Dezenformasyon ve algı I: Elon Musk’ın anahtarı
New York Times’da yayınlanan harita, ABD’nin Doğu Akdeniz planının kanıtı olarak sunuluyor. Bu içerik son aylarda iktidar yanlısı kitle iletişim mecralarında kanaat önderleri tarafından yapılan yorumlarda işleniyor; sosyal medyada WhatsApp ve Facebook grupları içinde dolaştırılıyor. Sonunda Erdoğan sahneye çıkıp Yunanistan’ın emelleri, Suriye’den terörist tehdit ya da ABD’nin bölücü planları iması içeren ifadelerde bulunduğunda, mesajları için çoktan hazırlanmış bir kitleyle iletişime giriyor.
Ne atom bombası ne Madrid konferansı; Türkiye kamuoyu son günlerde en çok Stefan Zweig’ın şu cümlesine kafayı takmış durumda: “Bir toz zerresi, bir kaza, unutulmuş Kerkaporta Kapısı dünya tarihinin gidişatını belirlemişti.” Zweig’ın ilk kez 1927’de yayımlanan ve Türkçeye çok sonra İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar olarak çevrilen kitabındaki ‘Konstantinopolis’in Fethi’ bölümü, Elon Musk’ın yakın zamanda paylaştığı bir meme ile gündeme oturdu.
Televizyon kanallarında tarih profesörleri, ilk kez Bizanslı tarihçi Dumas’ın ‘Türkleri küçümsemek maksadıyla’ ortaya attığı ‘açık bırakılmış kapı’ efsanesini çürütmek ve fethin hazırlanmasındaki askeri/stratejik dehayı vurgulamak için derhal sıraya girdiler. Birçok kanaat önderi ise, bu ‘bilimsel’ argüman ötesinde Türk-Yunan gerginliğinin tırmandığı bir dönemde dünyanın en zengin kişilerinden biri tarafından üretilen bu gönderinin zamanlamasına dikkat çekiyor. Bir kısım yorumcu, Elon Musk’ın Türkiye’nin Yunanistan için bir tehdit olduğu iddiasını vurgulamak, böylelikle de özellikle Dedeağaç’taki ABD üslenmesini meşrulaştırmak amacıyla hareket ettiği görüşündeyken çoğunluk, bu gönderinin Yunanistan ve müttefikleri tarafından Türkiye’ye yönelik bir askeri saldırı için ‘düğmeye basma’ anlamına geldiği fikrinde birleşiyor. Figürdeki saatin neden 2:39’u gösterdiği üzerine ise rivayetler muhtelif. Bir emekli albay bu sayıyı Girit adasında Yunan mezalimi ile ilişkilendirirken bir psikolog, 239 no’lu plutonium izotopunu kullanarak cinnet, sapkınlık ve delirme frekansını tetikleyecek bir nükleer saldırı hazırlığına delil olduğunu iddia ediyor.
Bir görsel üzerinden Roland Barthes’a şapka çıkarttıracak düzeylere ulaşan bu semiyotik analiz harikalarının Yunanca basında oldukça cılız bazı yankılardan güç aldıkları anlaşılıyor. Pek bilinmeyen ve okunmayan aşırı sağcı ve fanatik Ortodoks bir haber sitesinin (Pentapostagma) boğazın batı yakasını içeren Ekümenopolis haritası yayınlaması, kanaat önderlerimizin radarından kaçmayarak alarm zilleri çaldırtıyor. Haritanın altına “ABD’nin savaş planı: 96 saatte Ankara işgal edilecek” yazılmış olması, muhtemelen Yunanistan’ın ‘gizli’ komplosunu ifşa etmek amacıyla değil Türk psikozunu tetikleyerek eğlenmek maksadıyla yapılmış bir hareketti ve amacına ulaştığı görülüyor. Birçok analistin ateşli yorumları içinde bir araştırmacı-yazar Kuran ayetlerini ve hadisleri de delil göstererek Elon Musk’ın Bizans’ı çağırdığını; hedefin İstanbul’u almak olduğunu ilan etti.
‘MILLENIUM CHALLENGE' MİTİ
‘96 saat’ ibaresinin böyle bir paniğe yol açması beklenmedik bir durum değil, çünkü 2002’de ABD’de yapılmış bir askeri tatbikatta Türkiye’nin bu süre içinde işgali senaryosunun oynandığı iddiası belli kanaat önderleri tarafından on yıllardır medyada işleniyor. Oysa Millennium Challenge 2002 tatbikatı hakkında kısa bir incelemeyle, olayın İstanbul değil Hürmüz boğazı civarında geçtiği ve muhtemel hedef ülke olarak İran’ın adı geçer ve ender olarak da Irak ihtimali üzerinde durulurken Türkiye adının hiç anılmadığı görülecektir. Dahası, bu tatbikatın ünü hedef bölge ya da ülkeden değil, askeri bir fiyasko ile sonuçlanmış olmasından geliyor: Mavi kuvvetlerin (İran’ı) işgal girişimi kırmızı kuvvetler tarafından ustalıkla püskürtülmüş ama Pentagon devreye girerek bir hezimeti engellemiş. Özetle, kanaat önderleri ve siyasal yorumcular tarafından yirmi yıldır işlenmekte olan 96 saatte ABD işgali planı, mesnetsiz ama oldukça başarılı bir dezenformasyon fantezisidir.
Bu iddia, içinde Kürdistan adı da geçen bir haritanın New York Times tarafından 15 Temmuz darbesinden kısa süre önce yayınlanmış olmasının anlamı üzerinden okunarak destekleniyor. Sözü geçen haritayla birlikte makale içinde üç harita detayı daha kullanıldığına, bunların Anadolu ve Trakya’yı değil Mezopotamya, Levant, Mısır ve Arap yarımadası bölgelerini konu aldığına ise değinilmiyor.
Darbe hazırlığı olarak değil ama Sykes-Pickot antlaşmasının yüzüncü yılı nedeniyle yayınlanan ve dahi içinde bir değil dört harita detayı yer alan makale okunursa, konunun Suriye ve Irak, kısmen de Suudi Arabistan ve Mısır olduğu görülür. Türkiye’nin adı bir kez ve Kürt nüfus bağlamında geçerken burada da anlaşmanın bölünmeyi değil entegrasyonu öngörmüş olduğu belirtilmektedir. Dahası, Osmanlı’nın Ortadoğu’daki topraklarının paylaşımı üzerine varılan bu anlaşmanın, Fransa ve İngiltere arasında çıkan sorunlar nedeniyle uygulamaya konulamadığına da değinilmektedir. Özetle, 15 Temmuz darbesiyle Kürdistan kurma amacı içeren bir Türkiye haritasının New York Times tarafından yayınlandığı iddiasının altı yıldır ekranlarda ve basında sürekli tekrarlanmakta oluşu da ısrarlı bir dezenformasyon faaliyetinden ibarettir.
Bu görsel ‘delillerin’ semiyotik analiz toplamı üzerinden oluşan görüş, güncel bir haritayla desteklenerek altın vuruş yapılır. Avrasyacı milliyetçilerin dolaşıma soktuğu bu harita ABD’nin askeri üsleriyle ana, yavru ve mavi vatanlarımızı toptan kuşatma altına almış olduğunu göstermektedir. Kuşatmanın en yoğunlaştığı bölgelerin batıda Yunanistan, güneyde ise Suriye’nin kuzeyi olduğundan hareketle ABD’ye olduğu kadar hatta daha fazlasıyla Yunanlılar ve Kürtlere karşı bir seferberlik çağrısı hissedilmektedir. Bu haritadaki üslerin toplamından daha fazla asker ve ateş gücü barındıran Türkiye toprakları içindeki ABD/NATO üslerinin görselde işaretlenmemiş olması ise dikkat çekici bir ayrıntıdır.
Erdoğan’ın Madrid’e uçmadan önce bu konuyu vurguladığı görüldü: “Bir taraftan 9 Amerikan üssü Yunanistan’da kuruluyor … Bu teröristlere … tırlar dolusu silahlar ABD’den geldi. Yunanistan için Rusya’ya karşı dediniz. Peki bu silahlar kime karşı kullanılıyor?” Erdoğan ve onunla birlikte siyasal analistler son dönemde Ege adalarının Yunanistan tarafından silahlandırılmasına vurgu yapıyorlar. Suriye’nin kuzeyinde Kürt ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri’nin ABD tarafından silahlandırılması ise uzun süredir eleştiriliyor.
PROGRAMATİK DOKÜMAN VE KATHARSİS
Elon Musk tarafından kim bilir hangi niyetle (muhtemelen Twitter’ı satın alma planlarıyla ilgili olarak) paylaştığı bir görselin, Türkiye’nin kanaat önderleri tarafından hiç hesapta olmayan referanslar üzerinden okunmasını takiben kamuoyu algısının Erdoğan’ın ifadelerinde kullandığı kodlarla birebir örtüşmesi kaçınılmaz görünüyor. Bu sürecin arka planında ise sosyal medyada bir yıla yakın süredir geniş dolaşıma sokulmuş bir programatik doküman olduğu görülebilir. İletenler, bu metnin ‘askeri istihbarat’ tarafından kaleme alındığını belirtirken, mümkün olan en çok sayıda kişiyle paylaşmanın bir ‘vatan görevi’ ve ‘hak ve batıl arasındaki savaşın bir gereği’ olduğunu vurguluyorlar.
Dokümanda, New York Times’da yayınlanan harita, ABD’nin Doğu Akdeniz planının kanıtı olarak sunuluyor. ABD Türkiye’yi bölecek çünkü güneydoğuda “uzaydan tespit edilen” bir petrol denizi var. Bölmek amacıyla ABD Türkiye’yi çember içine alıyor; batıda Yunan adalarına ve Trakya sınırına kadar üsler kuruyor; güneyde ise PYD’yi silahlandırıyor. Ama bölmek için “lider, otorite ve yönetim boşluğu” da gerekiyor. Devlet buna karşı mücadele ediyor; MİT’i “metafizik istihbarat” ile ve Kale binasıyla güçlendiriyor. Orduyu temizliyor ve SİHA’larla donatıyor. ABD, kaybettiği TSK ve MİT’i geri almak için gelecek. Otorite boşluğu için parti siyaseti kullanılıyor. Darbe ve iç savaş hamleleri demokrasi ve özgürlük kisvesi altında yapılıyor. Siyasi rekabet yükselirse “ajanlar Türkiye’ye damlar; iç savaşı körükler.” Partiler-üstü bir dava söz konusu olduğundan “kazanılması gereken bir seçim değil bir savaş var.” Hak ile batıl arasındaki bu savaşta “vatan ve millet hainlerinin yalanlarına kanmamak” ve “kendi devletine ihanet etmemek” gerekiyor.
Bu içerik son aylarda iktidar yanlısı kitle iletişim mecralarında kanaat önderleri tarafından yapılan yorumlarda işleniyor; sosyal medyada WhatsApp ve Facebook grupları içinde dolaştırılıyor. Konuya vakıf çevreler, aynı metnin cemaat/öğrenci yurtları ve İmam Hatip okullarındaki sohbet gruplarında okunup tartışıldığını, AKP teşkilatlarının ev ziyaretlerinde bu metin üzerinden sohbetler yaptıklarını aktarıyorlar. Sonunda Erdoğan sahneye çıkıp Yunanistan’ın emelleri, Suriye’den terörist tehdit ya da ABD’nin bölücü planları iması içeren ifadelerde bulunduğunda, mesajları için çoktan hazırlanmış bir kitleyle iletişime giriyor. Alıcı taraf, daha önceden oluşturulmuş ‘kendi’ fikirleri ile Başkanınkiler arasındaki örtüşme karşısında katharsise ulaşıyor. Başkanla bir kez daha ruhen özdeşleşiyor.
Ama hak ve batıl savaşı burada bitmiyor.