Diyarbakır’da hasta mahpuslar açıklaması: ATK tek belirleyici olmamalı
Diyarbakır’da sivil toplum örgütleri, hasta mahpuslara dikkat çekmek için açıklama yaptı. Açıklamada, hapishanelerde bulunan ağır hasta mahpusların serbest bırakılması istendi.
DİYARBAKIR - Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma Dayanışma Derneği (TUHAYDER), Diyarbakır Barosu, İnsan Hakları Derneği (İHD), Diyarbakır Tabip Odası, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şubesi, hasta tutukluların durumuna dikkati çekmek için, Diyarbakır Adliyesi önünde ortak açıklama yaptı. Açıklamaya STK temsilcilerinin yanı sıra HDP Diyarbakır İl Eş Başkanları Gülistan Atasoy ve Zeyyat Ceylan, HDP Sözcüsü Ebru Günay da katıldı.
Açıklamayı, Diyarbakır Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Yaşa okudu. Yaşa, Türkiye cezaevlerinin insan hakları ihlalinin en açık ve bu ihlallerin en sık yaşandığı mekânlardan birini oluşturduğunu söyledi.
'SAĞLIĞA ERİŞİM HAKKI ENGELLENİYOR'
Yaşa, "Türkiye hapishanelerinde sağlığa erişim hakkının engellenmesi, revire geç çıkarılma, hastane sevklerinin geç yapılması ya da yapılmaması, hapishanede çalışan sağlık personel sayılarının yetersiz olması sağlık problemi olan mahpusların durumunu kötüleştirebilmekte ve yaşam hakkı ihlaline yol açabilmektedir" dedi.
Hapishanelerde koruyucu sağlık hizmetlerinin aktif olarak yürütülmemesinin hastalıkların önlenmesi ve erken tanısında yetersizliklere neden olduğunu belirten Yaşa, "Mahpusların yakalandıkları hastalıklar ile ilgili hapishanelerden sağlık tesislerine sevk edilmeleri 2-6 ay sürebilmektedir. Birçok mahpusun sağlık hizmetlerine erişemediği için zaman içerisinde ağır hasta aşamasına geldiği bir gerçektir. Kapasitenin üstünde mahpusun kaldığı Türkiye hapishanelerinde, üç öğün için yetersiz iaşe, sağlıklı gıdaya ulaşamama, birkaç saat ile sınırlandırılmış havalandırma imkânları ve sağlıklı yaşama uygun olmayan hapishane mimarisi çeşitli hastalıkların oluşmasına zemin hazırlamaktadır" diye konuştu.
'42 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ'
Yaşa, kelepçeli muayene dayatmalarının ise bir işkence yöntemi olarak mahpusların sağlık hizmetine erişimini kısıtladığını söyledi.
Hayatını kaybeden mahpuslara değinen Yaşa, "Türkiye gündemini uzun zamandır meşgul eden ve bir türlü çözülemeyen hasta mahpusların sağlık hakkına erişim hakkının kullandırılmaması ile tahliye edilmemesi sorunu, hapishanelerde son dönemlerde yaşanan can kayıpları ile kendini daha görünür kılmıştır. 2022 yılı içerisinde, aralarında hasta mahpusların bulunduğu 42 kişi hapishanelerde yaşamını yitirmiş, bir hasta mahpus tahliye edilmesinden kısa bir süre sonra hayatını kaybetmiştir" dedi.
"İnsanın en temel hakkı ‘yaşam hakkı’dır. Bu hak hiçbir koşul ve durumda engellenemez ve askıya alınamaz" diye konuşan Yaşa, şöyle devam etti: “İnsanların bulundukları her ortamda insan onuruna yakışır bir yaşam sürmeleri bütün insan hakları metinlerinin temelini oluşturur. Yaşam hakkının korunmasının temel kriterlerinden biri de kişinin sağlık hizmetlerine ayrımsız ulaşabilmesi, yani sağlık hakkıdır. Bu hak, hapis cezası verilmiş kişiler için de geçerlidir. Hapsedilmiş olmak kişinin sağlık hakkını ortadan kaldırmaz."
'HAPİSHANELERDE 1517 HASTA MAHPUS VAR'
Hasta mahpuslar hakkındaki verileri de paylaşan Yaşa, "İnsan Hakları Derneği tarafından açıklanan verilere göre Türkiye hapishanelerinde halen 651’i ağır olmak üzere toplam 1517 hasta mahpus bulunmaktadır. Hapishanelerde, yaşlı mahpuslar, ağır kalp ve kanser hastaları, çoklu kronik rahatsızlıkları bulunanlar, ağır psikolojik rahatsızlıkları olanlar ve yaşamını tek başına devam ettiremeyen yüzlerce ağır hasta mahpusun sağlığa erişim hakları ihlal edilmekte, tedavileri engellenmekte ve infaz erteleme talepleri reddedilmektedir.”
'RAPORLAR BİLİMSEL GERÇEKLİKTEN UZAK'
Yaşa, hapishanede yaşamını tek başına idame ettiremeyecek derecede ağır hasta olan mahpusların Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan taraflı ve bilimsel gerçeklikten uzak raporlar nedeniyle hapishanede geçirdikleri sürenin uzadığına ve hastalıklarının ilerlediğine dikkat çekti.
Mahpusların içinde bulundukları sağlık sorunlarının ilerlememesi amacıyla hasta mahpusların tedavilerinin tam teşekküllü hastanelerde yapılması gerektiğini belirten Yaşa, yaşamını tek başına idame edemeyecek durumda ağır hasta olan mahpusların infazlarının geri bırakılarak tahliye edilmelerini istedi.
MAHPUSLAR AÇLIK GREVİNDE
Sivil toplum örgütlerinin ihlallerin önlenmesine dair başvurularının cevapsız kaldığına dikkat çeken Yaşa, mahpusların yaşadıkları hak ihlallerinin ortadan kaldırılmaması nedeniyle açlık grevi dâhil birçok eylem gerçekleştirdiğini belirtti.
Yaşa, şunları söyledi: “12 Eylül 2022 tarihinde Diyarbakır Kadın Kapalı Hapishanesi'nde tutulan siyasi mahpuslar, ağır hasta mahpusların infaz erteleme taleplerinin reddedilmesi, koşullu salıverilme tarihi gelen mahpusların infazının yakılması, hapishanede bulunan revir hekimlerinin sıklıkla değişmesi sebebiyle etkili tedavi sağlanamaması, hastaneye götürülürken tek kişilik ring araçlarının kullanılması, ‘çift kelepçe uygulaması’, tedavi sırasında kelepçe uygulamasının dayatılması gibi hak ihlallerini gerekçe göstererek 5 günlük açlık grevi eylemine başladıklarını duyurmuşlardır. Söz konusu eylemi uyarı eylemi olarak nitelendiren mahpuslarla sivil toplum örgütleri görüşme sağlamış, gerekli girişimlerde bulunulmuştur. Ancak yine belirtmek isteriz ki, hapishanede tutulan mahpusların haklarının güvence altına alınması ile talep ve şikâyetlerin kamu otoritesi tarafından dikkate alınarak, hapishanede tutulan mahpuslara insan onuruna yaraşır bir ortam sağlanması gerekmektedir.”
MEHMET EMİN ÖZKAN ÖRNEĞİ̇
Yaşa, hasta mahpusların yaşamış oldukları temel insan hakkı ihlallerinin hangi boyutta olduğunun en çarpıcı örneklerinden birinin Mehmet Emin Özkan olduğunu belirterek, "25 yılı aşkın bir süredir hapishanede tutulan Özkan, kalp, böbrek, bağırsak hastalıkları, hipertansiyon, toksik guatr, kemik erimesi, aşırı kilo kaybı, işitme kaybı, görme bozukluğu, hafıza kaybı gibi birçok kronik rahatsızlıkları olan, hapishanede tutulduğu süre zarfında birçok defa kalp krizi geçiren ağır hasta bir mahpustur. Kendisinin hapishanede yaşamını tek başına idame edemeyeceği yönünde birden fazla sağlık kurulu raporu bulunmasına rağmen Adli Tıp Kurumu tarafından dosya üzerinden yapılan incelemelerle hakkında tanzim edilen olumsuz raporlar nedeniyle hapishanede tutulmaya devam edilmektedir. Basına ve sosyal medyaya yansıyan görüntülerden de anlaşıldığı üzere bir başkasının desteği olmadan yürüyemeyecek bir durumda bulunan Mehmet Emin Özkan’nın acil bir şekilde tahliye edilmesini talep etmekteyiz" dedi.
'ATK TEK BELİRLEYİCİ OLMAMALI'
Yaşa, mahpusların hapishanelerde yaşamış oldukları ve ölüme varan sonuçlar ortaya çıkaran ihlallerin giderilmesi için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
1. Mahpusların sağlık hakkına erişim hakkının tam ve eksiksiz uygulanabilmesi için hapishanelerdeki kronik hale gelen sorunlar giderilmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır.
2. Halen hapishanelerde tutulan “ölümcül risk altında” veya “sürekli rahatsızlığı ve hastalığı” bulunan ağır hasta mahpuslar, tam teşekkülü herhangi bir hastane raporuna istinaden derhâl salıverilmelidir.
3. Adli Tıp Kurumu sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi raporlarında son ve tek merci olmaktan çıkarılmalıdır.
4. Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında Cumhuriyet savcılarının takdir yetkisi kaldırılmalı, hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmelidir.
5. Hasta mahpusların infazlarının ertelenmesi önündeki “toplum güvenliği bakımından tehlike” kriteri kanundan çıkarılmalıdır.
6. Cumhurbaşkanının sağlık sebebi ile mahpusları af yetkisini düzenleyen genelgesi değiştirilmeli, Adli Tıp Kurumu tek belirleyici olmaktan çıkarılmalı, Cumhurbaşkanı ağır hasta mahpuslar ile ilgili yetkisini ayrım gözetmeksizin kullanmalıdır.