DEM Parti'li Altın'dan Öğretmenlik Meslek Kanunu'na tepki: Öğretmenlik mesleği kıyım kanunu
DEM Parti Mardin Milletvekili Beritan Güneş Altın, "Buna 'Öğretmenlik Meslek Kanunu' demek ne yazık ki mümkün değil bu, tam olarak bir öğretmenlik mesleği kıyım kanunu; bu çok açık" diye konuştu.
DUVAR - TBMM Genel Kurulu'nda, Öğretmenlik Mesleği Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı. DEM Parti Mardin Milletvekili Beritan Güneş Altın, Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak'ın Meclis Parkı önünde kanun teklifini protesto ederken polisin müdahalesi sonucu yırtılan gömleğini kürsüye getirip, "Öğretmenlik Meslek Kanunu ile yapılması isteneni, hakkını savunan öğretmene yaklaşımı da çok açık bir şekilde gösteriyor. Bir utanç unsuru olarak buraya bırakıyorum" dedi.
"Buna "Öğretmenlik Meslek Kanunu" demek ne yazık ki mümkün değil bu, tam olarak bir öğretmenlik mesleği kıyım kanunu; bu çok açık. İktidar, eğitim sistemindeki kronikleşmiş sorunları galiba bir kenara bırakmış, başka bir şeylerin peşinde, hummalı bir şekilde ince ince bir çalışma peşinde ve bu çalışma ne yazık ki eğitim sistemini iyiye değil, daha kötüye götürmenin yol ve yöntemlerini arıyor" diyen Beritan Güneş Altın, şöyle konuştu:
“Bugün bütün eğitim emekçilerinin gözü kulağı burada, saat gecenin bir yarısı fakat her biri ekranları başında bizleri izliyorlar. Neden? Çünkü mesleklerinin itibarsızlaştırılmasına, emeklerinin sömürülmesine karşı ayaktalar, eylemdeler, şu anda parktalar ve gözleri kulakları burada. Şimdi, Öğretmenlik Meslek Kanunu Mecliste olduğu için gözleri kulakları burada ama buna "Öğretmenlik Meslek Kanunu" demek ne yazık ki mümkün değil bu, tam olarak bir öğretmenlik mesleği kıyım kanunu; bu çok açık. İktidar, eğitim sistemindeki kronikleşmiş sorunları galiba bir kenara bırakmış, başka bir şeylerin peşinde, hummalı bir şekilde ince ince bir çalışma peşinde ve bu çalışma ne yazık ki eğitim sistemini iyiye değil, daha kötüye götürmenin yol ve yöntemlerini arıyor. Şimdi, ince ince çalışılan ve ince ince işlenen bu teklif, iktidarın aslında hiçbir sendikaya, sivil topluma, öğretmene, veliye, öğrenciye, kamuoyuna sormadığı, tek başına hazırladığı bir teklif. Neden tek başına hazırlıyor? Çünkü soramaz, veliye soramaz, halka soramaz; ne toplumun ne öğretmenin ne velinin ne öğrencinin rızası yok bu teklife. Rızası olmadığı için de alelacele bir şekilde, gece yarılarına kadar Komisyonu çalıştırarak, yangından mal kaçırır gibi bu teklifi önümüze koyuyorlar ve büyük bir cesaret gösteriyorlar çünkü bütün toplumu ve bir bütün olarak, topyekûn öğretmenleri, bir meslek grubunu da karşısına almış oluyor iktidar.
'AMACINIZ YERLİ VE MİLLÎ YANDAŞ KADROLAR YETİŞTİRMEK'
Şimdi, bu teklif bize ne getiriyor ve bu teklif neyi götürüyor, detaylı inceleyelim. Teklifin ilk kısmında Millî Eğitim Akademisinin kuruluşundan ve teşkilatın kapsamından bahsediliyor. "Millî Eğitim Akademisi diye bir şey kuralım." diyorsunuz. "Ne işe yarayacak bu Akademi?" diyoruz. Diyorsunuz ki: Nitelikli öğretmen yetiştirilmesini sağlayacakmışmış. Şimdi, o zaman, mademki bu sağlanamıyor neden eğitim fakülteleri var? Neden nitelikli öğretmen yetiştirilmiyor o fakültelerde? İktidarın sorumluluk alanındaki bir alanın faturasını neden eğitim fakültesi mezunları ödemek zorunda kalıyor? Neden nitelik sorgulamak sadece ve sadece emekçiye ve öğretmene yapılıyor? Neden bu niteliksiz kanunu Meclise getirenler sorgulanmıyor da öğretmenler sorgulanıyor? Bir yandan "nitelik" diyorsunuz, diğer yandan "Eğitim fakültesi mezunu olmayanları da Akademiye alacağız." diyorsunuz. Soruyoruz: Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Fakülteleri baypas ediyorsunuz çünkü bu kanunla amaçladığınız, öğretmenlerin, halkların, eğitimin niteliğinin artırılması falan değil, amaçladığınız, geçtiğimiz aylarda onaylanan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'ni uygulayacak yerli ve millî yandaş kadrolar yetiştirmek, muhalif herkesi de sistem dışına itmek.
Öğretmenlerin ve yöneticilerin görev ve yetkilerini, millî ve manevi görevleri ile sorumluluklarını hatırlatan bu teklifle aynı zamanda yerli ve millî kadroları yetiştirerek zaten ayrımcı ve militarist olan eğitim sistemini de hiçbir boşluğa yer kalmayacak şekilde dizayn etmeye çalışıyorsunuz. Temelleri Anayasa'da farklı halkların, inançların ve kimliklerin varlığının reddedilmesi yolunda öğretmenlere de görevler biçiyorsunuz, farklılıkların varlığına, tanınmasına dair ise tek bir cümleyle yer vermiyorsunuz.
Akademide dâhiliyet ve akademiden mezuniyet şartlarını düzenliyorsunuz, "hazırlık eğitimi" dedikleri akademik eğitime dâhil olabilmek için gerekli kriterleri detaylı bir şekilde düzenliyorsunuz, akademiye giriş şartlarını taşımadığı sonradan anlaşılan kişilerin ise akademiyle ilişkisinin kesileceğini söylüyorsunuz. Ziyadesiyle muğlak ifadelerle dolu bu metinle güvenlik soruşturması ve arşiv taramasıyla akademiye yalnızca muktedirin makul ve makbul bulduklarının getirilmesini amaçlıyorsunuz, "Akademi bitince de bir teorik uygulamayla değerlendirme yapacağız." diyorsunuz. E madem bu kadar çok şeyi değerlendiriyorsunuz, neden o zaman bu kadar zahmete sokuyorsunuz bu insanları? 28 Şubat zihniyetiyle devam edin; sadece size makul ve makbul olanları üniversiteye alın, sadece onlar üniversite okusunlar ve sonra onların atamasını yapın. Bu, çok açık değil mi? "Ben istediğimi atarım." diyorsunuz, "Herkes okuyabilir ama ben sadece istediğime, makul ve makbul bulduğuma iş veririm." diyorsunuz; bu çok büyük bir haksızlık. Ne insanları uğraştırın ne de dört yıl içerisinde insanların emeğe maddi ve manevi olarak verdiği şeyleri yok sayın yoksa bu sürekli elemeye dayalı olan sistemin başka bir açıklaması yok. Yani bu kadar eleme sistemi astronotluk eğitiminde bile yok fakat yeryüzünde olduğunuzu da size hatırlatmak istiyoruz çünkü zaman zaman başka alemlere doğru uçtuğunuzu düşünüyoruz, burada yaşamıyor gibisiniz.
Disiplin cezaları ve bunların sonuçlarını da düzenliyorsunuz, hazırlık eğitimindeki öğretmenlerin mali ve sosyal haklarından da bahsediyorsunuz. Fakat iki yıl kadar sürebilecek bu hazırlık eğitimine dâhil olacak öğretmenlere yoksulluk sınırının çok altında şartlar sıralıyorsunuz. Bu disiplin cezalarını da Demokles'in kılıcı gibi öğretmenlerin kafasının üstünde sallayarak ekmeğiyle tehdit ediyorsunuz, emekçilerin muktedire biat etmesini hedefliyorsunuz. Eğitim emekçilerinin sınırlı olan haklarını birer birer ellerinden alarak güvencesiz çalışma şartlarını da yerleşik kılmak istiyorsunuz.
Bakın, bu yasa teklifinde öğretmenlerin yaşamlarını olumlu yönde etkileyecek tek bir madde yok ama sayfalarca dolusu disiplinden, sorumluluktan ve yalnızca onlara yüklenen şeylerden bahsediyorsunuz ama hak yok. Yaptım oldu yaklaşımıyla, zor aracılığıyla hüküm sürmeyi kendinize âdeta düstur edindiniz ama üzerinde oynadığınız emekçinin hakları ve hayatları, eğitimin niteliği ve doğalında toplumun geleceği. Biz bu oyuna müsaade etmeyeceğiz, bu oyuna öğretmenler de müsaade etmiyor. Günlerdir Meclis Parkı'nda direniyorlar nitelikli eğitim için, emekleri için, mesleki itibarları için direniyorlar. Direndikleri için darp ediliyorlar, gazlı müdahaleye maruz kalıyorlar. Yazıklar olsun bir kez daha! Yazıklar olsun! Çünkü bu EĞİTİM SEN Genel Başkanının gömleği, az önce ziyaret etti arkadaşlarımız. Ne yazık ki bu parçalanmış ve biber gazından dolayı renk değiştirmiş gömlek de bu Meclisin öğretmenlere yaklaşımını, Öğretmenlik Meslek Kanunu'yla yapılması isteneni, hakkını savunan öğretmene yaklaşımı da çok açık bir şekilde gösteriyor. Bir utanç unsuru olarak da bunu buraya bırakıyorum, bir kez daha yazıklar olsun! 11 kişinin de gözaltında olduğunu biliyoruz, EĞİTİM SEN'in de talebi bu, derhâl bu öğretmenlerin serbest bırakılmasının da buradan bir kez daha altını çiziyoruz.”