Dijital sağlık ve teknoloji yönetişimi: Demokratikleşme ufuk turu-2*
Dijital sağlıkta demokratikleşme ve ekolojik felaketlerle mücadele için, yeni yılda neoliberal teknoloji yönetişim çerçevelerinin dışında düşünmek elzem.
Vural Özdemir**
Yeni yılda dijital sağlık ve teknoloji yönetişimini dünyada şekillendiren yenilikler neler?
Covid-19’la birlikte dijital sağlık popüler oldu. Nesnelerin interneti ve yapay zeka gibi dijital teknolojiler kendilerine hem sosyal mesafe hem de sağlık hizmetlerinin sunulması yolunda yeni kullanım alanları buldular. Okulların pandemi sürecinde güvenli bir şekilde yönetilmesi ve öğrencilerin sağlıklarının korunması tartışmalarıyla dijital teknolojiler gündem maddesi olmaya devam ediyor. Bu arada, pandemiden çok daha önce, yeni bir kuşak geçtiğimiz on yılda dijital bir dünyanın içine doğdu ve bu dünyada büyümeye başladı. Ancak teknoloji yönetişim kavramları dijital sağlık alanındaki gelişmelerin hızına yetişemedi.
Teknoloji yönetişim çerçeveleri tam da hangi bilginin dahil edildiği veya dışarıda bırakıldığına karar verdikleri için önemlidir, yönetişimin gerçekleştirildiği metotlar ve hangi amaçlara hizmet ettikleri de öyle.
Bu analiz, dijital sağlığın olası geleceklerinin eşitlikçi ve etkili yönetişimi için beş yeni kavramsal çerçeveyi inceliyor.
SAĞLIK NİHAYETİNDE DİJİTAL DEĞİL, ANALOGDUR
Dijital teknolojiler Covid-19 zamanında sağlık hizmetleri alanında umut veren uygulamalar sunuyor. Ancak sağlığın nihayetinde analog olduğunu unutmayalım. Yapay zekayla donatılmış robotlara dönüşmedik -en azından şimdilik. Dijital sağlık, analog sağlığı geliştirme yolunda bir araçtır, aracıdır; bir son varış noktası değil -bu bazı bakımlardan kolesterol testlerinin kardiyovasküler sağlığı iyileştirmedeki tedavileri yönlendirici belirteç rolüne benzer.
Dijital sağlığın etkili olabilmesi için sağlık bilimlerinde yepyeni arayüzlerle karşı karşıyayız: Sağlık bilgileri analogdan dijitale, sonra tekrar dijitalden analoğa aktarılıyor. Karşı karşıya olduğumuz bir diğer önemli mesele de, veri ve bilgi akışının, dijital ve analog sağlık bağlamlarında çok farklı hızlarda seyretmesi. Bu açıdan, analog sağlık yönetişiminde geçmişte işe yarayan geleneksel metotlar dijital sağlıkta yeterli olmayabilir.
21. YÜZYILDA SAĞLIK, SİBER-FİZİKSEL BİR SİSTEM
21. yüzyılda sağlık, siber-fiziksel bir sisteme (SFS) hızla evriliyor. Bu kavram, insan sağlığının fiziksel ve dijital bileşenlerinin kesiştiği ve iç içe geçtiğinin bir işaretçisi. SFS’nin konsept olarak kökleri kısmen 2011 yılında Almanya’da Hannover Fuarı’nda bir dijital yüksek teknoloji stratejisi olarak duyurulan Endüstri 4.0 kavramına dayanır.
Endüstri 4.0, son 10 yıl içerisinde Almanya sınırlarını, oradan Atlantik’i aşarak dünyaya yayıldı ve bugün kendisini kavramsal çerçeve olarak SFS’nin üzerinde inşa etmeye ve dijital sağlık uygulamalarını da etkilemeye devam etmektedir.
SFS teknoloji yönetişim çerçevesinin, dijital sağlık söz konusu olduğunda üzerinde yükseldiği üç önemli dayanak noktası var:
-Nesnelerin interneti sayesinde gezegen ölçeğinde aşırı bir dijital bağlanmışlık hali,
-Biyosensörler ile büyük veri (big data) toplanması ve akıllı hastane benzeri mimari tasarımlarda kullanımı ve
-Geniş çaplı veri analizi ve yapay zeka gibi anlamlandırma araçları.
SFS çerçevesinin bu üç eksende çeşitli yönetişimsel uzantıları var. Örneğin, yönetişimi hem dijital hem analog sağlıkta koordineli bir şekilde düşünmeliyiz. Her veri ve bilgiyi bir araya toplayan SFS ve aşırı dijital bağlılık hali, aynı zamanda bir risk; sağlık sistemini kırılganlaştırarak domino etkisiyle çökmesine ve yankı odalarının oluşmasına da yol açabilir.
DİJİTAL SAĞLIK YÖNETİŞİMİNDE FEMİNİST MERCEK
21. yüzyılda artık acilen teknoloji ve sağlık yönetişiminde eleştirel ve eşitlikçi yaklaşımlara geçmemiz gerekiyor. 1980’lerden bu yana teknoloji yönetişim çerçeveleri dar bir bakış açısıyla yalnızca neoliberal pazardaki etkililik kriterine odaklanmış durumda. Bu sabitlenmiş anlayış sağlık, teknoloji ve toplum alanlarına sinmiş güncel ve tarihsel güç asimetrilerini, yapısal sosyal adaletsizlikleri, yönetişim dışında bırakıyor. Teknoloji yönetişiminin neoliberal dönüşümü geçmiş on yıllar içerisinde sinsice gerçekleşti. Bu dönüşümle sosyal ve beşeri bilimlerin her zamanki eleştirel ve gerekli olan keskinliği de törpülendi, tıp ve sağlık bilimleri apolitik ve eleştirellikten uzak endişe verici doğrultulara dümen kırdı.
Teknolojilerin yönetişimi ve bilgi üretimi için hâkim çerçeve, geçtiğimiz on yıllarda hem Türkiye’de hem de dünyada, kamu-özel sektör ortaklığı olmuştur. Bunda sömürücü neoliberal rejimlerin günlük yaşama, akademiye, insan ilişkilerine ve bilgi üretimine sinmiş olmasının da payı var. Ancak geçen sene kaybettiğimiz antropolog David Graeber’in (1961-2020) defalarca vurguladığı gibi, 21. yüzyılda yaşamanın yeni yollarını yeniden tahayyül etmek ve neoliberal çerçevelerin dışında örgütlenmek mümkün ve hatta elzem. Bu daha onurlu bir yaşamın, özgürleşmenin ve dayanışmanın önünü açar; insan varlığının ve deneyiminin hem birey hem de toplum için daha anlamlı olacak şekilde yeniden tanımlanabilmesini sağlar.
Yeni ortaya çıkan teknolojileri analiz ederken iktidar, politika ve failliği merkeze alan, sadece bilgiyi değil, bilginin üretim çerçevesini de inceleyen yaklaşımlar, feminist teknoloji yönetişimi kapsamına girer.
Yapay zekanın ve yeni teknolojilerin feminist yöntemle mercek altına alınması, bilimi, yaratıcılığı ve insan deneyimini baskılayan neoliberal cilaya ve içeriğe uygun bir panzehirdir. Bu noktada, yapay zeka ve dijital sağlığın feminist analizine genişletilmiş bir tanımlama önermek istiyorum: Teknoloji tasarlarken veya geliştirirken güç asimetrilerini ve güce hesap sormayı, sadece bilgiyi değil, bilginin üretim çerçevesini de, neoliberal kamu-özel sektör ortaklıkları gibi, eleştirel olarak göz önünde tutan her birey, dijital sağlık alanını feminist bir analize tabi tutuyor denebilir.
Bu daha geniş tanımı benimsemek aynı zamanda Türkiye’de yapay zeka ve dijital sağlık alanlarında eleştirel teknoloji yönetişimi alanını da genişletmeye yardımcı olacaktır.
Dijital sağlığın feminist analizi, teknoloji geliştirirken neoliberalizmin dayatmalarına ve yandaşlığına karşı direnç oluşturarak, yeni teknolojilerin geniş toplumsal etkilerine dair düşünümselliği ve sosyal adaleti güvenceye alacaktır. Neoliberalizmin günümüzde artık sadece bilim ve teknoloji alanını değil, sosyal ve beşerî bilimleri de etkisi altına alarak eleştirelliklerini körelttiğini göz önünde tutarsak, bunun zamanlı bir yaklaşım olacağını düşünüyorum.
Bu ve benzeri genişletilmiş feminist yönetişim çerçeveleri (1, 2), dijital sağlığın olası geleceklerine eşitlikçi bir tutumla ve eleştirel bakış açısıyla yaklaşmamıza hizmet eder.
15 Aralık'ta hayatını kaybeden yazar ve aktivist bell hooks’un (1952-2021) vurguladığı gibi, feminizm herkes ve tüm cinsiyetler içindir (2). Dijital teknolojilerin feminist yönetişimi, bilim ve sağlık hizmetlerinde tüm biçim ve bağlamlarında baskı ve zorbalığı ortadan kaldırma vaadini sunar. Dijital toplumdaki ataerkil, ırkçı ve homofobik kültürlere direnmemizi ve insanların tamamen özgürleşmesini destekleyen sağlık hizmetlerini tahayyül etmemizi teşvik eder. Özellikle kesişimsel feminizm; dijital sağlık, sınıf, kapitalizm, toplumsal cinsiyet, cinsiyetçilik, ırkçılık, milliyetçilik, sömürgecilik ve iklim krizinin kesişimlerini inceleyerek 21. yüzyılda sağlık hizmetlerinde eleştirel yönetişim ve demokratikleşme için bize çok önemli düşünsel bir çerçeve sunuyor.
HALKIN VE GENÇLİĞİN DEMOKRASİ OKURYAZARLIĞI
Dijital sağlık geleceklerini ulusal ve küresel ölçekte yönetmek konusundaki kolektif kabiliyetimiz güçlü demokratik kurumlar olduğu kadar, halkın ve gençliğin demokrasi okuryazarlığına da bağlıdır.
Demokrasi, dijital sağlık yönetişiminde dışsal bir unsur değil, bilakis onun temel direklerinden biridir. Küresel popülizmin yükselişi ve demokratik pratiklerin tehdit altında olması kutuplaşmaya yol açarak, kolektif eylemin ve dijital geleceklerin kolektif yönetişiminin önünü tıkıyor. Covid-19 ile maalesef bu gerici dönüşümler daha da yerleşti.
KORUYUCULARDAN BİZİ KİM KORUYACAK?
Romalı şair Juvenal, MS 1. yüzyılda bu soruyu sormuştur: “Koruyuculardan bizi kim koruyacak?” Bu soru 21. yüzyılın ilk çeyreğinde Covid-19, aşırı dijital dönüşüm, neoliberalizm ve otoriter rejimlerin birlikte yükselmesiyle geçerliliğini korumaktadır: Herhangi bir grubun veya seçilmiş liderin kendi kişisel çıkarlarının ötesine bakarak kamu yararını gözeteceğine ne kadar güvenebiliriz?
DİJİTAL SAĞLIK VE TEKNOLOJİ YÖNETİCİLERİNİ KİM YÖNETECEK?
Demokratik kurumların zayıflamasıyla birlikte, seçimler tek başına sağlam bir demokrasiyi garantilemez veya çoğunlukçu yönetimi ve galiplerin tiranlığını önlemeye yetmez. Sağlam demokrasiler için, seçimlerin varlığı yetmez, aynı zamanda özgür ve adil de olmaları gerekir; bunun yanında kuvvetler ayrılığına, hukukun üstünlüğüne ve iktidarların hesap verebilirliği için özgür ve bağımsız basına ve gazeteciliğe ihtiyaç vardır. Demokrasi kuramlarına dair kamu okuryazarlığı, dijital sağlık geleceklerinin demokratik yönetişimi açısından elzemdir.
Şu anda mevcut pandemi, popülizm ve otoriter yönetişim atmosferine rağmen gelecek kuşakların demokrasi okuryazarlığını geliştirmek için halen umudumuz, imkânımız ve bunun yanında sorumluluğumuz var.
Dijital sağlıkla ilgili bu beş kavramsal çerçeve bizi yeni yılda teknoloji yönetişimine dair varsayımlarımızı gözden geçirmeye davet ediyor. Dijital sağlık geleceklerinin geniş bir perspektifte, deneyimsel, demokratik ve sosyal adaletle birlikte evrilmesi için yeni çözümler sunuyorlar.
*Bu yazının orijinali Duvar English’te yayımlandı. Genişletilmiş güncel versiyonu Gürçim Yılmaz Türkçeye çevirdi.
**Sistem bilimci tıp doktoru; bilginin demokratikleşmesi hakkında bağımsız düşünür-yazar.
Referanslar:
1- Karen Barad. (2007) Meeting the Universe Halfway: Quantum Physics and the Entanglement of Matter and Meaning. Durham & London: Duke University Press.
2- bell hooks. (2014) Feminism Is for Everybody. Passionate Politics. 2nd edition. New York & London: Routledge.