DİAYDER davası: 10 yıldır takip ediyorsunuz neden İBB seçimini beklediniz?

Kürtçe hutbe ve vaaz verdikleri gerekçesiyle tutuklanan DİAYDER üyelerinin yargılandığı davanın ilk duruşması bugün Çağlayan’daki 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) Başkanı Ekrem Baran ile 8 kişinin tutuklu olduğu, 23 imamın yargılandığı davanın ilk duruşması Çağlayan’daki 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Saat 10.30'da başlayan DİAYDER davası saat 16.45'te bitti. 8 kişinin tutuklu 23 kişinin yargılandığı davanın karar duruşması pazartesi saat 10.00'da başlayacak.

Bugünkü duruşmayı DİAYDER üyeleri ve aileleri, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Halkların Demokratik Partisi (HDP) İl Örgütü, milletvekilleri, Barış Anneleri ve CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu izledi.

Çoğu ilkokul mezunu, bazılarının okuma yazması olmadığı ve Kürtçe dışında dil bilmeyenlerin yargılandığı dava, saat 10.30'da kimlik tespiti ile başladı. Mahkeme başkanı davaya SEGBİS üzerinden katılan Halil Bulut'a kimlik tespiti için soru yöneltti. Ancak Bulut'un Türkçe bilmediğini cezaevindeki mübaşir söyledi. Bulut'un yerine kimlik tespitini mübaşir yaptı.

20'den fazla avukatın katıldığı duruşmada Kürtçe tercüman ataması talep edilmedi.

Tutuklu yargılanan Ekrem Baran ve diğer imamların duruşma salonuna girmesiyle birlikte büyük bir alkış koptu. 

'SÜLEYMAN SOYLU'NUN KATILDIĞI İFTAR YEMEĞİNE BİZZAT DAVET EDİLDİK'

DİAYDER Başkanı Ekrem Baran, savunmasında, 'derneğin kuruluşundan bu yana sadece Kur'an'dan emir aldığını' söyledi. Baran savunmasının devamında, "Derneğimizde yüzlerce yıllık medrese geleneğinden örnek alınıyor. 9 mescit derneğimize bağlıdır. Yani derneğin faaliyetlerinin KCK ile ilgili söz konusu olamaz. Milyonlarca kişiye hizmet ediyoruz. Ben din alimiyim ve dinin emrettiği kuralları yerine getiriyorum. İddianamedeki 'sözde' imamları kabul etmiyorum. 7 yıl diyanette görev yaptım. Derneğe aidat ödeniyor. Bu aidatlar örgütlere aktarılıyor gibi yansıtılmış. Buna yönelik iddianamede hiçbir tespit yoktur, olamaz da. Biz AKP ile de ilişki kurduk. Süleymam Soylu'nun katıldığı bir iftar yemeğine biz de davet edildik. Bizi ziyaret ettiler. Hediyeler verdik. Tıpkı AKP ile yaptığımız gibi diğer partilerle de ilişkimiz oldu" diye belirtti.

'SİYASİ İKTİDAR CHP İLE OLAN HESAPLAŞMASINDA BİZİ KULLANIYOR'

"İBB'de ilan açıldı. Biz de Şâfi mezhebine ait olan gassalın işe alınması için başvurduk" diyen Baran, şunları söyledi: "Halk bu sayede kendi mezhebindeki ritüellerin yerine getirmesinden memnuniyet duydu. 300 adet yardım kartını dağıtmak için bize verdiler. Ayrımcılık yapmadan herkese verdik. Siyasi görüşe bakmadan dağıttık. Kartlar konusunda halka dağıtmak için ısrarcı olduğumuz vurgulandı. Taziye telefonlarımızın bile iddianamede yer alması kabul edilemez. İddianamede yer alan bütün Kürtçe kelimeler, diyanetin çevirdiği Kürtçe Kur'an'da yer alıyor. Siyasi iktidar, CHP ile olan hesaplaşmasında bizi kullanıyor."

'AKP BANA PLAKET VERDİ'

Gassal Mehmet İ. de yaptığı savunmada şunları söyledi: "'Jin, jiyan, azadi' demişim. Jin kadın, jiyan, yaşam, azadi özgürlük demektir. Bunda ne var? İddianame bu suç olarak yazılmış. Ben AKP'den plaket almışım. Mehdi Eker bizzat yanıma gelerek memnuniyetini dile getirdi. Sadece HDP ile değil ayrım yapmadan herkesle görüştüm, yan yana fotoğraflarım var. İBB'de gassal olmak için ilan açıldı, ben de başvurdum. Kabul edildim. Sınava kendim girdim. Biz gassal olarak zaten halk arasında cenaze yıkıyorduk. Böyle bir kadro açıldı ben de başvurdum. Yıllardır derneğe üyeyim. Çalışmadığım için aidat vermiyordum. İşe başlayınca ben de derneğime bağış yaptım. Bu çok normal."

Mahkeme başkanının, "İBB seninle özel olarak ilgilendi mi?" sorusuna, Mehmet İ., ''Kesinlikle hayır' yanıtını verdi.

Duruşmaya bir saat ara verildi

'KÜRTÇE VAAZ VERDİĞİM İÇİN SUÇLANIYORUM'

Aydın Ayhan ise yaptığı savunmada, "Kürtçe imamlık yaptım. Neyle yargılandığımı bilmiyorum. Hayatım boyunca kimseyle kavga etmemiş birisiyim. Bir vaaz verdim. Kürtçe vaaz verdiğim için suçlanıyorum. Parti gözetmeksizin birçok yemeğe katıldım. Beylikdüzü'nde AK Partililerle de çalıştım. İsimlerini de verebilirim. Binali Yıldırım'la bizzat konuştum. İş istedim. Gassal olarak görev de yaptım. Kendi memleketimde ve İstanbul'da da bunu yaptım. İBB'de ilan açıldı ben de başvurdum. Kimliğe bakmaksızın görevimi yaptım. Kimliği dini ne olursa olsun bakmaksızın, dini vecibeleri nasıl yerine getirdiysem aynı şekilde sizin de adalet görevinizi yerine getirmenizi istiyorum" dedi.

'21. YÜZYILA GELMİŞİZ YIKADIĞIMIZ CENAZERLER SUÇ OLARAK DEĞERLENDİRİYOR'

Savunmasını yapan Enver Karabey ise şunları söyledi: "Ben her ne kadar 65 gösterilse de 72 yaşındayım. Bir medrese mezunu olarak kendi köyümde 6 ay fahri imamlık yaptım. Kronik KOAH hastasıyım. Ayaklarımdaki damar tıkanıklığı yüzünden mahkemeye katılamadım. 21. yüzyıla gelmişiz, katıldığımız, yıkadığımız cenazeler suç olarak değerlendiriliyor. Cezaevinde koşulları yerine getiremiyorum, ancak birinin yardımıyla yapıyorum." 

'10 YILDIR TAKİP EDİLİYORUZ, NEDEN İBB SEÇİMLERİNİ BEKLEDİNİZ?'

Mehmet Emin Aslan ise savunmasında, ülkenin her kurumunda vatandaş olarak çalışma haklarını olduğunu söyledi. Aslan, "Suç oluşmasını kabul etmiyorum. İnançlar komisyonu deklare edildi. Bu projeye, her dine ve mezhebe mensup olan insanlar müracaat etti. Buradaki insanlar 65 ile 90 yaşları arasında. Bu insanlardan nasıl tehdit çıkıyor? 10 yıldır takip ediliyoruz. Madem öyle bugüne kadar niye kolumuzdan tutup getirmediniz. Ama İstanbul seçimleri sonrasında masumiyet karinesi dahi gözetilmeksizin bizi suçladılar. Hiçbir insan dininden ve inancından ötürü yargılanmamalı. 'Cûda' kelimesi suç unsuru yapıldı. Mehmet Akif Ersoy, 'Kimdir beni memleketimde edecek cûda' diyor. Kürdolojide bu kelimelerin hepsi kullanılıyor. Bu terminoloji var. Diyanet tarafından tercüme edilen Kur'an'da bu sözler var. Diyarbakır Valisi Kürtçe öğrenme için çağrı yapıyor, takdir ediliyor ama ben Kürtçe hutbe verdiğim için yargılanıyorum. İddianamede suç olarak yazılan kelimeler, Kürt halkının kullandığı kelimelerdir" dedi.

Mahkeme başkanı Mehmet Emin Aslan'a, “Ölmüş olan ile şehit arasındaki fark nedir?” diye sordu. Aslan’ın avukatı soruya müdahale ederek böyle bir soru sorulamayacağını, bu durumun tutanaklara geçirilmesini istedi.

'BURADA YARGILANAN KUR'AN'DIR'

Arapça, Kürtçe, Farsça ve Türkçe hutbe okuduğunu belirten Ali Fuat, şunları kaydetti: "Bir hutbenin hazırlanması için okumuş bir din aliminin ihtiyacı yoktur. Benim dedem molladır, babam molladır. Küçükken Bingöl'de imamlık yaptım. Bu yaşta müftünün ricası üzerine hutbe okudum. Büyükçekmece müftüsü hutbeyi bana ikram etti. Bu hutbelerde suç unsuru olacak hiçbir şey demedim. Zaten kolluk beni adım adım takip etmiş. Yaptığım hutbelerle yargılanıyorum. Burada yargılanan Kur'an'dır."

Fuat'ın, "Burada yargılanan Kur'an'dır" demesi üzerine, sinirlenen mahkeme başkanı, "Bizi itham edemezsiniz, adam gibi savunmanızı yapın" tepkisi sonrasında Fuat özür diledi.

İDDİANAMEDEN

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından hazırlanan 335 sayfalık iddianamede, Şirinevler'de faaliyet gösteren derneğin, KCK sistematiği doğrultusunda kurularak faaliyet yürüttüğü iddia edilmişti.

Derneğin kullandığı internet sitesindeki örgütsel öğeler, internet sitesinde Kürt sorununa ilişkin düzenlenen anket çalışmasının örgütsel temeli, üyelerinin 2013'ten bugüne yaptıkları basın açıklamaları, katıldıkları eylemler ve örgütsel beyanlarının "PKK perspektifine" uyduğu öne sürülmüştü.

İddianamede ifadesine yer verilen şüphelilerden Mehmet İ. İBB'de gassal olarak alınmasında DİAYDER yöneticilerinin referans olduğunu belirterek, kendisiyle birlikte bazı kişilerin de dernek sayesinde işe alındığını söylemişti. Mehmet İ., bu kişilerle belediyeye ilk girdiklerinde maaşlarından bir kısmını DİAYDER'e vereceklerini söylediklerini aktararak, ancak sonrasında bu kişilerin derneğe para verip vermediklerini bilmediğini ifade etmişti.

İddianamede ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından derneğe verilen market yardım kartlarının örgüt üyelerinin ailelerine dağıtıldığı öne sürüldü. Başsavcılıkça onaylanan ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen iddianamede, 9'u tutuklu 23 şüphelinin "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etme" ve "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 3,5 yıl ile 15'er yıl arasında değişen oranlarda hapis cezasıyla cezalandırılması isteniyor.

Etiketler diayder dava