Çaresizlerin çaresi: İşgal hareketi!

İngiltere'de 200 bin boş ev varken yaşanan konut krizi tamamen gereksiz. Krizin çözümü ise yeni bir işgal hareketi.

Google Haberlere Abone ol

Michele Hanson *

Yaşadığımız konut krizini anlamak mümkün değil. Aslında kimsenin evsiz olması gerekmiyor. İngiltere'de yaklaşık 200 bin  boş ev bulunuyor; yalnızca Birmingham'da 4.297 tane var. Ve bunlar sadece ev. Yıllardır terk edilmiş sayısız boş sinema, tiyatro, hastane ve istasyonu hesaba kattığınızda, (bazılarımızın endişe duyduğu) olası bir nükleer saldırıya karşı elimizde birkaç sığınak olduğunu düşünebiliriz. Ne kadar da büyük bir israf. Yaşadığım evden 30 dakika yürüme mesafesinde, sahiplerinin onlarla ne yapacağını bilemediği büyük bir tiyatro (1989'dan beri boş), bir hastane (on yıllardır boş) ve bir huzurevi (2003 yılından beri boş) var. Bu arada, bunların mükemmel durumdaki dairelere, pansiyonlara, toplum merkezlerine ve sığınma evlerine dönüştürüldüğünü düşünün.

İşgal evlerinin yeniden kurulmaya başladığını hayal ediyorum Yalnızca birkaç işgal evinden bahsetmiyorum , aynı anda ve organize biçimde birden fazla boş sitenin hepsini bir araya getiren, ülke çapında âni bir işgal hareketi; ki bu da işgalcilere, yerleşmek için daha fazla fırsat sağlayabilir. Bu esnada muhalif güçler, öncelikle yerleşilecek bölgeleri belirlemek için yığınlar halinde dolaşıyorlar...

'İŞGALCİLİK SERSERİLER HAREKETİ DEĞİLDİR'

Muazzam bir muhalefet olacağını tahmin edebiliyorum. Biraz garip bir sebepten ötürü, işgalciler, "bir şey vermeden alamazsın ordularını hiddetlendiriyor.  Ancak işgal etme k “bir hiç uğruna” yapılmıyor. Genelde bir oligarkın kullanmadığı villasına el koyan bir serseriler hareketi değildir bu. Düzgün bir şekilde gerçekleştirilir; çok zor bir iştir ve genellikle eski binaları restore edip muhtemel bir çöküşten kurtarmayı gerektirir. Onlarca yıl önce, Londra'nın kuzeyindeki Haverstock Tepesi'nde bulunan evlerin bazılarını işgal eden bir grup işgalciyle karşılaşmıştım; birlikte çatıları onarmak ve evleri ayakta tutmak için delicesine çalışmıştık.

Şimdi, Brighton'dan Argus, “birkaç sol örgüt, terk edilmiş bir üniversite binasında, kapıları tamir edip, zemini zımparalayarak tesisatları yeniden döşüyor; böylece yapılar bir toplum merkezine dönüştürülüyor” diye bildiriyor. “Barış, sev ve bulaşıklarını yıka,” diyor duvardaki bir not. Sanki, hayallerim gerçek olmuş gibi...

Bu nedenle, daha da ileri gidiyorum ve tüm konseylerin, büyük şirketlerin ve kuruluşların ellerini bu yapılardan çekmelerini ve kullanılmayan tesislerini bir yıl içinde satmalarını; yahut bu yapıları kullanmaları gerektiğini söyleyen bir yasa hayâl ediyorum. Aksi takdirde, hükümetin ilgili bir departmanı tarafından istimlâk edilerek makûl fiyatlı belediye konutlarına dönüştürülerek yeniden satılmamak kaydıyla, ihtiyaç duyulan miktarda konut stokunun oluşmasına izin verilebilir. Olmaz mı dersiniz?

Yazının aslı The Guardian'da yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)