YAZARLAR

Diplomaside Kurtlar Vadisi

Yeni atamalar rejimde devamlılığı vaat ediyor; sistemi güvenli limana çekiyor. Dümende Erdoğan var. Koltuğun yeni sahipleri onun izin verdiği ölçüde rotada sapma yapabilir.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sisteme ‘reset’ çekip iktidarını güncelleme konusundaki becerisini hafife alan muhalif kesimler muktedirin söylem ve yöntemlerini tersinden taklit ederek umutları berhava etti. Erdoğan’ın yürüyüşündeki sendelemeye bakıp ömür biçenler ya da hanedanlık senaryolarına dalanlar şimdi yeni kabinenin şifrelerine gömülüp zaman öldürebilir. Dört mevsimde ayazda kalmak nasıl bir şey, anlamıyorum!

Yeni kabine oldukça yeni! Akraba-i taallukat yok. “Asla gitmez” denilenler gitti. SS için 21 pare atış lütfen! Bir misli de Hulusi Akar için!

***
“Giden geleni aratır” ya da “yeni sayfa açılır” yahut “gidişat daha şahinleşir” gibi klişe öngörülerden kaçınarak peşinen şu söylenmeli: Tek adamın tasallutunu temin eden ucube rejimde son sözün sahibi belli, patron aynı patron. Sistemin bekası için rotadan fazla sapmadan restorasyon ihtiyacını giderirken farklı tarz ya da araçlar görülebilir.

Bu minvalde MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Dışişleri koltuğuna geçmesi, “ulusal güvenlik danışmanı” gibi çalışan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın MİT Başkanlığı’na düşünülmesi, Akar’ın yerine Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler’in getirilmesi “ulusal güvenlik”, “terörle mücadele”, “sınır ötesi harekatlar” ve “dış müdahaleler” ile tıkılı sayfada devamlılığa işaret ediyor. Pozisyon değişiklikleri MİT ve Dışişleri arasındaki operasyonel yakınsamanın artacağını gösteriyor. Güvenlik odaklı dış politika hem Dışişleri hem MİT ayağında birbirini besleyebilir.

***
Gidene bir çift laf gerek. Hakkını yememek lazım; Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Erdoğan’ın kavgacı dış politikası için diplomatik cephede iyi atış yapıyordu. Liderlerin yarattığı gerilimleri emmek değil, yangına yakıt üretmekte mahirdi. Mavi Vatan, Libya, Suriye, Kürtler, YPG-PYD, Kürdistan, Kafkasya, Kıbrıs, Yunanistan, AB, NATO, S-400 ve FETÖ derken tantanalı ne varsa hepsinde Çavuşoğlu şahinler şahiniydi. Bu koltukta oturanlar “baş diplomat” olarak da anılır, lakin o bu kumaştan nasipsizdi. Muadillerine laf çakma ustasıydı. Bunun iç siyasette yarattığı tatmin eşsiz! Yabancı muadilleri anılarına ne tür kayıtlar düşecek zamanla göreceğiz. Fidan için de Kurtlar Vadisi kuşağında replikten bolu yok.
Fidan’ın ‘sesi’ yoktu ama bir gün Trablus’ta, ertesi gün Erbil ya da Bağdat’ta, beriki gün Şam, Moskova veya Tahran’da Dışişleri’nde bypass hissi yaratan temaslarıyla paralel diplomasi yürütüyordu. Kalın ise ABD, NATO ve Rusya ile sıkıntılı dosyalar başta olmak üzere Cumhurbaşkanı’nın doğrudan diplomasi elemanı olarak devredeydi. Kalın’ın ulusal güvenlik odaklı temasları Çavuşoğlu’nun alanından rol çalar içerikteydi.

***
Fidan’ın başkanlık döneminde MİT, Suriyeli muhaliflerin örgütlenmesi ve silahlandırılmasıyla başlayan bir süreçte sahada icracı örgüt kimliğine büründü. Artık Suriye ve Irak’ta SİHA’larla suikastlar düzenleyen, operasyonlar yapan bir MİT var. Bu bakımdan Savunma Bakanlığı ve TSK’yle de aynı alanı paylaşıyor. Suriye’de silahlı grupları sevk ve idare ediyor. TSK ile paralel mekanizmalar kullanıyor. Erbil’de KDP liderlerine ayar veriyor. Süleymaniye’de tehditkâr yollarla KYB’yi baskılıyor. Bağdat’ta Sünni aktörlere, Kerkük’te Türkmenlere nerede durmaları gerektiğini söylüyor. Birbiriyle kavgalı Türkiye’ye dost gruplar arasında arabuluculuk da yapıyor. Şiiler başta olmak üzere diğer aktörlerle diplomasinin kaldıramayacağı temaslara giriyor. Bu işin biraz Kasım Süleymani’ye özenen bir tarafı da vardı. Libya’da Trablus hükümeti ve ortaklara yön veriyor, Halife Hafter gibi hasım taraflarla pazarlıklara giriyor. Balkanlar’da yapıp ettikleri tonlarca. MİT’in kendinden söz ettirdiği bir başka alan “adam kaldırma”. Farklı ülkelerde düzenlenen operasyonlarla onlarca kişi Türkiye’ye getirildi. Bu operasyonlar “adam kaçırma” ve “işkence” suçlamalarını da içeren yasadışılıklarla malul. Fidan gölgeden çıkıp diplomasi kulvarına geçince muhtemel ki bu gidişatta bir kesinti olmayacak. Fidan ise içeride ve dışarıda sıkıntılı konularla bağlantılı pek çok soruyla karşılaşacak. Eski bir istihbarat şefiyle konuşmak muhataplarını huylandırabilir tabii.

***
Şimdi Fidan’la birlikte ne değişeceği merak ediliyor.
- MİT’in artan operasyonel kapasitesinde tersine dönüş beklenmez. Muhalefet Dışişleri’nde fabrika ayarlarına dönmeyi vaat etmişken Fidan’la birlikte diplomasinin istihbarat ayağı güçlenebilir.
- Halihazırda Fidan’ın bağlantılı olduğu Suriye, İran, Irak, Libya ve Ukrayna konulu bir sürü dosya var. Fidan bakan olarak da dosyaları ilerletebilir.
- En önemlisi Kürt dosyası. 2009’da Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı sıfatıyla Oslo’da PKK ile görüşen heyetteydi. Aynı sıfatla İmralı’da Abdullah Öcalan’la görüştü. Ardından MİT Başkanı sıfatıyla Öcalan’la müzakereler yürüttü. Kürt sorununa dair edindiği tecrübe hem çözüme hem savaşa hizmet edecek boyutta. 2015’ten beri bu birikim savaş için harcandı. Bundan sonra hangi yoldan gidileceğine karar verecek olan elbette tepedeki. Rota çözüme dönerse Fidan süreçte etkili olabilir.
- Şam’la temaslar ve normalleşme görüşmelerinde de Fidan merkezdeydi. Erdoğan Şam’la normalleşme konusunda ciddiyse Fidan’ın bu deneyimi bakanlık koltuğunda çok işine yarayabilir.

Şam’la normalleşme Türkiye’nin askeri pozisyonuyla kafadan ilintili. Diplomasi Türk askeri varlığına dair nihai karara bağlı olarak süreci olgunlaştırabilir. Bu süreçte askeri kanatta nabzın ne yönde attığı önemli. 2014’te Süleyman Şah Türbesi'ne karşı IŞİD tehdidine verilecek yanıtın konuşulduğu toplantının tapeleri sızmıştı. Orada Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler Suriye’ye asker sokmakta ısrar ediyordu. Güler, Katar’ın parasıyla MKE’nin daha fazla silah üretip muhaliflere gönderilmesini öneriyordu. Yaklaşık 2 bin TIR silah gönderdiklerini belirten Fidan ise ‘operasyonun türbe için yapılmasını anlamakta zorlandığını’ belirtirken “İçeride birçok bomba patlar, sınırlar kontrol altında değil” uyarısında bulunuyordu. Güler ve Sinirlioğlu operasyon için bastırırken Fidan mesele gerekçe üretmekse 4 adam gönderip 8 füze atarak ya da Süleyman Şah Türbesi’ne doğrudan saldırarak bunu sağlayabileceklerini ama tüm sınırları kapsamlı değerlendirme gerektiğini savunuyordu. “Direkt savaş nedeni” diye diye Suriye’ye girmek için ısrar eden Güler ve Sinirlioğlu’nun sözlerinden çok “Savaşa girilecekse bunu baştan planlayalım ve girelim... Bir türbe için silah kullanmayı göze alıyoruz, oradaki 28 askerimizin şeyi için; yahu kaç bin kilometre vatan toprağı var sınırda, kaç milyon insan hayatı için almıyoruz. Bakın bu mantık değil ” diyen Fidan’ın sahte bayrak operasyonu ve 2 bin TIR itirafı öne çıkmıştı. Erdoğan’a sadakatini ıspatlayan Güler şimdi Savunma Bakanı. Haliyle Suriye’de mevcut gidişatın değişmesi konusunda askeri kanattan farklı bir değerlendirme gelir mi diye beklemek gerekiyor.

***
Sonuç itibariyle Erdoğan’ın “Sır küpüm” dediği bir ismin karanlık alandan çıkarılması büyük bir mesele.
Fidan’ın akademik çalışmaları ve MİT’teki pratiği dikkate alındığında istihbarat ile diplomasi arasındaki paslaşma potansiyel olarak büyüyebilir.
İsrail 2008-2009’da Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nda görev yaptığı sırada İran yanlısı olduğu gerekçesiyle Fidan’ın MİT başkanlığına diplomasi dışı bir tavırla karşı çıkmıştı. Fakat Fidan’ın döneminde İran’la nüfuz savaşı ve örtülü kapışmalar görülmemiş düzeye çıktı. Fidan’ın bakan olmasıyla birlikte mevcut normalleşme dosyalarında bir gerileme pek olası değil. Fidan da Kalın da mevcut çarkın içinde. Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail’le normalleşme adımlarının ilk aşamasında zaten Fidan vardı. Bu süreç yeni dönemde daha da ivme kazanabilir.
Fidan’ın Orta Doğu havzasında edindiği ‘derin diplomasi’ tecrübesinin Batı ile ilişkilerde ne kadar iş göreceğini kestirmek zor. Açık diplomasi karanlıktakinden farklı bir tecrübeyi gerektiriyor. Diplomatik maharetle ilgili son sözü zaman söyler.
Genel anlamda Fidan’la birlikte dış ilişkilerde güvenlik boyutunun baskın çıkacağı, ekonomik boyutun gölgede kalacağı öngörülebilir. Ekonomik ilişkilerdeki açığı ise Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğuna geçen Mehmet Şimşek kapatabilir.
Yeni atamalar rejimde devamlılığı vaat ediyor; sistemi güvenli limana çekiyor. Dümende Erdoğan var. Koltuğun yeni sahipleri onun izin verdiği ölçüde rotada sapma yapabilir. İçişleri Bakanlığı’ndaki değişimi de çerçeveye oturttuğumuzda Erdoğan’ın ortakları karşısında kendi pozisyonunu sağlama aldığı da söylenebilir.


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.