Büyük Ekim için 3 fragman: Dün çok erkendi, yarın çok geç
Dünya 100 yıldır, ya yanında ya da karşısında yer alarak Ekim Devrimi’nin etrafında döndü bir bakıma. Bugün en çok “yokluğundan” hissediliyor.
1. YENİ İNSAN
“(…) işte ancak o zaman burjuva hukukunun dar ufukları kesin olarak aşılmış olacak ve toplum, bayraklarının üzerine şunu yazabilecektir: Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacı kadar!” (1)
Rusya’da işçiler, yoksul köylüler ve zaten bunlardan oluşan savaş yorgunu askerler, Rus takvimiyle 17 Ekim, miladi takvimle 7 Kasım 1917 günü, “Tüm iktidar sovyetlere” sloganıyla ülke yönetimini ele aldılar. Bu, dünya toplumsal tarihinin en önemli olaylarından biri olarak, kendisinden sonraki tüm insani faaliyete etki edecek bir patlamaydı.
Fransız devrimi 19. Yüzyıl'ı başlatmış, bu büyük devrimin ardından kurulan dünyada ‘birey’ gönenirken, toplum büyük eşitsizlikler, buhranlar, sömürü ve savaşların arasında kalmıştı.
Ekim Devrimi, bu eskimiş dünyanın ölümlü olduğunu haber vererek, insanlığın bir alternatifi olduğunu göstererek 20. Yüzyıl'ı başlattı.
Eski düzenleri yıkanlar hep ‘kalabalıklar’ olmuştu. Ekim, sadece eskiyi yıkanın değil yeniyi kuranın da ‘kalabalıklar’ olacağı, başka bir yöntem doğuruyordu. Toplumların tarihi için bir sıçramaydı. İnsanlığın sadece yeni bir ülke/sistem değil, yeni bir yaşam da kurabileceğine dair o en derin iyileşme arzusunun işe koyulmasıydı. Bütün insanlığın kurtuluşunu ve ‘yeni bir insanı’ hedefliyordu. Toplumsal ve iktisadi olarak emekçilerin eseriydi, ama biyolojik ve ahlaki olarak tüm insanlığa aitti. Ekim, sadece insanların değil insanlığın da bir eylemiydi.
2. EKMEK, BARIŞ, TOPRAK
“[Ekim] devrimi, dünyaya bir kez daha öğretmiştir ki, Anavatan’ın kaderi bir kez yoksullara, düşkünlere, proleterlere, ve emekçi halka teslim edildiğinde, en güçlü işgalciler bile püskürtülebilirler.” (2)
Devrimin sloganı “Ekmek, Barış, Toprak” idi. Ezilen sınıfların en temel sorunlarının yazıldığı basit bir bayrak: İşçiye ekmek, askere barış, köylüye toprak.
Slogan o kadar güçlendi ki, iktidardaki tutucular, o köhne ama vazgeçilmez ‘vatanseverlik’ demagojisine tutunmaya çalıştılar. Devrimcileri “vatan için savaşmamakla” suçladılar. Ekim devrimcileri, bugünün de büyük illeti olan bu demagojiye karşı, barışı savunma kararlılığını gösterdi.
Ekim, dünyayı kana bulayan savaşlara karşı tarihin en büyük barış hareketiydi aynı zamanda. Sıkışmış, sonuçsuz, karşılıklı bir katliama dönüşmüş Birinci Dünya Savaşı’na devam etmeyi reddedenlerin; bu savaşın en baştan beri yanlış olduğunu söyleyenlerin devrimiydi. Sadece Rusya’yı değil, bütün dünyayı düşünerek savaşın sona ermesini istediler. Evrensel bir barış hareketiydi Ekim devrimi.
İlk iş olarak savaştan çekildiler.
Ama savaşmak zorunda kaldıklarında… Eski Rusya’nın müttefikleri İngiltere, Fransa, Amerika ve Japonya tarafından örgütlenip dört yandan ülkeye sokulan yabancı askerlere ve içerideki ‘Beyaz’ ordulara karşı iki yıl boyunca amansız bir iç savaşı sürdürdüler. Yabancı askerler ve ‘vatansever’ Beyazlardan oluşan bozgunculara karşı vatanlarını savundular. Ve kazandılar.
Barış yanlısı emekçilerin, bir vatanı savunmak için en etkili, en görkemli güç olduğunu gösterdiler. Ekim, barışın da devrimiydi.
3. LENİN
“6 Kasım çok erken. Ayaklanmanın tüm Rusya’ya dayanması gerekir. Oysa, ayın altısında tüm delegeler henüz Kongreye gelmemiş olacak. Ama 8 Kasım da çok geç. Bu tarihte kongre olacağından kesin ve ivedi kararlar alamazlar. 7 Kasım’da harekete geçeceğiz o zaman!” (3)
Lenin, dünyanın en kalabalık devriminin bu ‘birinci kişisi’, Rus toplumunun ve akıp gitmekte olan hayatın muazzam bir analizini yaparak, bu devrimci doğumun gerçekleşmesine aracılık etti. 3 Kasım günü yapılan bir gizli devrimci toplantıdaki “6 Kasım çok erken, 8 Kasım çok geç” sözleri, başka bir tanığa gerek olmaksızın onun dehasını gösterir: Devrim gerçekten de 7 Kasım’da başarıldı. Ekim, insanın akli potansiyelinin, zihinsel gelişiminin de bir devrimiydi.
Dünya 100 yıldır, ya yanında ya da karşısında yer alarak Ekim Devrimi’nin etrafında döndü bir bakıma. Bugün tam 100 yaşında Ekim. Ona düşmanlıkla kurulan dünya, yerel, bölgesel ve küresel savaşların, acımasızlıkların gölgesi altında. Din, milliyet, vatan görünümlü; kâr, enerji, paylaşım savaşları sürüyor. 1917’den itibaren esasen “Ekim’e karşı kurulan” ve bugüne kadar gelen dünya, artık kendi güç merkezlerinde bile refahı, huzuru, istikrarı sağlamaktan uzak. Batılı merkezlerde, eski sömürgelerde ve halihazırdaki sömürgelerde şiddet, terör ve yoksulluktan başka bir şey üretmiyor.
Ekim Devrimi, böyle bir dünyada, 100. yaşına giriyor. Ve en çok “yokluğundan” hissediliyor.
(1) Karl Marx, “Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi”, s. 31, Sol Yayınları
(2) İtalyan Partizanların 1944 tarihli bir duvar gazetesinden aktaran Eric Hobsbawm, “Kısa 20. Yüzyıl”, s. 71, Everest Yayınları
(3) 3 Kasım’daki gizli Bolşevik toplantısından aktaran John Reed, “Dünyayı Sarsan 10 Gün”, s. 83, Oda Yayınları