Dezenformasyonu cezalandıran ülkelerde sorun büyüyor

Teyit yazarı Esra Özgür, dezenformasyon yasasını değerlendirdi: Yanlış bilgi sorununun çözümü hapis cezası değil, eleştirel dijital okuryazarlık.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Teyit yazarı Esra Özgür, "Dezenformasyon yasası" olarak bilinen “Basın Kanunu ve Bazı Konularda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” başlıklı teklifin yasalaşması durumunda hapisle cezalandırılacak yeni suçların Türk Ceza Kanunu'na ekleneceğini belirtti. Teklifte "yalan haber" tanımının da sorunlu olduğunu belirten Özgür, yasanın yaratacağı asıl sorunun ise ifade özgürlüğünün kısıtlanması olduğuna değindi. Dezenformasyonu cezalandıran ülkelerde sorunun daha da büyüdüğüne dikkat çeken Esra Özgür, sorunun "eleştirel, dijital okuryazarlık" ile aşılabileceğini belirtti. 

Esra Özgür'ün "Yanlış bilgi sorununun çözümü hapis cezası değil eleştirel dijital okuryazarlık" başlıklı yazısı şöyle: 

"Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin TBMM’ye sunduğu 'Basın Kanunu ve Bazı Konularda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun' başlıklı teklif olduğu gibi yasalaşırsa, Türk Ceza Kanunu’na 'halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma' diye yeni bir suç eklenecek; suçu işleyenler hapis cezasıyla karşılaşabilecek. 

Teklif metnine göre, 'Halk arasında, endişe, korku veya panik yaratma saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bilgiyi kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimsenin bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması' öngörülüyor. Tasarlanan diğer idari tedbirler arasında para cezası, reklam yasakları ve sosyal medya ağlarına bant daraltma gibi yaptırımlar var. 

Ancak 'yalan haber' tanımının nasıl ve hangi kriterlere göre yapılacağı tartışma konusu. Teklifte 'dezenformasyon', 'yalan haber', 'asılsız bilgi' ve 'tahrif edilmiş bilgi' gibi kavramların hukuki tanımları yok. 'Güvenlik', 'kamu düzeni' ve 'kamu barışı' gibi tartışmalı cezalandırma pratiklerinde sıkça başvurulan muğlak kavramlara da yer verilmiş. 

Ancak teklifin en sorunlu yanı, kavramsal muğlaklıklar ve taslaktaki belirsizlikler değil. 

DEZENFORMASYONU CEZALANDIRAN ÜLKELERDE SORUN BÜYÜYOR

Dezenformasyon üzerine bir yasa tasarısı hakkında çalışıldığını uzun süredir biliyoruz. Fakat bu tasarı, ne yenilikçi bir çözüm ne de etkisi onaylanmış kusursuz bir formül içeriyor. Dünyanın birçok yerinde yanlış bilgi hakkındaki düzenlemeler tartışılıyor. Konunun ifade özgürlüğü tartışmasını beraberinde getirmemesi mümkün değil. Çünkü şimdiye kadarki tüm örnekler böyle yasaların ifade özgürlüğüne tanınan alanı daralttığını ve uygulamada sansür için kullanıldığını gösteriyor. 

Gazetecileri Koruma Komitesi 2021 verisine göre şu an 47 gazeteci sadece 'yalan haber' yaydığı gerekçesiyle tutuklu. 

Evet yanlış bilgi bir sorun; ancak Rusya, Çin, Burkina Faso, Kamboçya, Tanzanya, Tayvan, Tayland, Kenya, Myanmar, Singapur, Malezya gibi onlarca örnek bize çözümün hapis cezasından geçmediğini gösteriyor. 'Yalan haber' yayanlara hapis cezası öngören bu ülkeler, hem ifade ve basın özgürlüğünde geri, hem de medya okuryazarlığı sıralamaları yanlış bilgiye dirençli olmadıklarını gösteriyor.

'İYİ ÖRNEK' DİYE ANILAN ÜLKELERDE BİLE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ TARTIŞILIYOR 

Hatırlayanlar olacaktır: Türkiye’de 2020 yazında tartışılan 'sosyal medya yasası'ndan sonraki en somut tartışma, Almanya’da yanlış bilgi yayana beş yıl hapis cezası verildiği iddiasıydı

Almanya’da 2018’de yürürlüğe giren 'NetzDG' yasası sosyal medya platformlarına 'açıkça yasa dışı' içerikleri kaldırmak için 24 saat süre tanınmasını, aksi halde 50 milyon euroya kadar ceza kesilebileceğini öngörüyor. Ancak bu yasada, iddia edildiği gibi, yalan habere özgü bir hapis cezası yok. Bahsedilen beş yıllık hapis cezası olasılığı, NetzDG’de sayılan 'açıkça yasa dışı' içeriklerden biri olan ve Alman Ceza Kanununda tanımlanan hakaret ve karalama suçu için söz konusu. 

NetzDG’nin arkasındaki motivasyon, ırkçılık ve aşırı sağcılıkla mücadele ile nefret suçlarını önlemekti. Ancak bunun dahi, nefret söylemine karşı gerekli bir araç mı, yoksa bir tür sansür mü olduğu tartışılmaya devam ediyor. Tartışmalarda NetzDG’nin, ifade özgürlüğünü kısıtlayacağı, platformları ceza almamak için yeterince inceleme yapmadan içerik kaldırmaya yönlendirebileceği (overblocking) ve totaliter ülkelerde benzer yasaların meşrulaşması için araç haline gelebileceğinin altı çiziliyor. 

Bu tartışma dikkati görece güçlü bir demokrasi geleneğinin yerleştiği ülkelerdeki duruma yönlendiriyor. Fransa, Britanya ve ABD gibi örneklerin sosyal medya platformlarının dağınık ve belirsiz yapısını düzenlemeye çalışan yanı ağır bassa da, ifade özgürlüğü endişeleri hasır altı edilmiyor.  

Nitekim tüm dünyada yanlış bilgi ve doğrulama üzerine çalışan kurumlar, akademisyenler, gazeteciler ve teyitçilerin durmaksızın yinelediği bir hakikat var: Yanlış bilgi ile ifade özgürlüğü arasındaki korelasyon ters. Bir ülke özgür ifade olanağından ne kadar yoksunsa yanlış bilgiye karşı da o kadar kırılgan oluyor.  

ÇÖZÜM ELEŞTİREL DİJİTAL OKURYAZARLIKTAN GEÇİYOR 

Haliyle yanlış bilgiye dirençli ülkelerin ortak yanı, cezalar değil medya okuryazarlığı ve eleştirel düşünme pratiklerini geliştirmeye açılan alan. Finlandiya ve Nijerya gibi ülkeler çözümü eğitim sisteminin farklı seviyelerine entegre ettikleri medya okuryazarlığı kampanyalarında buluyor. 

Teyitçiler de yanlış bilgi problemine bütüncül bakılması gerektiğini her fırsatta yineliyor. Teyit’te  2021, öğretmenlerle, velilerle ve gençlerle eleştirel dijital okuryazarlığı konuştuğumuz, öğretmenlerle beraber yanlış bilgi sorununu sınıfa taşımalarına yardımcı olacak çözümler geliştirdiğimiz bir dizi faaliyetlerle geçti. Yanlış bilginin yayılma nedenlerine ve neden olabileceği sonuçlara aşina, internette karşılaştıkları şüpheli bilgileri ayırt edebilen ve temel doğrulama yöntemlerine hâkim öğretmenlerin sınıflarına taşıdığı bu beceriler yanlış bilgiyi yayanı cezalandırmaktan öte yayılmasını engellemeyi ve doğrusuna ilk elden ulaşmayı hedefliyor. 

Gazeteciler, sivil toplum örgütleri ve uzun süredir internetteki yanlış bilgi sorununa çözüm geliştirmeye çalışan teyitçiler, yasa tasarısının hazırlanış sürecine katkı verebilecekleri bir alan bulamadıklarını söylüyor. İnternetteki yanlış bilgi sorunu için çözümlerin tartışılacağı zemini bir sacayağına benzetebiliriz. Zemini ayakta tutacak olanlardan herhangi birini dışarda bırakmak, sağlıklı bir tartışma olanağını da ortadan kaldırıyor. 

Güney Kore’deki benzer bir tartışma diğer örneklerden bu noktada ayrılıyor. Güney Kore iktidar partisi, eleştirilerin ardından benzer nitelikteki bir yasa tasarısını geri çekerek mevcut mevzuatın nasıl değiştirileceğine ilişkin seçenekleri incelemek üzere muhalefetle ortak bir panel oluşturmayı 2021’de kabul etti.

MEVCUT TARTIŞMALAR GERÇEK ÇÖZÜMÜ BALTALIYOR 

Özellikle totaliter rejimlerde böylesi yasaların hiçbir zaman yanlış bilgiyi engelleme amacı taşımadığı, bu nedenle eleştirileri bu noktadan hareket ederek kurgulamanın çok da anlamlı olmadığı düşünülebilir. Ancak amaç çözüme ulaşmak değilse bile, mevcut tartışmaların çözüm arayanların dikkatini yanlış yere çektiğini ve anlamlı çabaları görmezden gelip zedelediği söylenebilir.

Teyitçilerin mücadele ettiği yanlış bilgi sorunu ile bugün tartışılan yalan haber düzenlemeleri arasındaki mesafeyi anlamlandırmamıza, eleştirel düşünme yöntemleri ve medya okuryazarlığı yardımcı olabilir." (KAYNAK