Dersim'de DER-KAB projesi
Dersimli katı atıkların düzensiz depolanması sonucu doğanın kirletilmesinden yana değildir. Çevreye, insanlara zarar vermeyecek bir alanda kurulacak katı atık bertaraf ve depolama tesisinden yanadır.
2011 yılında Dersim Belediyesi öncülüğünde Pülümür, Nazımiye, Ovacık, Hozat, Mazgirt, Pertek ve Çemişgezek belediyelerinin katılımıyla oluşturulan ve 2012'de Avrupa Birliği (AB) hibe fonuyla desteklenen, Dersim Katı Atık Yönetimi Birliği'nin (DER-KAB) Dersim Merkez Sütlüce (Tüllük) Köyü yolu mevkiinde 18,3 hektarlık alana yapmayı düşündüğü Katı Atık Bertaraf ve Düzenli Depolama Tesisi projesine ilişkin uzun süredir devam eden tartışma ve tepkilerin ardından olumlu bir gelişme yaşandı.
31 Mart 2024 yerel seçim öncesi oluşturulan, Dersim İttifakı'nın 22 maddelik seçim bildirgesinin okunduğu 5 Mart'taki basın toplantısının ardından, Dersim Belediyesi eş başkan adaylarından Cevdet Konak, Katı Atık Bertaraf ve Düzenli Depolama Tesisi ile ilgili olarak İttifakın net tutumunu açıkladı.
Belediye eş başkan adayı Konak, projenin ihalesinin gerçekleştiğini ve Dersim açısından bir ihtiyaç olduğunu ifade ederek, kentin 'vahşi depolama alanlarından' kurtarılması gerektiğine vurgu yaptı. Konak, devamında konuşmasını şu şekilde sürdürdü "Ancak 2020 yılından sonra bu köyde oturan halkımız 'rıza vermeyeceğiz' dedi. Biz tarihsel değerlerimize ve oradaki tüm canlara karşı sorumluluklarımızı biliyoruz. Gelinen aşamada köylülerimizin rıza göstermediği ancak projenin de doğruluğunu kabul ettiği bir aşamadayız. Biz Dersim İttifakı olarak bu projenin mevcut alanda yapılmaması için köylülerimizin tüm demokratik taleplerinin yanında olduğumuzu belirtiyoruz."
Bu son açıklamayla tekrar gündeme gelen tesisin, çevreye vereceği zararlar nedeniyle tespit edilen alanda kurulmaması doğrultusunda, bölgedeki köylüler, kurdukları" Kırmızıdağ Çevre ve Yaşam Platformu" öncülüğünde, özellikle son iki yıldan bu yana yaptıkları basın açıklamaları, ilgili kuruluşlara faks çekmeler, protesto yürüyüşleri, siyasi parti temsilcilikleri ve sivil toplum kuruluşlarını ziyaretlerle kamuoyunun dikkatini çekmeye başlamışlardı. Bir hafta önce de tesisin ihalesini alan inşaat firmasına faks çekme eylemi gerçekleştirmişlerdi.
Sütlüce (Tüllük) ve civarındaki köylüler, muhtarları aracılığı ile bu tesisin kuruluşu ile ilgili hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna, 22 Nisan 2021 tarih ve 6267 sayılı kararla olumlu rapor veren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın kararına karşı, Erzincan İdare Mahkemesi'nde iptal davası açıp, özellikle tesisin kurulacağı alan yerinin değiştirilmesini talep etmişlerdi.
Erzincan İdare Mahkemesi'nce Çevre, Orman, İnşaat Ekoloji ve Jeoloji Bilirkişilerinden oluşturulan Heyet, 15.10.2021 günü bölgede keşif yaparak, sonuçları bir rapor halinde mahkemeye sunmuştu. Raporda, projenin uygulanacağı alanın genç fertlerden oluşan yoğun orman özelliğine sahip olduğu, ayrıca mera ya da hazine arazileri bulunmadığı takdirde orman yoğunluğunun az ve idare seviyesine gelmiş orman alanlarının seçilmesi gerektiği, 18,3 hektarlık alanda 54 bin 900 ağacın kesileceği, proje bölgesinde 9 endemik bitki türünün bulunduğu, tesis faaliyeti sonucu koku, toz, sinek ve haşerenin oluşabileceği, bu durumun çevredeki yerleşim yerlerini etkileyeceğinin altı çizilirken, raporun devamında sızıntı sularının yeraltı sularını kirletebilme riskine sahip olduğu, tarım ve hayvancılığın verimini kaybedip, kırsaldaki halkın hayat kalitesini ve yaban hayatını olumsuz etkileyeceği açıklanarak, tesisin bu alanda yapılmasının uygun görülmediği belirtilmişti.
DER-KAB Katı Atık Düzenli Depolama Tesisi-Geri Dönüşüm Projesi Bilgilendirme broşüründe ise konuyla ilgili birçok soruya cevap verilmeye çalışılmış. ÇED olumlu raporunun iptali için açılan davanın, Danıştay 6. Dairesi’nce oy birliği ve temyiz yolu kapalı olmak üzere reddedildiği açıklanmış. Bilirkişi raporunun doğru olmadığının, bilimsel ve teknik temelden yoksun olduğunun da altı çizilmiş.
Yine bu broşürde 3000- 4000 ağacın kesilip 1,5 milyon metre küp oksijenin korunacağı açıklanırken yer seçimi için İl Mahalli Çevre Kurulu'nun görüşleri doğrultusunda 4 bölgenin belirlendiği, uygun koşular nedeniyle, Sütlüce Köyü mevkiinde karar kılındığı açıklanmış, sonrasında da Sütlüce Mevkii'nin seçilme nedenleri sıralanmış, bu sahanın; bilimsel, zeminsel, ekonomik, sosyal ve çevresel kriterlere uygun olduğunun Danıştay kararı ile kabul edildiği de ifade edilmiş. Diğer bölgelerin dezavantajları olarak arazinin engebeli ve dik olması, ulaşım imkanının olmaması, yüzeysel ve yeraltı suyu açısından zengin olması sıralanmış.
Bir düzenli depolama ve geri dönüşüm tesisinin, çevreye zarar vermeden işletilmesinin ön koşulu doğru yer seçiminin yapılmasıdır. Seçilen yerin konu ile ilgili yasal mevzuata ve AB standartlarına uygun olması gerekir. Katı atık bertaraf ve düzenli tesis yer seçiminde günümüzde geçerli olan bir çok kriter esas alınır.
Bunlar çevresel kriterler (atığın taşınma mesafesi, ormanlara, yerleşim yerlerine, yeraltı ve yer üstü sularına, mezarlıklara, kutsal yerlere, yüksek gerilim hatları ve santrallere uzaklık, iklim koşulları), sosyal kriterler (çevrede oturanların tepkisi, resmi kurumlarla irtibat), zeminsel kriterler (deprem, heyelan riski, arazi eğimi, zeminin taşıma kapasitesi, toprağın yapısı ve sızdırmazlık durumu ve bataklık), ekonomik kriterlerdir (arsa büyüklüğü, konumu, alt yapı ihtiyaçlarının temini ve rüzgar kesici maliyetler).
Yer tespitinin kesinleşmesinin ardından, Erzincan İdari Mahkemesi'nce oluşturulan Bilirkişi Heyeti’nin tesisin kurulmasına bağlı olarak oluşabilecek riskleri rapor halinde sunması Sütlüce köyü ve çevresindeki diğer köylerde yaşayan köylüleri tedirgin edince 11.11.2023 günü tesisin kurulacağı alanda köylüler bir protesto yürüyüşü düzenlediler. Köylüler adına konuşan Nurcan Koç, bu projeye değil, yapılacağı yere karşı olduklarını ifade ederken "Bizler bu projeyi destekleriz, şehir merkezine 2,5 km yakın bir yere katı atık tesisi yapılamaz" vurgusunu yapmıştı.
Sonraki süreçte çevre köylüleri tesisin kuruluşuna değil, yanlış yer seçimine itiraz ettiklerini dile getirmişlerdi. 26 Şubat 2024'de bölgeye yüklenici firmanın geleceğini öğrenince eylem yapan köylüler adına konuşan Avukat Özgür Ulaş Kaplan, "Bu projenin yapılacağı alana ilişkin yöre insanı uzun bir süredir itirazda bulunuyor. Bu mücadele sadece orada yaşayan köylülerin mücadelesi değil. Dersim halkının bu mücadeleye destek olması gerekiyor. Çünkü bu sorun tüm Dersim' i ilgilendiren bir sorundur. Bu projeden her an vazgeçilebilir, doğa katledilmeyebilir, farklı bir alanda yapılabilir" şeklinde konuşmuştu. Tesisin köye çok yakın olduğunu söyleyen Sütlüce Köyü muhtarı İmam Çelik de, tesis yerinin köye çok yakın ve şehrin yanı başında olduğunu açıklamıştı.
İlk defa uluslararası alanda 'Çevre İnsan Hakkını' tanıyan Haziran 1972 Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı'nın ardından yayınlanan Stockholm Bildirgesi'nde "insan kendisine onurlu ve iyi bir yaşam sürmeye olanak veren nitelikli bir çevrede, özgürlük, eşitlik ve tatmin edici yaşam koşulları temel hakkına sahiptir." vurgusuna yer verilmiştir.
Çevre hakkı, doğal ortam ve yaşam koşullarına olumsuz etki ve zararları önlemek, cezalandırmak amacıyla özellikle devletlerin gerekli önlemleri alma yükümlülüğünü öngörür. Çevre hakkının korunmasında ve iyileştirilmesinde, önemli kriterlerden biri "bilgilendirme hakkıdır". Bu hakla kurumların; çevreyi bozabilecek proje ve programlardan kişileri ve halkı haberdar etme zorunluluğu vardır. Bunun için belli bir planlama dahilinde, ayrıntılar ve olasılıklar dikkate alınarak kamuoyu, çevreye ilişkin riskler konusunda bilgilendirilmelidir. Sadece alandaki bir kaç kişinin değil, o sorunun muhattabı olan çoğunluğun zihinlerinde ki sorulara cevap verilir ve de işin uzmanı kişi ve kuruluşlar devreye sokulursa sonuç alınabilir. Özellikle ciddi projelerde şeffaf, katılımcı ve ilgili mevzuata uygun çabalar da bazen sonuç vermeyebilir.
"ÇED raporu, bir işletmenin kuruluşu sırasında verilecek izinle bu konuda yapılacak idari ve yapısal denetimde göz önüne alınabilecek bir ölçüttür." denmesine rağmen, çevrenin korunmasında temel önleyici bir etken olamamaktadır. Son İliç Çöpler Anagold Altın Madeni'ndeki katliam gibi bir faciadan önce, buraya kapasite artırımı için olumlu ÇED raporunun verilmiş olması, bu raporların, yeri geldikçe bilimin ve çevrenin gerçeklerinden ne kadar uzak bir şekilde hazırlandığını ispatlamıştır.
Bir projenin başlangıcında, o çevredeki vatandaşlardan bazılarının tam bilgi sahibi olmadan ve konuyu derinliğine öğrenmeden projeyi benimsemeleri, itiraz etmemeleri onların ilerleyen süreç içinde görüşlerini değiştirmeyecekleri anlamına gelmez. Kişi bilgi sahibi oldukça, diyalektik olarak görüşleri de değişebilir.
Çevre hakkının ikinci kriteri de "katılma hakkıdır." Yani kişi veya toplulukların çevre konusunda alınacak kararlara katılabilme hakları vardır. Bu hak içinde görüş belirtme, karşı çıkma ve birlikte karar alma vardır. Son kriter olan "başvuru hakkı" ile, çevrenin bozulması ve ilgili kuralların ihlali durumunda, bireyler ve çevre örgütlerine idare ve yargı makamlarına başvuru hakkı tanınmıştır. Halkın çevreyle ilgili bilgi ve haber alma özgürlüğü çevre hakkının uygulamaya konmasının ön koşuludur. İcracı durumdaki kuruluşlar bireylerden ve çevreci kuruluşlardan yapıcı eleştirileri objektif olarak değerlendirmelidirler.
Günümüzdeki endüstrileşme, nüfus artışı, hızla gelişen kentler ve toplum bireylerinin değişen tüketim alışkanlıkları, açığa çıkan katı atık miktarını da artırmıştır. Atık içeriğindeki zehirli maddeler, toplum sağlığını ve doğayı tehdit etmektedir. Eskiden toplumların üretmiş oldukları atık miktarı ve bileşimi genellikle çevresel bir tehlike oluşturmadan doğal ortamda ayrışabiliyordu. Uygarlık arttıkça, katı atık miktarı, kentlerin sosyoekonomik durumlarına, yaşam tarzlarına, sanayi, ticaret faaliyetlerine, mevsimlere hatta gelenek ve göreneklerine göre değişebilmektedir. Atıkların şehirlerde toplanması, taşınması, sağlıklı bir şekilde depolanması ve bertarafı belediyelerce gerçekleştirilir.
Kaynağında azaltma ve yeniden kullanım, geri dönüşüm, kompostlaştırma, enerji üretme ve düzenli depolama gibi geri kazanım yöntemleri ile atık miktarının azaltılmasını hedefleyecek her hangi bir atık yönetimini uygulamayan bazı belediyeler, hâlâ çöplerini 'vahşi depolama alanlarına' dökmektedirler. Dersim ve ilçelerindeki belediyeler de bu belediyelere dahildir. Bu alanlara dökülen atıklardan sızan suların, çevreye ve insan sağlığına zararları devam etmektedir. Bu alanlardaki çöplerle, doğrudan temas halinde olan hayvanların aracılığı ile kolera, dizanteri, sıtma vb. hastalıklar yayılabilmektedir.
Dersim’li katı atıkların düzensiz depolanması sonucu doğanın kirletilmesinden yana değildir. Çevreye, insanlara ve diğer canlılara zarar vermeyecek bir alanda kurulacak katı atık bertaraf ve düzenli depolama tesisinden yanadır. 2014 verilerine göre kişi başı günlük ortalama atık miktarı 0,67 kg/ kişi- gün olan Dersim' in katı atıkları, 2004 yılından bu yana İnönü Mahallesi Kiltaşı mevkiindeki alana dökülmektedir. Yaz mevsimi ile birlikte katı atık miktarı artmaktadır. Bu olumsuz durum elbette yıllar boyu sürmeyecektir.
Vatandaşların çoğunluğu Dersim' de ormanın olmadığı çok geniş araziler varken tesis için ille de Sütlüce Bölgesi'nde ısrarcı olmanın yanlışlığına işaret ediyorlar. Yer değişikliğinin mümkün olmayacağı, hatta proje iptal olursa çevre felaketi olacağı, güncel maliyeti 18-19 milyon Euro olan bu projenin, Dersim merkez ve diğer belediyelerin kendi öz kaynakları ile gerçekleştirilemeyeceği fikrinin de gerçeği yansıtmadığını ifade eden çevreciler, aktarılan bir fonun söz konusu olmadığını, proje yerinin değiştirilmesi halinde de herhangi bir tazminat yükümlülüğünün bulunmadığını basın açıklamalarında dile getiriyorlar.
Nitekim Dersim İttifakı'nın Dersim Belediye eş başkan adaylarından Cevdet Konak, basın açıklamasının sonrasında 31 Mart yerel seçimlerinin ardından projenin Dersim coğrafyasına zarar vermeyecek başka bir yere taşınması için planlama yapacaklarını belirtirken, Avrupa Delegasyonu ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile konuya dair görüşmeler gerçekleştireceklerini söyledi. Konak, "Bu kentin tüm dinamikleriyle birlikte bu projenin Dersim dışında bir yere aktarılması içinde elimizden geleni yapacağız. Köylülerimizin yanında olacağımızı ifade etmek istiyoruz". demişti.
Kaz Dağları'nda, Bergama Ovacık'ta, Erzincan İliç'te siyanürle altın aramaya, Akbelen'de orman ağaçlarını kesen enerji şirketine, Rize İkizdere'de HES'lere, taş ocaklarına, Dersim'de baraj inşasına ve Munzur'un kirletilmesine karşı çıkan, ses yükselten Dersim'li doğru tavrı geliştirip, katı atık bertaraf tesisinin, ormanların olmadığı uygun bir bölgede inşasına ortak akılla karar vereceklerdir.
Geçmiş süreçte yapılan teknik ve hataları, kişilerin tutumlarını gündemde tutarak bir kazanım sağlanamayacağı da ortadadır. Ormanları, Munzur'u, alabalığı, toprağı temiz bol oksijenli havası, kutsal alanları ve tüm ekosistemi ile Dersim ' in korunması şarttır.
*Eğitimci- Yazar