Engels'in sevdiği şarkılar
Engels'in, sıradan bir dinleyiciden oldukça ileri bir seviyede olduğunu söyleyebiliriz. Genç Engels'in sadece bir opera ve konser takipçisi olmayıp, aynı zamanda bir koroda görev alması ve yer yer amatörce besteler yazmaya çalışması bize müzikle ilişkisini anlatıyor.
Nasıl ki konu Marksizm ve dinden söz açıldığında 'din halkın afyonudur' ezberi öne sürülüp duruyor ve sözün 'kalpsiz dünyanın kalbi, ruhsuz dünyanın ruhu' kısmı unutuluyorsa, benzer bir hata müzik konusunda da yapılıyor. Lenin'in Gorki'ye yazdığı mektubundaki, “Çoğu zaman müzik dinleyemiyorum, sinirlerime dokunuyor” cümlesi, başı sonu okunmadan alınıp ortaya konuyor. Oysa Lenin'in müziğe bakışını gerçekten anlamak istiyorsak, asıl bu cümlenin hemen öncesini okumamız gerekiyor:
“Appassionata’dan [Beethoven’in 23. Sonatı] daha iyi bir şey bilmiyorum, verseler her gün dinlerim. Ne baş döndürücü, ne insanüstü bir müzik! Bunu duyduğumda gururla, belki biraz da naifce şöyle düşünüyorum: Bak! İnsanlar ne mucizeler yaratabiliyorlar! Ama çoğu zaman müzik dinleyemiyorum, sinirlerime dokunuyor. İçinde yaşadıkları bu iğrenç cehenneme rağmen böyle güzel şeyler üretebildikleri için insanların başını okşamak, kulaklarına aptalca tatlı sözler fısıldamak istiyorum. Gelgelelim bugün kimseyi okşamaya gelmez, zira karşılığında ancak senin elini ısırırlar; hiç acımadan oturt oturtmasına ama teorik açıdan biz her türlü şiddete karşıyız, o n’olacak? Bu öyle zor bir iş ki, şeytana pabucunu ters giydirir!”
KORO KURAN, BESTE YAPAN GENÇ ENGELS
Ancak müzik konusunda Engels'i, Lenin'den ve hatta Marx'tan, daha farklı ele almak gerekiyor. Yaşadığı asrın belki de en sıra dışı düşünürlerinden olan Engels'in, sıradan bir dinleyiciden oldukça ileri bir seviyede olduğunu söyleyebiliriz. Genç Engels'in sadece bir opera ve konser takipçisi olmayıp, aynı zamanda bir koroda görev alması ve yer yer amatörce besteler yazmaya çalışması bize müzikle ilişkisini anlatıyor. Engels'in doğduğu ve büyüdüğü şehir olan Barmen'de babasının tekstil fabrikası vardır. 1837'de, 17 yaşında lise öğrenimini tamamladıktan sonra şirketin ihracat işleriyle ilgilenmek üzere Bremen'e gider. Genç Engels, buradan kız kardeşi Marie ile okul arkadaşları Friedrich ve Wilhelm Graebner'e yazdığı 46 mektubun 12'sinde müzikten bahseder:
Örneğin kardeşi Marie'ye, 9-10 Ekim 1838 tarihinde yazdığı mektupta şöyle der, “Geçen cuma günü tiyatrodaydım. Oldukça hoş bir opera olan 'Granada Geceleri'ni (Das Nachtlager in Granada) sahnelediler. Bu gece 'Sihirli Flüt' (Die Zauberflöte K. 620) var, kesinlikle gitmeliyim. Nasıl bir parça olduğunu görmeyi bir şekilde ayarlamalıyım. Umarım oldukça iyi olur... Tiyatroya gittim ve 'Sihirli Flüt'ü çok sevdim. Keşke bir ara benimle birlikte gelebilsen, bahse varım sen de seversin.”
İLAHİ KİTAPLARINDAN 'ÇALINTI'
Engels'in yaptığı amatör bestelere de yine bu dönem yazdığı mektuplarda sıkça rastlıyoruz. Marie'ye birkaç ay sonra, koro kurduğunu ve beste yapmaya başladığının haberini verdiğinde giriştiği işin zorluğunu ve henüz yolun başında olduğunu belirtip örnekler veriyor. Sözleri 1529'da Martin Luther tarafından yazılan bir ilahi olan 'Bizim Güçlü Kalemiz Tanrımızdır'ın (Ein feste Burg ist unser Gott) ilk iki dizesini yorumlayarak mektuba ekler (aşağıda). Daha sonraki mektuplarda farklı besteleri yorumlamaya devam eder.
7 Ocak 1839'da yine kardeşine şöyle yazar, “Şimdi dinle, bestelemek oldukça zor, pek çok şeye dikkat etmen gerekiyor -akorların uyumu ve doğru ilerleyiş- bu baya zahmet istiyor. Ama sana tekrar bir şey gönderip gönderemeyeceğime bakacağım. Şimdi bas ve soprano seslerin sırayla değiştiği farklı bir koro üzerine çalışıyorum. Şuna bir bak: [aşağıdaki notaları yazar]. Eşlik edilen kısım hâlâ eksik; zaten büyük ihtimalleri bazı detayları değiştireceğim. Dördüncü satır hariç, çoğu bölümün ilahi kitaplardan çalındığı açık. Sözler ünlü Latin 'Stabat mater dolorosa'dan. Lütfen bas bölümlerindeki birden fazla hatayı affet. Müziği yazmaya alışkın değilim.”
Engels yakın çevresindekilerle bestelerini ve fikirlerini paylaşadursun, aynı zamanda Friedrich Oswald ismiyle Morgenblatt für Gebildete Leser ve Telegraph für Deutschland gazetelerine kültür ve toplumsal konularda yazı dizileri yollamaya başlar. Bu yazılarda İtalyan, Rus ve Fransız müziğini Alman müziğiyle kıyaslar, Bremen'deki müzikal hayatı ele alır...
BERLİNLİ KADINLARDAN LİSZT İÇİN 'MEYDAN KAVGASI'
Bremen'deki 'staj' döneminin sona ermesiyle birlikte 1841'de Barmen'e döner ve Berlin'deki topçu alayında bir yıllığına askere alır. Burada müzikle eskisi kadar ilgilenemese de eleştirilerini çevresindekilerle paylaşmaktan geri durmaz. Engels yaptığı bestelerden daha istikrarlı bir şekilde, özellikle yazdığı bazı mektuplara sık sık konuyla ilgili karikatüre yakın çizimlerini ekler. 16 Nisan 1842'de kardeşine yazdığı mektupta da Engels'in çizer yönünü görebilmek mümkün...
Metnin köşesinde de çağının en önemli piyanistlerinden Franz Liszt'in küçük bir karikatürü vardır. Üstelik konserler sırasında tanık olduğu komik anıları da Marie'ye aktarır: “Bay Liszt buradaydı ve piyanosuyla tüm kadınları büyüledi. Berlinli kadınlar onun tarafından öyle sersemletilmişti ki; bir konseri sırasında düşürdüğü eldivene sahip olmak için meydan dövüşü vardı ve iki kızkardeş şimdi hayatları boyunca küsler. Çünkü biri eldiveni diğerinin elinden kaptı. Kontes Schlippenbah, Büyük Liszt'in yarım bıraktığı çayı, içindeki parfümü yere döktürdüğü parfüm şişesinin içine doldurdu. O andan sonra şişeyi mühürledi ve çalışma masasının başucuna onun sonsuz anısını koydu, her sabah hakkında çıkan karikatür gibi, gözleriyle ziyafet çekiyordu. Böyle bir skandal görülmedi...”
Daha sonraki yıllarında ise Engels'in komünist olması ve farklı alanlardaki çalışmalarına yoğunlaşmasıyla birlikte müziğe ilgisi eskisine göre azaldı. Ancak çeşitli mektuplaşmalarında müzikle ilgili benzetmelere başvurmaya devam etti. Örneğin Alman sosyal demokrat Eduard Bernstein'a 15 Mayıs 1885'de yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Sen ve Kautsky birbirinizleyken o kadar karamsarlık içindesiniz ki bütün bu etkileşimden minör gamda bir konser yapılabilir; aynı Wagner'in parçalarında, her kötü bir şey olduğunda kendini salan trombon gibi.”
Her ne kadar amatörce olsa da Engels'in çizimleri kadar müzikal yetkinliği de onun çok yönlülüğünü gösteriyor. Böyle bir insanın toplumsal bilimlere de çok yönlü yaklaşmasına şaşırmamak gerek!
Kaynaklar ve daha detaylı bilgilerin yer aldığı linkler:
1- https://mronline.org/2010/08/18/marx-and-engels-on-music/#lightbox/0/
2- http://m.bianet.org/biamag/toplum/180082-whiplash-beethoven-lenin-ve-pedagoji
3- https://www.marxists.org/archive/marx/works/subject/art/preface.htm