Avustralya’nın çalınmış kuşağı hikayesini anlatıyor
Avustralya'da 1910 ve 1970 yılları arasında uygulanan devlet politikasıyla, yerli çocuklar ailelerinden zorla alındı. Avustralya İnsan Hakları Komisyonu bu politikayla, Aborijinlerin yok edilmek istendiğini söyledi. Gazeteci Matthew Sherwood, 'Çalınmış Kuşaklar' olarak bilinen Aborijinlerin, fotoğraflarını kendi hikayeleri ve kendi sözcükleriyle belgeliyor.
Evelyn Nieves
Alfred Calma, polis onu annesinden kopardığında 4 yaşındaydı, bir daha da annesini görmedi. Aynı durum, Joyce Napurrula –Schröeder ve Morcom için de geçerli. Schröeder, annesinden ayrıldığında iki yaşında bile değildi. Morcom ise daha yeni doğmuştu.
Hepsinin ortak şanssızlığı Avustralya’nın felaket getiren zoraki asimilasyon deneyi sürecinde 'half caste' (melez) olarak doğmalarıydı. 1970 yılına kadar 6o yıl boyunca süren devlet politikalarıyla Aborjin ve Torres Strait Adası çocukları toplanıp beyaz ırkın parçası kabul edilerek kilise yönetimindeki yatılı okullara gönderildi.
ÇALINMIŞ KUŞAKLAR
Kendileri için emsal teşkil eden Kanada Yerlileri ve ABD'deki Kızılderili yatılı okulları gibi, Avustralya'nın programı da yerli kültürünün bütün izlerini silmeyi hedefliyordu. Okuldan çok sürgün yeri gibi yönetilen enstitülüler vasilik yaptıkları çocuklarda ve onların geldiği toplumlarda hayat boyu silinmeyecek yaralar bıraktı. On yıllar sonra foto muhabiri Matthew Sherwood yatılı okul mağdurlarının hikayelerinin 'Çalınmış Kuşak' toplamaya başladığı zaman korkunç anılar ortaya çıktı.
Görmezden gelinmek yaşadıkları arasında en masum olandı. Daha kötüsü de vardı: 1953 doğumlu Woolwonga soyunda gelen Alfred Calma’nın, yatılı okulda geçirdiği süre zarfında, bir çok kişi tarafından defalarca cinsel istismara uğraması gibi. (Calma 14 yaşına geldiğinde büyük bir çiftlikte hayvan bakıcısı olarak çalışması için gönderilmişti- sistemin yaşı gelen yerli erkeklerini yerleştirdiği tipik geleceği olmayan iş)
1952 yılında doğan Eastern Arrernte asıllı Nicholas Flowers kıyafetleri çıkarılarak dikiş makinesi kayısı ile dövülmüş. Yine Eastern Arrente’li 1939 doğumlu Zıta Wallace yanlışlıkla bile olsa ana dilde konuşmanın dayağı arttırdığını hatırlıyor: “Kendi dilimizi konuşmamız için daha ilk günden bizi kırbaçladılar. Bize şeytanın dölü paganlar olduğumuzu, ana dilimizin uğursuz olduğunu ve konuşamayacağımızı söylediler. Her konuştuğumuzda kemerle dövülürdük”
'Çalınmış Kuşaklar' çalışmasında gazeteci Sherwood, Avustralya’nın kuzeyindeki ailelerden kaçırılan çocukların kaderlerini kendi hikayeleri, kendi sözcükleriyle belgeliyor. Portreler tıpkı şipşak fotoğraf gibi röportajın yapıldığı yerde ve zamanda yapılıyor. Sherwood amacının, yaşananlar anımsandığında yüzde beliren duyguyu yakalamak olduğunu söylüyor. Sherwood’a göre portreler metinleriyle birlikte sergilenmek zorunda: Alıntılar görüntüler kadar eşit derecede etkili.
KANADA YAŞANANLARDAN HABERSİZDİ...
Toronto doğumlu Sherwood, projesini Kanada’da sergilemek ve kendi ülkesindeki yerliler için olan sonuçlarını belgelemek istiyor. Kanadalıların büyük bir kısmı neredeyse on sene öncesine kadar devletin Kızılderili okullarında yaşanan vahşetten habersizdi. Başbakan Stephen Harper “Yerlilerin maruz kaldığı sistematik kültürel soykırım” için özür dileyene kadar…. Avustralya 2008 yılında yerli halktan özür dilemeyi daha tantanalı bir şekilde yaptı. (Nüfusun çoğunluğu yerlilerin olduğu bölgelerde yaşamadığı ABD’de ise yüzyıl süren bu politikadan halkın çoğu habersiz. Başkan Obama 2009 da yerlilerden özür dilese de büyük yankı uyandırmadı)
KANADA'DA YERLİLERİ TANIMIYORDU
Toronto ve çevresindeki kasabalarda büyüyen 33 yasındaki Sherwood, Kanada’daki yerli halkla ilgili sınırlı bilgiye sahipti. Fakat bu durum, çalıştığı gazetenin onu ilk iş olarak olarak ülkenin doğu şeridinde bulunan New Brunswick'deki yerli halkın yaşadığı bölgeye fotoğraf çekmesi için görevlendirmesiyle değişti. Bu deneyim Sherwood’u Kanadalı yerlilerin tarihini öğrenmeye itti. Fort Albany ve Ontario’deki okulların kurbanları 2013 yılında tecavüzden, elektrikli sandalyeye kadar yaşanan vahşeti ayrıntılı olarak ele alan belgeleri yayınladıklarında, Sherwood yerli okullarını derinlemesine incelemeye karar verdi.
Avustralya'nın Sydney kentine taşınan ve yılın bir kısmını burada geçiren Sherwood, yerli okulların tarihinin Kanada’da bulunanlarla hemen hemen aynı olduğunu keşfetti. Sherwood “Dünyanın diğer ucunda aynı şeyler yaşandı ve sonucunda oluşan sosyal problemlerin günümüzde hala var olması dikkat çekici” yorumunda bulunuyor. Yatılı okullar Avustralya’nın her köşesinde faaliyet gösterdiler. Fakat Sherwood vaktinin çoğunu Kuzey Bölgesi’nde geçirdi. Çünkü burada okul kurbanları tazminat alabilmek için Federal Mahkemeye başvurmaya zorlanıyor ve uzun süren, travmaların tekrarlanmasına neden olan bu davalar kaybediliyordu. New South Wales gibi eyaletlerde ise okul mağdurları, kendileri için tasarlanmış departmanlardan yardım alabiliyorlar.
'İSTEDİĞİM TÜM HİKAYELERİN DUYULMASI'
Yatılı okul devri dikkatleri çekerek pek çok kitap, sinema ve habere konu oldu. Vancouer'da okul tarafından parçalanmış Ojibwe-Cree ailesinin hayat mücadelesini konu alan müzikal bile gösterime girdi. Ama hala yatılı okulda yaşananlar bölgelerdeki toplumun bilinçaltının derinlerinde yerini koruyor. Yerli halkın günümüzde yaşadığı acıların kökenleri, yatılı okul zamanlarına dayanıyor. Bu travmalara yüksek oranda intihar ve alkol bağımlılığı da dahil. “Ben eğitimin dünyadaki problemlerin çoğunun çözümünün temel parçası olduğuna kesin olarak inanıyorum” diyor Sherwood. “Bu noktada tek istediğim belgelerin mümkün olduğu kadar çok seyirciye ulaşması. Irkçılık hem Kanada’da hem ABD’de hemen hemen dünyanın her yerinde yaşanıyor. 'Çalınmış Kuşaklar' yerli halkın hikayelerini ele alsa da, inanıyorum ki daha geniş kitleleri ilgilendiriyor”.
Makalenin orjinali New York Times sitesinde yayınlanmıştır. (Çeviren: Elif Belek)