Direnişçi işçilerden ‘Birleşik Emek Cephesi’ çağrısı
Umut-Sen tarafından hafta sonu düzenlenen toplantıda, Polonez Gıda’dan Fernas Madencilik’e kadar çeşitli işyerlerinde direniş yapan işçilerden “Birleşik Emek Cephesi” oluşturulması çağrısı geldi. Yerel düzeyde tek, tek işyerlerinde yapılan direniş ve eylemlerin sınıfsal düzeyde birleştirilmesi ve siyasal bir nitelik kazanması önerildi.
Umut-Sen, geçtiğimiz hafta sonu (17 Kasım 2024 Pazar günü) İstanbul Maltepe’deki Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde “Cesaretle Diren, Holdingcilere Yüklen” başlıklı bir konferans düzenledi. Konferansa Çatalca’daki Polonez fabrikasından Fernas Madencilik şirketi gibi çeşitli işyerlerinde direniş yapan işçilerinin yanı sıra kimi mücadeleci sendika temsilcileri katıldı.
Katılımcılar arasında Bağımsız Maden-İş Sendikası, PTT-Sen, İnşaat-İş, Emekliler Dayanışma Sendikası, Nakliyat-İş Sendikası, Birtek-Sen, DGD-Sen, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, Tarım-Sen, Yapı Yol-İş gibi kuruluşların temsilcileri vardı. Petrol-İş’in Gebze Şubesi işçileri de oradaydı.
Toplantı salonu hemen hemen doluydu, 400-450 dolayında kişi bulunuyordu. İşçi ve temsilcilerinin yanı sıra çeşitli sol çevrelerden gelen kişiler de vardı. Toplantıda, “Birleşe birleşe kazanacağız”, “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganları atıldı.
Umut-Sen, kendisini “işçi sınıfının sendikal mücadelesini güçlendirmeyi amaçlayan bir kolektif” olarak tanımlıyor. Bünyesinde Bağımsız Maden-İş, DGD-Sen, Tarım-Sen gibi kuruluşlar bulunuyor.
SENDİKA YASASINA ELEŞTİRİ
Konferansta ilk konuşmayı uzun yıllar sendikalarda hukukçu olarak çalışan Av. Dr. Murat Özveri yaptı. Murat Özveri, 6356 sayılı yasanın toplu sözleşme sürecini uzatarak sendikasızlaşmaya yol açtığını söyledi.
Av. Dr. Murat Özveri, “İşverenler, toplu sözleşme yetkisi almak için başvuru yapan sendikaya itiraz ederek yetki sürecinin ortalama 424 günde tamamlanmasını sağlıyorlar. Daha doğrusu bu sürede sendikalı işçileri işten çıkartıyorlar, sendika yetki alsa bile işyerinde hiçbir üyesi kalmamış oluyor. Yasa, düpedüz sendikasızlaştırmayı öngören bir uygulamadır” diye konuştu.
Murat Özveri, araştırma sonuçlarına göre işverenlerin itirazları nedeniyle 100 işyerinden ancak 27’sinde toplu sözleşme yapılabildiğini, 83 işyerinin ise sendikasızlaştırılmış olduğunu ifade etti.
Hukukçu Özveri, çözüm olarak toplu sözleşme yetkisinin çok kısa sürede sonuçlandırılmasını, bu sürede sendikalı olan işçinin işten çıkarılmasının engellenmesini, sendika tespiti için de referandum, irade beyanı gibi uygulamaların yürürlüğe sokulmasını önerdi.
HOLDİNGLERİ HEDEF ALMAK
Galatasaray Üniversitesi’nden Doç. Dr. Selin Pelek de, asgari ücretin enflasyonun artmasına kesinlikle neden olmadığını, işçilerin birleşik mücadelesi sonucu asgari ücretin ortalama ücret düzeyinden çıkarılması gerektiğini belirtti.
Gazete Duvar yazarı, gazeteci Bahadır Özgür de, Umut-Sen’in sermaye sınıfını “holdingciler” olarak tanımlamasının son derece yerinde olduğunu, mücadelenin bu çerçevede yürütülmesi gerektiğine işaret etti.
Umut-Sen sözcüsü Burcu Arıkan da, AKP döneminde holdingci güçlerin Anadolu’ya yayıldığını kaydetti, işçi sınıfının gündeminde sermaye kesimiyle mücadelenin yanı sıra siyasal mücadelenin de önemine değindi.
Soma maden kazası (cinayeti) davasının avukatlarından Mürsel Ünder de, işçinin yasal haklarını bilmesinin önemli olduğunu ancak esas fiili mücadeleyle, direniş ve eylemlerle bu hakların alınabildiğini söyledi.
ÖĞRETMENLERİN MÜCADELESİ
Özel Sektör Öğretmenler Sendikası Başkanı Eren Edibali ise, özel okullardaki örgütlenme ve mücadelenin zorluğuna değinerek taban maaş mücadelesi sonucunda çok sayıda özel okul öğretmenin sendika üyesi olduğunu belirtti.
Eren Edibali, özel okul öğretmenlerinin bu mücadele sonucunda kendilerinin de birer eğitim emekçisi olduklarını fark ettiğini hatırlattı. Taban maaş mücadelesini TBMM’nin gündemine de getirdiklerini belirten Edibali, “Bizim işkolunda yetkili sendika olabilmek için 45 bin üyelik barajı aşmanız gerekiyor. Hiç kolay değil ancak şimdiden yürüttüğümüz mücadele sonucu 13 bin üyeye ulaştık. Yakında taban maaş konusunda kazanım elde edeceğiz” diye konuştu.
Tarım-Sen ve İnşaat-İş, PTT-Sen gibi örgütlerin temsilcileri de, tek tek yapılan direnişlerin artık bir birleşik mücadeleye dönüşmesi gerektiği üzerinde durdular, bir emek cephesinin oluşturulması için daha fazla çabaya ihtiyaç bulunduğuna işaret ettiler.
SENDİKACININ MAAŞI
DİSK’e bağlı Nakliyat-İş Sendikası Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu da konferansta bir konuşma yaptı. Küçükosmanoğlu, mevcut sendikal mücadelenin yeterli düzeyde olmadığına, yozlaşmış sendika kadrolarının tasfiyesinin önemli olduğuna değindi.
Nakliyat-İş Başkanı Küçükosmanoğlu, profesyonel sendikacının ücretinin o işkolundaki işçi ücreti düzeyinde olması gerektiğini söyledi. Küçükosmanoğlu, “Kendimden bir örnek vereyim. Benim tüm yan ödemelerle birlikte maaşım, 48 bin liradır. Nakliyat ambarlarında çalışan üye arkadaşım ise 55 bin lira ücret alır. Benim ayrıca emekli aylığım da yok. Sendikacının ücretinin işçinin ücretini geçmemesi gerekir” diye konuştu.
Depo, Gemi, Deniz İşçileri Sendikası (DGD-Sen) Başkanı Neslihan Acar, etkili, heyecanlı bir konuşma yaptı. Neslihan Acar, tekil mücadelelerin yeterli olmadığını, birleşik bir mücadeleye, sınıfın birleşik bir emek mücadelesine ihtiyaç bulunduğuna dikkati çekti.
DGD-Sen Başkanı Acar, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in programına da şiddetle karşı çıktıklarını, 15 Aralık’ta Ankara’da bir eylem düzenleyeceklerini kaydetti. Bağımsız Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Gökay Çakır da, işçi sınıfının bir bütün halinde mücadele etmesi durumunda kazanımların elde edildiğini ifade etti.
İŞÇİNİN DEVRİMCİLEŞMESİ
Sendika temsilcilerinin konuşmalarından sonra direniş yapan Polonez (Tek Gıda-İş) işçileri, Fernas (Bağımsız Maden-İş) ve Betek / Filli Boya (Petrol-İş) işçi temsilcileri, pankartlar açarak salondaki kitleyi selamladılar.
Son konuşmayı da Umut-Sen Koordinatörü ve Bağımsız Maden-İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu yaptı. Başaran Aksu, işçilerin devrimcileşmesi gerektiğine işaret ederek “İşçi sınıfı egemen bir sınıf olacak, ülkeyi yönetmeye talip olacaktır. Bunu başaramazsak sarı sendikacılar işçiyi istedikleri gibi yönetmek isterler” dedi.
Başaran Aksu, sınıfın politik bir mücadelesinin de örgütlenmesi gereği üzerinde durdu. Toplantıda ağırlıklı olarak birleşik bir emek cephesinin oluşturulması gerekliliğinin altı çizildi.
Ancak bir emek cephesinin oluşturulmasında nasıl bir yöntem izleneceği, nasıl bir çalışma yapılacağı, keza ayni zamanda işçi sınıfının siyasal mücadelesinin nasıl şekilleneceği üzerinde net fikirlere ve somut adımlara ihtiyaç bulunduğuna da dikkati çekti.
Kuşkusuz bu zorlu süreç, kolay başarılacak bir konu değil. Tüm mücadeleci sendikaların, emekten yana kuruluşların, meslek örgütlerinin, devrimci, sosyalist aydınların da ortak bir zeminde buluşması gerekli gözüküyor denebilir…