilenmesini gerektiren bir arsızlık daha.
Kimlerin, elenmeden nerelere gelebildiğinden; elekten hangi kalibrenin geçip devlette kadrolaşabildiğinden dem vuranlar da insanlıklarından utansın, özür dilemeliler.
Mersin’deki terör saldırısında, şehit polisin daha cenazesi kaldırılmadan 'terörist, CHP’nin gazetecisi çıktı' haberlerini yalanlayanlar da özür dilesin.
Acının ve terör saldırısının, muhalefete karşı siyaseten istismarına ne cüretle engel olurlar!
Saldırıda ölen terörist, iktidarın açıkladığı kişi çıkmamış da başka yerde ve sağ olduğu ortaya çıkmış olabilir.
CHP, terör örgütünün ve teröristin sözüne nasıl itibar eder! Gerçek, başka türlü çıkmamış gibi o haberleri doğru kabul etmeli, kendinden utanmalıydı.
İçişleri Bakanı Soylu, CHP’den özür istiyor. Saldırıdaki teröristle ilişkilendirilmeye gelemediği için yine ve daha çok utanmalı kendinden.
Çünkü o terörist saldırıda yer almamış olsa bile 'rol oynamış'. Hiçbir şey olmadıysa bile mutlaka bir şey olmuştur.
Bir de iki teröristin, paramotorla 13 saat uçarak Suriye’den nasıl Mersin’e sızabildiği sorgulanıyor. Havada ikmal mi yapmışlar, hangi yakıtlaymış! Pilotluğa, ABD bölgesinde eğitilmişler işte, açıklamıyor mu! Sorgulayan kendini bilmezler utansın, o hayasızlar da okkalı bir özür borçlu iktidara.
Vatan, millet için mücadeleye baş koymuş iktidarı, mağdur ediyorlar.
HDP ile Demirtaş da benzer bir hataya düşmüştü. Mersin’deki terör saldırısını kınamak, onlara mı kaldı!
‘Kınamasalar mıydı, daha mı iyi olurdu’ derseniz... Kınasalar da suç, kınamasalar da. Her halükârda özür dilemek, kurtarmaz onları.
Doğruyu diyeni bastırmak için yavuzlanmaktan bir alem oldu iktidar sözcüleri ve medyası.
Eskiden 'yalan söyleyen tarih utansın' der, kitabını okuturlardı. Şimdi 'yalanı ortaya çıkaran utansın' kampanyaları icra eyliyorlar.
Nereden nereye!" (YAZININ TAMAMI)