YAZARLAR

Doha-Riyad-Abu Dabi ekseninde giderayak atraksiyon

Beyaz Saray şu an için Körfez Barışı’nı çok önemsiyor. Gelen haberlere göre Demokratlara karşı seçimleri kaybeden Donald, Beyaz Saray’daki son günlerinde her işi bırakıp bu işe odaklanmış durumda. 4 yıllık fiyaskolarla dolu başkanlık dönemine sükseli bir başarıyla veda etmeyi planlıyor.

Trump’ın görevi 20 Ocak'ta bitiyor bitmesine de adamın pes etmeye hiç niyeti yok. Sanki seçimleri kaybeden o değilmiş gibi habire yeni plan-proje peşinde. Şimdilerde Körfez ülkeleri arasında üç yıldır devam eden krizi kafaya takmış durumda. Damadı ve kıdemli danışmanı Jared Kushner’i Körfez krizini çözmek için görevlendiren Trump, âlây-ı vâlâ ile Beyaz Saray’a veda etme konusunda kararlı. Damadın Riyad ve Doha ziyaretlerine üst düzey yardımcılarından üçü refakat etti. Abu Dabi ise ziyaret programında yoktu.

Trump yönetimi, İran üzerindeki "azami baskı" politikasını güçlendirmeyi, Joe Biden yönetiminin Nükleer Anlaşma’ya geri dönme niyetinin önüne takoz koymayı ve eğer aday olursa 2024'teki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin parlayan yıldızı olmayı düşünüyor. Ancak evdeki hesap çarşıya uyar mı onu Allah bilir...

Örnek verelim; Suudilerin Aramco tesisleri Yemen’den gönderilen SİHA’larla vurulduğunda ABD yönetimi, İran’dan hesap sormak yerine gerginliği azaltmayı tercih ederek Muhammed bin Selman’ı hayal kırıklığına uğratmıştı. Hatta Beyaz Saray, İran’ı yatıştırmak için Pakistan Başbakanı İmran Han ve Irak Başbakanı Abdülmehdi’den teskin edici mesajları iletmesi için ricada bulundu. Yeni dönemde ise bu düzeyde gerginlikler olmayacak, olsa bile ani sıçramalar şeklinde değil, öngörülebilir ve kontrol altına alınabilir türden olması bekleniyor. Yeni ABD yönetiminin amacı, İran’ı uluslararası sistemin sınırları içerisinde tutmak. Suudiler şayet bu yönelime karşı çıkarlarsa izole olan kendileri olacak.

Buna karşın Bin Salman, yeni başkan işbaşına geçmeden Katar’a yönelik ablukayı kaldırmak için masaya oturmanın açıkça Kaşıkçı suikastının bedelini ödeteceği ve Yemen savaşına desteğini durduracağı tehdidini savuran yeni başkan Biden ile ilişkilerini sağaltma noktasında pek bir fayda sağlamayacağını öngörebilir. Fırsatçı Bin Salman, Körfez Barışı’nın şu anki ABD yönetimiyle değil de Biden ile gerçekleştirmenin daha faydalı olacağını ve bunun onu tehditlerinden vazgeçirmeye katkı sağlayacağını düşünebilir.

Beyaz Saray şu an için Körfez Barışı’nı çok önemsiyor. Gelen haberlere göre Demokratlara karşı seçimleri kaybeden Donald, Beyaz Saray’daki son günlerinde her işi bırakıp bu işe odaklanmış durumda. 4 yıllık fiyaskolarla dolu başkanlık dönemine sükseli bir başarıyla veda etmeyi planlıyor. Belki de en maharetli ve güvenilir diplomatlarını bu işe ayırmasının nedeni bu. Biden’ın yeniden Nükleer Anlaşma’ya dönme ihtimaline karşı Körfez ülkelerini birleştirerek bir taşta birkaç kuş vurmayı kafaya takmış görünüyor...

Gerçekten de Körfez’de tam bir uzlaşma ve barış sağlanabilirse bu İran’a kısmen zarar verebilir ama İran’ın bütünüyle izole edilebileceğini düşünmek ham hayalden öte bir şey değil. Kaldı ki Körfez ülkeleri içerisinde İran’la ciddi kayıtdışı ticari ilişkileri olan ülkeler var ve bu ülkeler mevcut ticari potansiyelden kolay kolay vazgeçebilir görünmüyorlar. Körfez’in iki yakası arasında harıl harıl çalışan ve içinde on binlerce teknolojik araç gerecin bulunduğu tekneler bunun en büyük kanıtı. Her iki taraf da bundan yararlandığı müddetçe hiçbir gücün de bu ticarete son vermesi mümkün görünmüyor.

Aslına bakarsanız şu anki Amerikan yönetiminin yaptığı hiçbir şey, tamamen manevra kabilinden ve günü kurtarmaya dönük olması nedeniyle kalıcı etkiye sahip olmayacak. Her ne kadar 2024 seçimlerine yeniden aday olmaya çalışsa da bunlar şu anki yönetimin son nefes ve çırpınışları. Jübilesini yaptı ve Trump defteri bir daha açılmamacasına kapandı.

Mevcut krizin devam etmesini arzulayan Körfez ülkeleri de var. BAE engelini aşmadan Körfez’de nasıl barış sağlanır mı kimse emin değil. Nitekim BAE’nin Washington Büyükelçisi Yusuf el Uteybe, Katar’la ilişkileri düzeltmeyi düşünmediklerini açıkça deklare etti. Abu Dabi yönetiminin de korkuları var tabii. En büyük çekincesi, Libya ve Yemen’de sürdürdüğü savaşa arka çıkacak bir yönetim bulamaması. Ayrıca Doha, abluka sırasında maruz kaldığı zararlar nedeniyle 5 milyar dolar tazminat istiyor ki Abu Dabi’nin bunu kabul etmesi biraz zor görünüyor. Takdir edersiniz ki sadece para meselesi değil. Tazminat talep ederek Katar aslında BAE’nin kuşatma politikalarının açık bir hak ihlali olduğunu uluslararası platformlarda tescil ettirmeyi amaçlıyor, BAE’nin buna yanaşmamasının aslî nedeni bu.

BAE ayrıca Trump dönemi Beyaz Saray yönetiminin limanlarındaki sabotaj girişimleriyle ilgili İran’ı suçlamasına rağmen müttefikini İran’a karşı savunmaya yanaşmadığını da gördü. Bin Zayed’in bu durumdan kendince birtakım dersler çıkartıp İran’la ilişkileri toparlamaya yöneldiğini gördük. Dolayısıyla Biden’ın İran’ı uluslararası sisteme entegre çabasını desteklemesi, Bin Zayed açısından daha mantıklı olabilir.

Ayrıca Suudi Arabistan ile Katar arasında uzlaşma, taraflar arasında özellikle Yemen’de yaşanan sorunları derinleştirebilir. Her iki ülke Yemen’de müttefik görünseler de aslında iki ayrı tarafı destekliyorlar. Abu Dabi, Aden merkezli ayrılıkçı hareketi desteklerken, Riyad daha çok Mansur Hadi’ye bağlı güçlerle çalışmayı tercih ediyor. Öte yandan Abu Dabi, Riyad’ı içine gömülmüş olduğu bataklıkta terk ederek Yemen savaşından çekilme kararı almış durumda. BAE'nin OPEC'deki Suudi direktiflerine uymaması nedeniyle MBS, intikamını almak için barış görüşmelerinde MBZ’yi yalnız bırakabilir.

Katar muhtemelen uzlaşmaya varmak için acele etmeyecek ve Biden'in başkanlığı devralmasını bekleyecek. Böylece Doha; Yemen savaşı, Cemal Kaşıkçı ve Suud hapishanelerindeki insan hakları ihlalleri dosyaları konusunda Riyad’ı zor durumda bırakmaya çalışırken Libya konusunda ise Abu Dabi üzerinde baskı kurmaya çalışacak. Dolayısıyla Biden yönetimi devralmadan Körfez’de kapsamlı bir “el Musalaha el Haliciyye” (Körfez Barışı) şimdilik pek olası görünmüyor.


İslam Özkan Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe Selam gazetesinde başladı. Bir dönem kitap yayıncılığı alanında faaliyet gösterdi. Ardından Filistinhaber, Time Türk, Dünya Bülteni, Birleşik Basın gibi internet sitelerinde editörlük, TRT Arapça, Kanal On4, Kudüs TV gibi televizyonlarda haber müdürlüğü ve TV 5'te program moderatörlüğü, bazı Arap televizyon kanallarının Türkiye temsilciliğini yaptı. Halen Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü Ortadoğu Sosyoloji ve Antropolojisi'nde doktora eğitimini sürdürmektedir.