YAZARLAR

Depremzede çocuklara seyyah mutluluğu

İstanbul Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği mezunu, 28 yaşında, çocuk ruhunu hiç kaybetmemiş bir gezgin sanatçı Berk Armağan da o iyilik ve umut timsallerinden biri... Deprem bölgesindeki çocuklar için geliştirdiği proje ise onun için bir dönüm noktası oldu. Kendi koleksiyonundaki satmadığı bardakları Ahbap’a bağış karşılığında hayırseverlere gönderdi. Ardından Van Gogh’un eserlerini çizdiği termosları yine Ahbap’a bağış karşılığı isteyenlere verdi.

“Yaşamak acı çekmektir ve hayatta kalmak acıda bir anlam bulmaktır.”

Viktor E. Frankl, İnsanın Anlam Arayışı

Pandora’nın Kutusu’ndan etrafa uzun zamandır bardaktan boşanırcasına dökülen onca kötülük seline, kapitalist ihmalkarlığa, kurumsuzlaşmaya, kuralsızlığa ve açgözlülüğe rağmen, deprem bölgesinde sivil toplumun çabalarıyla o kutunun dibinde bir yerlere sıkışmış iyilik nüveleriyle de karşılaşıyoruz.

Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey,” demiştik, değil mi? Hem de hep bir ağızdan iyilik ve umutla...

İstanbul Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği mezunu, 28 yaşında, çocuk ruhunu hiç kaybetmemiş bir gezgin sanatçı Berk Armağan da o iyilik ve umut timsallerinden biri... Yaşıtları gibi henüz genç yaşında dünyayı gezmek ve yaşama sevincini tazelemek en büyük hayaliydi. Bunun için de elbette hepimizin olduğu gibi onun da maddi kaynağa ihtiyacı vardı.

Üniversitenin ilk yılında “Seyyahart” isimli bir proje geliştirdi. Genellikle sosyal medyada sipariş üzerine karton bardaklara çizim yapıp satarak para biriktirip dünyayı gezmeye başladı.

Berk Armağan

Ekim 2016’dan bu yana 27 ülke ve 70’in üzerinde şehir gezdi. Gittiği şehirlerin simgelerini, kültür varlıklarını, artık onun bir imzası haline gelen bardaklarına resmediyor. Hollanda’da Van Gogh Müzesi, Japonya’da pagoda yapıları, Fransa’da Eiffel Kulesi, Belçika’da ülkenin maskotu Manneken Pis Çeşmesi ve daha niceleri...

İlk olarak 2017 yılında, henüz az insana ulaştığı bir dönemde “Bir Bardak Mama” adını verdiği sokak hayvanlarını beslemek için mama karşılığı kedi ve köpek figürlü bardakları insanlara ulaştırdığı bir projeyle çok kısa sürede 80 kilo mama topladı ve topladığı mamaları Kemerburgaz’da terkedilmiş hayvanların olduğu bir bölgede dağıttı.

Bardakların üstüne İlber Ortaylı’dan Can Bonomo’ya, Fatih Terim’e, Cem Yılmaz’a, Haluk Levent’e ve Ali Koç’a kadar birçok ünlünün olduğu kadar Van Gogh’tan Frida Kahlo’ya dek birçok sanatçının da resmini çizdi.

Ankara’nın yeni gözdesi Kelime Müzesi’nde de “kuş mu konduracak?” deyimi için tavus kuşu resmiyle süslenmiş bir sandalye çizimini yaptı.

Deprem bölgesindeki çocuklar için geliştirdiği ve Nisan başına kadar sürdürmeyi planladığı proje ise, gerek öğretmenlik, gerek sanatçılık, gerekse insanlık yolculuğunda onun için bir dönüm noktası oldu. Her insanın kendine özgü “anlam arayışı” dedikleri bu olsa gerek...

Son romanı Bavula Sığmayan’da, “Başımı kaldırıp gökyüzünün o kudretli ateşine baktım. Dedim ki kendi kendime, daha evvel nasıl devrildiyse bir bir yıllar, elbet geçecek her şey yine. Hep bir enkazdan doğacağız biz,” diyen Nermin Yıldırım’ın izinden giderek belki de...

Önce kendi koleksiyonundaki satmadığı bardakları Ahbap’a bağış karşılığında hayırseverlere gönderdi. Ardından Van Gogh’un eserlerini çizdiği termosları yine Ahbap’a bağış karşılığı isteyenlere verdi.

Ancak bağışlar yapılsa da Berk Armağan’ın içi bir türlü rahat etmiyordu. Dünyada görmek istediği değişimin kendisi olmak için daha yapabilecekleri vardı. Aklına çocuklarla bir proje yapmak geldi. “Sonuçta yetişkinler bir şekilde hayatta kalma dürtüsüne sahip, ama çocuklar ileri düzey düşünme becerilerinden yoksun,” dedi.

Çocuklar için öncelikle resim malzemeleri edinmek gerekiyordu. Bunun için arkadaşlarıyla konuştu ve 200 kadar resim malzemesi seti (12’li pastel, kuru boya, sulu boya seti, kurşun kalem, silgi, resim defteri ve kalem tıraş) aldı. Ulaşım için bir şirketten de sponsorluk elde etti.

Normal olarak 15 Şubat’ta, Avrupa seyahatine çıkacakken her şeyi iptal edip deprem bölgesine çevirdi rotasını... Depremzede çocuklara çizim yaptırmak üzere 22 Şubat’ta ani bir kararla İstanbul’dan yola çıkan Berk öğretmen, üniversitede eğitimini aldığı öğretmenliği profesyonel yaşantısında seçmemişti, ama Seyyahart projesi onu yeniden başlangıç noktasına, yani öğretmenlik yapmaya yöneltti.

Önce Malatya’da bir gün boyunca karavan ve çadır alanında depremzede çocuklara çizim yaptırdı, sonra Hatay’a geldi. O günden beri Hatay’da köy köy gezip çocuklara çizim yaptırmaya çalışıyor.

Bölgede kaldığı bu süre zarfında yaklaşık 1000 çocuğa ulaştı. Her sabah çocukların resim malzemelerini düzenleyip onlara ulaştırarak güne başlıyor. Malzemeleri, bir saat süren etkinlik sonrasında çocuklara bırakıyor.

Resim çizmek benim hayatımı değişirdi. Ben de buradaki çocuklara resim çizdirerek bir nebze olsun onların hayatını değiştirmeye çalışıyorum,” diyor Berk Armağan.

Deprem konusunda çokça konuşulan Japonya’yı da gezmesine rağmen “hiçbir ülkede böyle bir afete, acıya, çaresizliğe rastlamadım,” diyor. Depremzedeler arasından “Nasıl içten ve isteyerek çizdiysen depremde ev harap oldu, bardağa bir şey olmadı” yazılı mesajları aldıkça içi burkuluyor.

Berk öğretmen, her gün ortalama 30-50 çocukla bir araya geliyor. Hedef grubu ağırlıklı olarak 5-12 yaş aralığında. Etkinliklerine kendisini, yaptığı işi anlatarak başlayıp çocukların isimlerini ve çizmek istedikleri şeyleri öğrenerek devam ediyor. Çizecek bir şey bulamayan çocuklarla ise bireysel olarak ilgilenip onları yönlendiriyor. Zira kimse bir diğerinin derinliklerine gizli acıyı, onunla ilgilenmediği ve insan sevgisini göstermediği sürece hissedemez.

Fotoğraf: Emre İzkübarlas

Adıyaman’da deprem sonrasında çekilmiş, arka fonunda yıkık bir bina, önünde de büyük harflerle yazılmış bir duvar yazısının fotoğrafı bu açıdan çarpıcıydı: “Konuşacak çok şey var ama konuşacak kimse kalmadı.” Berk öğretmen, çoğu yakınlarını, sevdiklerini yitirmiş, evsiz, odasız, oyuncaksız, hayalsiz kalmış bu çocukların içindeki hayalleri, susturulmuş sözcükleri ortaya çıkarmak için resim aracını kullanıyor. Tıpkı İspanya’da Guernica bombalandığında Picasso’nun resim yoluyla gösterdiği tepki gibi bir refleks bu…

“Zaten yalnız çocuklar ne aradıklarını bilirler,” demişti ya Küçük Prens. Deprem bölgesinde çocuklar da, resimlerin arasında tutunacak bir umut dalı arıyorlar. Çoğu ev, araba ve hatta fay hattı çiziyor; okul ne zaman açılacak diye soruyor. İçlerinden bir tanesi de kağıda “iki tane salatalık” çizince beraber gülüyorlar. Gülmeye ihtiyaçları var...

Çizim yapan çocuklarda gözlemlediğim şey şu: Pozitif şeyler çizenler ve yaşadıklarını çizenler olarak iki grup var. Pozitif şeyler çizenler onları mutlu edecek doğa, kuş, kedi, kalp, arkadaş gibi figürler ve temalar çiziyorlar. Yaşadıklarını çizenler ise –ki bunlar genellikle içine kapanık oluyor- deprem anını, ev ve araba hayallerini, su sıkıntısı yaşadıysa çeşme ve bardak gibi şeyler çiziyorlar. Çizim sonrası ise daha konuşkan hale geliyor; kendini ifade ettikçe bir nebze rahatlıyorlar,” diyor Berk öğretmen.

Üstteki çizimin köşesine 9-10 yaşlarında bir çocuk not düşüyor: “Bize yardım gönderin, çocuklara oyuncak, büyüklere çadır, erzak, gıda gibi şeylere ihtiyaç var.” Çizimde, üzerinde “geçmiş olsun Hatay” yazılı yardım tırları, sağlık görevlileri, yıkık binalar ve doludizgin yağan yağmur var. Sol köşede “yardım edin” pankartı tutan iki çocuk... Resimler de çocuklar da felaketin üzerine binen sisi dağıtmak istiyorlar ve bağıra bağıra konuşuyorlar aslında, duymak isteyen kulaklara...

Genellikle ücra köylere gidiyor bölgede kaldığı süre zarfında. Halı saha olsun, park olsun, çadır yanları olsun geniş alanlarda bir araya getirdiği çocuklar önce kendisine “ağabey” diye sesleniyorlar; ama etkinlik başlayınca ona derhal “öğretmen” rolü atfediyorlar. Hepsi okulunu, öğretmenini, dersleri, teneffüs saatlerini ve arkadaşlarıyla yaramazlıklarını özlediği için Berk öğretmenin varlığı onlar açısından bir kat daha önem kazanıyor.

Onu en çok etkileyen olaylardan biri ise, Hatay’ın Samandağ ilçesinde Mağaracık köyünde etkinlik yaptığı bir sırada çocuklardan birinin doğum günü olduğunu fark etmesiyle başladı. Çocuk önce kendine pasta çizdi. Sonrasında Berk öğretmeni çizdi. “Çocuk beni şövalede Amerikalı çağdaş ressam Bob Ross gibi resim yaparken çizmiş. Çizdiği tuvalde de ev vardı. Çok etkilendim. Zaten o çizimi bana hediye etti,” diyor.

Başka bir etkinlikte de bir çocuk Spiderman’in yanında ona benzettiği Berk öğretmeni çizmiş. Bu çizimle kimbilir Berk öğretmene nasıl bir insan-üstü güç ve kurtarıcılık rolü atfetti! Bir başka gün ise, çadır kampta kalan bir çocuğa oyun hamuru veren Berk öğretmen, “O kadar mutlu oldu ki elinden bir tanesini düşürünce ağladı,” diye anımsıyor o unutulmaz anı...

Berk öğretmenin elinde halihazırda 225 adet resim malzemesi seti var. Bittikçe Adana’dan kendi imkanlarıyla tedarik ediyor. Bölgede yaşadıklarını sosyal medyada paylaştığı için çok sayıda insan resim malzemesi göndermeye çalışıyor.

Bireysel olarak insanların yardımları beni çok mutlu ediyor ama geçmişte şu an kullandığım bu resim malzemelerini üreten pek çok firmayla çalıştım. Hiçbirinden destek görmedim. Bir kalem kutusu bile yardım göndermeyi teklif etmediler, oysa hepsine ulaşmaya çalıştım. Beni tanıyorlar ama önemsemediler,” diye şahsi kırgınlığını ifade ediyor Berk öğretmen.

Lübnan asıllı aydın-yazar Amin Maalouf, Orta Doğu insanını “Her şeye üzülen ama, hiçbir şeyle ilgilenmeyen insanlar” olarak tanımlar. Berk öğretmenin yaptığı işte bunun tam da antitezi niteliğinde...

Küçük Prens’e, “Gülünü bunca önemli kılan, uğrunda harcadığın zamandır,” diyen tilkinin izinden giderek belki de...

Yaşanan felakete üzülen, ancak bir yandan da yaptıklarıyla diğer insanların yaralarını sağaltmakla ilgilenen, “bizi öldürmeyen şey, bizi güçlendirmeli” diyen insanların çoğalması, afet sonrası süreci insani düzeyde yönetmede elimizdeki en değerli kazanımlardan... Çünkü afet sonrası insani yardımların niteliğinin ve kalıcılığının hümanizmayla yakından bir ilişkisi var.

Şikayet etmek, söylenmek, depremzedelerin acılarını sosyal medyanın konformizm alanının ardından izleyip sahte gözyaşları dökmek yerine çözüm arayan Berk öğretmen gibi mücadeleci ve değişimin öncüsü olan figürlerin çoğalması bu yüzden önemli.  

Umudu yeniden kazanacağız, çocuklukları yeniden tamir edeceğiz ve her deprem sonrası unutuşların kasvetli yükünden birlikte kurtulacağız. Ama birbirimizi destekleyerek... Ama bu desteği yardım geçidi gibi bir gecede yanıp sönen Tek Yürek kampanyalarıyla sınırlı tutmadan... Berk öğretmen ve daha nice sivil ve tekil girişimlere desteğimizi, ilgimizi hep diri tutarak...


Menekşe Tokyay Kimdir?

Uluslararası ilişkiler alanında Galatasaray Üniversitesi'nde lisans, Avrupa Birliği bölgesel politikaları alanında Belçika Katolik Louvain Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimini tamamlayan ve Avrupa Birliği siyaseti alanında Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü'nden doktora derecesi olan Tokyay, 2010 yılından beri ulusal ve uluslararası haber ajansları için röportaj ve analizler yaptı. Uzmanlık alanları arasında AB siyaseti, Orta Doğu, çocuk hakları ve sosyal politikalar yer almaktadır. Kendisi Fransızca ve İngilizceden birçok kitabı Türkçeye kazandırdı. Aynı zamanda aylık klasik müzik dergisi Andante’de köşe yazarı olan Tokyay, bir yandan da sanat alanında önde gelen isimlerle ve müzik alanında üstün yetenekli çocuk ve gençlerle ses getiren söyleşi dizileri gerçekleştirdi.