Depremin 6. ayında Hatay: Yok olmamaya direniyor

Depremlerin 6. ayında Hatay, hâlâ ne yapacağını bilmeden ‘sessiz’ bir direnişte. Kalanlar zor şartlara rağmen gitmemeye çalışıyor, gidenler de dönme umuduyla yaşıyor. Hatay ayağa kalkmalı ama nasıl?

Google Haberlere Abone ol

Burcu Özkaya Günaydın

HATAY - Tarihte birçok imparatorluğun merkezi olan Antakya, 7 defa yıkılmasına rağmen hiç terk edilmedi. Havası, suyu, bereketli toprakları, çok tarihli, kültürlü yapısı Antakya’yı tercih edilen şehir yaptı. Antakya 6 Şubat gecesi 8. kez yıkıldı. Binlerce insan enkaz altında kalarak yaşamını yitirdi, binlercesi de yaralandı. Pek çok kişiye de hâlâ ulaşılamadı.

Bugün, felaketin üzerinden tam 6 ay geçti. İlk aylardaki hayata tutunma telaşından ve ‘mutlaka döneceğiz’ umudundan gelinen nokta; toz içinde bir şehir, su kuyrukları, çadır ve konteynerlerde yaşam mücadelesi veren insanlar ve unutulmuşluk…

Antakyalı depremzedelerin bir kısmı özellikle seçimden sonra neredeyse tamamen unutulduklarını düşünüyor.

Hatay'da resmi çadır alanları dışında yemek dağıtımı azaldı, bu nedenle yemek dağıtan yerlerin önünde uzun kuyruklar oluşuyor.

KENTTE YEMEK DAĞITIMI AZALDI

Antakya’da AFAD'ın resmi çadır kentinde kalan depremzedelerin su, hijyen, gıda gibi yaşamsal ihtiyaçları karşılanıyor. Fakat Antakya’daki depremzedelerin hepsi resmi çadır kentlerde değil. Bir kısmı evlerinin yakınlarına, parklara, boş arazilere çadır ve konteynerlerini kurarak buralarda yaşamlarını idame ettirme çabasında. Nüfusun bir kısmı da köylerde. Bazı köyler, nüfusunun 4-5 katına çıktı. AFAD’ın dışındaki çadır alanlarında, köylerde ne kadar insan kalıyor net bir rakam yok ama azımsanmayacak kadar da çok.

Hem köylere hem de resmi olmayan çadır alanlarına yardımlar çok azaldı. Bu alanlarda su ve gıdaya erişim çok kısıtlı. Depremin ilk zamanlarında birçok noktada STK ve yardım kuruluşlarının aş evleri vardı şimdi tek tük birkaç aşevi yemek dağıtımı yapıyor. Defne Çekmece Mahallesi’nde Afet ve Dayanışma Derneği’nin aşevinde çalışan Naime Dede, öğle ve akşam olmak üzere günde binden fazla kişiye yemek yaptıklarını, her geçen gün yemek almaya gelen sayısının arttığını, bazen yemek kalmadığı için birçok kişiyi boş göndermek zorunda kaldıklarını söylüyor.  

ARACINIZ YOKSA SU DA YOK

Yemek almaya gelen depremzedeler genelde kalabalık aileler. Bir aileden iki kişi gelip, kovalara yemek doldurup çadır alanlarına götürüyor. Çoğunluğu yakın yerden geliyor ancak daha uzak semtten arabayla gelen de var. Dağıtım saatinden önce kuyruk oluşuyor çünkü yarım saat içinde yemek bitiyor.

AFAD çadır kentinde gıdaya, suya erişimin daha sağlıklı olduğunu, neden gitmediklerini sorduğumuzda, kimisi evlerinin yakınında daha huzurlu olduğunu, kimisi alıştığı çevreden uzak kalmayı istemediğini, kimisi de AFAD çadır kentlerinin yarı açık cezaevi gibi olduğunu ifade ediyor.

Yemek kadar suya erişim de çok sıkıntılı. Hissedilen sıcaklığın 40 dereceye vardığı Antakya’da, su dağıtımı sınırlı. Su az, kişi sayısı fazla olduğu için dört adet 5 litre su veriliyor. Marketten almak isterseniz arabaya ihtiyacınız var ancak açık olan marketler uzak noktalarda.

Kentte, yıkılan ya da hasar alan binaların çoğunun enkaz kaldırma çalışması yapılmadı. 

ANTAKYA’NIN YÜZDE 10’U ARTIK ENGELLİ

Antakya’nın çözülmeyen sorunları kadar en çok konuşulan konulardan biri de yeniden inşası… Halkın, çok kültürlü, kimlikli demografisi, tarihi değişmeyecek bir Antakya talebi var. STK'ler ve mimarlar odasının da içinde olduğu birçok oluşum, Antakya’nın aslına uygun şekilde inşa edilmesi için çabalıyor.

Kentin yeniden inşasında engelli bireylerin de düşünülmesi zorunlu. 2 Ağustos’ta 105 STK’nin imzacı olduğu ‘Hatay Ayağa Kalkıyor’ adlı toplantıda konuşan Hatay Engelli Hakları Dernek Başkan Yardımcısı Hasan Ateş, Antakya’nın engelsiz kent projesiyle inşa edilmesi gerektiğine dikkat çekti. Depremden önce Hatay’da 96 bin engelli vardı. Depremden sonra 21 bin kişi uzuv kaybı yaşadı, hastanede tedaviye cevap vermeyen 3 bin kişinin de uzuv kaybı yaşama olasılığı yüksek. Ateş’in verdiği bilgilere göre, şu an Antakya’da nüfusun 10’da biri engelli. Antakya yeniden inşa edilirken, erişimi kolay, engelliye uygun bir kent yapılması gerekiyor. Yine güncel sorunlardan biri de protez. Antakya’da şu an engelli depremzedeler proteze ulaşamıyor. Çok az kişiye uluslararası STK’ler yardımcı olmaya çalışsa da o da yeterli değil. Ayrıca kentte aktif medikal firması olmadığı için medikal malzeme almak isteyenler kent dışına gitmek zorunda kalıyor. 

AİLELER HÂLÂ KAYIPLARINI ARIYOR

Depremin bir diğer gerçeği ise kayıplar. Nisan ayında Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, bir konuşmasında kentte 4 bin kayıp olduğunu belirtti. Depremin ilk haftalarında duraklarda, duvarlarda kayıp insanların fotoğrafları ve altlarında iletişim numaraları yazan afişler asılıydı. O afişlerden biri de İsmet Durur’a aitti. İlk zamanlarında İsmet Durur’un kardeşi Esma Akkaya ile konuştuğumuzda çadır kentlerde, hastanelerde abisini aradığını bulamadıklarını anlatmıştı.

Esma Akkaya ile tekrar görüştüğümüzde İsmet Durur'un hâlâ kayıp olduğunu öğrendik. Durur, hastanelerde, çadır alanlarında ve DNA eşleşmelerinde bulunamadı.

Dikmeceliler, arazilerinin kamulaştırılmasına karşı direnişe geçti. 
DİKMECELİLER TOPRAKLARI İÇİN DİRENİŞTE

Antakya’nın diğer bir sorunu da arazilerin kamulaştırılması. Antakya’da toplu konut ve hastane gibi kurum yapmak için Dikmece, Gülderen, Orhanlı mahalleleri kamulaştırıldı. Dikmece’de kamulaştırılan bölgeler arasında zeytinlik ve tarım alanları da var. Bir hafta önce Dikmece’ye iş makineleri girdi. Dikmeceliler, alanlarını korumak için nöbete başladı.

Geçtiğimiz gün, evine ve arazisine sahip çıkmak için eylem yaptıklarında gözaltına alındığını belirten Halime Buğday, “Bize tebligat gelmedi. Bir gün biri ölçüm yapıyordu, ne olduğunu sorduk, köyün boşaltılacağını söyledi, durumu öyle öğrendik. Burası bizim doğduğumuz, yaşadığımız yer. Biz de depremzedeyiz, nereye gideceğiz? Köyün üst kısmında devlet arazisi var, oraya yapsınlar evleri. Neden zeytinliklere, tarım arazilerine, evlerin olduğu yere yapılıyor? Köyümüzü, toprağımızı savunacağız, bir yere gitmeyeceğiz” diyor.

Dünya Evimiz Derneği, ekmek ihtiyacını karşılamak için her gün üretim yapıyor. 
KOOPERATİFLERİN ÇOĞALMASI ÇAĞRISI YAPILIYOR

Kent bir yandan da kooperatiflerle ayağa kaldırılmaya çalışılıyor. Hataylı depremzede kadınlar Dünya Evimiz Derneği’nin öncülüğünde ekmek üretimine başladı. Dernek, kentteki ekmek ihtiyacına kalıcı çözüm üretmek ve depremzede kadınları üretime katmak için çalışıyor. Yine Yuva Derneği, depremzedeler için prefabrik ev üretiyor. Bu tarz kooperatiflerle ayağa kalkmaya çalışan Antakyalı kadınlar, bir yandan da gönüllülere daha fazla kooperatif ve destek çağrısı yapıyor.

Geçen kışı çadırda ve konteynerde geçiren Hataylılar, bir kışı daha çadırda geçirmek istemiyor fakat evlerin tamamlanacağına dair umutları yok. Altı ay biterken Antakya için söylenecek tek şey var: Yok olmamaya direniyor...