Dr. Canan Dağdeviren: Elektronik tekstil gelecek

Pilsiz çalışan giyilebilir kalp çipi ve cilt kanserini teşhis eden cihaz geliştiren Canan Dağdeviren, elektronik aletlerin giysilerimizin bir parçasını olacağını söyledi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Harvard Üniversitesi'nde Genç Akademi üyeliğine seçilen ilk Türk bilim insanı Dr. Canan Dağdeviren, son dönemde giyilebilir ultrasound teknolojileri üzerinde çalıştıklarını belirterek, "Bu teknolojiyi özellikle meme kanserinin erken teşhisinde kullanabilmeyi arzu ediyoruz" dedi.

Dağdeviren, ‘’Yakın zamanda, maalesef erkek kardeşim Caner'in böbrek kanseri olduğunu öğrendik ve zorlu bir ameliyat ile sol böbreği alındı. Öğrencilerimle birlikte süre gelen ultrasound projemizi böbrek kanseri üzerine de uygulamaya başladık. Etkili sonuçlar aldık, yakın zamanda paylaşacağız’’ dedi.

‘ELEKTRONİK TEKSTİL GELECEK’

Tıp alanında giyilebilir teknolojinin geleceğini değerlendiren Dağdeviren, ‘’Kişisel tipin daha etkili ve yaygın olacağı bir dünyaya giriyoruz. Özellikle tekstil içine girebilecek ve giysilerimizin bir parçası olacak elektronik aletler daha önem kazanacak sanıyorum. Yani, elektronik tekstil gelecek’’ ifadelerini kullandı.

Covid-19 pandemisinin başlarında aşı dışındaki bilimsel çalışmalarda yavaşlama olduğunu ancak şimdilerde oldukça hızlandığını belirten Dağdeviren, ‘’Değişen şartlarla birlikte deney ve çalışma şartları da değişti. Mesela benim grubumda teori ve data işlemelerine, yapay zekaya giriş yapıldı ve çalışmalarımızda oldukça etkili oluyor’’ dedi.

‘YANLIŞ HABERLER DOĞRU HABERLERE GÖRE 5-6 KAT DAHA HIZLI YAYILIYOR’

Özellikle pandemi ile birlikte çok fazla komplo teorisi duyar olduk ve insanlar bu teorilerden etkileniyor. Bilginin çok hızlı geliştiği bir dönemde komplo teorilerinin bu kadar güçlenmiş olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? sorumuza, ‘’Normal buluyorum fakat tabii bilgi kirliliğinin olmasına üzülüyorum. Popüler kültürün yaygınlaşması ile birlikle komplo teorilerinin yayılması da kaçınılmaz oldu. Bir parçası olduğum Media Lab'de yapılan bir araştırmaya göre yanlış haberler doğru haberlere göre yaklaşık 5-6 kat daha hızla yayılıyor. Teyit etmek ve merak etmek değersizleşip; hızlı haber erişimi, süslü başlıklar ve ilgi çekici resimlerle kuvvetlendiriliyor. Günümüz dünyasında maalesef çok olan bir durum bu, farkındalık ve merak önemli’’ cevabını verdi.

‘ABD’DE, İDEOLOJİK FARKLILIKLAR OLMASINA RAĞMEN ARAŞTIRMACILARIN UYUM İÇERİSİNDE ÇALIŞTIĞI BİR ORTAM VAR’

Başarılı bilim insanlarımızı neden Türkiye’de tutamadığımıza ilişkin sorumuzu değerlendiren Dağdeviren, ‘’Ekosistem yaratmak gerekli, yoksa bilim insanlarını veya gençleri ülkede tutmak zor. Liyakat sisteminin ve adil denetlemenin olması da gerekli. Yoksa gelişmekten ve mutlu olmaktan bahsedemeyiz maalesef. ABD’de başarısızlığa tahammül var, güven var, ideolojik farklılıkları olmasına rağmen araştırmacıların uyum halinde çalıştığı bir ortam var.  Diyalog var, sen-ben ayrımı yok denecek kadar az, işi bilenlerden oluşana adil bir denetim mekanizması var’’ dedi ve ekledi:

‘’Bilim deryasında ufak bir damla olmanın huzurunu yakalayabilmiş, eğitim hayatının büyük kısmını Türkiye’de tamamlamış bir araştırmacı olarak, memleket dahilinde daha gidecek çok yolumuz olduğunu düşünüyorum. En başta sorunlarımızı belirlemenin, veri toplamanın, bu verileri arşivlemenin ve bulgular ışığında çözümler üretmenin şart olduğu kanaatindeyim. Olumlu ve olumsuz gördüklerimizi yazmazsak, geleceği inşa etmemiz muhtemel değil. Söz uçar fakat yazı kalır, bizden sonrakilerin gerekli yollarda yol alabilmeleri için yazmak şart. Bu bağlamda, alan fark etmeksizin her bireyin bir şeyler yapabileceğini düşünüyorum; bahaneler üretmek yerine, çözümler üretmek için konuşmak ve yazmak gerekir’’.

‘SEVDİĞİNİZ İŞTE BAŞARISIZ OLMA İHTİMALİNİZ DÜŞÜK’

Gençlere pes etmemelerini öneren, tutku ve aşk ile hayal ettikleri şeye sarılmalarını isteyen Dağdeviren sözlerini şu şekilde bitirdi:

‘’Genç arkadaşlara soru sormalarını, hayal kurmalarını, plan yapmalarını, literatürü taramalarını, mümkün olduğunca kendilerinden farklı insanlarla iletişim içinde olmalarını tavsiye ederim. Farklı insanlardan en çok bilgiyi öğrenir, olaylara farklı açılardan bakabilme kabiliyeti kazanırız. Kendimizi bizden daha iyi tanıyacak biri yok, o nedenle kendilerine de soru sorup hayattan ne istediklerini sorgulamalarını isterim, arada sırada kendimizle baş başa kalmalıyız. Aldıkları cevaba göre şartlar elverdiği kadar alanlarında iyi hocalarla temasa geçmeleri iyi bir strateji olur. Eğer sevdiğiniz işi yaparsanız, başarısız olma ihtimaliniz çok düşük. Ve asla kendilerini başkalarıyla kıyaslamamalarını öneririm. Model alabilirsiniz, şevk duyabilirsiniz, ama ileri gidip karşılaştırma yaparsanız mutlu olamazsınız ki farklı olan iki insanı karşılaştırmak bence mantıklı değil.’’