Dünya ekonomisinde eğilimler ve Ortadoğu’daki yükselen faşist dalga

Ortadoğu’daki faşizm sonrası birçok değişim isteği gündeme gelecektir. ABD’deki ve dünyanın çeşitli yerlerindeki işçi grevleri ve hareketliliği bu sürecin önemli bir parçası olacaktır.

Fotoğraf: AA
Google Haberlere Abone ol

7 Ekim 2023’de Ortadoğu’da İsrail’in, Kibbutz bölgesine yapılan saldırı ve rehine krizi sonrası, önce Gazze sonra Lübnan’a (ve Suriye) korkunç saldırılar düzenlemesiyle; insanlık tarihinin utanç verici sayfalarını içeren 1 yıl geçirdik. Çoğunluğu Filistinli, üçte biri çocuk olmak üzere, 42 bine yakın insan hayatını kaybetti. Bu kadar gözü dönmüş faşizan saldırı Dünya tarihinde ender görülüyor. Bu acelenin önemli bir nedeni yaklaşan ABD seçimleri ve Pentagon'un Akdeniz'e gönderdiği T. Roosvelt, A. Lincoln uçak gemileri ve bir nükleer denizaltı. Ayrıca ABD’nin İsrail’e hibe ettiği 18 milyar dolar ve silah yardımını da ihmal etmeyelim. Avrupa’da Fransa’nın cılız silah ambargosu tehdidi dışında, açıktan söylemeseler de İsrail’e destek eğilimi ağırlıkta. Bu desteğin İsrail tarafından toprak kazanımına dönüştürülmesi ve “düşmanı” yok etmesi öngörülüyor.

Yaklaşık 42 bin dolar kişi başı geliriyle İsrail; Filistin ve Lübnan ve Suriye gibi 5-7 bin dolar kişi başı geliri olan ülkeler üzerinde yeni toprak ve insan avıyla hakimiyetini genişletmek ve onlardan gelebilecek saldırıları tamamen önlemek amacında. Kasım 2023’te 57 ülkenin İsrail’in tanınması karşılığında Filistin devletini tanıması önerisi, İsrail tarafından özellikle iktisadi ve siyasi gerekçelerle kabul görmedi.

Böylece bütün dünyada olduğu gibi, Neoliberal politikaların ekonomiye olumsuz yansıması nedeniyle, İsrail’de aşırı sağın yükselmesi ve iktidara gelmesi, binlerce yıllık düşmanlık temelinde gelişen 75 senelik işgal ve savaş hali tetiklendi.

ABD cevaz vermeseydi, İsrail bu kadar pervasız davranamayacak, bu kadar çocuk da ölmeyecekti. Peki ABD ne yapmak istiyor? Rusya’ya karşı, aynı zamanda İsrail aracılığıyla bir gövde gösterisi desek gerçeğin tümünü açıklayamıyor. Zira Rusların İsrail’le başta silah sanayi olmak üzere işbirliği içinde olduğu bilinen bir gerçek. Ayrıca Türkiye’nin de bölgeyle ve İsrail’le ticari ilişkileri biliniyor. Bu anlamda İsrail açısından Türkiye için gizli bir ajanda olamayacağını düşünmek zor değil. Ortadoğu’da İran ve yukarda saydığımız ülkeler bazında yeterince hasmı olan İsrail kendisini kuruluşundan beri tanıyan ve ekonomik olarak çıkarı olan bir ülkeyi karşısına almaz. Üstelik ilk 100 savunma sanayi şirketi içinde ordulara çalışan, kârları yükselen 4 Türk şirketi İsrail’in 3 şirketine nazaran görece dikkat çekiyor. Ordusuna 40 milyar dolar harcayan bir ülkenin (Türkiye) bu “muhtemel” tehditten ürkmesi de beklenmemeli.

Beri yandan Çin (ve Rusya) ile olan rekabetteki keskin vaziyet ABD ve İsrail aksını Ortadoğu’yu kullanarak bir güç gösterisine itmiş olması ihtimali epey yüksek kanımca. Bu aşamada dünya ekonomisindeki başta yapay zeka olmak üzere teknoloji üzerinden yaşanan keskin rekabeti hatırlayalım. Çin’de satılamayan boş evlerin gündeme geldiği ortamda, elektrikli otomobildeki rekabet üstünlüğü güncel hafızamızda epey bir yer etti. Üstelik Avrupa Birliği’nden ve Türkiye’den gelen gümrük tarife engelleri otomobil piyasasının dünya ticaretini etkileyecek unsurlarını gündeme getiriyor. Çin bu engellere karşı Alman otomobillerine tarife koymayı tasarlarken, Türkiye’yi elektrikli araçlara getirdiği gümrük vergisi nedeniyle WTO’ya şikayet etti. Ayrıca, Çin’in iç pazarı geliştirmek amaçlı hane halklarına 2 trilyon civarı destek açıklaması bekleniyor.

Çin’in Türkiye AB arasındaki Gümrük Birliği anlaşmasını kullanma ve Ortadoğu’ya otomobil satma amaçlı yatırım anlaşmasının gidişatı da ilgiyle izlenecektir. Zira Çin’deki ABD ve Avrupa yatırımcıları yeni yatırım planlarını askıya alıyorlar.

Dünya ekonomisi başta Almanya olmak üzere resesyonu ensesinde hisseden ülkelerin sayısındaki artışa tanık oldukça, önce Ukrayna, sonra Ortadoğu’daki sert saldırı haberlerini çokça duyar olduk.

Zira; Rusya gazının kesilmesiyle Avrupa Birliği’nin tarım ve sanayideki birçok alanda açık ara ihracat üstünlüğü riske girmeye başladı. Örneğin, tarımsal ürünler, gıda, kimya, demir-çelik, imalat sanayi, petrol (ve madencilik) ve otomotiv endüstrisinde Avrupa Birliği’nin ihracatı en üst düzeyde. Çin bütün bu sektörlerde petrol ve madencilik hariç ya ikinci ya da üçüncü. Oysa Çin tekstil, hazır giyim ve ofis araçları ihracatında açık ara önde. Hazır giyimde Avrupa Birliği ihracatı Çin’e yakın seyrediyor. Buna karşılık otomotiv pazarında Çin Avrupa Birliği’nin ihracat üstünlüğünü kırmak istiyor besbelli. Dış ticarette ilk üçten bir tanesi olan ABD’nin gerek ulusötesi şirketler (TNCs), gerekse uluslararası yatırımları (FDI) aracılığıyla bu keskin rekabetin içinde olduğunu biliyoruz. Böylesi keskin rekabet ortamında hegemonyası görece zayıflayan ABD’nin; Ortadoğu’da İsrail’e açıktan desteği hem silah, hem de petrol sanayiini yeniden harekete geçirecektir. Bu olgu da geleneksel kapitalist tekelci rekabet sektörlerinin öne çıkması için ortam yaratıldığı izlenimini yaratmaktadır. Silah sanayiinde ilk yüz şirketin 41 tanesi ABD’ye aittir. Yine ABD kökenli ilk 5 şirketin kârları 2022’de düşmüştü. Aralarında Lockheed Martin, Northrop Grumman ve General Dynamics gibi büyük ölçüde ABD ordusuna üretim yapan bu savunma sanayii (aslında saldırı) şirketleri, savaş olmazsa kârlılığı düşen bir profil çizmekteler ne yazık ki.

Bu arada savaşta çok kullanılması nedeniyle, füze kalkanı gibi savunma araçları üretimi ve ticaretinin hızlanabileceği düşünülebilir. Türkiye’ye 1,5 milyar dolar ödeme yapmasına rağmen S400’ler nedeniyle teslim edilmeyen F35 savaş uçakları, bu ara Ortadoğu’da bol miktarda bombalama yaparak, denenmiş oldu. Hizbullah liderini vuran uçaklar F35’den geldi.

Bu olgu aynı zamanda teknoloji aracılığıyla güç mücadelesinin, ekonomideki resesyonist süreci tersine çevirmedeki etkisini sorgulatıyor bize. Acı olan bu gösterinin çocuk ölümleri üzerinden ve öksüz ve yetim kalan çocuklar üzerinden (20 bin civarı) yapılması. Öte yandan hegemonya için petrol sanayiinde dolar cinsinden satışların sürmesinde ısrar devam etmektedir. Zira Ortadoğu’daki savaş durumu dolar endeksini yukarıya doğru hareketlendirdi. En büyük 6 petrol şirketinin ikisi (Exxon Mobile ve Chevron) ABD tekelidir. Petrolde tekelleşme eğilimi sınıra ulaştı ve iklim değişimi nedeniyle hedef olan sektör, değişime ayak diremekte devam ediyor.

Bu arada elektrikli araçlara geçiş süreci yaşayan dünya otomobil piyasasında petrol talebini daha da kısmaya dönük gelişmeler gözlenebilir. Örneğin Avrupa’da üretilen ve satılan araçların yarısından fazlası artık elektrikli. Bu da elektrikli araçlardaki rekabeti daha da keskinleştiriyor. Çin Halk Cumhuriyeti de Ortadoğu'yla ilgili fazla bir tepki göstermeyerek bu sürece destek vermektedir. Öte yandan bilişim, yapay zeka ve nano teknolojilere dayalı sanayilerde ABD’nin rekabet üstünlüğünü pekiştirici bir ortam yaratılıyor. Kasım seçimlerinde Trump başkanlığı kazanırsa, ekonomide eli rahatlasa bile siyasette zorlanacak, kaldı ki ekonomide garanti yok. Başkanlık seçim sonucu, ABD’deki geleneksel sektörlerin iç ve dış pazardaki toparlanma sürecine etki edecektir. Özetlersek, Ortadoğu’daki faşizm sonrası, tıpkı 2. Dünya Savaşı sonrası olduğu gibi birçok değişim isteği gündeme gelecektir. Neoliberalizmin son faşist dalgasına karşı ABD’deki ve dünyanın çeşitli yerlerindeki işçi grevleri ve hareketliliği bu sürecin önemli bir parçası olacaktır. Zira, ABD ve İsrail gibi büyük güçlerin hesaba katmadığı insanlığın vicdanı ve eşitsizliklere direncidir..

* Prof. Dr. / İktisatçı