Doç. Dr. Meltem Kayıran: Üzülmeyin, kazanacağız
Siyasal Bilgiler Fakültesi’yle ilişiği kesilen Doç. Dr. Meltem Kayıran: “Hiç üzülmeyin kazanacağımıza inanıyorum."
ANKARA - Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) ve Mülkiyeliler Birliği, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) öğretim üyesi Doç. Dr. Meltem Kayıran'ın görevine son verilmesine tepki göstererek ortak açıklama yaptı.
Sendikanın Ankara 5 No’lu Üniversiteler Şubesi’nde gerçekleştirilen açıklamada, Kayıran hakkında verilen karara karşı yargı sürecine başvuracaklarını belirten Eğitim-Sen, “Doç. Dr. Meltem Kayıran’ın uğradığı bu haksızlığa ve hukuksuzluğa göz yummayacağız. 30 yıllık akademik emeğin ve kamu hizmetinin heba edilmesine, özel sektörde bile işten çıkartmanın yasak olduğu bu pandemi döneminde, bir akademisyenin daha işsiz bırakılmasına izin vermeyeceğiz” ifadelerine yer verdi.
‘İTİRAZ ETTİM VE KARŞILIĞI ATILMAK OLDU’
Üniversitenin keyfi yönetim tarzının, kriter baskısının, güvencesizliğinin, demokratik olmayan tarzının ortaya çıkması için bilerek ve isteyerek inat ettiğini söyleyen Meltem Kayıran, hukuk sürece başvurup kazanacaklarını belirterek şunları kaydetti:
“Bu inadımın sonucunun atılmayla sonuçlanabileceği dekanlık taraftan ısrarla bana bir yıl boyunca bildirildi ama ben inadımı sürdürdüm. Çünkü doçentliğini almış, almasam bile bir öğretim üyesinin bu kadar kolay atılması bu kadar kolay olmamalıydı. Burada kamunun insana yaptığı önemli bir yatırım var. Bizler kamu görevlisiyiz. Üniversite eğitimimizin üzerine 20-25 yıl daha okuyoruz ve kendimizi buna adıyoruz. Bize her seferinde liyakatından bile şüphe ettiğimiz insanlar tarafından dayatılan ilkelere boyun eğmemiz isteniyor. Bunlar mobbing aracı olarak kullanılıyor. Ben buna itiraz ettim ve karşılığı atılmak oldu. Ama bu atılmamla aslında bütün bu bahsettiğim meseleler açığa çıktı. Keyfi yönetim tarzı olduğu, üniversite değerlerinin ayaklar altına alındığı ortaya çıkmış oldu. Bir dekanının kendi öğretim üyesini kamuoyu nezdinde itibarını zedeleyebileceği açığa çıkmış oldu. Çok şükür. Gerçekten mutluyum bu süreci bu şekilde yaşadığımız için. Bana destek veren çok sayıda hocam, hukukçu oldu. Hiç üzülmeyin kazanacağımıza inanıyorum”.
‘MÜLKİYELİLER BU HAKSIZLIĞIN KARŞISINDA’
“Mülkiyeliler Birliği camiası Kayıran’a yönelik bu haksızlığın karşısındadır” diyen Mülkiyeliler Birliği Başkanı Dinçer Demirkent, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne ve Cebeci Kampüsü’ndeki diğer fakültelere sistematik bir saldırının yaşandığını belirterek, “Bu saldırıların sebebi bu fakültelerde var olan eleştirel bilim geleneğidir” diye konuştu ve şunları söyledi:
“Doç. Dr. Meltem Kayıran’ın verdiği hukuki mücadelenin, akademik politik bir mücadelenin sonucu olarak tasfiyesi ne yazık ki Siyasal Bilgiler Fakültesi, fakülte yönetim kurulu tarafından gerçekleştirildi. Bu Mülkiyeliler Birliği açısından utanç verici bir süreçtir. Bugün geldiğimiz noktada kurum kendi geleneğini tasfiye etme noktasına gelmiştir. Bu bizler açısından utanç vericidir. Meltem Kayıran’ın verdiği mücadele bugün fakülte özerkliğini bize yeniden hatırlattı. Maliye Bölümü akademik kurulu Meltem hocanın bu okulda niye olması gerektiğine ilişkin bir karar verdi. İktisat bölümü, anabilim dalları açıklama yapmıştır. Tek kişinin yönetimine karşı kurulların gerçekleştirdiği açıklamaların çok önemli olduğunu düşünüyorum. Öğrenciler de bu karara karşı çıkmış direneceklerini söylemişlerdir. Meltem hocanın verdiği mücadele bizi umutlandırmaktadır. Mülkiyeliler Birliği olarak bu mücadelenin parçası ve Meltem Kayıran’ın yanındayız.”
‘ÜNİVERSİTELER YETERİNCE ENERJİK DAVRANMIYOR’
Doç. Dr. Kayıran ile birlikte yıllardır mücadele içerisinde olduklarını, sendikanın da her türlü desteği sağlayacağını belirten Eğitim Sen Başkanı Nejla Kurul, “Üniversiteler, haksız bir şekilde işlerden atılmış kişiler için yeterince enerjik davranmıyorlar. Üniversite yönetimleri geri dönüşleri konusunda gerekli çabayı göstermiyorlar. Bu da açık bir biçimde karar doğru da olsa keyfi davranışlarımızı sürdürürüz diyebiliyorlar. Baskı ortamı üniversiteleri dilsizliğe itmiş durumda” ifadelerini kullandı ve şunları kaydetti:
“Kadrolar dağıtılıyor. Kadro dağıtımlarında usulsüzlükler var mı yok mu? Bunu kim denetliyor? Şu anda üniversiteler yok gibi orada bir boşluk var. Bir yandan KHK’lar, bir yandan 50 D’nin güvencesizliği, bir yandan akademik olarak yükseltmeme uygulamaları, bir yandan özel sektör dahil güvencesizlik uygulamaları devam ediyor. Yasa ve hukuku tanımayan bir sürecin üniversiteler üzerindeki etkilerini gördüğümüz bir dönemdeyiz. Bir akademisyen doçentlik unvanını alıyor. Bu unvanı hak ediyor ama onu yıllarca bekletmek ve ondan sonra da sürekli değişen kriterleri uygulamak için baskı yaratmak insanlık dışı. Meltem Kayıran’ın her zaman yanında olduğumuzu, elimizden gelen her şeyi yapacağımızı ifade etmek istiyorum.”
Kayıran’ın 1990 yılından bu yana Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü’nde görev yaptığı ve hukuksuz bir karar sonucu görevine son verildiğini belirten Eğitim Sen Ankara 5 No.lu (Üniversiteler) Şubesi’nin açıklamasının satır başları şu şekilde:
YANDAŞ KADROLAŞMA: Ülkemizdeki yükseköğretim sistemimizde, Doçentlik unvanı aldığınızda otomatik olarak doçentlik kadrosu almış olmuyorsunuz. Elde ettiğiniz unvana uygun kadro alabilmeniz için Üniversite Rektörlüğü’nün kadro ilanına çıkması ve YÖK’ün de bu ilanı onaylaması gerekiyor. Ne yazık ki bu işleyiş üniversitelerdeki kadro tahsislerinin ve atamaların tümüyle keyfiliğe dayanmasına neden olmuştur. Akademik gereklere ve liyakate değil, rektörlüğün istek ve inisiyatifine göre işleyen bu süreç, akademinin ve akademisyenlerin baskı altında tutulmasının, üniversitelerde yandaş kadrolaşmanın, hatta üniversitelerdeki akrabalık kayırmacılığının bir aracı haline gelmiştir.
ÖĞRETİM ELEMANLARI GÜVENCESİZ ÇALIŞTIRILIYOR: Yükseköğretim Kanunu’nun 36. Maddesine göre “Öğretim elemanları, üniversitede devamlı statüde görev yapar.” Kanunda yer alan bu açık ifade, ne yazık ki üniversitelerdeki tüm akademik kadroları kapsamıyor. Üniversitelerimizdeki Doçent ve Profesör kadrosu dışındaki öğretim elemanları güvencesiz statüde çalışmaktadır. Başta araştırma görevlileri olmak üzere, öğretim görevlileri ve eski adıyla Yardımcı Doçentler, yeni adıyla Dr. Öğretim Üyeleri tamamıyla güvencesiz olarak görev yapmaktadır. Bu kadrolardan bazıları öğrenim süresinin sonunda, bazıları ise belirli kriterleri sağlamadığında üniversite ilişiği kesilmektedir.
KAYIRAN KEYFİ İŞLEYİŞE RAZI OLMADI: Meltem Kayıran’ın Doçent unvanı kazandığı 2017 yılından bu yana Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü’nün talep ettiği tüm Doçentlik kadroları, rektörlüğün Siyasal Bilgiler Fakültesindeki öğretim üyelerine yönelik tavrı nedeniyle, fakülteye tahsis edilmemiştir. Bunun sonucunda Meltem Kayıran hak ettiği Doçentlik kadrosuna atanmamıştır. Bunun yerine bir alt kadro olan Dr. Öğretim Üyeliği kadrosuna yeniden atanabilmesi için dosya teslim etmesi istenmiştir. Meltem Kayıran bu keyfi işleyişe razı olmadığı için, hak ettiği kadroya atanmamasını doğru bulmadığı için ve güvencesizliğin akademisyenler üzerinde sopa olarak kullanılmasına itiraz ettiği için bir alt kadro için istenen dosyayı teslim etmemiştir.
KALAN ARKADAŞLARIMIZIN GÖZÜNÜ KORKUTMAYA ÇALIŞMAKTIR: Ülkemizde bir eşi daha olmayan bu büyük çaplı tasfiye süreci sonrasında ihraçlarla dayanışma ilişkilerinin sürdürülmesinde, Fakültenin eleştirel-akademik geleneğinin ayakta tutulmasında ve sendikal faaliyetlerin aksatılmadan yürütülmesinde en fazla emeği olan isimlerden birisi Meltem Hocaydı. Bu nedende Meltem Hocamıza yönelik bu tavır, bir anlamıyla OHAL ihraçlarının devamı niteliğindedir. Ve bu karar, sadece Meltem Hocayı cezalandırmayı değil, üniversitede kalan diğer akademisyen arkadaşlarımızın da gözünü korkutmayı amaçlamaktadır.
MALİYE BÖLÜMÜNÜN GÖRÜŞÜ ALINMADI: Bölümler tarafından yapılan açıklamalar sonucunda, Fakülte Yönetim Kurulu tarafından alınan karar öncesinde Meltem Hoca’nın kadrosunun bulunduğu Maliye bölümünden görüş alınmadığı ortaya çıkmıştır. Üstelik Meltem Hoca’nın ilişiğinin kesilmesi üzerine Maliye Bölümü tarafından yapılan açıklamada Meltem Hocanın bölümdeki akademik faaliyetlerin sürdürülmesi için ne kadar gerekli ve önemli olduğunun altı açık biçimde çizilmiştir.
İZİN VERMEYECEĞİZ: Görüldüğü gibi neresinden bakarsanız bakın haksız ve hukuksuz olan bu süreç, ne akademik ilkelerle ne de hukukla açıklanabilir durumdadır. Değerli üyemiz ve arkadaşımız Doç. Dr. Meltem Kayıran’ın uğradığı bu haksızlığa ve hukuksuzluğa göz yummayacağız. 30 yıllık akademik emeğin ve kamu hizmetinin heba edilmesine, özel sektörde bile işten çıkartmanın yasak olduğu bu pandemi döneminde, bir akademisyenin daha işsiz bırakılmasına izin vermeyeceğiz.
TÜM ÜNİVERSİTE BİLEŞENLERİNE ÇAĞRI: Meltem Hoca’nın yeniden okuluna ve öğrencilerine kavuşması için, üniversitelerdeki atama-yükseltme kararlarının keyfi biçimde belirlenmesine son verilmesi için, her kademedeki öğretim elemanlarının güvenceli hale getirilmesi için tüm gücümüzle ve tüm yolları deneyerek mücadele edeceğiz. Türkiye çapında kadro bekleyen on binlerce akademisyenin sorununun çözülmesi için YÖK ve TBMM nezdinde girişimlerde bulunacağız. Meltem Hoca’mızla ilgili verilen kararı en kısa zamanda yargıya taşıyacağız. Bu süreçte hukuksuzluk yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunacağız. Tüm üniversite bileşenlerini ve kamuoyunu bu sürece katkı vermeye, mücadelemize destek olmaya davet ediyoruz.