Platon’un lanetlediği Sofistler ilk feministler miydi?
Platon’un lanetleyerek andığı Sofistler, ilk toplumsal reformcular olabilir. Güçsüzlerin, kadınların ve alt sınıfların yanında durmayı erdem bilen bu felsefe, egemenler tarafından her dönemde kötülenmişti.
Aakash Singh Rathore
Platon’un Sofistlerle ilgili bazı takıntıları vardı. Platon’un diyaloglarında, birden bire sayısız Sofist belirir ya da isimlerini anar. Ve Platon, (Protagoras, Gorgias, Hippias gibi) Sofistlerle ilgili de birçok diyalog dile getirmişti. 26 Sofistin isimlerinden ve onlarla ilgili en azından bazı ayrıntılardan haberdarız. Her ne kadar Sofistler hakkında çeşitli pasajlar, yazılar, biyografiler ve farklı eserler mevcut olsa da onlar bizlerin popüler hayal gücünde, Platon’un üzerimizde bıraktığı izlenim ve Platon’un onları tarif etme biçimiyle yaşarlar. Ve bu karakter tarifi hiç de olumlu değildir.
'VAHŞİ, ERDEM TÜCCARI BİR PARAZİT' Mİ, YOKSA PROTO-FEMİNİST Mİ?
Platon, Sofistlerden, zengin insanların üzerine atılan vahşi hayvanlar, erdemi ticari bir mal haline getiren ve bunu pazarlayan insanlar olarak bahseder. Doğruyu yanlıştan ayırt etmenin güçlüklerinden faydalanan insanlar biçiminde tanıtır. Ve şüphesiz, günümüze dek varlığını sürdüren ve Sofistlerin yapmacık filozoflar, sahtekârlar, gerçek fikir ürünlerinden ziyade başka fikirleri kopyalayan kurnaz kişiler olduğuna dair bir izlenim mevcuttur.
Platon’un bize gösterdiği kadarıyla, çoğunluğu yabancı olan bu kepaze insanlar, zenginliği, prestiji, güzel oğlanları nedeniyle ve hareketli ve renkli toplumsal hayatı üzerinde bir parazit gibi yaşamak amacıyla, Yunanistan’ın kültürel ve entelektüel merkezi olan müreffeh Atina kentine gelmişlerdi. Platon, ortada böylesine muhteşem bir Atina olmasaydı, Sofistler adı verilen belanın da asla var olmayacağını ileri sürüyor gibi görünür.
Son birkaç on yıldır, Platon’un ortaya koyduğu ve baskın olan bu anlayış, büyük ölçüde feminizm nedeniyle hâkimiyetini yitirmeye başladı. Örneğin, Susan Jarratt, “Sofistleri Yeniden Okumak” isimli kitabında, Sofistlerin ana akım muhafazakâr felsefe tarafından marjinalleştirilmesi (ötekileştirilmesi) ile erkek-egemen anlayış tarafından kadınların marjinalleşmesi arasında bir benzerlik kuruyor. Onlar bozguncu, akıl dışı, izafi ve alabildiğine farklıydı. Bunun yanında, Jarrat, Sofistler tarafından aktarılan öğretilerin, her zaman için zümreci ve diktatoryal güçlerin kuşatması altında olan demokrasinin başarısına değer kattığına vurgu yapıyor. Daha çarpıcı olansa, yazar, bir Sofist olan Gorgias’ı bir proto-feminist* olarak görebileceğimizi düşünüyor.
TRUVALI HELEN’İ ÖVEN DEVRİMCİ FELSEFE
En tanınmış sofistlerden biri olan Gorgias, ‘Helen’e Övgü’ adlı eserinde, retoriğe (güzel söz söyleme, konuşma, hitabet sanatına) ilişkin yeteneğinin bir kanıtını sunuyordu. Bu, özellikle de Truva Savaşı sebebiyle kolektif bilince sirayet etmiş, yaygın biçimde kabul gören kadın düşmanı toplumsal anlayışın mizacına oldukça ters düşüyordu. Gorgias’ın methiyeler düzdüğü Helen, Yunanlılar ile Truvalılar arasında yaşanan korkunç savaşa yol açan ve efsanevi bir güzelliğe sahip olan Truva’nın ‘rezil Helen’idir. Helen, yaşanan katliam nedeniyle evrensel biçimde lanetlendi. Georgias, erkek-egemen bir kültür ve toplumsal açıdan kadın düşmanı bu ortam içinde, tüm suçlamalar karşısında Helen’i aklar ve bunlara tezat biçimde, savunmayı bırakıp ona övgüler düzmeye başlar.
Sofistler, başka yollarla da toplumsal değişimin temellerini attılar. Sofistlerin hemen hepsi geleneksel anlayışları eleştirdi ve tabiat bunu asla yapmazken, keyfi toplumsal ayrımları (aristokrasi, asalet vb.) hayatımıza sokan insan yasalarını küçümsediler. Antik Yunan’da, bilinen ilk açık sözlü Sofistin karşı çıktığı yasalar arasında, köleliği kurumsallaştıranlar bulunuyordu.
TÜM ESARET TÜRLERİNE KARŞI ÇIKTILAR
İnsanlara zincir vuran bir diğer olgu, lonca ve kast sistemleriydi; bunlar, oğulların, babalarının işlerini devralmasını gerektiriyordu. Temelleri Sofistler tarafından sarsılan lonca ve kastlara karşı ihtiyaç duyulan toplumsal değişimin, oğulların babalarına bir tür saygısızlık etmeleriyle, yani itaatsizlik yoluyla gerçekleşeceği ortadaydı. Bu, Sofistlerin oğullara babalarını dövmeyi öğütlediklerine dair abartının ortaya çıktığı yer olabilirdi; çünkü bu, tam olarak, gelişim ve toplumsal değişime karşı çıkan kesimlerden duymayı bekleyebileceğimiz türden, acımasız ve gerici türden bir propagandaydı.
Bunu, Aristokrat bir oyun yazarı olan Aristofanes’in sık sık atıfta bulunulan ve Sofistlerin zayıf (değersiz) argümanları daha güçlü kılmaya çalıştıklarına ilişkin ifadesinin ışığında düşünün. Bu ifadenin anlamı, daha zayıf olan argümanın yanlış argüman olması ve bu nedenle Sofistler, (bu algıya göre) aldatma sanatında birer uzmandırlar. Buna karşın, bu ifadenin sosyal bir tercümesi de mevcut. Yani, Sofistler güçsüzün argümanlarını güçlendirir; Sofistler, daha zayıf olanların argümanlarını güçlü kılar. Toplumsal değişimin muhafazakâr, kast sistemini savunan, erkek-egemen toplumlarda uyandırdığı süratli ve aşırı düzeydeki olumsuz tepkiler göz önünde bulundurulduğunda şaşılacak bir şey olmamakla birlikte, bazı Sofistlerin aslen amaçladığı şey, Atina toplumunun daha zayıf kesimlerini hitabet ve ikna etme sanatıyla buluşturmaktı. Bu sayede mahkemelerde, meclislerde veya diğer toplumsal, yasal ya da politik forumlarda kendi ayakları üzerinde durabilirlerdi.
*Proto-feminizm, feminizm kavramının henüz bilinmediği bir dönemde modern feminizmi öngören, günümüz feminist anlayışının ilk nüvelerini barındıran felsefi bir gelenektir.
Kaynak: Bu makalenin aslı The Indian Express gazetesinde yayımlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)