Diyarbakır’ın sorusu: Kime anlatacaksın?
Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nin 37. kez düzenlenen ‘Yılın Başarılı Gazetecileri Ödül Töreni’nde Diyarbakırlıların oy vererek meclise yolladığı her partiden milletvekilleri vardı. İktidar ve muhalefet vekilleri yan yana da oturdu. Şehrin her gününü takip edip anlatan gazetecilerinin hatırına oldu denebilir belki ama sonuçta oldu, olabildi. Diyarbakır, hatır bilir demek ki…
Diyarbakırlıyla sohbetteyiz:
“Bizim Karacadağ’ın bazalt taşı dişidir, su döktüğünde üzerinde kalır. Sıcakta serinlik verir. Bir de eskiler derdi ki, yerde karınca varsa üzerine bastığında taştaki o deliklere saklanır, ölmezmiş. Sur’daki ihaleyi Kayserili biri almış, taşları da Kayseri’den getirtmiş. Bakarsan bazalt mı? Evet bazalt. Ama dişi taş değil, üzerinde delik yok ki su tutsun, karınca saklasın. Burası Diyarbakır’dır, o taş Diyarbakır’ın değildir desen… Dinleyen yok ki.”
Bu ‘dinleyen yok’ sözü etrafında dönüyor Diyarbakır’da her sohbet. Ya oradan giriliyor söze ya da oraya dönülüyor sonunda: Kime anlatacaksın, dinleyen yok ki…
Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nin 37. kez düzenlenen ‘Yılın Başarılı Gazetecileri Ödül Töreni’ için Diyarbakır’daydık. Şehrin gazetecileriyle, esnafıyla, siyasetçileriyle, meslek odası yöneticileriyle, sendikacılarıyla görüştük. Herkes kendi alanında gördüğü ‘karıncaya dahi tahammülsüz’ halleri bolca anlatıyor…
En sıcak örnekse zaten törende yaşanıyor: Mayıs 2022’de göreve getirilen Vali ve aynı zamanda kayyım Ali İhsan Su, geçen yıl düzenlenen törene katılacağını haber vermiş. Kendisinin geleceği duyulunca, ildeki kaymakamlar da gelmiş. Hatta karşılama için hazırlık da yapılmış. Ancak kapısında kaymakamların beklediği törende, HDP’li milletvekilleri de olduğu için vali bey ‘yoldan geri dönmüş’… Sonradan ‘zaten yola hiç çıkmadığı’ da söylenmiş ama katılmama gerekçesi aynı: Diyarbakırlıların seçtiği milletvekilleri var diye, Diyarbakır Valisi, Diyarbakırlı gazetecilerin düzenlediği törene katılmamış.
Bu yıl?
Bu yıl kaymakamlar da yoktu vali de…
Ama Diyarbakırlıların oy vererek meclise yolladığı her partiden milletvekilleri törendeydi. Konuşmalarda basının, hatta milletvekillerinin üzerindeki baskı da eleştirildi. Abdurrahman Gök, Sedat Yılmaz, Dicle Müftüoğlu, Merdan Yanardağ, Barış Pehlivan ve cezaevinde bulunan bütün gazeteciler de hatırlatıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Kürtçenin serbestçe konuşulmasını sağladığı için” teşekkür de edildi. İktidar ve muhalefet vekilleri yan yana da oturdu.
Şehrin her gününü takip edip anlatan gazetecilerinin hatırına oldu denebilir belki ama sonuçta oldu, olabildi. Diyarbakır, hatır bilir demek ki…
Ancak şehri ne –iktidar partisinden olsa da- milletvekilleri, ne gazeteciler, ne meslek örgütleri yönetiyor. Hem merkezi hem yerel iktidar tek bir atanmışa bağlanmış. O da seçilmişlerin olduğu yere gelmiyor.
O yüzdendir ki Diyarbakır’da ve dahi Van’da, Mardin’de, Hakkari’de, Şırnak’ta… 6 yıldır devam eden bu durumun sonucunda sohbet dönüp dolaşıp aynı yere geliyor: Dinleyen yok ki!
Deprem çadırları arasındaki Mimar Sinan’ı unutmayın
TMMOB Mimarlar Odası Adana Şubesi’nin yayınladığı “Güney Mimarlık” dergisi, 32. sayısını deprem dosyasına ayırmış. 6 Şubat depreminden etkilenen 11 şehir arasında yer alan Adana’daki mimarlar, öncesi ve sonrasıyla depreme dair çokça şey anlatıyor: Yapı stokunun kalitesizliği, denetimsizlik, şehirleşme eksikleri, kültür varlıklarının korunması, afet sonrası barınma…
Depremin en zor günlerinde sorumluluk alması beklenen hiçbir kurum ortada yokken sahada hem kurtarma hem de ne olduğunu anlama gayreti gösteren meslek örgütünün değerlendirmeleri önemli. Hem meseleyi gündemde tutmak için hem de yapılan hataların tekrarlanmaması için. Ancak dersin büyüğünü yine mesleğin piri Mimar Sinan veriyor!
Antakya Vali Gürgen Parkı’nda deprem sonrası kurulan çadırların arasında kalan heykeli, o kara günlerde de gündeme gelmişti. Güney Mimarlık dergisi, “içinde yaşadığımız kaos ortamının çarpıcı bir göstergesi” olarak anın fotoğrafına bir kez daha yer vermiş.
Mimar Sinan’ı deprem çadırları arasında gösteren o kare aslında her şeyi anlatıyor, yeter ki unutmayalım!
Japonların her gün yaptığını bir yerden yapmaya başlasak mı?
Deprem dedik madem, ‘ne olması gerekir’ sorusunu defalarca sorup 9’luk depremlere bile dayanmayı öğrenen Japonya’yı, bu ülkede yaşayan bizden iki kişinin tanıklığıyla anlattı Meral Candan haberinde.
Diğdem Ay ve Fatma Türe, Japonya’da şahit oldukları depremlerde neler yaşadıklarını, binaların inşaasında ve korunmasında nelere dikkat edildiğini, halkın depremle yaşamaya nasıl da ‘alışkın’ olduğunu çok iyi aktarmışlar. Ancak herhalde hepsi içinde en dikkat çekicisi, “daha iyisini nasıl yaparız” arayışının hiç bitmemesi. Daha sağlam bina, daha iyi koruma, daha az kayıp için ne yapabiliriz?
Bu soruyu her gün ve tekrar tekrar kendilerine sorarak şimdiki duruma ulaştıklarına şüphe yok. Ama tabii ‘daha iyiyi nasıl yaparım’ diye sormak için ‘bir şey yapmış olmak’ gerektiğini de hatırlatıyor bize…
1999’da Marmara’da, 2023’te 11 ilde yaşanan çaresizliği tekrar tekrar yaşamamak için mesela…
Serdar Ortaç’ın bitmeyen pişmanlığı: Kaç kere tövbe eder… 13 Kasım 2024
Bahçeli sözlüğü: Öcalan, Ahmet Türk, DEM, CHP, Erdoğan, İYİ Parti... 06 Kasım 2024
Süreçte zaman kayması: İktidarın planı ortaya çıktı! 04 Kasım 2024
Bahçeli açılımının sırrı ortaya çıktı! 30 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI