Diyarbakır’da 2020 yılı hak ihlalleriyle geçti

İHD, Eğitim Sen ve DTB temsilcileri, 2020’nin hak ihlalleriyle geçtiğini vurguladılar. Çocukların eğitime ulaşamadığına, sağlık çalışanlarının salgın nedeniyle tükendiğine dikkat çektiler.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - Felaket haberiyle başlayan ve korona virüsü salgınıyla final yapan 2020 yılı geride kaldı. Ancak 2020 yılı ve öncesinden gelen birçok sorunun, 2021’de de karşımıza çıkacağına kuşku yok. Türkiye’nin ve bölgenin en önemli illerinden olan Diyarbakır, hem sorunları en derinden yaşadı hem de sorunların çözümü için sorumluluk yüklenen bir şehir oldu. Diyarbakır 2020 yılını nasıl yaşadı? Diyarbakır’ın 2021 yılından beklentileri nelerdir? Bu soruların cevabını, şehrin önemli kurumlarının temsilcilerine sorduk.

'İHLALLERE YENİLERİ EKLENDİ'

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun: “2020 yılını, devam eden otoriter ve güvenlikçi politikalar ekseninda artarak süregelen haksız ve hukuksuz uygulamalarıla ve bu uygulamalara karşı barışçıl, demokratik mücadele arayışlarının sürdüğü bir yıl olarak geçirdik. Bölgede Kürt meselesi bağlamında sürdürülen çatışma ve şiddet politikası var olan ihlallere yenilerini ekledi. Gözaltı ve tutuklamaların hukuk güvenliğinden yoksun şekilde gerçekleştiği, kayyım uygulamaları ile seçme ve seçilme hakkının ortadan kaldırıldığı, işkence ve kötü muamelenin farklı şekillerde gerçekleşerek sürdüğü, yargının bağımlı pozisyonu ile tüm hukuksuzlukları cezasız bıraktığı ağır ihlallerin olduğu bir yılı geride bıraktık. Covid 19 pandemisinin etkisi ile geçen yıl boyunca, sosyal politikaların uygulanmadığı, bilimsel, şeffaf sağlık politikasına uygun tedbirlerin alınamadığı, hali hazırda ekonomik krizle başbaşa bırakılan halka yönelik ekonomik tedbirlerin alınmadığını acı bir şekilde deneyimledik maalesef.

ÇÖZÜM VE BARIŞIN ACİLİYETİ GÖRÜLDÜ

Siyasal otoriterleşmeye paralel olarak yasa, norm ve denetimden uzak keyfi uygulamalara devam edildi, hukuksuz yeni düzenlemeler eklendi. Her ne kadar yargıda ve insan hakları alanında reform söylemleri olsa da yıl içinde çıkarılan yasalar bunun tersini gösterdi. İnfaz Yasasında hükümlüleri suç türüne göre ayıran ayrımcılık ve eşitsizlik içeren düzenleme yasalaştırılarak muhalifler ve hak savunucuları bu yasanın kapsamı dışında tutuldu. Baroların yapısını ve işleyişlerini değiştiren antidemokratik düzenleme ile savunmanın bağımsızlığını, dokunulmazlığını ve hukukun üstünlüğünü ortadan kaldıran tasarı da yasalaşmıştır. Hakeza sosyal medyada sansür düzenlemeleri içeren teklif yasalaştırılmış, düşünce ve ifade özgürlüğü hakkına yönelimlere ve müdahalelere zemin hazırlanılmıştır. Yine yılın sonuna doğru çıkarılan yasa ile dernek ve vakıflara kayyım atamayı, faaliyetlerini kısıtlamayı amaçlayan düzenlemeler yasalaştırıldı.

AİHM Büyük Dairesi’nin 22 Aralık 2020 tarihinde, Selahattin Demirtaş hakkında verdiği ağır ihlal kararında Türkiye’deki mevcut hukuk sistemine yönelik net tespitlerde bulunmuştur. Gözaltı ve tutuklama operasyonlarının siyasi iktidar yönlendirmesine işaret etmiş, bu keyfiyeti demokratik siyasete doğrudan müdahale olarak değerlendirmiştir. Bu karar özelinde ve mevcut uygulamalar ile değerlendirildiğinde Türkiye’deki mevcut yargı kurumunun, adil, bağımsız ve tarafsız olma ilkesini iktidar politikalarına tercih ettiğini tespit ettiğimiz, deneyimlediğimiz bir süreci geçiriyoruz.

Kürt meselesinde çatışma ve şiddete dayanan politikaların, demokratik siyasete ve haklarına yönelen tüm otoriter, hukuksuz uygulamaların sonuç verilmediğinin görüldüğü, bunun karşısında demokratik çözümü ve barışın aciliyetini gösteren bir yılı geride bıraktık.”

'ÇOCUKLAR EĞİTİMİN DIŞINA İTİLDİ'

Diyarbakır Eğitim Sen 1Nolu Şube Eşbaşkanı Emine Akşahin: “2020 yılı pandemi sürecinde, ülkemizde eşit olmayan eğitim maalesef salgın günlerinde yoksul ailelerin çocukları, mülteci, göçmen çocukları, mevsimlik işçi ailelelerin çocukları, özel gereksinimli çocukların, anadilinde eğitim göremeyen çocukların eğitimin dışına itildiği, mağduriyetlerin yaşandığı bir yıl olarak tarihe geçti.

Eğitim emekçilerini salgın nedeniyle kaybettiğimiz, ekonomik olarak yokluğu, yoksulluğu iliklerimize kadar hissettiğimiz bir yıl geçirdik. 2020 yılı ülkemizde İnsan haklarının, düşünce özgürlüğünün, adaletin, hukukun, ekonominin, sağlığın, eğitimin, kadın haklarının, hayvan haklarının, doğanın kısacası yaşamın tüm alanlarında hak ihlallerinin yaşandığı bir yıl olarak geçti. 2021 yılı umarız hepimiz için özgürlük, barış ve sağlıklı günler getirir. Eğitim alanında kamusal, eşit, ücretsiz, demokratik, anadilinde eğitimin verileceği, herkesin kendine özgürce ifade edebileceği günlerin yaşanacağı bir yıl olması temennisinde bulunuyoruz.”

'2020 SAĞLIK ÇALIŞANLARI İÇİN ZORLU GEÇTİ'

Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Doktor Elif Turan: “2020 yılı depremiyle, sel felaketiyle, yangınlarıyla, pandemisiyle çok zorlu bir yıldı. Zorlu bir yılı geride bırakıyoruz. Bu yıl biz sağlık çalışanları için daha da zorlu geçti. Bölgede pandemi öncesi de var olan, pandemi ile birlikte katmerleşen sağlık hizmetlerinin yetersizliği, sağlık iş gücündeki yetersizlikler, antidemokratik uygulamalar, ayrımcılık gibi sorunların içerisinde daha da zorlu geçti. Sağlık çalışanları olarak her zaman olduğu gibi pandemide de ilk günden itibaren tüm riskleri ile en önde halkın sağlık ve yaşam hakkı için mücadele ettik. Elbette salgınla mücadele etmek bizim görevimiz fakat sağlık emekçilerinin sağlığı korunamadı, tükenmişlikleri umursanmadı. Maalesef pandemi epidemiyoloji bilimine göre yönetilmediği, hastanelerde karşılandığı için bütün yük sağlık emekçilerinin omuzundaydı. Sürecin bilimsel ve şeffaf bir şekilde yönetilememesi pandeminin yıkıcı etkisini ortaya çıkardı. Topluma sağlık çalışanları alkışlatılırken, yanlış politikalar yüzünden yönetilemeyen salgının en ağır yükü altında ezilen çalışanların inanılmaz özverisinin somut bir karşılığı olmadı. Sağlıkta şiddet yasası kesilip budandı, sağlık alanında şiddet hız kesmeden sürdü. Salgın koşullarında gelip ayrımcılığa kadar dayandı. 

'SAĞLIK ÇALIŞANLARI BASKI ALTINDA TUTULDU'

Pandemiye karşı aklın ve bilimin gerektirdiği etkili bir mücadele yürütülemedi. Toplum katılımından uzak, ekonomik kaygılar ön planda tutularak, halk sağlığı önemsenmeden algılar üzerinden bir yönetim biçimi sergilendi. İl pandemi kurullarında ve il hıfzıssıhha kurullarında tabip odalarına yer verilmedi. Bölgemizde tabip odaları yöneticilerinin toplumu bilgilendirmeye yönelik yaptıkları sosyal medya paylaşımları ve basın açıklamaları gerekçe gösterilerek açılan soruşturmalarla baskı altına alınmaya çalışılmıştır. Sürecin başında kaliteli ve yeterli koruyucu ekipman olmadan çalıştık. Hukuksuz uzun çalışma saatlerinde çalıştık. İzolasyon süremiz bitmemesine, hasta olmamıza rağmen çalıştık. Evdeki yakınlarımıza virüs bulaştırmamak için ailemizden uzak kaldık. Özlük haklarımız iyileştirilmedi. Tavandan ödeneceği söylenen ek ödemeler adil bir şekilde verilmedi. Risk grubunda olmamıza rağmen bizler için grip aşısı dahi temin edilmedi. Bu çalışma koşullarında hastalandık, tükendik, öldük ama sesimiz duyulmadı. Nerdeyse her gün bir arkadaşımızın ölüm haberini aldık. Acımızı yaşayamadan başka bir arkadaşımızın ölüm haberini aldık. Buna rağmen pandemiyle mücadele etmeye aynı azim ve fedakârlıkla devam ettik. Bizim ‘Tükendik, Ölüyoruz!’ çığlığımızın duyulması yerine çıkarılan bir genelgeyle izin, istifa ve emekli olma hakkımız engellendi. Pandemi hastanelerine gerek kalmadan epidemiyolojinin gerekleri doğrultusunda enfeksiyon zinciri toplum içinde kırılarak birinci basamakta kontrol altına alınsaydı, hastanelere yığılmalar, sağlık personelinin yorulması ve tükenmesi önlenebilirdi. Sağlık çalışanlarının yükü daha da arttı, önlenebilir bir hastalıktan öldük. Yaptığımız işin niteliğinden kaynaklı Covid-19 sağlık çalışanları için meslek hastalığı statüsündeyken maalesef bu haklı talebimiz kabul edilmedi. Herkese evde kal çağrıları yapıldı, bizler pandemi ile mücadele ettik. Bizler Covid-19 ile mücadele ederken hastalanmamıza, ölmemize rağmen bizlere illiyet bağı kurmanız gerekir denildi.

Tüm bu olumsuz koşullara rağmen TTB ve tabip odaları olarak meslektaşlarımızın özlük hakları ve çalışma koşulları için, hekimlik değerlerine sahip çakarak, halkın sağlık ve yaşam hakkına sahip çıkmaya devam edeceğiz. Sağlığın olmazsa olmazının barış ve demokrasi olduğunun bilinciyle emek, barış ve demokrasi mücadelesine devam edeceğiz. 2021’in emeğimizin karşılığını aldığımız şiddetsiz bir ortamda hekimlik yapabildiğimiz pandemisiz bir yıl olmasını diliyoruz.”