Depremzede çocuklar travmayı nasıl atlatacak?
Doç. Ayşe Öztürk Samur, Maraş depreminden etkilenen çocuklarla ilgili, “Bu kayıplar çocukların, yalnız kalma, kaybetme, bana ne olacak korkusu yaşamalarına neden olabilir” dedi.
İZMİR –Maraş merkezli 11 ili etkileyen depremde 50 binden fazla insan hayatını kaybederken, 100 binden fazla kişi de yaralandı. Evler, okullar, hastaneler yıkıldı. Depremin yaraları halen sarılabilmiş değil. Bölge halkı çadırlarda, zor koşullarda yaşam mücadelesi veriyor.
Depremden en çok etkilenenler ise çocuklar oldu; anne-babalarını, kardeşlerini, öğretmenlerini, arkadaşlarını kaybettiler.
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, Okul Öncesi Eğitimi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Ayşe Öztürk Samur ile depremin ve genel olarak felaketlerin çocuklar üzerinde yarattığı travmaları ve alınması gereken önlemleri konuştuk.
‘ÇOCUKLAR DA BİZİMLE DEPREME TANIKLIK ETTİ’
Deprem, sel, pandemi gibi büyük felaketlerden çocuklar nasıl etkilenir?
Tanıklık ettiğimiz günler çok zor, kaybımız öyle büyük ki sadece sayılarla ifade etmek yetersiz, tek tek bütün insanları, öyküleri ile bilmek ve anmak istiyorum. Hepimize en çok da bu felaketi yaşayanlara iyileşme gücü diliyorum. Cahit Külebi’nin "Bir nazlı kuşa benzer çocuk dediğin. Ev ister ekmek ister öpülmek okşanmak ister" dizelerini çok severim. Maslow’un ihtiyaçlar piramidini hatırlatır bana, diğer yandan temel ihtiyaçların karşılanması ile oluşan temel güven duygusunu. Evlerimiz bizim için birer sığınak, yaşantılar eşyalara anlam katıyor ve onlarla bağ kuruyoruz. Ne yazık ki felaketler çocukların güven duydukları sığınağı/sığınakları ve bağlarını yok ediyor. Yaşadığımız depremde şairin benzettiği o nazlı kuşların kanadı kırıldı, yuvaları dağıldı, güven duydukları insanları, güvenle yaşadıkları evlerini yitirdiler, bildikleri caddeler şehirler artık yok. Oysa çocuklar için ailesi, bildiği insanlar, evleri, eşyaları, şehirler güvenli birer sığınaktır. Bu kayıplar çocukların, yalnız kalma, kaybetme, bana ne olacak korkusu yaşamalarına neden olabilir.
‘HIZLICA GÜNLÜK RUTİNLERE DÖNMEK ÇOK ÖNEMLİ’
Depremde evlerini, ailesini, kardeşini, arkadaşını, öğretmenini, büyüklerini, yakınlarını ve hayvanlarını kaybeden, o büyük felaketi yaşayan çocuklarımız oldu. Belki bir ömür boyu sürecek tanıklıklar ve travmalar yaşadılar. Bu çocuklar bu travmalarla nasıl yaşayacaklar?
Kayıpların ardından yaşlarına, gelişimsel ve bireysel özelliklerine göre çocuklar yas sürecini farklı şekilde yaşıyor. Ani kayıplar travmatik bir yas sürecine neden olabiliyor. Çocuğun felakete tanıklık etmiş olması, birden fazla kayıp yaşaması, çevresinde hatırlatıcı olan felaketin izleri, yaşam koşullarının değişmesi gibi değişkenler yas sürecini daha da zorlaştırıyor. Bu süreçte çocuk için uygun yaşam koşullarını sağlamak ve hızlıca günlük rutinlere dönmek çok önemli. Bu rutinleri oluşturmak normal koşullar altında çok kolay, sabah kendi yatağında uyanmak, elini yüzünü yıkayabilmek, güven duyduğu insanlarla kahvaltısını yapmak, yemeğini yemek, sohbet etmek, okuluna gitmek, kendi yatağında uyumak, oyun oynamak gibi… Hem göç eden çocuklar hem de deprem bölgesinde kalan çocuklar için bu rutinler bozuldu. Kısa sürede çocuklara güvende olduğu bir çevre oluşturmalıyız.
Özellikle yakınlarının yanında barınma şansı olmayan çocuklar devlet kurumlarına yerleştirilmelidir. Çocukların barınma, yemek, temizlik gibi temel ihtiyaçlarının yanı sıra okula, oyun alanlarına, kütüphaneye, çalışma alanlarına gidebilmesi, yeniden rutinler oluşturmasına yardımcı olacaktır. Profesyoneller tarafından çocuklara sağlanacak sosyal, psikolojik ve eğitimsel destek, travmalarla başa çıkmalarında çok önemlidir, özellikle okulların açık olması çocukların takibini ve sağlanacak desteği kolaylaştıracaktır. Bu çalışmaların devamlılığı, çocukların yeniden güven duygusu geliştirmelerine, yeni yaşamlarına alışmalarına, yeni bağlar, bağlantılar kurmalarına yardımcı olacaktır.
Bu travmatik durum, okul çağındaki öğrencilerin eğitimini nasıl etkiler? Okulları yıkılmış, eğitim altyapısı da çökmüş durumda. Sınavlarda bu çocuklar, diğer illerdeki öğrencilerle nasıl yarışacak?
İmkanı olan aileler çocukları ile deprem bölgesinden göç ettiler, kendileri ve çocukları için yeni bir yaşam inşa etmeye çabalıyorlar. Ancak felaketin yaşandığı yerde kalan pek çok çocuk her gün felaketle yeniden yüzleşiyor. Bu durum çocuklar için daha zor. Eğitim süreçlerinde de büyük bir boşluk oluştu, ailelerinin yanında deprem, kayıp, yas konuşmalarına şahitlik ettiler. Okula gidemeyen, online eğitim alıp derslere katılamayan, videoları izleyemeyen, ödevleri yapmakta sorunlar yaşayan öğrenciler oldu.
Online derslerde depremin artçılarına, depremin ardından yaşanan sel felaketinde ablasını yeğenlerini evden botlarla kurtaran öğrencimin durumuna tanıklık ettim. Bu tanıklık bile benim için zor iken, birebir bu felaketi yaşamak, zorlayıcı yaşam koşulları ile mücadele etmek, üstüne üstlük birkaç ay sonra başlı başına bir stres kaynağı olan sınavlara girecek olmak, öğrenciler için çok daha zor, yoğun bir stres unsuru. Bazı okulların yeniden açılması, oyun çadırları, eğitim destek merkezleri, sınavlara hazırlık için kursların açılması çocukların yaşamında rutinler oluşturması, odak noktalarını değiştirebilmeleri, kaygı düzeylerini azaltması, sınavlara hazırlanabilmeleri açısından önemli ancak felaketten doğrudan etkilenen bu çocuklar için fırsat eşitsizliği devam ediyor. Normal şartlar altında fırsat eşitsizliğini yaşayan çocuklar için ise bu eşitsizlik daha da derinleşiyor.
‘ÇOCUKLARA YENİDEN GÜVEN DUYACAKLARI SIĞINAKLAR OLUŞTURMALIYIZ’
Ne yapılmalı? Çocukları yaşadıkları felaketin etkilerinden arındırmak, sağlıklı bir gelecek sunmak ve eğitim hayatlarına sağlıklı bir şekilde sürdürebilmeleri için ne tür önlemler alınmalı?
Felaketten nasıl etkilendiklerine, yaş ve gelişimlerine bağlı olarak depremin çocuğun gelecek yaşantılarına yansımaları elbette farklı olacaktır, ancak çocukların uyum becerilerine inanıyorum. Felaketin ardından temel ihtiyaçlarını karşılamak, çocuklara sağlanacak sosyal, psikolojik ve eğitimsel destekler bu yeni yaşamlarına uyum için önemli. Çocuklara aileleri ile birlikte, ailelerini kaybetmiş çocuklar için ise devlet güvencesi altında yeniden güven duyacakları sığınaklar oluşturmalıyız.
Eğitim yaşantılarında oluşan kayıpları telafi etmek için araştırmalar yapmalıyız. Örneğin İngiltere’de pandemi döneminde, çocukların okuma-yazma ve matematik alanında geri kaldıkları tespit edilmiş ve buna yönelik pandemi sonrası çalışmalar yapılmıştı. Biz de bu bölgede bulunan çocuklarla onları daha iyi anlayabilmek, bütünsel gelişimlerini değerlendirmek ve desteklemek amacıyla çalışmalar yürütebiliriz. Bu araştırmaların sonuçları, çocukların ihtiyaçlarını ortaya çıkaracak, sonraki adımlar için fikir verecektir.
Farklı yaşlarda oluşan farklı ihtiyaçları karşılamak için olanaklar sağlamalıyız. Örneğin okul öncesi dönem ve ilkokul çocukları için oyun çadırları, eğitim destek merkezleri, sınava hazırlanan öğrenciler için sınavlara hazırlık kursları, online eğitim desteğini sağlamak için bilgisayar ve interneti kullanabilecekleri alanlar oluşturulabilir. Sanat kendi ifade etme özgürlüğü sağlar ve iyileştirir. Sanatsal çalışmalar içinde olanakların sağlanması çok önemli. Bütün yaş grupları için aile desteğini de unutmamak gerekir. Aileye sağlanan her türlü destek çocuğun iyi oluşunu destekleyecektir. Bu çalışmaların sürdürülebilir, her çocuk için ulaşılabilir olması, bireysel ihtiyaçlara cevap verebilmesi oldukça önemli.