DEM Parti, hasta tutuklular için girişimde bulunuyor: Bakanlık randevu istedi

Tutuklu yakınları ile Adalet Bakanı Yılmaz Tunç 12 Haziran'da bir araya geldi. Görüşme talebinin bakanlıktan geldiğini belirten DEM Partili Uysal, "Bayramdan sonraki çarşamba için randevulaştık" dedi.

Fotoğraf: Arşiv
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 'Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa demokratik çözüm' kampanyası kapsamında 27 Kasım 2023'te başlatılan açlık grevi 4 Nisan'da mahkeme boykotu, aile ve telefon görüşmelerine çıkmama eylemi ile sürüyor.  Tutuklu yakınları ise her çarşamba farklı kentlerden Adalet Bakanlığı’na giderek tutukluların taleplerini iletiyor. Tutuklu yakınları 12 Haziran’da Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile bir araya geldi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekili ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Newroz Uysal Aslan, görüşmeyi Mezopotamya Ajansı'na anlattı. Cezaevlerinde yaşamını yitirenler hakkında bilgi veren Uysal, "2023’te 42 kişi cezaevinde yaşamını yitirdi. 2024’teyiz ve şu ana kadar 23 kişi yaşamını yitirdi. Biz buna siyasi cinayet diyoruz. Bunlar devletin politikası sonucu yaşamını yitirdiği için birer cinayettir. Örneğin Şakir Turan'a ATK, 'cezaevinde kalabilir' dedi ve 15 gün sonra yaşamını yitirdi. Ya da cezaevinde kalamaz dediği ve cezaevinden çıktıktan sonra bir hafta 15 gün sonra hayatını kaybedenler var. Bunlar tesadüfi olan şeyler değil. Devletin hasta tutsaklar üzerinden politik olarak fayda sağlayama çalıştığı bu durumdan vazgeçmesi gerekiyor" dedi.

TEKRAR GÖRÜŞME SAĞLANACAK

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'la yapılan görüşmeyi anlatan Uysal, "Cezaevlerinde yürütülen bu işkence politikalarının temel muhataplarından bir tanesi de Adalet Bakanlığıdır. Hem hukuken bundan sorumlu olan makam olmasından hem de Sayın Öcalan üzerindeki tecridin hukuki açısından birinci dereceden muhatabı olmasından dolayı. Annelerde hem bu açlık grevi sürecinde hem de boykot sürecinde adalet bakanlığı yetkililerine seslerini duyurmaya çalıştılar. Anneler, 6 haftadır her Çarşamba günü adalet bakanlığı önünde açıklama yaparak seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Her hafta farklı kentlerden anneler geliyor. 6’ncı haftaya kadar Adalet Bakanlığı annelerle görüşmeyi reddetti. Annelerin adalet bakanlığı önündeki açıklamasını engelledi. İnsan Hakları İnceleme Komisyonunu hasta tutsaklar üzerine bir konuyu görüşmek üzere toplanmıştı. Anneler de komisyon toplantısının olduğu yerde anneler toplandı. Daha sonra Adalet Bakanından görüşme talebi geldi.

Görüşmede İnsan Hakları Komisyon başkanı, Tutuklu ve Hükümlü Hakları İnceleme Alt Komisyonu başkanı, diğer milletvekilleri ve bizler vardık. Bu görüşme 15-20 dakikalık bir görüşme oldu. Aileler, cezaevlerindeki tecrit halini, çocuklarının işkence altında olduğunu, kurul kararlarıyla özgürlüklerinin alındığını, hasta olan tutsakların tedavi edilmediğini belirterek bakanlığını neden sorumluluğunu yerine getirmediğini sordu. Aileler, kimi taleplerini iletti. Bakanlık ise ailelerin taleplerini not eden klasik bürokratik bir tarzda sorunların çözümüne ilişkin herhangi bir takvim vermedi. Annelerle bu görüşmenin çok kısa olduğunu hem bizler hem de kendileri ifade etti. Bayramdan sonraki Çarşamba günü tekrar daha detaylı görüşmek içini randevulaştık." 

'ÇÖZÜM İÇİN TECRİTTEN VAZGEÇİLMELİ'

Görüşmeyi önemli bulan, ancak somut adımlar konusunda yetersiz bulan Uysal, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu görüşmenin kendisi de çok önemli, ama konu hakkında Meclis ayağıyla sorumlu her iki komisyon başkanının somut bir şey söylemekten imtina ettiği, çözüme dair bir söz söylemekten kaçındıklarını gözlemlediğimizi söylemek gerekir. Bu sürecin takipçisi olacağız. Bu konu bir görüşmeyle çözülebilecek bir şey değil, ancak bu bir adımdı. Oradaki bir hassasiyet ya da durumu not eden bir sürecin çoktan aşılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu süreç tekil, spesifik ve bir an da ortaya çıkan meseleler değil, bir devlet politikası olarak ortaya çıkan bir meseledir. Bu noktada politik bir değişime ve çözümleyici bir akla ihtiyaç var. O nedenle bu görüşme önemli, ancak bu görüşmenin devamında devletin, 'Bilmiyorum, duymadım, etmiyorum' üzerinden bir bakış açısı değil, hasta tutsaklar ve İmralı tecridi başta olmak üzere cezaevlerindeki bu işkence politikalarından vazgeçmesi gerekiyor."

(HABER MERKEZİ)