Diyarbakır'da Dünya Mülteciler Günü: En temel ihtiyaç toplumsal barış

Dünya Mülteciler Günü'nde Diyarbakır'da yapılan açıklamada, "Savaş devam ettiği müddetçe göç ve mültecilik devam eder" denildi.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği'nin Dünya Mülteciler Günü sebebiyle düzenlediği basın açıklaması, Yeşil Sol Parti Diyarbakır İl Eş Sözcüleri'nin katılımıyla Sur ilçesine bağlı Dört Ayaklı Minare'de gerçekleşti. Derneğin eş başkanı Veysel Moray'ın okuduğu açıklamada Sur ilçesinin önemine değinildi, "Köy boşaltmaların yaşandığı yıllarda göç alan, Sur olayları sırasında göç veren bir yerdeyiz" denildi.

'KIRSAL ALANLAR İNSANLARDAN İZOLE EDİLMEK İSTENİYOR'

"Kürt halkı, 80'li yıllardan itibaren başlayan köy boşaltmaları ve köy koruculuğu dayatması zorunlu göç politikalarıyla dün olduğu gibi bugün de savaş ve sermaye iş birliği ile yerinden yurdundan ediliyor" diyen Molay, kırsalda yaşayan halkın geçim kaynağı olan mera alanlarının, meyve bahçelerinin, dağların ve ormanların, içerisindeki bütün canlılarla birlikte yakıldığını söyledi: "Daha sonra bölge halkı zorunlu göçe ve yoksulluğa devletin yetersiz ve yanlış politikaları ile sürüklendi. Bir yandan köy boşaltmaları bölgede bir savaş stratejisi olarak kullanılırken, diğer yandan da Karadeniz, Ege, Akdeniz ve Trakya halklarının da yaşadıkları topraklar maden şirketlerine ve sermayeye peşkeş çekilerek sistematik bir politika olarak kırsal alanlar insanlardan izole edilmek isteniyor. Bu gasp ve sürgün politikası ile halklar, doğadan ve kültürlerinden koparılırken ekonomik ve sosyal anlamda da hayat akışları bozguna uğratılıp ailelerinden, akrabalarından ve hatta komşularından ayrı düşerek metropollerde tekrardan sermaye tarafından sömürüye maruz bırakılıyor."

'KÜRT HALKI BELLEKSİZ BIRAKILMAK İSTENDİ'

2015 yılında çözüm sürecinin bitmesi ile Sur, Cizre, Nusaybin, Silvan, Şırnak kentleri ve ilçelerinde başlayan çatışmalı süreç sonucunda kentlerin yıkılıp sivil halkın zorunlu göçe maruz bırakıldığını hatırlatan Molay, şöyle konuştu: "Kürtlerin yaşadığı yerler sermayenin acımazlığına teslim edildi ve halkın kendi yaşadığı evler halka tekrar fahiş fiyatlar ile satılmak istendi/isteniyor. Bunu kabul etmeyen bölge halkı mahallesinden, kentinden göç etmeye mecbur bırakıldı. Yakınlarından ve kültüründen uzaklaştırılan halk ekonomik ve sosyal yoksulluğa sürüklendi. Yıkılan ve boşaltılan kentlerde, Kürt halkının tarihsel ve kültürel değerlerine uymayan yapılar inşa edilirken Kürt halkı belleksiz bırakılmak istendi. Türkiye'de iç göçle bunlar yaşanırken aynı zamanda ülkede yaşayan muhalifler ve Kürt siyasetçiler siyasi iktidarın tutuklama ve işkence politikaları neticesinde siyasi nedenlerle dış göçe, yani mülteci olmaya zorlanıyor. Bunun yansıra kriz içinde olan ülke ekonomisi, şartların böyle olduğu illerde ekonomik sebeplerden ötürü göçe de sebep olmaktadır."

'KÜRTLER TÜM YAŞANANLARA RAĞMEN İRADELERİNE SAHİP ÇIKMIŞLARDIR'

Ortadoğu'daki diğer ülkelerde de sömürü ve siyasi hegemonyanın insanları kendi yaşadıkları topraklardan başka topraklara göç etmek zorunda bıraktığını belirten Molay, "Bu durum küresel bir mülteci krizini açığa çıkarmaktadır. Bunun bir örneğini 1990'lı yıllarda köyleri yakılan ve devlet baskısı altında kaldığı için çoğunluğu Şırnak ve Hakkari'den göç eden Kürtlerin 1998'de kurduğu Mahmur Kampı'nda yakın zamanda gördük. Bu kamp kurulduğu ilk yıldan beri sürekli tehdit ve saldırılara maruz bırakılmıştır. Kendi topraklarında faşizmin arafında bırakılan Kürtler tüm yaşananlara rağmen kendi iradelerine sahip çıkmışlardır. Yerinden yurdundan edilen halklar yaşadıkları devletlerin askeri, siyasi, ekonomik ve sosyal şiddetlerinin yanı sıra insan kaçakçılarının ve mülteci olarak gittikleri ülkelerde de fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalmaktadırlar" dedi.

'EN TEMEL İHTİYAÇ TOPLUMSAL BARIŞTIR'

"Mültecileri muhalefet etme aracı ve siyasi menfaatler noktasında ayrıştırıcı ve hedef gösterici argümanlar ile ötekileştirenler son zamanlarda artan saldırılardan ve bundan sonraki süreçte de olası toplumsal sorunlardan sorumlu olduklarını bilmedirler" diyen Molay, "Ülke olarak geride bıraktığımız seçim sürecinde bütün bir seçimi bu argümanlar ile kendince pazarlık haline getirenler içerisine düştükleri gafleti bundan sonraki süreçte umuyoruz ki göreceklerdir. Türkiye halklarını Türk olan ve olmayan ayrımcılığı üzerinden kutuplaştıran söylemlerin Türkiye halklarına olan bir özeleştiri ve özür beklentisinin sebebi olduğunu belirtmek isteriz" diye konuştu.

Zorunlu göç ve mülteciliğin dünyanın neresinde olursa olsun bir insan hakları ihlali ve halk sağlığı sorunu olduğunu söyleyen Molay, devletlerin ve sermayenin yarattığı bu ihlallere karşı toplumun bütün kesimlerini duyarlı olmaya davet etti. "Savaş devam ettiği müddetçe göç ve mültecilik devam eder" diyen Molay, sözlerini, "Halkların, zorunlu göçe maruz kalanların, kendi topraklarında güvenle yaşayabilmesi için gerekli ve en temel ihtiyaç toplumsal barıştır" diyerek noktaladı.

DİYARBAKIR BAROSU: SIKI TAKİPÇİSİ OLACAĞIMIZI BELİRTMEK İSTİYORUZ

Diyarbakır Barosu'ndan yapılan açıklamada ise dünya genelinde artan çatışma ve şiddet ortamının, uluslararası korumaya gerek duyan ve göç etmek zorunda kalan insan sayısının artmasına neden olduğu ve bu durumun uluslararası geçiş güzergahı olması sebebiyle Türkiye’yi doğrudan ilgilendirdiği belirtildi. "Türkiye’nin yıllardan beri içinde bulunduğu sosyo-ekonomik ve benzeri sorunların kaynağı olarak, tek amacı yaşamak ve yeniden hayata adım atmak olan mültecilerin gösterilmesiyle karşı karşıyayız" denilen açıklamada, "Diyarbakır Barosu Mülteci Hakları Komisyonu olarak mültecilerin yaşamakta olduğu sorunları, maruz kaldıkları hak ihlallerinin sıkı bir takipçisi olduğumuzu, hukuki olarak teminat altına alınan haklarının uygulanması ve asgari yaşam standartlarının sağlanması bakımından gerekli her türlü araştırma ve çalışmalarımızı yürüteceğimizi kamuoyunun bilgisine arz ediyoruz" ifadeleri kullanıldı. (DUVAR)