Demokrasi ne değildir adlı çalışma: MEB’in mülakat dayatması

20.000 kişinin aynı anda istihdam edileceği bir mülakatın tercih edildiği kaç ülke var acaba? KPSS pek de ideal bir model değil ama mülakattan daha iyi ve daha da önemlisi mülakattan daha adil. 

Fotoğraf: Arşiv
Google Haberlere Abone ol

Demokrasinin en bilindik tanımı; “toplumun kendi kendini yönetmesi”dir. Doğal olarak demokratik bir yönetim biçimine sahip olduğunu iddia eden ülkelerin sadece yöneticilerini seçerken değil, hayatın her alanında toplumun beklentilerini dikkate almaları beklenir.

Biz de demokratik bir ülkeyiz. En azından Anayasamızın 2. maddesi öyle diyor. Yani karar alma süreçlerinde toplumun beklentilerine kulak kabartılmasını beklememiz için geçerli bir sebebimiz var.

Eğitim, toplumun tamamını yakından ilgilendiren bir konu. Dolayısıyla demokratik bir tutum görmek istediğimiz yerlerin de başında geliyor. Toplum olarak eğitim politikalarının belirlenmesi süreçlerinde karar alıcılardan “aklın yolu bir” düşüncesiyle hareket etmelerini umut ediyoruz.

Beklentilerimizin ne düzeyde karşılık bulduğunun yanıtını ise öğretmen atamalarıyla ilgili alınan son kararlarda görebilmek mümkün; toplumun beklentileri karar alıcıların umurunda bile değil!

Sade vatandaşıyla, eğitimcisiyle, öğrencisiyle bütün bir toplumun avaz avaz bağırarak aksi yönde görüş belirtmesine rağmen öğretmen atamalarında mülakat yönteminde karar kılınmasını başka neyle açıklayabiliriz ki?

Nitekim herhangi bir istatistiğe ihtiyaç duymadan sokakta konuşulanlara biraz kulak kabartıp, sosyal medya platformlarında yapılan paylaşımlara şöyle bir göz attığımızda toplumun mülakatı istemediğini hatta mülakatın doğru bir tercih olduğunu düşünenlerin sayısının yok denecek kadar az olduğunu kolaylıkla görebiliyoruz.

Tüm bunlara rağmen Milli Eğitim Bakanlığı mülakat olacak dedi. Oysa demokratik bir tutum sergilenseydi, topluma bir nebze olsun kulak verilseydi, mülakatın niçin istenmediğinin fevkalade haklı gerekçelerinin olduğunu fark edebilirlerdi. Ama yapmadılar.

Biz yine de demokrasiye olan inancımızı canlı tutmaya çalışarak, bu topraklarda -hele bir de 60.000 gibi devasa bir rakamın olduğu bir senaryoda- mülakatın niçin hiçbir zaman için ideal bir seçme aracı olamayacağını, adilane bir sonuç üretemeyeceğini açıklamaya çalışalım…

MÜLAKAT ADİL DEĞİLDİR ÇÜNKÜ...

Her şeyden önce, KPSS puanına göre atanabilecek sıralamanın içerisindeyken mülakat sonucunda dışarıda kalan her aday ağır bir travma haliyle baş başa kalacak, devletine küsecek, adalete olan inancını yitirecek. Ve gerçek şu ki; böylesi bir durumda kimsenin bu insanlara tek bir söz dahi söylemeye, olayı tatlıya bağlama çabalarına girmeye hakkı yok. Nitekim bu insanlar, yaşadıkları toplumun bu bağlamda nasıl bir performansa sahip olduğunu gayet iyi biliyorlar. Bu kültürde gözlerini açtılar ve kültürün böyle bir defoya sahip olduğunun pekâlâ farkındalar.

Bu gerçek tek başına mülakatın tutarlı bir yol olmadığını görmemize yeterli olsa da en az bunun kadar acı başka gerçekler de var…

Bu ülkede tek bir gün dahi vakit geçirmiş herhangi bir kimsenin tahmin edebileceği üzere, mülakat jürilerinde yer alacak uzmanların telefonları, görevlendirmelerinin yapıldığı andan itibaren susmayacak. Peki, çalan telefonların tamamına “Bana böyle bir teklifle gelmeyin. Ben tamamen objektif bir değerlendirmede bulunacağım” diyebilmeyi başarabilecek kaç insan vardır dersiniz bu ülkede? Unutmayalım ki kendilerinden yardım talep edilecek olan bu insanlar, işin içerisine girecek torpiller neticesinde hakkının elinden alınacağını düşünen öğretmen adaylarıyla aynı topraklarda büyüdüler. Bu kaygılar sebepsiz yere zihinlere yerleşmedi. Toplum olarak üst düzey bir ahlaki seviyeye sahip değiliz belki ama en azından bu gerçeğin farkındayız.

ÖLÇME SİSTEMİ TUTARLI DEĞİL

Milli Eğitim Bakanlığından yapılan açıklamaya göre mülakatlar bu kez uzun tutulacak, adayların öğretmenlik becerileri ölçülmeye çalışılacak. İyi de, bir öğretmenin göreve başladığı günkü seviye ile meslek hayatına devam edeceğine dair bir kaide mi var? X öğretmenin yüz üzerinden otuzluk seviye ile göreve başlayıp bir yılın sonunda otuz beşte takılıp kalmayacağına, Y öğretmenin ise on beş ile başlayıp yıl sonunda altmışı bulmayacağına dair bilimsel bir veri var mı elimizde? O zaman niçin sadece ilk günkü performanslarını kriter olarak alıyoruz.

Kırk beş dakikalık mülakat süreleriyle öğretmenlik becerilerinin belirlenmesinin önünde duran tek engel yukarıda bahsedilenler değil. Ne yazık ki ülkemizde ataması yapılan ve yapılmayan öğretmenlerin yaşam standardı arasında oldukça belirgin bir fark var. Bu acı gerçeğin bilinciyle mülakata girecek olan adayın heyecanlanmaması mümkün mü? Öğretmenlik performansını değerlendirme niyetiyle yola çıkıp soğukkanlılık seviyesini ölçerek günü kapatma gibi bir riski üstlenmiş olmuyor muyuz?

FARKLI JÜRİLERİN KANAATLERİ DE FARKLI OLACAKTIR

Mülakat modelinin -tabiri caizse- en sakat kısmı ise adayların farklı jüriler tarafından değerlendirilip ortak bir listede sıralanacak olması. Olmaz ya oldu diyelim, sınıf öğretmeni adayı Necla, Samsun’da mülakata girdi ve 85 puan aldı. Mülakata girmesinin akabinde, yapılan bir hata sonucunda Necla’ya iki gün sonra Şanlıurfa’da mülakata gireceği bilgisi iletildi. Ona da girivereyim diye düşündü ve bu kez 84,9 puan aldı. Bu sonuç tek başına tüm sistemin çöktüğü anlamına gelmez mi?

Necla’nın başına gelenin gerçekleşme ihtimali yok denecek kadar az olsa da hepimiz şu gerçeğin farkındayız ki; Trabzon jürisinde bulunan uzmanlardan birinin fazlasıyla mükemmeliyetçi olması, Sivas jürisinde yer alan uzmanlardan birinin fazlasıyla yufka yürekli olması yüzlerce insanın hayatının farklı şekilde devam etmesine sebebiyet verecektir ve bu durum Necla örneğinde olduğu gibi gerçekleşme ihtimali düşük bir varsayım değildir. Kaçınılmaz bir şekilde yaşanacak ve devasa haksızlıklara yol açacak bir gerçekten bahsediyoruz.

Aramaya devam edersek toplumun mülakata niçin cüzzamlı muamelesi yaptığına ilişkin başka sebeplere de ulaşacağımızı kolaylıkla tahmin edebiliriz. Meseleye kendi toplumumuz bağlamında yaklaşmak zorunda da değiliz. 20.000 kişinin aynı anda istihdam edileceği bir değerlendirme süreci için mülakatın tercih edildiği kaç ülke vardır acaba?

Evet, KPSS öğretmen seçiminde pek de ideal bir model değil ama mülakattan daha iyi ve daha da önemlisi mülakattan daha adil.