Dezenformasyon yasasına HDP ve CHP'den şerh: Kaosu tetikler

HDP ve CHP, dezenformasyon yasası olarak bilinen kanun teklifine, sansür ve susturma yasası olduğunu belirterek şerh düştü.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Meclis Adalet Komisyonu’nda kabul edilen ve "dezenformasyon yasası" olarak da bilinen "Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”ne dair Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) şerh düştü. HDP şerhinde "Sorgulamayan, gerçekleri ortaya çıkarmayan ve susturulmuş bir toplum hedeflenmektedir. Bu yönüyle bir sansür ve susturma yasasıdır", CHP şerhinde "Düşünce ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğüne baskı uygulanmasına meşruluk kazandırılacaktır" dedi.

Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre HDP şerhinde, kanun teklifi ile TCK’de yeni bir suç tipi, sosyal medya kuruluşlarıyla internet haberciliği yapan sitelere yeni müeyyideler, engellemeler ve gerek kullanıcı ve gerekse sosyal medya ağ sağlayıcılarına kısıtlamaları beraberinde getirecek olan maddeleri içeren torba bir sansür yasa teklifi ile karşı karşıya olunduğuna dikkat çekti. Teklifin, demokratik bir toplumun oluşması açısından, olmazsa olmaz olan eleştiri, haber alma ve yayma hakkına yönelik inceden inceye işlenmiş ve topluma sunuş şekli itibariyle tam anlamıyla antidemokratik ve yasaklarla dolu olan bir kanun olduğu kaydedildi.

'SUSTURULMUŞ BİR TOPLUM YARATILMAK İSTENİYOR'

Teklifte yer alan 29’uncu maddeye dair ise "Bu düzenleme, yapılan haberlerin aslında ‘eleştiri, düşünce açıklaması mı’ yoksa kanun teklifinde yer alan 'endişe, panik yaratma, korku yaratma mı' olduğunun tespitinin yapılmasının ölçülerinin belirsiz olması sebebiyle demokratik bir toplumun aleyhine sonuç doğurabilecek bir düzenleme olacaktır. AKP/MHP hükümetinin sosyal medyaya olan yaklaşımı ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın söylemi bu yasa teklifinin gerçek amacını ortaya koymaktadır. ‘Herkes tweet atabilir ama içi boşsa sorun yoktur’ mantığı topluma dayatılmak istenmektedir. Sorgulamayan, gerçekleri ortaya çıkarmayan ve susturulmuş bir toplum hedeflenmektedir. Yeni suç tipinin, siyasal iktidarın çıkarlarını koruyacak nitelikte ve ayrıca muhalefet partilerini, sivil toplumu ve özellikle basını baskılayacak olması, TMK’yi geniş yorumlamak suretiyle de kısıtlamalara neden olacak şekilde tasarlanmış olması kabul edilebilir bir durum değildir" ifadelerini kullanıldı.

'SANSÜR YASASI'

Teklifle iktidarın tüm alanları dizayn eden anlayışının bir kez daha ortaya çıktığının altı çizilerek, "Teklife ilişkin sürece, meslek kuruluşları, Türkiye’deki toplumsal katmanlar, bu işin mutfağında çalışmış, sivil toplum örgütleri ve en önemlisi basın emekçileri, gazetecilerin dahil edilmediğini görüyoruz. Enflasyon can yakıyor, enflasyon miktarını az göstermektir, buna ilişkin doğru haberleri baskılamaktır. Yoksulluğu örtbas etmektir. Toplantı ve gösteri hakkı askıdadır, bu gerçeği toplumdan kaçırmaktır. Konserler yasak, gösteriler yasak, toplumun yaşam tarzına müdahale var, bu hususlara itirazlara karşı bu kanun teklifi gündemdedir. HDP’yi kapatma, Kobane Kumpas Davası’na karşı yükselen itirazları baskılamak için bu kanun gündemdedir. Cemaatlere ait vakıf ve derneklere aktarılan kaynakların sorgulanması ve bu konularda haber yapılmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Bu yönüyle bir sansür ve susturma yasasıdır" denildi.

'YASA GÖRÜŞÜLÜRKEN 16 GAZETECİ TUTUKLANDI'

Dijital Anayasa oluşturulması önerisinde de bulunulan şerhte, "Muhalif ve Kürt basınının üzerinde artan baskı ve sansürün önlenmesi bir yana mevcut kanun teklifi yasalaştığında basın özgürlüklerine dair son kırıntılarda ve toplumun hakikatlere ulaşma özgürlüğü yok edilecektir. Bu kanun teklifinin görüşmelerine Adalet Komisyonu'nda devam edildiği günlerde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında 8 Haziran’da gözaltına alınan gazetecilerden 16’sı tutuklandı. Kanun teklifi henüz yasalaşmadan basının bu denli baskı ve cezalarla susturulmasını çok manidar bulmaktayız ve bunu fiili sansür olarak tanımlamaktayız."

'DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ ORTADAN KALDIRILIYOR'

"Değişiklik teklifinin geneline bakıldığında da dezenformasyon algısıyla, objektif olmayan kavramlarla, düşünce özgürlüğü ortadan kaldırılmak istenmektedir" ifadelerine yer verilen şerhte, "Gazeteciliğin temel işlevine müdahale edilmektedir. Basın özgürlüğünün kurumsallaşmadığı, iktidarların her dönem hedefi haline geldiği, yargı bağımsızlığının olmadığı bir ülkede yapılacak bu düzenleme, bilgiye ve düşünceye ulaşma ve ifade hürriyeti açısından sansürü hayatın her alnına yaygınlaştıracaktır. Basın kanunda yapılmak istenen değişiklikler, basın alanını tamamen iktidarın keyfi uygulamalarıyla düzenlenmesini amaçlamaktadır. Yapılmak istenen değişiklik basın alanındaki tek dilliğini de sürdürmektedir. Kürtçe, Ermenice, Rumca, Süryanice, İbranice, Çerkezce, Lazca gibi dillerde gazetecilik yapmaya çalışan gazeteleri ve gazetecileri koruyacak ayakta tutacak bir düzenleme yapılmalıdır" diye belirtildi.

CHP: TOPLUMSAL KAOSU TETİKLER

CHP’nin muhalefet şerhinde, gazetecilerin basın kartlarının Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bünyesinde Basın Kartları Komisyonu inisiyatifine bırakılmasının "memur gazeteci" anlayışını yerleştirme amaçlı olduğu belirtildi.

Türk Ceza Yasası'na "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçunun eklenmesini öngören 29’uncu maddenin ifade özgürlüğü sınırlarındaki bir alana müdahale ettiği vurgulandı. Şerhte, "Düşünce ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğüne baskı uygulanmasına meşruluk kazandırılacaktır ki bunun da her an toplumsal bir kaosu tetiklemesi kaçınılmazdır. Basın mensuplarında oto sansüre neden olacağı, bunun da kanaat oluşturulması yönünde ikame edilemez bir konuma sahip olan basının, görevini yapamamasına yol açacağı nettir" denildi.

'HUKUK DEVLETİ İLKESİNE AYKIRI'

Bu düzenlemenin öngörülmez olduğuna dikkat çekilen şerhte, şunlar kaydedildi: “Uygulamadaki sonuçları belirsiz ve keyfiliğe açıktır. ‘Gerçeğe aykırı bilgi’, göründüğü kadar masum bir ibare değildir. Çeşitli kamusal meselelerde neyin gerçek olduğunu tespitinin her zaman mümkün olmaması yanında, tanımı gereği doğru ya da yanlış olamayacak değer yargılarının da uygulamada cezalandırılması riskini doğuracaktır. Özellikle, antidemokratik erişim engeli ve yayın yasağı kararlarının sıklıkla alınmış olduğu son yıllarda yargının yürütmeye bağımlı hale gelmiş olduğu da dikkate alındığında; teklif maddesi, Anayasa’nın düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini öngören 26. ve hukuk devleti ilkesini içeren 2. maddesine aykırıdır.” (HABER MERKEZİ)