Benno Ohnesorg neden öldürüldü?

Bugün 2 Haziran... 51 yıl önce bugün, Benno Ohnesorg’un kafasına sıkılan ve onu geç gelen yardım sonrası hastaneye götüren ambulansta öldüren kurşun, Almanya’nın tarihini değiştirdi. Peki İran şahı ve eşinin Batı Berlin ziyaretini protesto edenlerden biri olan Ohnesorg neden katledildi? 51 yıl önce Ohnesorg’u katleden bu kurşun Almanya’nın tarihini nasıl değiştirdi?

Google Haberlere Abone ol

60’larda, artık birer genç olan 2. Dünya Savaşı çocukları, “yeni demokrasi” diye adlandırılmış bir bulutun karanlık gölgelerinde, herkes için hak ve eşitlik temelli bir gelecek yaratmaya çalışıyorlardı. 60’ların ortalarına kadar bir kimlik yaratma çabasında olan Batı Almanya, komünizm düşmanlığını en üst safhaya taşırken, bir yandan da ABD’nin 'en yakınında'ki konumunu koruyordu. “Nazisizleştirme” politikası ancak kağıt üzerinde kalıyor, eski Naziler Alman devletinin her alanında memur olarak özgürce söz sahibi olabiliyordu.

“Demokratik” ve “savaş karşıtı” bir yasayla yola çıkan Federal Alman Devleti, büyük tepkilere rağmen, yeniden silahlanmaya başlıyor, 1955’te NATO’ya katılıyor ve 1956’da zorunlu askerliği yürürlüğe koyuyordu. Nükleer silahlanmaya yönelen Federal Almanya hükümetinin gündeminde ise 1960’ta ilk taslağı hazırlanan, “Olağanüstü Hal Yasası” düşmüyordu. Federal Almanya, “içerideki düşmanlara” yani, ülkenin gidişatından hoşnutsuz olanlara, sokak muhalefetine, öğrenci hareketine karşı da en sert önlemleri alıp, “haklı” şiddet ile müdahale etmeliydi.

Benno ve eşi Christa Ohnesorg

‘ŞAH! ŞAH! ŞARLATAN!’

Almanya için bir dönüm noktası olarak kabul edilen 2 Haziran 1967 gününün öncesinde, emperyalist devletler tarafından korunan ve desteklenen diktatör Şah Pevlevi’nin ziyaretini protesto etmek için eylem çağrıları yapıldı. Daha sonraları RAF’ın (Kızıl Ordu Fraksiyonu) kurucu isimlerinden olacak gazeteci Ulrike Meinhof, baş yazarı olduğu Konkret Dergisi’nde, Şah’ın eşine hitaben, “Farah Diba’ya Açık Mektup” başlığı ile bir yazı kaleme aldı. Meinhof, Şah’ın döneminde gerçekleşen yolsuzlukları, ABD ile yapılan uyuşturucu ticaretini, Tahran Üniversitesi’ndeki baskı ortamını, Musaddık yönetiminde kamulaştırılan İran petrollerinin şimdi nasıl ABD’ye verildiğini, açlık çeken İran halkının 'yok sayılışını' yazdı.

“...Federal Almanya Devlet Başkanı’nın sizi ve kocanızı, bütün bu dehşet verici şeylerden haberdar olarak buraya davet etmesine şaşırıyor musunuz? Biz şaşırmıyoruz. Ona toplama kampı tesisleri ile ilgili bilgilerini sorun. Kendisi bu konuda bir uzmandır” cümlelerine yer veren Meinhof’un yazısı, toplumda büyük yankı uyandırdı.

Opera Binası’nın önünde bir araya gelen, çoğunluğu öğrencilerden oluşan, yaklaşık 3 bin kişilik grubun ellerinde yumurta ve domatesler vardı. Eski Nazilerin de aralarında yer aldığı polis ekipleri, eylemcilere oldukça sert müdahalelerde bulundu, dövülen ve tazyikli sudan yaralanan birçok kişi hastaneye kaldırıldı. Daha önce hiç böyle bir şiddetle karşılaşmamış olan protestoculardan “Gestapo! Gestapo!”, “Şah! Şah! Şarlatan!” bağırışları yükseliyordu. Eylemcilerin arasında 26 yaşındaki Benno Ohnesorg da vardı. Nazi Almanya’sında doğmuş olan Ohnesorg, sanat eğitimi almak amacıyla Batı Berlin’e yerleşip daha sonra burada “Alman ve Romen dilleri” bölümüne başlamıştı.

POLİS ANONSU: BİR POLİS GÖSTERİCİLER TARAFINDAN VURULDU!

Elinde “Tahran Üniversitesi’ne özgürlük!” yazan bir pankart taşıyan Ohnesorg, göstericiler arasına sivil olarak karışan polis Karl Heinz Kurras’ın, bir buçuk metre mesafeden ateşlediği silahından çıkan kurşunla yere yığıldı. Kurşun, Ohnesorg’un kafatasına girmişti. Bu sırada silah sesinin yarattığı panik üzerine, Berlin polisi tarafından “Bir polisin, bir gösterici tarafından vurulduğu” anonsu yapılıyordu... Dönemin polis şefi Günter Matthes, daha sonra Tagesspiegel’e şu açıklamayı yapacaktı:

“Eğer gerçekten bir öğrenci bir polisi yaralamış bile olsaydı, böyle bir anonsu yapmanın sadece polisleri daha da kışkırtacağı düşünülmeliydi.”

İlerleyen süreç tam olarak da bu şekilde gelişti. Ohnesorg, geç gelen ambulansla hastane yolundayken hayatını kaybetti. Hastaneye gelen yakın arkadaşı Frank Grossmann o anı, “Der Tod des Benno Ohnesorg, 2. Juni 1967 (Benno Ohnesorg’un Ölümü, 2 Haziran 1967)” adlı belgeselde şöyle anlattı:

“Hastaneye Benno’nun Nisan ayında evlendiği ve hamile olan eşi Christa ile birlikte geldik. Arkadaşımın hayatını kaybettiklerini söylediklerinde, olaydan radyoda ‘talihsiz kaza’ diye bahsediliyordu...”

Batı Almanya'daki Şah karşıtı protestolardan polis şiddetini ortaya koyan bir kare.

'YANDAŞ BASIN'DA ÖĞRENCİ HAREKETİ: BUDALALAR!

Hayatı boyunca ilk defa bir eyleme katılan, tamamen savunmasız bir gencin, polis tarafından katledilişi, Federal Almanya’daki sol çevrelerde birçok farklı tartışmayı ortaya çıkardı: Bir dahaki cinayete hangimiz kurban gidecek? Devlet terörüne karşı nasıl davranmalı? Mücadele nasıl devam etmeli? Şiddete karşı nasıl bir yol izlenmeli?

Burada olayların asıl kızışmasına neden olan en önemli faktörlerden biri de, Springer yayın grubuna ait, Berliner Zeitung, Bild, Welt am Sonntag, Neue Ruhr Zeitung, Hamburger Abendblatt gibi büyük medya organlarının olayları oldukça yanlı, 'Nazi sempatizanlarını sol kesime karşı kışkırtacak' biçimde ele alarak yalan haberler yapıyor olmasıydı.

Ohnesorg’un ölümüne dair Berliner Zeitung’da, “Terörü üretenler, sertliği göz önüne almalı”, Neue Ruhr Zeitung’da “Benno Ohnesorg’un ölümüne sonradan en ufak bir anlam dahi yükleyecek bir argüman yok” denirken, katil polis Karl Heinz Kurras hakkında “takipsizlik kararı” çıkarıldı... Aynı zamanda gerçekleştirilen gösterilerde gözaltına alınanlar yargılanırken, basın eylemcileri “budala yeni yetmeler, Maoistler, Batı karşıtları” olarak damgalayacaktı!

Benno Ohnesorg'un katledilişinin ardından gerçekleşen eylemlerden bir kare. Eylemcilerin pankartlarında "Springer Basını kışkırtır, polis ateş eder" yazıyor.

BASİT BİR EYLEMİN, CİDDİ BİR HAREKETE DÖNÜŞMESİ

1968’de öğrenci lideri Rudi Dutschke’nin de silahla sokak ortasında vurulmasıyla iyice şiddetlenecek olan muhalefet hareketlerinin zeminini hazırlayan Benno Ohnesorg cinayeti, aynı zamanda, merkez ülkelerdeki “toplumsal barış”ın kırılganlığını ortaya koyan, şehir gerillalığı temelli örgütlerin oluşmasının fitilini de ateşledi. Bizzat “2 Haziran Hareketi” adıyla kurulan örgüt de bunlardan biriydi. Ulrike Meinhof, 1968 tarihli “Protestodan Direnişe” adlı yazısında, durumu şöyle anlatıyordu:

“...Polis vahşetinin eyleyiş yasasını belirlediği, kontrolden çıkmış şiddetin kendinden üstün olan rasyonalitenin yerine geçtiği, polisin paramiliter eylemlerini paramiliter araçlarla yanıtladığı yerde, karşı-şiddet, şiddete dönüşme tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Eğlence sona erdi. Protesto, şu ya da bu bana uymuyor dememdir. Direniş, bana uymayan şeyin artık gerçekleşmemesini sağlamamdır.” (6)

Ohnesorg’un hiç tanıyamadığı oğlu Lukas, geçen yıl yapılan anma töreninde, “Bugüne dek hiç kimseden bir özür bile duymadık. Eğer Almanya, iddia ettiği gibi demokratik bir devlet olduğunu kanıtlamak istiyorsa, bu skandalı böyle bırakamaz” demişti...

Devlet terörünün katlettiği Benno Ohnesorg, basit bir eylemin gerçek bir harekete dönüşümünün bugün hâlâ saygıyla anılan bir sembolü... Savaş sonrası uzun yıllar Nazi yuvası olarak kalmaya devam eden, günümüzde ise “son derece demokratik” bir kimliğe bürünen Almanya’nın hâlâ örtbas etmeye çalıştığı cinayetlerden yalnızca biri olan Ohnesorg'un öldürülmesi...

Kaynaklar:

https://www.klassegegenklasse.org/ermordung-benno-ohnesorgs-vor-50-jahren-kein-vergessen-kein-vergeben/

http://www.friedensbewegung.org/elan_1967_juli.pdf

https://www.berliner-zeitung.de/berlin/tod-am-2--juni-1967-lukas-ohnesorg---jedes-kind-weiss--dass-das-ein-mord-war--26980656#

Meinhof, U. “Protestodan Direnişe”, (Çev. Levent Konca), Sel Yayıncılık.

Steiner, A., Debray, L., “Avrupa’da Gerilla Mücadelesi, Kızıl Ordu Fraksiyonu”, (Çev. Ruşen Çakır), Metis Yayınları.

https://www.berliner-zeitung.de/berlin/2--juni-1967-der-tag--an-dem-benno-ohnesorg-in-berlin-starb-27015618