DEM Parti: Kürdofobik akıl Türkiye’nin yumuşak karnı

DEM Parti, 2025 bütçesine şerh koydu: Barışın ekonomik karşılığını anlamak için, çatışmanın maliyetine bakmak yeterli. Savunma bütçesiyle toplumun tüm kesimleri için refah devrimi başlatılabilirdi...

DEM Parti: Kürdofobik akıl Türkiye’nin yumuşak karnı
Fotoğraf: AA
Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Meclis Genel Kurulu'nda 2025 yılı bütçesi görüşmeleri başladı. Muhalefet partileri Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen Bütçe Kanun Teklifi’ne itirazlarını kayda geçirdi ve muhalefet şerhlerini hazırladı.

DEM Parti’nin muhalefet şerhi dünyada ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere ilişkin bir analizle başladı. Dünya nüfusunun yarısının 2024’te sandık başına gittiğinin hatırlatıldığı bu bölümde, “Her şeyin bir anda ve çokça yerde gerçekleşmesi ‘çoklu düzen’ tartışmalarını getirirken, Ortadoğu’da hızlanan savaş ritmi, yerküreyi adeta yerinden sallıyor” denildi.

'ORTADOĞU’DAKİ TÜM DENGELERİ DEĞİŞTİRME POTANSİYELİ KÜRTLERDİR'

DEM Parti şerhinde şu ifadelere yer verildi: “Statüsü olmayan en büyük topluluk olarak Ortadoğu’da tüm dengeleri değiştirme potansiyeli Kürtlerdir. İran’da en ufak bir istikrarsızlıkta, Suriye’de olası yeni değişim ve dönüşümde ve tabii ki Irak’ta Kürtlerin tutumu belirleyici olacaktır. Türkiye’deki krizlerin kökeninde de başat bir mesele olarak demokratik ve barışçı bir çözüme kavuşamamış Kürt meselesi vardır.
Türkiye’nin Suriye’deki en önemli sorunu Kürtlerin kazandıkları ulusal, siyasal, toplumsal ve kültürel haklardır. Türkiye Kürtlerin bu yönlü haklar kazanmasını kendisi için bir tehdit, hatta bir beka sorunu olarak gördüğünü açıktan ifade ediyor. Kürtlerin Suriye’de statü ve haklar elde etmemesi son derece önemli bir eşik olarak kabul edilmiş durumda. Şu anki Suriye politikasının temeli de böyledir.”

1 TRİLYON 931 MİLYAR LİRA BÜTÇE AÇIĞI

Şerhte 2025 bütçesinin halkın ihtiyaçları doğrultusunda değil, Saray’ın istekleri doğrultusunda hazırlandığı ifade edilirken, bütçe açığına da şu cümlelerle dikkat çekildi: “2025 Bütçesi yine açığın olduğu bir bütçedir. Bütçe giderlerinin 14 trilyon 731 milyar bütçe gelirlerinin 12 trilyon 800 milyar lira olması bütçe açığının ise 1 trilyon 931 milyar lira olarak gerçekleşmesi öngörülmektedir. Ancak son yıllarda genellikle hiçbir hedefi tutturamayan iktidarın bu hedefi de muhtemelen tutmayacak açık çok daha fazla olacaktır.“

'14 MİLYON KİŞİ YARDIMA MUHTAÇ, 4 ÇOCUKTAN BİRİ OKULA AÇ GİDİYOR'

Cumhur İttifakı’nın tercihleri nedeniyle enflasyon, hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, borçlanma, yoksulluk, işsizlik, sefalet ve açlığın büyüyerek devam ettiği ifade edilen şerhte “Bu süreçte yoksulluk ve adaletsizlik o kadar derinleşmiştir ki sosyal yardıma muhtaç hane sayısı 4 milyona -yaklaşık 15 milyon kişi- yaklaşırken her 3 çocuktan 1’i yoksul her 4 çocuktan birisi okula aç gitmektedir” denildi.

ZAMLAR VE İLAVE VERGİLER DEVAM EDECEK

DEM Parti şerhinde 2025 bütçesinde zamların ve ilave vergilerin hız kesmeden devam edeceği belirtildi ve ”Ekonomik krizin faturasını emekçi halkın sırtına yükleyen bir bütçe söz konusudur. Bundan dolayı 2025 Bütçesi, halkın sorunlarına çare olamayacaktır. Aksine 2024 Bütçesiyle zamlar artarak devam edecek, enflasyon yükselecek, ev kiralarındaki artış durmayacak, ek vergiler gelecektir. İktidar, senede bir sembolik olarak zam yaparak, asgari ücretliye, emekçiye, memura ve emekliye kaşıkla verdiğini kepçeyle geri almaya devam etmektedir” ifadeleri kullanıldı.

FAİZ ÖDEMELERİNDE REKOR KIRILDI, LOBİLER İHYA EDİLDİ

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Faiz belasını bu milletin sırtından kaldıracağız, milletimizi ezdirmeyeceğiz” sözlerinin hatırlatıldığı metinde “Gelinen noktada faizle mücadele etmek bir yana faiz ödemelerinde rekorlar kırılmış, faiz lobilerini ihya eden kaynaklar ayrılmıştır. İktidar faizle mücadele adı altında faiz ödemelerini rekora taşımıştır. AKP döneminde halkın sırtına yeni vergi yükleri bindirilirken, kazanan sadece sermaye ve faiz lobileri olmuştur. 2025 Bütçesine baktığımızda faize ayrılan tutar 1 trilyon 950 milyar TL gibi devasa bir rakamdır ki, bu aynı zamanda ülke tarihinde bir rekordur” denildi.

FAİZE BİR SANİYEDE 4 ASGARİ ÜCRETLİNİN MAAŞI ÖDENİYOR

DEM Parti faize ödenen meblağı şu örneklerle anlattı: “Faize ödenen para o kadar büyük bir meblağdır ki, iktidarın gelecek yıl yapacağı toplam iç ve dış borç faiz ödemesi; ayda ortalama 162 milyar 500 milyon, günde ortalama 5 milyar 416,7 milyon, saatte ortalama 225,7 milyon, dakikada ortalama 3 milyon 761,5 bin ve saniyede ortalama 62 bin 693 TL’dir. Yani AKP-MHP ittifakının sadece bir saniyede faize ödediği parayla, yaklaşık 4 asgari ücretliye ve en düşük maaşa sahip 5 emekliye bir aylık maaş ödenebilecektir.”

SAVUNMAYA BÜTÇENİN YÜZDE 11’İ AYRILIYOR

DEM Parti, savunma bütçesine ayrılan payın da rekor seviyede olduğunu vurguladı. Savunmaya ayrılan pay için “Bu pay 1 trilyon 608 milyara kadar çıkmıştır. Bu ise bütçenin toplam büyüklüğü içerisinde yüzde 11’e tekabül eden bir pay anlamına gelmektedir. Savunmaya ayrılan bu devasa bütçe Türkiye’nin diplomasi ve barış politikalarına öncelik vermediğini ve kaynakları buraya aktarmaya devam ettiğini göstermektedir” ifadeleri kayda geçti.

'SAVUNMA BÜTÇESİYLE REFAH DEVRİMİ BAŞLATILABİLİRDİ'

Kürt sorununun çözümsüzlüğünün ekonomik maliyetinin yaklaşık olarak 4 trilyon dolar olduğu, 2025 bütçesinde savunma ve güvenlik için ayrılan bütçenin 47 milyar dolar olduğu hatırlatılan metinde “Bu ölçekte bir kaynak, savunma ve güvenlik yerine insan odaklı harcamalara yönlendirildiğinde, toplumun tüm kesimleri için bir refah devrimi başlatılabilirdi“ denildi.

Şerhte şu ifadeler kullanıldı: "Barışın ekonomik karşılığını anlamak için, çatışmanın maliyetine bakmak yeterlidir. Silahların ve mühimmatların maliyetiyle övünen bir anlayış, halkı yoksulluğa mahkûm ederken, barış ekonomisi ise kalkınmayı ve refahı, toplumsal adaleti halkın merkezine alır. Türkiye’nin geleceği, barışın ve eşitliğin aydınlık temellerinde yükselecektir.”

DEMOKRASİYE KARŞI BARİYER: KÜRT KORKUSU

Şerhte ‘Kürt korkusu‘ ifadesi kullanılırken şu cümlelere yer verildi: “Kürt korkusu, Türkiye’nin devlet aklında Kürtlerin siyasal, kültürel ve sosyal hak taleplerinin bir ’bölünme‘ tehdidi olarak görülmesiyle şekillenen bir olgudur. Bu korku, Kürt meselesinin hak ve özgürlükler temelinde ele alınmasını engelleyerek demokratikleşme sürecini sürekli olarak tıkamakta ve Türkiye’yi otoriter bir yönetim anlayışına mahkûm etmektedir.“

DEM Parti şerhi şöyle devam etti: “Kürtlerin anadil, kültürel kimlik ve siyasal temsiliyet gibi tanınma ve eşit hak talepleri, 'bölünme tehdidi' olarak algılanarak bastırılmıştır. Böylece Kürt korkusu, demokratikleşme süreçlerini sekteye uğratan bir engel olarak yerleşmiştir. Oysa bu hakların tanınması, bölünmeyi değil tam aksine bütünleşmeyi beraberinde getirecektir. Bu nedenle Kürt meselesinin çözümü, Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin olmazsa olmazıdır. Demokratik bir Türkiye, ancak Kürt meselesinin barışçıl ve eşit yurttaşlık temelinde çözülmesiyle mümkün kılınabilir.”

'KÜRDOFOBİK AKIL...'

Kürt sorununun çözümsüzlüğünün Türkiye’nin dış politikasında da açığa çıktığı kaydedilen metinde “Kürt sorununun çözümsüzlüğü Türkiye’nin dış politikada elini kolunu bağlamaktadır. Dış politikada ‘Kürt anasını görmesin’ teyakkuzuyla hareket edilmekte, özellikle sınır komşularıyla ilişkiler bu temelde şekillenmektedir. Kürtlerin her türlü kazanımını tehdit olarak gören bu Kürdofobik akıl esasen Türkiye’nin dış politikada yumuşak karnını oluşturmaktadır. Kürt karşıtı bu obsesyon diplomasi masalarında neredeyse her konuda 'Kürt kartı' basıncı olarak Türkiye’nin karşısına çıkarılmaktadır” ifadeleri kullanıldı.

'ÖCALAN’IN MESAJININ GEREĞİ BİR AN ÖNCE YAPILMALIDIR'

DEM Parti’nin şerhinde İmralı Adası’nda bulunan Abdullah Öcalan’ın durumuna da değinildi: “Açıkça görüldüğü üzere İmralı Ada Hapishanesi’nde uygulanan bu tecrit politikası, Kürtlerin kayyımlar ve siyasi parti kapatma davaları eliyle siyaset alanından çıkarılmak istenmesi, Kürtçenin kamusal alandan dışlanması, eğitim dili olarak kullanılmasının engellenmesiyle eş anlı olarak uygulanmaktadır. İmralı’da uygulanan mutlak tecrit, istisna hukukunu ülkenin normali haline getirerek Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünü tıkamaktadır.”

Öcalan’ın son görüşmeden sonra ilettiği ‘Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim’ mesajının hatırlatıldığı metinde “Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecrit derhal sonlandırılmalı, milyonların sahiplenerek desteklediği bu mesajın gereği bir an önce yapılmalıdır” denildi.