İklim değişikliği artık bir teoriden ibaret değil
İklim değişikliği artık teorik bir düşünce değil. Bu artık tamamen gerçek, etrafımızda yaşanıyor ve her şey gittikçe daha da kötüye gidiyor.
Eugene Robinson *
Kuzey Carolina’nın doğusunda gerçekleşen Florence Kasırgası, tüm zamanların rekoru olan 76 cm’den fazla bir yağışla, eyaleti sular altında bıraktı. Geçen yıl, Harvey Kasırgası Houston’ı vurdu ve 150 cm’den fazla yağmur yağdı; bu yağış, bütün ülke için tüm zamanların rekoruydu. Bunun dışında, yine geçen yıl, Maria Kasırgası Porto Riko’yu perişan etti ve yapılan bağımsız bir araştırmaya göre yaklaşık 3 bin kişinin ölümüne neden oldu. Yeni normale hoş geldiniz. Tropik hortumlar tabii ki yeni bir şey değil. Diğer yandan, iklim bilimciler, küresel ısınmanın bu fırtınaları daha nemli, daha yavaş ve daha yoğun hale getirmesinin beklendiğini ifade ediyorlar. Şayet bir şeyler yapmazsak, buna benzer yıkıcı hava olayları büyük olasılıkla daha sık ve daha şiddetli hale gelecek.
TÜM DÜNYAYI ETKİLEYEN BİR OLGU
İklim değişikliği küresel bir olgu. Filipinler’deki yetkililer, geçen cumartesi takımadaları saatte 266 kilometre süratindeki bir rüzgârla vuran ve oldukça nadir görülen kategori 5 sınıfında bir fırtına olan Mangkut Tayfunu’nun neden olduğu hasar ve ölümleri hâlâ tespit etmeye çalışıyorlar. Mangkut, Hong Kong yönünde ilerledi ve ardından, zayıflarken, Çin’in güneyine doğru yol aldı.
Gezegendeki her insanın, Başkan Trump gibi küresel ısınmanın bir tür aldatmaca olduğuna inanmayı tercih eden liderler de dahil, iklim değişikliğini sınırlamak ve buna uyum sağlamak noktasında hükümetlerin yaptığı işlerde bir payı bulunuyor. Kuzey Carolina’daki Wilmington’da (Florence Kasırgası nedeniyle yaşanan büyük sel tarafından bir adaya dönüştürülen güzel bir tatil kasabası) yaşayan vatandaşların, maruz kaldıkları sıkıntıların bir aldatmaca olduğunu düşündüklerinden oldukça şüpheliyim.
Geçen ayki yazımda belirttiğim üzere, bilim insanları, şimdi, iklim değişikliğinin fırtınalar, muson yağmurları, kuraklık ve sıcak hava dalgaları gibi belirli hava olayları üzerindeki etkisini ölçmek hususunda ilk ciddi girişimleri gerçekleştiriyorlar.
İklim ve hava durumu arasındaki ilişkiyi tespit etme konusundaki en iddialı girişim (Dünya İklim Nitelikleri adı verilen üst düzey bir uluslararası konsorsiyum), küresel ısınmanın Florence veya Mangku üzerinde yapabileceği herhangi bir olası etkiyi saptamak amacıyla henüz bir faaliyet gerçekleştirmedi. Ancak başka bir araştırmacı grubu olan Stony Brook Üniversitesi Deniz ve Atmosfer Bilimleri Okulu’ndaki Aşırı İklim Sınırlarını Modelleme Grubu, 12 Eylül’de Florence’ın, insan kaynaklı küresel ısınma nedeniyle gerçekleşmese bile, yüzde 50 daha fazla yağış üreteceğini tahmin etmişti.
ELDEKİ VERİLER İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ FİKRİNİ DOĞRULUYOR
Bu bulgunun neden anlamlı olduğunu kavramak için bir bilim insanı olmanız gerekmiyor. Doğrudan ölçümlerden biliyoruz ki, atmosferde bulunan karbondioksit konsantrasyonu, insanların büyük ölçekte fosil yakıtları kullanmaya başladığı Sanayi Devrimi’nin başlangıcından bu yana yüzde 40’dan fazla arttı. Doğrudan yapılan gözlemlerden, karbondioksitin ısıyı (atmosferde) hapsettiğini biliyoruz. Doğrudan ölçümlerden hem atmosfer hem de okyanus sıcaklıklarının keskin bir şekilde yükseldiğini biliyoruz. Doğrudan ölçümlerden, okyanus seviyelerinin yükselmesinin ana sebebi olan sıcak suyun, daha soğuk olan suya göre daha fazla yer kapladığını biliyoruz.
Daha sıcak olan suyun daha kolay buharlaştığını biliyoruz; bu ise, havada Florence ya da Harvey benzeri bir fırtınayı ateşleyecek daha fazla nem olduğu ve bu tip fırtınalar tarafından aşırı yağış biçiminde bu nemin serbest bırakılacağı anlamına gelir.
Şayet insanlık, bir anda fosil yakıtları kullanmayı bıraksaydı bile, yine de çoktan harekete geçirdiğimiz iklim değişikliklerine uyum sağlamak zorunda kalırdık. Atmosfere pompaladığımız aşırı karbondioksit binlerce yıl boyunca orada kalacak. Hayatımızın geri kalanında devasa tropik fırtınalar, korkunç kıyı ve akarsu taşkınları, ölümcül ısı dalgaları ve eşi görülmemiş vahşi yangınlarla başa çıkmamız gerekecek.
ATMOSFERİ KORUMAK İÇİN BİR ŞEYLER YAPMALIYIZ
Karbon salımını en azından azaltmaya ve küresel ısınmayı yönetilebilir bir düzeye taşımaya çalışmalıyız. Dünya halkları, simgesel Paris anlaşmasıyla bunu denemeyi kabul etmişti. Ancak Trump aptalca bir kararla, (Çin’in hemen ardından dünyanın en büyük ikinci karbondioksit salan ülkesi olan) ABD’nin anlaşmadan çekilmesine karar verdi.
Yönetim, daha şimdiden, otomobillerden ve kömürle çalışan enerji santrallerinden yayılan karbon salımlarıyla ilgili kısıtlamaların gevşetilmesini önerdi. Dahası, geçtiğimiz hafta, yönetimin (atmosferde) karbondioksitten daha fazla ısı hapseden metan salımına ilişkin kuralları da gevşetmek istediğine dair haberler basında yer aldı.
Bu ayın başlarından beri konuşulan bir başka haberse bizler için bir ders niteliğinde olmalıydı: Geçtiğimiz günlerde Rusya’nın Pasifik kıyısında bulunan Vladivostok’tan ayrılan bir kargo gemisi, Süveyş Kanalı ve Cebelitarık’tan geçen alışıldık güney rotasını takip etmek yerine Kuzey Kutup Denizi üzerinden Almanya’daki Bremerhaven limanına yolculuk yapıyor. Şimdiye dek, kuzey rotası nadiren kullanılmıştı; çünkü kutup buzları tarafından kapatılıyordu. Buna karşın, iklim değişikliğinden ötürü büyük miktarda buzul eridi.
İklim değişikliği artık teorik bir düşünce değil. Bu artık tamamen gerçek, etrafımızda yaşanıyor ve her şey gittikçe daha da kötüleşiyor.
Yazının aslı Real Clear Politics sitesinde yayınlanmıştır.
(Çeviren: Tarkan Tufan)