Kızdığında Meksika’yı sevmeyeceksiniz

Başkan Trump’ın dillendirdiği hakaretler, Meksika siyasal sistemini tehlikeli topraklara itiyor. Meksika halkının tepkisini üzerine çeken bu yaklaşım, yakın zamana dek iyi bir müttefiklik ilişkisi yürüten iki ülke açısından büyük sorunlara yol açmak üzere.

Google Haberlere Abone ol

Jorge Guajardado *

New York Times’ın Mexico City muhabiri olarak çalışan Alan Riding, 1985 yılında yayınlanan “Uzak Komşular” adlı kitabında, Meksika devlet başkanının tek parti döneminde yapabileceği iki şey dışında, gerçekten güçlü bir konumda olduğunu aktarıyordu: “1- Yeniden seçilmek (Meksika devlet başkanları için anayasada bir kere seçilme sınırı var) ve 2- Meksika’yla Amerika Birleşik Devletleri ilişkilerini dostaneleştirmek.”

Meksika’nın, Meksikalılar için gayet açık olsa da Washington’un nadiren anladığı, Birleşik Devletler ile uzun süredir devam eden karmaşık bir geçmişi var. Meksikalılar açısından ABD, topraklarımızın yarısını işgal ederek çalmış bir ülkedir. Meksikalı çocuklara, hâlâ Mexico City’de 19. yüz yılda yaşanan bir savaş ve “Castillo de Chapultepec”i (Chapultapec Kalesi) savunan genç askerlerle ilgili “Niños Kahramanları” adlı hikaye öğretiliyor; bu askerlerden birisi kendisini Meksika bayrağına sararak, Yanki’ler tarafından yakalanmaktansa, kendini surlardan aşağı atarak ölmüştür. Bu hikayenin gerçek olup olmaması bir kenara, Meksikalılar çocukluklarından itibaren, kuzey komşumuz karşısında utanç duymaktansa onurlu bir şekilde ölmenin daha iyi olduğunu öğrenirler.

Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’nın (NAFTA) imzalanmasından beridir, Birleşik Devletler karşıtı bu fikirler unutulmaya yüz tuttu ve hatta sessizliğe büründü. Meksikalılar ABD ile ticaret yapmayı kabullendiler ve Meksika hükümeti, halkı ABD’yle olan işbirliğinin ona karşı olmaktan daha faydalı olduğuna ikna etmeyi başardı. Meksikalılar isteksizce de olsa bunu kabullendiler. Meksikalıları tanıyan herkes, komşular arasındaki iyilik ve dostluğun ötesinde, Amerika’ya karşı her daim bir şüpheyle bakıldığını bilir.

TRUMP ETKİSİ

Şimdi hızlıca iki bin Trump yılına gelelim. Meksika şimdi onun tweetlerine ve aşağılamalarına kulak kesiliyor. Harvey kasırgasının Houston’ı yıkıp geçmesinin ardından, bir depremden sonra yaklaşık 100 Meksikalı’nın hayatını yitirmesinden ötürü bilindik sahte taziyelerini dahi sunmadığını hatırlıyoruz. Böylece tüm eski şüphelerimiz de onaylanmış oldu: “Birleşik Devletler dostumuz değil. Birleşik Devletler yine bizi işgal edecek.” Yani, NAFTA’dan önce bulunduğumuz yere geri döndük.

Şu anda yaşadığım Washington’da insanlar bana endişelenmemin yersiz olduğunu, onun twitlerini ciddiye almamamı söylüyor. “O yalnızca kendi tababanını sağlamlaştırıyor,” diyorlar. Belki öyledir. Fakat Meksika’da birçok kişi Amerikalıların bizi mahvetmek istediğine inanıyor ve Meksikalı politikacılar tüm dünyadaki diğer politikacılar gibi seçmenlerin kalbini kazanmak istediklerinden, seçmenleri yeniden ikna etmek zorunda kalıyorlar. Seçmenlerin Meksika’daki üç büyük siyasi partiden hangisini destekledikleri mühim değil, zira talep aynı: “ABD bize hakaret etmesin! Bu bir daha asla tekrarlanmasın!”

Amerikalı gözlemciler açısından Trump’ın pazarlık taktikleri olarak görünen şey, Meksikalı liderler açısından gerçek bir sınav niteliğinde. Bu taktiklere göz yumulması, herhangi bir parti açısından orman kanununu andıran ve siyasi açıdan kabul edilemez bir çizgi olarak görülecek ve Başkan Enrique Peña Nieto’nun da bunu kabul etmesi mümkün değil.

ABD POLİTİKASI MEKSİKA’DA POLİTİK ORTAMI GERİYOR

Mevcut dinamik, Meksikalı NAFTA müzakerecilerini zor durumda bırakıyor. Sol cephenin başkan adayı Andres Manuel Lopez Obrador, mevcut başkan başarılı biçimde görüşme yürütemeyecek kadar zayıf olduğundan, müzakerelerin 2018’deki Meksika Parlamentosu seçimlerinden sonraya bırakılması gerektiğini açıkladı. Sağ cenahtaysa Hristiyan Demokrat PAN’in temsilcisi Senatör Roberto Gil Zuarth, Trump tarafından Meksikalılara saygı gösterilmediği sürece müzakerelerin terk edilmesi gerektiğini ve PAN başkan adayı Margarita Zavala’nın da ulusal haysiyetten ödün verilmesini istemediğini ifade etti. Orta yolu izleyen Başkan’ın Kurumsal Devrimci Partisi (PRI), Trump her şeyi mahvetmeden müzakerelere devam edebilmeyi umarak, duruma ihtiyatla yaklaşıyor. Meksika’ya karşı tehdit ve hakaretler sürerse, müzakerelerden çekilerek anlaşmayı bozmaktan başka bir seçeneğin kalmayacağını biliyorlar. O durumda kendimizi Meksika bayrağına sararak, bizi aşağılayanlara teslim olmaktansa, kendimizi surlardan aşağı atarız.

Peki, Meksika NAFTA dahilinde ABD’yle anlaşmaya kalkarsa neler olur? Bunu, ekonomik maliyeti hesaplamak ve hangi ülkenin daha fazla kaybetmek durumunda kalacağını tartışmak noktasında ekonomistlere bırakıyorum; ancak bu tip bir senaryoda ortada bir galip olmayacağı da besbelli. Bana kalırsa, Amerika Birleşik Devletleri’yle olan işbirliği Meksika’da siyasi bir zehir haline geldi. Her partinin gösterdiği kadın ya da erkek her aday (başkanlık seçimlerine bir kadın liderlik edecek), kendisini en ateşli Birleşik Devletler karşıtı pozisyonda konumlandırmaya çalışacak. Dolayısıyla, her aday, seçmenlere Trump’ın bizi ezmesine izin vermeyeceğini ispatlamaya çalışacak.

DURUM KÖTÜLEŞEBİLİR Mİ?

Daha ne kadar kötüleşebilir ki? Müzakerelerdeki ilk madde, muhtemelen göç konusunda yürütülen işbirliği olacak. Geçtiğimiz on yılda Meksika, Orta Amerika’dan gelen göçmenlerin ABD sınırına ulaşmasını engellemek için çok çalıştı. Bu, ABD’nin kirli işlerini yaptığımız için bizden rahatsız olan Latin Amerikalı komşularımızla olan ilişkilerimizi de aşındırdı. Düşman bir kuzey komşusu ile yürütülen bu işbirliğini yakın zamanda durdurmak zorunda kalacağız.

Sonraki madde, uyuşturucu savaşlarına ilişkin işbirliği olacak. Meksikalılar, topraklarımızda gezen silahlı Amerikalıların uzun süredir devam eden şüpheli hareketlerinden rahatsızlar; ister işgal kuvvetleri, isterse ABD’li yasal görevliler olsun, fark etmiyor. ABD’yle yapılan NAFTA anlaşması sonrası yaşanacak soğuk savaşta, Meksika Hükümeti uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadelede ortak çalışmakla görevli ve şu anda Meksika’da bulunan tüm ABD’li ajanları geri göndermek zorunda kalacak.

Sorun bununla da bitmiyor. Meksika’da gerçekleşen uyuşturucu kaçakçılığı, her zaman ABD’nin bir sorunu olarak görülmüştür. Hangi Meksikalı’ya sorarsanız sorun, size hemen talebi yaratanın ABD olduğunu, silah ve kara para aklama işlerine destek verdiğini  bize düşenin ise ölmek olduğunu söyleyecektir. Uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele konusu Meksika’da pek onaylanmaz; çünkü bu konu, başka bir ülke adına yürüttüğümüz bir mücadele olarak görülür. Böyle bir görüşün doğru olup olmaması bir tarafa, Meksika Hükümeti’nin böyle tartışmalı bir meselede düşman bir komşuyla işbirliğine gitmesi, siyasi açıdan olumsuz karşılanıyor. Bu, Meksikalı yetkililerin şu anda öne sürdüğü bir tehdit değil, yalın bir politik gerçek.

Teröre karşı mücadele acı vericidir. 11 Eylül’den beri Meksika tartışmasız biçimde ABD topraklarına ulaşmaya çalışan teröristlere karşı en büyük engel oldu. ABD’li mevkidaşlarıyla sıkı bir işbirliği yürüten Meksikalı yetkililer, Washington’daki Suudi büyükelçisine suikast düzenlemeyi planlayan bir çift İranlı da dahil olmak üzere, ABD’ye girmeye çalışan 200’ü aşkın terör şüphelisinin yakalanmasına yardımcı oldular. ABD-Meksika ilişkilerinin dağılmasıyla birlikte, genel nüfusta ya da polis ve askeri kurumlar arasında yürütülen işbirliğinin devam etmesi noktasında politik bir istek de kalmayacak.

Liste devam ediyor: Sağlık, çevre, ulaşım, su, hastalık kontrolü... Meksika ve Amerika Birleşik Devletleri’nin yürüttüğü işbirliğinin dünyada başka bir örneği yok. Tıpkı hazır ve temiz bir oda gibi, bu yaygın ve günlük işbirliği de pek dikkat çekmiyor; bir şeyler yıkılıp karmaşa başgöstermeye başladığında, bunun kıymeti de anlaşılacaktır.

Meksika ve ABD bir kırılma noktasında. Meksika’daki Başkan, ABD’den uzaklaşılmasını talep eden politik baskılara karşı direnemeyecek bir duruma geliyor. Trump’ın tweetleri, Washington’da gülüşmelere yol açsa da Meksika’da bir şaka gibi görünmüyorlar. Biz, Birleşik Devletler için güçlü bir müttefik ve iyi bir komşuyduk. Trump ise kurnazlığı ve ırkçılığı nedeniyle tüm bunlara son verebilir.

*Jorge Guajardo, 2007-2013 yılları arasında Meksika’nın Çin büyükelçiliğini yaptı ve şu anda Washington şehrinde yaşıyor.

Makalenin aslı Politico'da yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)