Direnişin bayrağını taşıyan köpek: Matapacos

"Her şeyin altında kalanlar, bir köpek formunda kendini gösteriyor: Havlıyor, ses çıkartıyor, hareket ediyor ve en yukarıdakinin gücünü tartışıyor." Karşınızda Şili'nin direnişçi köpeği Matapacos!

Google Haberlere Abone ol

Latin Amerika ülkesi Şili'yi geçtiğimiz yıllarda sarsan protesto dalgasında El Vauqita (İnekcik) isimli sokak köpeği direnişçilerin yanında saf tutarak polisin saldırılarına karşı diğer arkadaşlarıyla birlikte göstericileri savunur. Mücadele hattının en ön saflarında yer alan Vaquita, bir eylem sırasında polis tarafından bacağından vurulur. Ehlileştirilmesi zor bir köpek olan Vaquita, veterinere götürme çabalarını reddedince oldukça ilginç bir yürüyüş organize edildi. Vaquita'nın barikat yoldaşları veterinere gitmek üzere sahte bir yürüyüş düzenleyerek bu direnişçi köpeği peşlerine taktı. Böylece yaraları iyileşen köpek de daha sonra yoldaşlarının arasına tekrar katıldı.

Oysa Şili'de direnişçi köpekler ilk kez barikatlarda yer almıyor. Bugün hayatta olmasa da 'Negro Matapacos' isimli sokak köpeği, geçtiğimiz on yıl içerisinde sadece barikatlarda yer alan bir köpek değildi. Direnişçilerin vazgeçilmez bir sembolü olduktan sonra Şilili toplum bilimcilerin de kafasını kurcaladı ve bir şekilde adını akademi dünyasına da duyurdu. Neden ve nasıl sembol haline geldiğini biraz kurcaladığımızda sokak köpeklerinin aslında 'sokaktaki köpeklerden' çok daha fazlasını temsil ettiğini görebiliyoruz.

El Vaquita

MATAPACOS NASIL 'MATAPACOS' OLDU?

Önce kime havlayacağını, kime sevgi göstereceğini bilen bu kızıl fularlı hayvan dostumuzun hikayesini dinleyelim. Oldukça dikkat çekici bir ismi var: İspanyolca 'Siyah' demek olan 'Negro' hayvanın rengi gereği şaşırtıcı değil. Ancak 'Öldürmek' anlamına gelen 'Matar' fiili ile Şili argosunda 'polis'e tekabül eden 'paco'un birleşiminden oluşan Matapacos, direnişçi köpeğin siyasi oryantasyonunu açıklıyor. Buna karşın ikinci ismi, kendisinin doğduktan yıllar sonra kendi kazandığı bir isim olacaktır.

Bir sokak köpeği olarak Şili'nin başkenti Santiago'da dünyaya gelen Matapacos'a 2009 yılında Maria Campos kapısını açar. Yeni sahibini benimsese de Matapacos sokak köpeği 'doğasının' da çağrısıyla gündüzleri evin dışarısında dolaşmaktan hoşlanır. Akşamları ise dönüş yoluna koyulup bir şekilde Campos'un yanına gelir. Ta ki 2011'de Şili, geniş çaplı öğrenci eylemlerine sahne oluncaya dek. Gösterilerin sokakları kavurduğu günlerden bir akşam Matapacos eve boynunda kızıl bir fularla gelir. Campos o an Matapacos'un gündüzleri sadece gezintiye çıkmadığını, aynı zamanda eylemlere katıldığını fark eder.

Bu sırada Matapacos, barikatların en ön saflarında eylemcilerle birlikte direndiği için üniversitelerde popülerlik kazanmaya başlar. Hatta günlerden bir gün Matapacos çatışmalar sırasında polis aracı tarafından ezilme tehlikesi geçirir. Campos'un ameliyat masraflarını karşılamaya gücü yetmeyince öğrenciler seferber olur ve söz konusu para Matapacos'un yoldaşları tarafından ödenir. 

Tabii bu olay evdeki tansiyonu yükseltir: Hayvanın sağlığından endişelenen Campos, Matapacos'a 'eylemlere katılma yasağı' getirir. Ancak yasaklamaya rağmen dışarıda eylemcilerin sesini duyan Matapacos her seferinde deliye döner ve kendisiyle ilgilenen Campos'a bakarak kapıyı tırmalar. Haftalar süren ısrar sonuç verir ve Matapacos sonunda mücadele arkadaşlarının yanına geri döner. İşte Matapacos böyle 'Matapacos' olur...

Eylemlerin sembolü haline gelen bu köpeğe daha sonra başkent Santiago'daki üniversite öğrencileri bakar, onlar tarafından kollanır. Gençler polis saldırısıyla karşılaşıncaysa roller değişir, bu sefer Matapacos onları kollamaya koyulur. En şaşırtıcı yan ise Matapacos'un tüm öğrencilerden önce eylem yerine gidip nerede olursa olsun herkesten sonra tek başına okula geri dönmesidir.

Matapacos'un sokak mücadelesinde en ön saflarda yer alması ve hızla bir sembol haline gelişi Campos'un da arkadaş çevresini etkiler. Katı Katolik bir arkadaşı kendisine 'bu köpeğin şeytani olduğunu' söyler. Ancak Campos bu sözlerin anlamsız olduğunu savunur, nitekim Matapacos her sabah eylemlere gitmeden önce Campos'un 'koruma duasını' almaktadır...

NEDEN KÖPEKLER DİRENİŞÇİLERİN YANINDA?

Matapacos'un tüm davranışları, kolayca direnişçilerle arasında bağ kurmasını hatta dünya çapında bir direniş figürü olmasını sağlar. Üstelik kendisi 'direnişçi köpekler' listesindeki tek isim de değil. Elbette hayvanın 'bilinçli' bir tercih yapmadığı konusunda herkes hemfikir olsa da önce bilimsel bir yanıt alalım.

BioBioChile'ye konuşan veteriner Erick Lucero, sokak köpeklerinin çoğu zaman grup olarak hareket ettiklerini ve gösterilere de bu şekilde katıldığını hatırlatıyor. Lucero, “Etrafta dolaşan insan grupları olduğu zaman bu durum köpeklerin ilgisini çekiyor ve heyecanlanıp takip etmeye başlıyorlar” diyor ve 'direnişçi köpeklerin insanlarla sosyal bir ilişki kurduğunu, böylece gruba katılıp harekete dahil olduğunu' dile getiriyor.

Loukanikos

MATAPACOS TESADÜFEN Mİ YOLDAŞ?

Şilili öğrencilerin gerçekten Matapacos'u sembolleştirirken onun 'siyasi bilincini' hesaba kattıklarını kimse söyleyemez herhalde. O nedenle öğrendiklerimizi cebimize koyarak Lucero'nun sayısal sınıfından ayrılalım ve işin ikonografisini konuşmak üzere Şilili sosyolog Jaime Rodriguez'in sözel sınıfına geçiş yapalım.

Rodriguez, Matapacos'un anlatıldığı belgeselde, köpeğin sembolleşmesini 'sokakta olmanın önemiyle' özdeşleştiriyor. Pinochet diktatörlüğünden beri ulusal grevlerle ve diğer eylemlerle birlikte sokak mücadelesinin kendi 'ikonografisini' yarattığını söyleyen Rodriguez, diğer taraftan sokakta yaşananın değişmeyen bir baskı olduğunu kaydediyor: “[Matapacos] sokakta olabilmenin ne kadar güvencesiz hale getirildiğini aktarıyor. Öte yandan Matapacos sokakta olmanın nedeni olan mutlak güvencesizleşme, prekaryalaşmaya da işaret ediyor. Sonuçta o bir 'sokak' köpeği, bir ev köpeği değil. Ve bir sokak köpeği savunmasızlığı ve prekaryalaşmayı temsil edebilir. Sokaktaki binlerce insan da sistemin sunduğu prekaryalaşmaya karşı aynı rahatsızlık ve tatminsizlikle orada bulunuyor.”

Bir seferberliğin karakterini belirleyenin 'semboller' olduğunu, bu yüzden de çok önemli olduklarını söyleyen Rodriguez şunları söylüyor: “Gençlerin, öğrencilerin başka kimse çıkamazken sokağa çıkıp rahatsızlığı dile getirmesi tesadüf değildir. Öğrencilerin arkasında prekaryalaşma ve yeni toplum düzenine dair bir hikaye bulunuyor. Bu anlamda mesela bir köpeğin fotoğrafında birlik algısı su yüzüne çıkıyor. Ki herhangi bir köpek değil bu. İnternette baskıcı polis gücüne karşı ayağa kalkan ve saldıran, bandanalı binlerce köpek fotoğrafı var. Televizyonlarda, haberlerde gördükleriniz ise o başka bir şey, yaşananların başka bir ikonografisi: Saldırgan, suçlu halk ve hareketin kriminalizasyonu...”

 MATAPACOS'TAN DÜNYAYA

Matapacos, 2017 yılında tedavi gördüğü veterinerde 12 yaşında hayatını kaybetti. Ancak bıraktığı mirasta hak iddia edebilecekler sadece geride bıraktığı otuzun üzerindeki yavrusu değildi. 2019-2020 döneminde ülkedeki neoliberal politikalara karşı düzenlenen büyük gösterilerde Matapacos'un gölgesi cisimleşti ve devasa bir heykelle onurlandırıldı. Duvarlarda resimleri ve göstericilerin ellerinde maketleri vardı. Hatta ünü öyle yayıldı ki ABD'ye kadar ulaştı. New York kentinde ulaşım protestoları sırasında Matapacos'u turnikelerden atlarken resmeden illüstrasyonlar yer aldı. Hatta bir başka tasarım Şilili sokak köpeğini, yüzerek geldiği New York'a kavgaya hazır bir şekilde ayak basarken gösteriyordu.

Şili'den Negro Matapacos ya da Vaquita... Yunanistan'dan Kanellos ya da Loukanikos... Gezi Direnişi'nden tanıdığımız Taksim'in sokak köpeği Eylem... Tarihin nabzı şiddetlenirken her biri toplumsal hiyerarşinin en altında olanların yanında yer aldı. Fiziksel olarak taraflarını belli ettiler, evet. Ama biraz da bizim onların imgesine ihtiyacımız olduğu için orada cisimleştiler. Sadece Gazapizim 'Evcil kaplanlarınızı bir gün sokak köpekleri parçalar' dizesine ilham olmadılar, yeri geldiğinde Matapacos gibi bir grubun gayrı-resmi temsilcisi oldular. 

Şöyle söylüyor Rodriguez sözlerinin sonunda: “Bir köpek, bir sokak köpeği tarafından temsil edilen o her şeyin altında kalan kesimler, en yukarıdakinin gücünü tartışıyor. Bu gücü tartışma modeli büyük güce karşı aşağıdaki küçük güçlerin ayağa kalkmasıyla yaşanıyor. Öğrenciler devletten talepte bulunuyor, kurumlar birbirlerini yasadışı kılıyor, vs. tüm bunların sokağa da bir yansıması oluyor. Sokaktaki hiyerarşilerin en küçüğü olan bir köpek formunda kendini gösteriyor: Havlıyor, ses çıkartıyor, hareket ediyor...”