YAZARLAR

Demirtaş için asıl karar anı

Demirtaş ve yol arkadaşları hakkındaki asıl karar şüphesiz ki ‘savunma’sı Türk ve Kürt her milliyetten halka ulaştıkça ve tartışıldıkça verilecek. Hep öyle olmuştur çünkü: “Hayatın olağan akışına uygun olmayan” kararlar kadük kalır, uygun kararlar halkların vicdanında verilir…

"7 yıllık tutukluluğum boyunca ilk savunmamı veriyorum. Bundan öncekiler savunmam değil tutukluluk incelemeleri ve isnat edilen suçlara ilişkin kısa ve bu bağlamdaki savunmalardı. Davaya ilişkin ilk defa savunma yapıyorum. Ben savunmamı siz mahkemeye değil halka sunuyorum.”

Selahattin Demirtaş, “son savunması”na böyle başladı. Bu, yargı terminolojisinde ‘son savunma’ydı belki ama kendisinin de başlarken belirttiği gibi aslında yargılandığı ‘Kobanê Davası’nda baştan bu yana yaptığı derli toplu ve oldukça hacimli tek savunmaydı. 25 Aralık 2023’te başladı, başladıktan 6 gün sonra, 31 Aralık’ta babası Tahir Demirtaş vefat etti ancak konuşmasını kesmedi ve 8 Ocak’taki duruşmada tamamladı.

***

“Barış nasıl olacakmış? Teslim olarak. Teslim olmanın barış olduğu nerede görülmüş? Teslim olmak teslim olmaktır. Hepimiz Türk resmi ideolojisine teslim olacakmışız. Gelin siz 'Kürdüz' deyin öyleyse” diye başladığı savunması boyunca Can Atalay’dan Şeyh Said’e, Seyid Rıza’dan Kürtçe dersi öğretmen atamalarına, İslam medeniyetinden IŞİD’e, demokratik özerklikten Dilan Polat vakasına, yargılanmasına konu olan Kobanê olaylarından Yasin Börü’nün ölümüne, DEP’li vekillerin yargılanmalarından Çözüm Süreci’nde yaşananlara, Diyarbakır Cezaevi işkencecisi Esat Oktay Yıldıran’ın adının bir okula verilmesi tartışmasından kendisine yönelik ‘popülist’ eleştirilerine, Gazze’den Ey Reqîb marşına kadar güncel ve tarihsel pek çok konuda konuştu. Söylediklerini belki ilk defa dile getirmiyordu. Ancak 7 yıldır cezaevinde olan ve siyaset yapabildiği dönemde içinden geldiği hareketin sınırlarını genişleten bir seçmen ilgisini ismi çevresinde toplamış bir siyasetçi olarak her şeyi derli toplu anlatması büyük ilgi çekti. İlgi çekti diyoruz ama tabii ulaşabildiği kesimlerde ilgi çekti!

Çünkü Hamza Aktan’ın da yazdığı gibi, bu kadar önemli bir savunmanın kamuoyuna ulaşması konusunda medyada büyük oranda bir görmezden gelme tutumu hakimdi. Bunun nedeni sadece Demirtaş adı etrafında yaratılan abluka değil, 7 yıllık mahpusluğa rağmen hala geniş seçmen kitleleri üzerinde devam eden etkisidir şüphesiz.

Ve önümüzde yine bir seçim var malum…

***

Daha geniş kesimlere ulaşması engellenmeye çalışıldı belki bu yolla. Ve ulaşabildikleri arasında da haksız şekilde cezaevinde tutulduğuna inanan bir insanın doğal olarak söyleyebileceği ‘keskin’likteki sözleri öne çıkmış göründü. Ancak Demirtaş aynı zamanda tıpkı HDP’nin 7 Haziran 2015 seçim sürecindeki yükseliş döneminde olduğu gibi çözüm önerilerini de yineledi. Yani bir ‘kopuş’ değil her şeye rağmen, “Türkiye’nin bütün farklı kesimleri bir masa etrafında bir araya gelip kendi hakikatini masaya dökmeli” diyen bir çözüm ısrarı da sergiledi.

“Bir Kürde Türk demek Kürt sorunudur” diyerek özetlediği ana meselesinde dün söyledikleri de yarın söyleyecekleri de önemli. Ancak Demirtaş’ın bugünkü savunması, hem kendisi için hem de savundukları için aynı zamanda bir ‘karar anı’ oldu. Yok, mahkemenin kararından söz etmiyoruz. O konuda kendisinde de bir tereddüt yoktu. Asıl olarak savunmasına başlarken söylediği, "Ben savunmamı siz mahkemeye değil halka sunuyorum” sözlerini kast ediyoruz.

Demirtaş ve yol arkadaşları hakkındaki asıl karar şüphesiz ki ‘savunma’sı Türk ve Kürt her milliyetten halka ulaştıkça ve tartışıldıkça verilecek. Hep öyle olmuştur çünkü: "Hayatın olağan akışına uygun olmayan" kararlar kadük kalır, uygun kararlar halkların vicdanında verilir…