Kanser tedavisi için yeni yöntem!
Doktorlar tümörleri öldürmek için çoğunlukla onları radyasyonla vuruyor. Bu yöntem yeterince işe yarıyor ama verilen radyasyon yakında bulunan sağlıklı hücrelere de çarpıyor ve tedavi süreci saç dökülmesi gibi birçok olumsuz yan etkiyi de beraberinde getiriyor. Mikroışın radyasyon tedavisiyse bundan oldukça farklı çalışır. Hastanın vücudundaki tümöre birkaç defa çok ince radyasyon ışınları yollanır. Her ışın bir diğerinden çok küçük mesafelerle ayrıdır ve hepsi de oldukça güçlüdür.
Liam Mannix
Melbourne’ün güneydoğusundaki Clayton’da bulunan Avustralya Senkrotron’u**, Güneş’ten bir milyon defa daha parlak ışık üretmek amacıyla tasarlandı ve bir futbol sahası büyüklüğündeki boru ve elektromıknatıs devrelerinden oluşuyor. Araştırmacılar, gelecek yıl, evcil bir köpekte bulunan bir tümörü tedavi etmek için bu ışını kullanmayı umut ediyorlar.
Bu tedavi deneyi, günümüzdeki radyasyon tedavisinden yirmi kat daha fazla güçlü olmayı vaat eden ve ilgi çekici yeni bir kanser tedavisi olan 'mikroışın radyasyon terapisi' açısından önemli bir sınav olacak.
TEMEL PRENSİPLER BİLİNSE DE AYRINTILAR BİLİNMİYOR
Diğer yandan, karşımızda büyük bir sorun duruyor: Araştırmacılar temel prensipleri anlasa da yıllardır devam eden araştırmalara karşın, yöntemin neden bu denli iyi çalıştığı konusunda hâlâ emin değiller.
Doktorlar tümörleri öldürmek için çoğunlukla onları radyasyonla vuruyor. Bu yöntem yeterince işe yarıyor ama verilen radyasyon yakında bulunan sağlıklı hücrelere de çarpıyor ve tedavi süreci saç dökülmesi gibi birçok olumsuz yan etkiyi de beraberinde getiriyor.
Mikroışın radyasyon tedavisiyse bundan oldukça farklı çalışır. Hastanın vücudundaki tümöre birkaç defa çok ince radyasyon ışınları yollanır. Her ışın bir diğerinden çok küçük mesafelerle ayrıdır ve hepsi de oldukça güçlüdür.
Bu hassas radyasyon denetim seviyesi, yalnızca senkrotron tarafından üretilen süper parlak ışık aracılığıyla gerçekleştirilebilir.
Bu şekilde verildiğinde, kanserli olmayan doku çok daha yüksek radyasyon seviyelerini bile tolere ediyor gibi görünüyor.
Bu yöntem, tümöre daha fazla zarar veren daha yüksek düzeyde radyasyon kullanabileceğiniz anlamına geliyor.
HÜCRELER ARASI YARDIMLAŞMA OLABİLİR
Birkaç yıldır süren araştırmalara karşın, sağlıklı hücrelerin neden geleneksel biçimde verildiğinde onları öldürecek radyasyon seviyelerini tolere ettiği henüz bilinmiyor; ancak kimi bilim insanları, ışınların vurmadığı alanlarda radyasyona maruz kalmayan hücrelerin, ışınla vurulan hücrelerin daha hızlı iyileşmesine yardımcı olduğundan şüpheleniyor.
Melbourne’deki Kraliyet Kadın Hastanesi’nde çalışan ve tekniğin güvenilirliği konusunda büyük bir deneye öncülük eden bir araştırmacı olan Lloyd Smyth, “Radyasyon ışınları arasında kalan sağlıklı hücreler tedaviyi tolere ediyor ve hızlı bir şekilde iyileşirken, tümörler bütünlüğünü kaybediyor ve ölüyor” diyor.
“Her açıdan farklı biyolojik tepkileri açığa çıkarıyoruz; bu çalışma, son 100 yıldır radyasyon tedavisinde gördüklerimizden farklı bir yaklaşım taşıyor.”
Senkrotronda çalışan Smyth’in araştırma grubu, mikroışın tedavisi verildiğinde farelerin alışılandan çok daha yüksek radyasyon düzeylerini güvenli biçimde tolere edebildiğini ortaya koydu.
“Güvenli dozların dikkat çekici seviyede yüksek olduğunu ve günümüz klinik çalışmalarında çoğunlukla güvenli kabul edilen dozların en az 10 ilâ 20 katı kadar yüksek olduğunu keşfettik” diye ekliyor.
Kraliyet Kadın Hastanesi tarafından kısmen desteklenen araştırma, geçtiğimiz günlerde Scientific Reports adlı bilimsel dergide yayınlandı ve klinik çalışmaların da kapısını araladı.
SONRAKİ AŞAMA KÖPEKLER OLACAK
Bir sonraki adım bir insan olmayacak olsa da köpekler olacak. Fareler üzerinde yapılan testlerde ulaşılan sonuçlar genellikle insanlara uyarlanamadığından, bilim insanları, tıbbi tedavileri sınamak için artan bir şekilde denek hayvanlarına yöneliyorlar.
Lloyd Smyth, önümüzdeki yıl boyunca köpeklerde bulunan tümörlerini tedavi etmek için senkrotronu kullanan bir deneyin parçası olmayı umuyor.
Ve bunun ardından –tedavi sürecinin nasıl gerçekleştiği hakkında tam bir kavrayışa sahip olmamasına karşın- terapiye insanları da dahil etmeyi umuyor. İşin gerçeği, bazı meslektaşları tedavinin taşıdığı potansiyel konusunda oldukça büyük bir güven taşıyor ve denek hayvanların atlanarak doğrudan insanlara uygulanması fikrini tartışıyorlar.
Smyth “Klinik öncesi çalışmalarda ancak bu kadar ilerleyebiliriz ama bir noktada insanlara geçmeyi kabul etmemiz gerekiyor,” diyor.
**Senkrotron, özel bir dairesel parçacık hızlandırıcı çeşididir. Bir senkrotronda, parçacıklara yön veren manyetik alan, artan kinetik enerjili bir parçacık ışınına senkronize olduğundan, zamansal bağlantıya sahiptir.
Yazını orjinali SMH'de yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)