Diyarbakır’da ‘Kürtler ve Seçim’ tartışıldı
"Tigris Diyalogları" kapsamında "Türkiye Siyasetinde Kürtler ve Seçimler" başlıklı toplantı düzenlendi. Toplantıda akademisyenler Hamit Bozarslan ve Vahap Coşkun da konuşma yaptı.
DİYARBAKIR - Diyarbakır'da Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi'nin (DİTAM) Tigris Diyalogları kapsamında düzenlediği "Türkiye Siyasetinde Kürtler ve Seçimler" başlıklı toplantı Divan Otel'de gerçekleştirildi.
"Kürtlerin Tarihsel Olarak Oy Verme Davranışı" ve "Türkiye Siyasetinde Kürtler ve Seçimler" konularının tartışıldığı toplantıya Prof. Dr. Hamit Bozarslan konuşmacı olarak Zoom programı aracılığıyla katıldı.
Türkiye’nin çok kritik bir aşamada olduğunu belirten Bozarslan, 2023 yılının son 20 yılın en kritik aşaması olarak değerlendirilebileceğini söyledi.
'BU İKTİDAR TOPLUMU ÇÜRÜTMEYE ÇALIŞAN BİR İKTİDARDIR'
"Sapına kadar çürümüş olan bir iktidarla karşı karşıyayız" diyen Bozarslan, şöyle konuştu:
"Bu iktidar toplumu çürütmeye çalışan bir iktidardır aynı zamanda. 2013 sonrasındaki gelişmelere baktığımız zaman toplumun akli melekelerinin sistematik bir şekilde yok edilmeye çalışıldığını gördük. Toplumlarını çürüten iktidarların kendileri de çürümek zorunda kalıyor. Toplumların akli melekelerini ve rasyonalitelerini yok etmek isteyen iktidarlar, son tahlilde kendi akli melekelerini de yok ediyor. Bugün Türkiye’de çok açık bir şekilde görebiliyoruz ki rasyonel, legal anlamda artık bir devlet yok. Bir devlet sosyolojisi ya da siyaset sosyolojisinde çalışan birisinin kalkıp Türkiye’de devletten bahsedebilmesi artık imkansız. Tümüyle bir kartel olgusu var ve kartel olgusu hem Latin Amerika’daki uyuşturucu kartellerine benzeyen hem de bazı iktidarlar döneminde görülen bir kartel yapısı. Bu kartel yapısının bazı bileşenleri var, her şeyden önce bu bileşenler paramiliter yapılar. Ve benim kaba bir tahminime göre şu anda Türkiye’de 250 bin paramiliter güç var. Ve bu paramiliter güçler sadece SADAT değil, sadece Suriye Milli Ordusu olarak tanımlanan ordu değil, bunlar ülkücülükten beslenen, büyük bir kısmı İslamcılıktan da gelmeyen paramiliter güçler."
'ALTILI MASA DEMOKRATİK BİR MASA DEĞİL'
Hür Dava Partisi'nin (HÜDA PAR) Hizbullah’ın bir devamı olduğunu söyleyen Bozarslan, iş insanı Osman Kavala ile eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hapisteyken Hizbullahçıların çok önemli bir kısmının serbest bırakıldığını belirtti.
"Bu açıdan baktığımız zaman Türkiye ile Nazi Almanyası arasında ortak bağ ve benzerlikler görüyoruz. İktidarın ya da rejimin terör kullanabilme kapasitesi var, büyük sahtekarlıklar düzenleyebilme kapasitesi var. Bu nedenle çok ihtiyatlı olmak gerekiyor" diyen Bozarslan, şunları söyledi:
"Altılı Masa’nın başkanının desteklenmesi son derece mantıklı geliyor fakat aynı zamanda bu Altılı Masa'nın, demokratik bir masa olmadığının da görülmesi gerekiyor. Altılı Masa demokratik bir masa değil çünkü her şeyden önce CHP, İttihat ve Terakki ile olan ilişkilerini koparmamış bir parti. CHP, Kemalist mirasla ilişkilerini koparmamış bir parti. İlk Cumhuriyet, laik bir cumhuriyet olarak tanımlanıyor fakat aslında ilk cumhuriyeti belirleyen sosyal Darwinizm ve radikal bir Türk milliyetçiliği. CHP, içindeki demokratik kanatlara rağmen bu radikal Türk milliyetçiliğinden kopabilecek mi ve bunu açık bir şekilde dile getirebilecek mi? Şu ana kadar bunu yapamadığını görmekteyiz. Aynı zamanda İYİ Parti, şeceresi açısından en azından Susurluk skandallarına giden, ölüm tugaylarına giden bir gelenekten gelme. Buradan çıkarak demokratik bir perspektife ulaşabilecek mi? Bunların bilincinde olmak gerekiyor. Bu tabi Altılı Masa'nın desteklenmemesi anlamına gelmemekte. Fakat şunu da unutmayalım Altılı Masa'nın mutabakat metninde çözülmesi gereken 2 bin 200 acil sorun var. Bu sorunların arsında Kürt meselesi yok."
VAHAP COŞKUN: HÜDA PAR’I SUÇLAYACAĞIMIZ, İTHAM EDECEĞİMİZ BİR DURUM YOK
HÜDA PAR konusunda yürütülen tartışmalardan rahatsızlığını dile getiren akademisyen Vahap Coşkun ise şu ifadeleri kullandı:
"Özellikle bu seçimde Kürt seçmenlerin ne yapacağı konusunda yoğun bir merak ve ilgi var. İki ittifak var ve her iki ittifakın da birbirine yakın oyları var. Dolayısıyla Kürt seçmenlerin bu ittifaklardan hangisine eğilim göstermesi durumunda o ittifakın kazanma ihtimali çok yüksek. Kürt seçmenlerin oyları daha önceki seçimlerden ‘daha kıymetli’ bir hale gelmiş ve değere binmiş durumda. Ben her konuda olduğu gibi bu konuda da ilkesel davranılması gerektiğini düşünüyorum. Yasalara göre kurulmuş bir siyasi partinin seçime girmesi yönünde bir abes yoksa bu diğer partiler için geçerli olduğu gibi HÜDAPAR için de geçerli. Dolayısıyla burada herhangi bir şekilde HÜDA PAR’ı suçlayacağımız, itham edeceğimiz bir durum yok."
"Bir tarafta HÜDA PAR bir tarafta HDP’nin varlığını gösterip her iki parti üzerinden Kürtleri terörize eden bir algı var" diyen Coşkun, "Yani HÜDA PAR’ın örneğin Kürt meselesi üzerindeki taleplerini öne sürüp bu taleplerin kendisini kriminalize eden bir algı var. Örneğin HÜDA PAR dilin resmi dil olmasını istiyor. Ben de istiyorum, bunda ne var ki? HÜDA PAR eyaletin tartışılmasını istiyor, ben de istiyorum. O nedenle bence Kürt aktörlerin bu HÜDA PAR ve HDP üzerinden Kürtlerin terörize edilmesi, Kürt taleplerinin kriminalize edilmesi konusunda daha dikkatli olmaları gerekir. Özellikle HDP’nin ve HÜDA PAR’ın yöneticilerinin birbirleriyle terörle hiçbir şekilde itham etmemesi, bundan kaçınması gerekir. Çünkü bu elinde sonunda Kürtleri vuracak, Kürtlere zarar verecek olan bir tutumdur" şeklinde konuştu.