Denge ve Denetleme Ağı seçim güvenliğini konuştu
Denge ve Denetleme Ağı, 14 Mayıs seçimleri öncesinde seçim güvenliğine dair panel gerçekleştirdi. Panelde sandık güvenliğinin sağlanmasına yönelik somut öneriler tartışıldı.
Ogün Akkaya
ANKARA- Denge ve Denetleme Ağı, yürütmüş olduğu "Gözümüz Demokraside" kampanyası kapsamında Türkiye’de sandık güvenliği alanında çalışan siyasi parti temsilcileri, basın mensupları, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları ile bir araya geldi.
“Türkiye’de Sandık Güvenliği: Riskler ve Güvenli Sandıklar İçin Somut Öneriler" başlıklı panelde 14 Mayıs’ta yapılacak olan seçimlerde sandık güvenliğine ilişkin riskler, alınabilecek önlemler ve sandık güvenliğinin sağlanmasına yönelik somut öneriler tartışıldı.
Panelin konuşmacıları arasında Ankara Barosu’ndan Avukat Elçin Özge Şimşek, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Didem Yılmaz, Gazeteci Seçil Türkkan, Genç Düşünce Enstitüsü’nden Muratcan Işıldak ve Seçim Güvenliği Platformu’ndan Şenol Köksal yer aldı.
‘AVUKATLARIMIZ ALANA YAYILMIŞ DURUMDA’
Ankara Barosu’ndan avukat Elçin Özge Şimşek, baro olarak avukatların seçim esnasında sahada olmasını önemsediklerini söyleyerek, “Herkes kendi sandığına sahip çıkabilecek kadar bilgi birikimine sahip. Avukatlarının kanunları okuma ve itiraz edebilme açısından yatkınlığı var ve sahada önemli kişiler haline geliyorlar” dedi.
Baro bünyesinde seçimlerde görev almak isteyen avukatlara eğitim verdiklerini aktaran Şimşek, avukatların bölgelerine yayıldığını söyledi ve şunları kaydetti:
"Ankara Barosu olarak bütün siyasi partilere çağrı yaptık. 'Gelin bir masa etrafında toplanıp değerlendirmeler yapalım' dedik. Eğitim ve insan kaynağı kısmını tamamladık. Hangi avukatın hangi bölgede yer aldığını biliyoruz. Bütün sahada avukatlarımız alana yayılmış durumda. İki bine yakın avukatın başvurusunu aldık. Avukatlarının eğitimlerini tamamlıyoruz. 51 sandık kurulu başkanı iktidar partisi üyesi çıkıyor. Müşahitlerin önemi burada ortaya çıkıyor. Sandık kurulunun oluşumunda söz sahibi değilsek sandığın güvenilirliği ortaya çıkıyor. Bu dönem siyasi partilerle bu işin yürütülmesi gerektiğini, omuz omuza yürütmenin çok kıymetli olduğunu düşünüyoruz. Anadolu Ajansı'nın verileri nasıl yanlış aktardığı da önemli. Türkiye'de farklı bir seçim atmosferi var."
‘DEPREM BÖLGESİNDE NASIL OY KULLANILACAĞINA DAİR BELİRSİZLİK ÇOK BÜYÜK SORUN’
Panele çevrimiçi olarak bağlanan Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Didem Yılmaz, seçim kararının alınması ve sonrasında yürütülen çalışmaların eşit olmadığından bahsetti. Yılmaz, “Bütün siyasi partilerin sandık kurullarında mutlaka temsilcilerinin bulunması gerekir. Hatta yedek üyelerin de belirlenmesi gerekiyor. Sandık kurulunun oluşumu hem başkan bakımından hem de üyeleri bakımından tekrar gözden geçirilmeli. Sandık kurulu oyun geçerliliğini belirleyecek kuruldur" dedi.
Yılmaz, deprem bölgesinde yer alan 11 ilde 9 milyon kişinin oy kullanacağını ve toplamda bölgeden 96 milletvekili çıkarılacağını söyledi. Seçime az bir süre kala hala deprem bölgelerinde oy kullanma düzeninin nasıl oluşturulacağı hakkında karar verilmediğini söyleyen Yılmaz, şunları kaydetti:
“Deprem bölgesinde nasıl oy kullanılacağına dair belirsizlik çok büyük sorun. Konteyner gibi bir durumda sorun ortaya çıkar. Bunun çok büyük bir sorun olduğunu düşünüyorum. Sandığın herkesin görebildiği bir yere kurulabilmesi geniş bir alanı ister. Seçimlerin konteynerde yapılması belirsizlik, çok önemli bir zafiyettir. Yaşanan afet, seçim düzeninin gelecekte nasıl oluşturulabileceğine dair de katkısı olabilir.”
‘İNSANLAR OYLARININ BAŞINA NE GELDİĞİNİ GÖRMEK İSTİYORLAR’
Sandığa güveni aşındıran faktörlerden bahseden gazeteci Seçil Türkkan, anket verileri üzerinden oy kullanan kişilerin sandıklara güveninin düşük oranda olduğunu hatırlattı. Oy ve Ötesi, Adil Seçim Platformu gibi seçim güvenliğini önceleyen kuruluşların hayata geçiş sürecinden bahseden Türkkan "İnsanlar güvensizlik duygusu duyduğu için sandıkları korumak istiyor. Sandıkları koruma, birbirimizle konuşmamız için bir yol. 2018'den bu yana daralan toplumsal muhalefet alanında kendini göstermenin yolu" diye konuştu.
Gezi Direnişi'nden sonra insanların sandık koruma platformlarında var olmaya başladığını söyleyen Türkkan konuşmasında şunları kaydetti:
"İnsanlar oylarının başına ne geldiğini görmek istiyorlar. Uzmanlar oy çalmanın çok kolay olmadığını söylüyor. Usulsüzlükler sandık başında eşitsiz dağılım gerçekleşen alanlarda yaşanıyor. Sağlıklı bir ana akım medyanın olmaması kutuplaşmayı tüm haliyle yaşamamıza neden oluyor. Dezenformasyon oy verme süreçlerini etkiliyor. Türkiye'deki anket şirketleri arasında uluslararası kriterleri karşılayan anket şirketi sayısı çok az. Anketler süzgeçten geçirmeden yayınlanıyor. Medya okuryazarlığını konuşmak ve artırmak çok önemli. Medyanın doğru bilgiyi manipüle etmeden vermesi gerekiyor. Elinde hem medya gücünü ve kamu gücünü bulunduran iktidardan bahsediyoruz. Sandıkları korumamak için demokratik süreci inşa etmemiz gerekiyor."
‘CESUR BİR TUTUM SERGİLEDİĞİMİZ TAKDİRDE HAKLARIMIZI ARAYABİLİYORUZ’
Deprem bölgesinde hayatını kaybeden ve ölüm belgesi çıkarılmamış ve seçmen listesinde yer alan isimlerin bulunduğunu söyleyen Genç Düşünce Enstitüsü’nden Muratcan Işıldak, oy kullanacak kişilerin, hayatını kaybeden yakınlarının yerine oy kullanılmaması için de bekleyeceklerini söyledi.
"Mühürsüz zarfların kullanımı ortaya çıktığında itiraz hakkı ortaya çıkar. Biz haklarımızı bilip dirayetli bir şekilde sandık başında durmamız gerekiyor" diyen Işıldak, yurt dışı oy kullanma sürecinde Sidney’de pusuladan AK Parti’ye verilmiş oyun çıkmasını ve sonrasında yapılan itirazın bunun bir örneğini olduğunu söyledi ve şunları kaydetti:
"Temelde haklarımızı bilip cesur bir tutum sergilediğimiz takdirde haklarımızı arayabiliyoruz. 142 belgesi ile oy kullanacak kamu görevlilerinin de denetlenmesi gerekiyor. Yurt dışı seçimleri ciddi bir laboratuvar. Orada alınan kararlar önemli. Kampanyaların yürütülmesi sürecinde, nefret dilinin öne çıkarılması sağlıklı bir seçimin yürütülmediğinin göstergesi."
‘ONLARIN TUZAKLARINA DÜŞME GİBİ BİR NİYETİMİZ YOK’
Seçim Güvenliği Platformu’nun oluşumunu “Bir araya geliş şeklimiz AK Parti'nin seçim sonuçlarını magazinleştiren söylemlerinin önüne geçebilmek ve kurumlarımızın yapmış olduğu çabaları birleştirmekti” diyerek anlatan Şenol Köksal, Türkiye genelinde 23 kurum ve kuruluş ile birlikte çalıştıklarını anlattı.
"Halk kendi kullandığı oyuna sahip çıktığı zaman seçim güvenliği gibi bir sorun da ortaya çıkmaz. Bizim bileşenlerimiz kendi bulundukları seçim çevresinden kendi oyunun takibiyle ilgili üyelerine telkinlerde bulunuyor. Cumhur İttifakı'nın bugün ülkemize ne yapmak istediğini görüyoruz. Onların tuzaklarına düşme gibi bir niyetimiz yok. Bizler doğru temelde bir seçim sürecinin yürütülmesi için elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. Cumhur İttifakı'nın rahatlığı, Kamu-Sen ve Memur-Sen üyelerinin sandık kurulu üyeleri olmasından kaynaklanıyor. Hatay'da seçim yapma koşulu yok. Olduğunu söylüyorlar ama şube başkanlarımız bile nerede oy kullanacaklarını bilmiyor. İçme suyu sıkıntısı çekilen yerde seçim bekliyoruz. İnsanların yaşam sıkıntısı var. Seçim ilk sırada değil."