DEM Parti Eş Başkanı Bakırhan: Önümüzdeki günlerde bizi batıda daha çok göreceksiniz

Tuncer Bakırhan: Emin olun, daha fazla Manisa’da, Bursa’da, Edirne’de olacağız. Daha fazla yoksulla emekliyle yan yana durarak, mevcut algıyı da kıran bir tutum ve yaklaşımla siyaset yapacağız...

Fotoğraf: Arşiv
Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Yerel seçim sonuçlarının ardından “CHP’nin başarısı”, “AK Parti’nin yenilgisi” konuşuluyor ama ortaya çıkan tabloda Kürt seçmenin çok büyük etkisi var. AK Parti’nin, doğudan batıya Kürt seçmen oyunda ciddi bir düşüş yaşadığı görülüyor. CHP ise DEM Parti’nin aday çıkarmasına karşın batıdaki birçok kentte Kürt seçmenin desteğini aldı. Tutumuyla batıdaki birçok ilde seçim sonucuna etki eden DEM Parti seçmeni doğuda kayyım atanan belediyelerini de yeniden kazandı. Hatta bunlara Ağrı ve Muş’u ekledi.

Bir taraftan kapatma diğer taraftan Kobanê gibi bir dizi kritik dava devam ederken önemli bir yerel seçim başarısına imza atan DEM Parti’nin Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ile seçim sonuçlarını ve yeni dönem yol haritasını konuştuk.

Yeni dönemde örgütlenme ve genişleme çalışmalarına ağırlık vereceklerini söyleyen Bakırhan, “Önümüzdeki günlerde bizi daha çok batıda göreceksiniz” dedi. Yoksullukla mücadele ve adalet arayışının yeni dönem mücadele hattının iki ana başlığı olacağını açıklayan Bakırhan, Kobanê Davası kararlarının “normalleşme” denilen sürece denk gelmesini ise “Kürtler hariç anlamına geliyor” sözleriyle değerlendirdi.

Bakırhan’ın Kobanê Davası kararı, normalleşme tartışmaları ve partisinin yeni dönem çalışmaları ile ilgili sorularımıza yanıtları özetle şöyle oldu:

Kobanê davasından yüksek cezalar çıktı. Normalleşme süreci tartışılırken gelen bu cezaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başından bu yana söyledik, Kobanê hukuki değil, siyasi bir dava, sonuçları da öyle. Adı ağırlaştırılmış değil ama aynı yatara denk gelecek yıllarla Kürtlerin bir siyasi davayla cezalandırılmaları aslında bizi dışında bıraktığını, öyle bir niyetleri olmadığını net bir şekilde ortaya koydu. Bunun 'normalleşme' denilen sürece denk gelmesi “Kürtler hariç” anlamına geliyor. Devlet sanırım CHP ile normalleşme arayışını kastediyor.

Bu sizin yeni dönem yol haritanızı nasıl etkileyecek?

Biz zaten çok taraflı çalışan bir siyasi gelenekten geliyoruz. Bir taraftan şenlikler, diğer taraftan eylemler, mitingler oluyor. Bu karar bizi biraz daha biledi. Tabanda “AKP seçim yenilgisinden sonra dümeni biraz daha demokratik zemine kırar mı” tartışmaları vardı. O beklentileri ortadan kaldırdı. Bir rehavet yoktu ama zihinlerinde bu düşünce olan arkadaşlarımızın da zihnini berraklaştırdı. Peşini bırakmayacağız, ulusal, uluslararası camiada çok yoğun çalışmalar yürüteceğiz.

Neler yapacaksınız?

Birçok ülkede demokratik zeminde bulunan kurumlarla, siyasi partilerle, yer yer ilişkide olduğumuz, randevu aldığımız hükümet kaynaklarıyla görüşmeler yapılacak. Davaya dönük yaklaşımımız, taleplerimiz birçok dile çevrilecek. Ülke içinde de çalışmalara başladık. Buluşmalar, mitinglerle en geniş kesimlere bu meseleyi doğru anlatmak için çalışacağız. Katiller, yağmacılar diye algı oluşturdular. Ama ne bir cinayet ne de bir yağma ile ilgili olunmadığı ortaya çıktı. Tamamen beraat edilmesi gereken bir dava. “Devletin birliği ülkenin bütünlüğünü bozma suçuna yardım” diye bir suç icat ettiler. Böyle bir maddeden ceza alan yok. Temyiz sürecinde dönmesi gerekiyor.

'CUMHURBAŞKANI YETERİNCE TAKİP ETMİYOR'

Cumhurbaşkanı ilk değerlendirmesinde 6-8 Ekim olaylarına işaret ederek “Hak yerini buldu” dedi. Bu suçlamalardan beraat edilmesine karşın bu açıklama ne anlama geliyor?

Cumhurbaşkanlığı bence yeterince takip etmiyor, Cumhurbaşkanı da mahkemenin verdiği karara bakmadı. Mahkeme kararında Yasin Börü ve diğer iddialar yok. 7-8 yıldır bu algıyı işliyorlar. Ama bizim önemli çalışma alanlarımızdan birisi de Kobanê kumpas davası olacak. Ciddi bir kamuoyu ile oluşturulan algıyı yıkmaya çabalayacağız. Sadece Kobanê de değil; Gezi, Soma, Suruç, 10 Ekim gibi tüm davaları işleyecek eylemler, etkinlikler paneller yapacağız.

'MHP OYUN BOZAN BİR DURUMDA'

Kobanê Davası ile ilgili MHP’den daha sert açıklamalar geldi. DEM Parti'nin kapatılması, dokunulmazlıkların da kaldırılması çağrısı yapıldı. İki tarafın açıklamalarında bir ton farkı görüyor musunuz, varsa neden?

MHP Türkiye'de oyun bozan bir durumdadır. Bütün rolü, misyonu budur. Demokratik anlamda söylenecek bir söz, atılacak adım varsa orada tavrını net bir şekilde ortaya koyar. Bence MHP misyonunu yerine getiriyor.

Bahçeli grup konuşmalarında sürekli yargıya talimat veriyor. Keşke demokratik bir yargı olsa da herkesi bir teraziye koyup yargılayabilse. Bizim alnımız açık. 34 yıldır işin içindeyim, defalarca aynı şeylerle yargıladılar bir şey yok. Mafya örgütleriyle el ele kol kola fotoğraflarla bir arada olan bir parti, onların tutsaklarını affettiren, bu konuda yargı gücünü kullanan bir siyasi partinin 24 saat DEM Parti demesi bizim için anlaşılır da, çok anlaşılır değil de.

Sürekli parmak sallayan, tehdit eden, kapatılsın, asılsın diyen partiden ceza ve kötülük dışında bir şey duymuyoruz. Normalleşmenin ne olduğunu gördük ama AKP’nin de artık karar vermesi gerekiyor. Hükümetin söylem farkı var. Birisi cezalarını aldılar, diğeri bu yetmez diyor.

Bu bir çatlak mı? 'İyi polis-kötü polis' olabilir mi?

Bir gerilim olduğu yansıyor. Van davasında AKP’nin çok önemli aktörlerinin söylemleri ile MHP’li aktörlerin söylemleri arasında büyük bir makas farkı vardı. Bir gerilim var, bence iyi de gitmiyor bu ortaklık. Nereye evrilir bilmiyorum ama evrilmesinin yararlı olacağını düşünüyorum.

'CEZAEVİNDEKİLERLE DAHA GÜÇLÜ DİYALOGLA ORTAK MÜCADELE YÜRÜTECEĞİZ'

HDP’nin önceki Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Kobanê Davası kararları açıklandıktan sonra yaptığı açıklamada partisine yönelik eleştirilerde de bulundu, siyaset kenelerinden bahsetti. Geçtiğimiz günlerde Demirtaş’ı ziyaret ettiniz. Görüşmede bu konu gündeme geldi mi, neler konuştunuz?

Görüşmede daha çok Kobanê meselesi ve yapılacaklar üzerine konuştuk. Birlikte, dayanışma içinde önümüzdeki süreci örmeyi konuştuk. -Bu söze gönderme şeklinde lütfen anlaşılmasın- Biz emek veren, çaba harcayan kıymetli birçok arkadaşın cezaevi süreçlerinden geçtiği bir partiyiz. Hem içeride hem dışarıdaki arkadaşlarımızla ortak bir akılla, ortak bir ruhla bu süreci götürebiliriz. Bu Figen Başkan ve Selahattin Başkanımız tarafından da dile getirildi. Cezaevleri de dışarısı da mücadele alanıdır. Daha güçlü kenetlenmemiz gerekiyor düşüncesi ortaya çıktı.

Demirtaş’ın yeni döneme dair önerileri oldu mu?

Cezaevindeki arkadaşlarımızla daha güçlü bir diyalog, temas içinde olacağız. Birlikte ortak mücadelemizi yürüteceğiz. Kamuoyu da bunu görecek. Onların cezaevinde olması siyaseten atıl oldukları anlamına gelmesin, öyle de değerlendirmiyoruz. Bizim aramızda bir şey çıkmaz, ortak bir mücadelenin neferleriyiz.

Biz kendi koşullarımız imkanlarımız ölçüsünde bir şeyler yapmaya çalıştık. Bu konuda vicdanen rahatız. İşte iki gündür yüzlerce arkadaşımız gözaltına alındı, tutuklandı. Kolay siyaset yapma koşullarımız yok. Gerçek potansiyelimizi harekete geçirme durumu hemen olmuyor. Ama bunu kırmaya çalışıyoruz. Arkadaşlarımızın önerileri, eleştirileri var. Haklı, biz de katılıyoruz, daha çok şey yapmak gerekiyor. Görüşmelerimizden çıkan en önemli sonuç; birlikte hareket etmek.

'DAHA FAZLA MANİSA'DA, BURSA'DA, EDİRNE'DE OLACAĞIZ' 

31 Mart’ın ardından seçimsiz 4 yıla girildi. Nasıl bir yol haritanız var?

Bir örgütleneceğiz; iki ittifakımızı büyüteceğiz. Önümüzdeki dönem örgütlenme ve genişleme çalışmaları ile karşılaşacaksınız. Bu alanda Kürdistan’da bir sınıra vardık. Önümüzdeki günlerde bizi daha çok batıda göreceksiniz. Paradigmamız, sadece Kürt illerine sığacak bir paradigma değil. Partimiz son dönem ciddi genişleme imkanı yakaladı. Kent uzlaşısıyla, halkın iradesinin yönetime yansımasıyla. Ülkenin ilkeli, en bilinçli tabanına sahibiz. Bunlar büyük bir avantaj.
Yeni dönemde ne yapacağız meselesi önemli. Emin olun, daha fazla Manisa’da, Bursa’da, Edirne’de olacağız. Daha fazla yoksulla emekliyle yan yana durarak, mevcut algıyı da kıran bir tutum ve yaklaşımla siyaset yapacağız.

'DEM SEÇMENİ STRATEJİK DAVRANDI'

Batıda aday çıkarmanıza karşın önceki seçime göre düşük oylar aldınız. İstanbul en dikkat çeken örnek. Seçmeninizin kararınıza karşı çıktığını düşünüyor musunuz, bu tutumunu nasıl yorumluyorsunuz?

Birçok kentte kaçak seçmen getirerek iradenizi gasp etmeye çalışıyorlar. İradenizi cezaevine atmışlar, kapatma davası açmışlar. Şimdi İstanbul’da yaşayan bir Karslı, Ardahanlı kaçak seçmen getiren bir iktidarın kazanmasını ister mi? Halkımız bizim söylemimize uygun bir pratik sergilemiş, stratejik davranmış.

'ÜÇ-DÖRT TANE KÜRT KENTİNİ ALMAK İÇİN TÜRKİYE’Yİ KAYBETTİLER'

Kılıçdaroğlu olsaydı stratejimiz farklı olurdu. Ümit Özdağ’la yaptığı protokolü en başa koyardık. AKP kaçak seçmen götürmeseydi, dengeler başka olurdu. Dolayısıyla AKP önce kendini sorgulamalı. Üç-dört tane Kürt kentini almak için Türkiye’yi kaybettiler. Bir Kars’ı almak için Bursa’yı Balıkesir’i kaybettiler. Kürt seçmen bir yere gitmiyor. AKP’yi benimsemedi, kaybetmesini istediği için başka yerlere oy verdi.

Seçimlerde istediğiniz sonucu aldınız mı?

Bence biz çok başarılıyız.

'AKP’NİN DÜN YAKLAŞIMI İLE DEVAM ETME ŞANSI SIFIR'

Seçim sonrası başlayan “normalleşme-yumuşama” tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP başarılı olsaydı böyle mi olacaktı? Güç dengeleri dağıldı, değişti, bu iklimi de değiştirdi. Türkiye’nin hayrına bir şey oldu. AKP biz devam edin desek dahi, devam ettiremez. Anayasayı mecbur değiştirecek. Çünkü bir sonraki seçimlerde bu yetkiyi bir başka partinin adayına vermek istemez. KHK ile mal varlığına, Bilal Erdoğan’ın gemilerine kayyım atansa ne yapacak?

İstemiyoruz desek de onlar değiştirmek zorunda. Bu yerel seçim sonuçları gelgit bir havanın sonuçları değil. AKP’nin yarattığı yoksulluğun, adaletsizliklerin sonucudur. Ankara için önceki seçimde, “CHP gelirse yardımları kesecek” diyorlardı. Tam tersine yardımları artırarak yaptı. Yeni belediyelerle bunun katlanarak devam ettiğini düşünün. Yeni seçmen büyük oranda genç ve Kürt. Bu Afyon’da da Hakkari’de de böyle. Genç ve Kürt. Bence bunu dikkate almıyorlar. Dolayısıyla bu katlanarak devam ediyor. AKP nin neresinden tutarsan, dün yaklaşımıyla devam etme şansı sıfır.

'ARTIK KARAR VEREN ERDOĞAN DEĞİL HALKIN KENDİSİDİR'

Uzun yıllardır kutuplaşmış bir siyaset izliyoruz. Erdoğan daha da sertleşebilir mi?

Bu kaygı Türkiye toplumunda var. Ama artık Türkiye’nin ikinci partisi ve en başta kendi partisine açıklayamaz. Van meselesinde (Kazanan belediye başkanına mazbata verilmemesi için yapılan itiraz) AKP içindeki aktörlerin koyduğu tavır, ana muhalefet partisinin tutumundan daha demokrattı. Hayati Yazıcı’nın Hüseyin Çelik’in açıklamalarını izledik. Erdoğan ancak tekçi-Türkçü anlayış yerine daha kapsayıcı bir yaklaşım ortaya koyarsa, insanlar düşünür. “Bak ders aldı, adım atıyor, değişiyor” diyebilir. Baskı artık para etmiyor. Artık karar veren Erdoğan değil halkın kendisidir.

'MÜCADELE HATTIMIZI, YOKSULLUKLA MÜCADELE VE ADALET ARAYIŞI ÜZERİNE KURACAĞIZ'

Adalet ve yoksullukla ilgili bir çalışmadan bahsettiniz. Nasıl bir çalışma olacak?

Parti olarak önümüzdeki dönemdeki mücadele hattımızı yoksullukla mücadele ve adalet arayışı üzerine kuracağız. Türkiye’nin önemli meselesi yoksulluk ve adalettir. Ortalama bir ücret alan insanlar dahi temel besin maddelerini karşılayamıyor.