Didem Gülçin Erdem: Son halimiz ektedir, 'Farklı Kaydet'
Didem Gülçin Erdem’in 'Farklı Kaydet' adlı şiir kitabı, Orlando Poetry Art'ın 16 sayfalık 16 şiir kitabını içeren 16 serisinin bir parçası olarak 2023'te okurla buluştu.
Didem Gülçin Erdem’in 'Farklı Kaydet' adlı şiir kitabı, deneysel ve yenilikçi çalışmalara imza atan Orlando Poetry Art tarafından 2023’te yayımlandı. 'Farklı Kaydet', Orlando Poetry Art tarafından 72 adet basılan ve numaralandırılan, 16 sayfalık 16 şiir kitabını içeren 16 serisinin bir parçası... Orlando Poetry Art, 'Farklı Kaydet'in giriş bölümündeki seriye adını veren 16 yazısında estetik bakış açılarını "örnek okura" sunuyor. Minimal eserleri içeren bu seri, sanki yaz aylarına damgasını vuran single albümleri anımsatıyor.
'Perdesiz, Olmayanım İçinizde, Boşluklara Doğru İlerleyelim'den sonra 'Farklı Kaydet', Didem Gülçin Erdem’in dördüncü şiir kitabı. 'Farklı Kaydet', "teslim taşı", "yerel endişeler ve diğer şeyler", "tehlike işaretleri", "farklı kaydet" adlı dört şiirden oluşuyor. Belli bir bağlam etrafında dönen, anlatıma yaslanan, ben’in ontolojik ve psikolojik sanrılarını içeren dört şiir.
“başlıyoruz: bunlar benim doğal sınırlarım değil / gör de inanma bunlar, bil de söyleme / her şeyin çok güzel olacağı bilgisi bize geçilmedi / yoksa biz de cetvel kullanmayı öğrenebilirdik / su falan çıkarabilirdik kuyulardan / kendi sınırlarımızı kendimiz ama bu epiğin konusu / teslim olmayabilirdik halil’im /…/ önce sevilmemiş, sonra işbirliği yapmıştık / çünkü ev halkı örgütlü bir çaresizliktir /…/ aile, ağlayarak kahvaltı ekmek için iyi bir fikirdi” (teslim taşı, s 6-7).
“İstedim ki kimsenin yanında savaşa girmeyelim / insan kendi yanında savaşa girer mi / atlarla dünya arasındaki ilişkiden olduğum söyleniyordu / benim kamburum önümdeydi / kayamla yuvarlandım, bu benim varlığımdı / sen gidince yerine daha büyük yükler koydum / ey benim yerim yoktu açık ve aydınlık” (yerel endişeler ve diğer şeyler, s 8).
Didem Gülçin Erdem, Pamukkale Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Halk Bilimi Ana Bilim Dalında araştırma görevlisi. Erdem’in halk bilimine ilişkin epistemik parçacıkları şiirine serpiştirdiği görülüyor. Burada şiire enjekte edilen doz ve nasıl estetize edildiği önemlidir. Çünkü bu yönelim şair için bir çeşit handikaba dönüşebilir.
“teslim olmayabilirdik halil’im /…/ buna Anadolu irfanı deme, alınanlar çıkabilir /…/ boynuzlu atlarda durum biraz farklı çünkü” (teslim taşı, s 6).
“Tütün tarlasında ‘şu karşıki dağda kar var duman yok’ dedikten hemen sonra, boğum boğum gerdanının terini yazmasıyla silen bir kadın olmadığı için…” (yerel endişeler ve diğer şeyler, s 8).
“buraya, ben sevdim eller aldı demeye gelmedik” (tehlike işaretleri, s 11).
“bin yıl yapalım bunu, hü çekelim” (farklı Kaydet, s 14).
Örneklerinde olduğu gibi halk türküleriyle kurulan metinler arası ilişki; Bektaşi babalarının göğüslerinde taşıdıkları 12 İmam’ı temsil eden 12 köşeli "teslim taşı"nın ilk şiirin adı olması; Anadolu irfanına (şair eleştirel yaklaşıyor), Alevi-Bektaşi deyiş ve nefeslerindeki hü çekmeye göndermede bulunması; boynuzlu at mitosu –ki örnekler çoğaltılabilir– çeşitli anlatıları içeren birer göstergedir.
21. asır göstergeler çağı. Göstergeler yaşamın ayrılmaz bir parçası. Göstergeler her yerde. İnsanlar gösterge dizgelerinden kaçamaz. Jacques Derrida’nın ifadesiyle, “her şey işarettir.” Neokapitalist dijital çağda bazen göstergeler üzerinden üretilen algılar, olguların önüne geçerek insanları manipüle eden bir araç. Metropollerde sürekli göstergelere maruz kalan insan ölümcül bir körlükle çalışan ve tüketen bir organizmaya dönüşüyor. İnsani olmayan bu dönüşüm artık zorlamayla değil rızalıkla gerçekleşiyor. Freud, 'Kültürdeki Huzursuzluk’ta, “hunhar saldırganlığıyla kendi türünü korumak nedir bilmeyen, vahşi bir canavardır” söylemiyle bireysel ve kolektif düşmanlıklar üretip sürekli savaşan insanı adlandırıyor. Nitekim, “insanlık kendini yıkmaktadır” (Byung-Chul Han, 2019, s 8). Pekala, bunu nasıl tersine çevirebiliriz; merkezi yapıyı nasıl bozabiliriz; uzam ve zamanı farklı bir boyutta nasıl deneyimleriz? Bu çürümüş düzende sanat içre en az piyasalaşmış tür şiirdir. Aza hitap eden şiir, verili dili bozan, tanımlanamaz, döngüsel ve özel bir dilin parçası. Şairler, “onaylanmamış dünyanın yasa koyucularıdır” (George Oppen’den alıntı, Jay Parini, 2020, s 15) ve “işaretler üzerinde çalışan ölümün işleyişini” (Jacques Derrida’dan alıntı, David Mikics, 2019, s 71) locadan izler. Çünkü ben’in ve öteki’nin sahnede çektiği ağrı, hazdan daha uzun ömürlüdür ve şair ağrının en önemli tanığıdır.
“ilkçağdan beri içimde bir tekerlek yuvarlanıp duruyor /…/ kendimi sırtlayıp buraya getirdim / zordu, tanrıya karşı ilgisizdim / ilgimi toplama kampları çekiyordu / orta sınıf ahlakıyla korkusu icat olunmamıştı / biz yapacaktık, saksılar, kapılar ve apartmanlar olacaktı / kapıdan kapıya birbirimize bağıracaktık / binalar uzadıkça aliler azalacaktı, aliler azalmak içindi /…/ dünya bizi öğütmek için nem, sıcaklık, az da ışık kullanıyordu / tüm bunlar yaşıyoruz sanalım diyeydi, sen de öyleydin” (yerel endişeler ve diğer şeyler, s 8-9).
“olacaklardan elbette sorumluyum, bunu geçelim / sürdürülebilir bir proje olarak kendimi tasarlıyorum / sevip ayrılmayı bekliyorum, hayvanıma iyi geliyor / söz insan yapıyor: bakınız Babil / bakınız tanrılar, geniş masaları ve gümüş kadehleriyle / insan kendisine tanrılara çalıştığı kadar çalışmadı / bu yüzden ölerek ölümsüz olacağına inanıyor /…/ tüm bunlar hammadde temini, öyle düşünün / bizim zamanımız geçti insan kardeşlerim / türümüz neyse ki tehlike altında / ucuz iş gücü, insan eti, göçmen nefreti / hadi bakalım, bunlar bizi hayatta tutsundur / kalalım yapsındır hep bizden / insan, basınç altında patlayabilen bir canlıdır /…/ aile de patlama riski taşır, çünkü bir miktar insan içerir” (tehlike işaretleri, s 10-12).
“dünyaya alışmaya buradan başlanır diyorlar / üçüncü dünya olması işimizi zorlaştırıyor / kapıyı sert kapatıp rahatlıyoruz / bunu ancak böyle bir dünyada yapabilirsiniz / gurbet de üçüncü dünya ülkeleri içindir / kapıyı arkadan kapatmak ve susmak en çok da /…/ başlangıçta silahlar nereye doğruysa hala orada patlıyor / dil yaparken bunu biliyordunuz / güçlü olmak için zayıf dediniz / saklamak için fotoğraf falan / sahip olmadan önce daha az korkuyordunuz / karşı duvar yine vardı, dahası su alıyordu” (farklı kaydet, s 13).
Doğum ile ölüm ve/veya var olan ile yok olan arasında olmak kipinin taşıyıcısı olan insan varlığı arada olandır. Dolayısıyla dünya oyununa dahil olan insan varlığı için çemberin içi buhran; çemberin dışı kaos. Bunu bilme, farkında olma hâli doğası gereği ideal ben’in varlık durumunda kaygı üretir. Mesele insan varlığının bu kaygıyı nasıl yönettiği ya da yönetemediğidir. Şair, bir yandan dünya, sınırlar, ülke, taşra, aile, ev metaforlarıyla çemberin içinde sıkışmış ve bunalmış olan ben’in ontolojik, psikolojik, kültürel öyküsünü ve olana ilişkin itirazını tümevarımsal bir yörüngeyle alımlayıcıya sunuyor; bir yandan da dışarısını kaotik, sağlıksız bir zemin olarak işaretliyor. Yani varoluşunu sürdürebilir bir proje olarak tasarlayan ben’in çaresizliğini ve ekte olan son hâlini işaretleyen şair, poetik olanı politik olanla açmaya çalışıyor. Çünkü "aliler" halen hiçbir zaman yaşayamayacağı uzun binalar inşa ediyor.
Didem Gülçin Erdem’in gerek uzam ve zamanı kendi doğasından uzaklaştırması, genişletmesi gerek ironiye başvurması gerek sözdizimini bozarak ya da sözü tamamlamayarak yarattığı anlam boşluklarıyla alımlayıcıya alan açması gerek metinler arası ve disiplinler arası bağlam gerekse epik ve lirik şiiri aşma, dönüştürme çabası şiirini modern şiirin ötesine ve/veya hakikatin ötesine taşıma iddiasıyla ilişkilendirilebilir. 'Farklı Kaydet' kurduğu söz adacıklarında okurunu bekliyor. Nasıl olsa "söz insan yapıyor" ve her söylem başka bir söyleme mülteci.
Kaynakça
Byung-Chul, Han, Kapitalizm ve Ölüm Dürtüsü, İstanbul: İnka Kitap, 2019.
David Mikics, Jacques Derrida Kimdir, Ankara: Fol Yay., 2019.
Didem Gülçin Erdem, Farklı Kaydet, İstanbul: Orlando Poetry Art, 2023.
Jay Parini, Şiir Neden Önemlidir?, İstanbul: YKY, 2020.