Laiklik olmadan demokrasi olmaz
Eğer Cezayirliler gelecekte demokratik bir devlet kurmak istiyorlarsa, geçişi dönemini yönetmesi beklenen meclisin, anayasada din ve siyasetin birbirinden ayrılmasını gerçekleştirmesi gerekir. Ancak eğer modern, laik ve demokratik devlet anayasal olarak garanti altına alınmazsa, Cezayirliler hukuki belirsizlikten çıkamayacak, er ya da geç radikalizmin tuzağına düşecek.
Hamid Zenaz
İslami Selamet Cephesi üyeleri başkent sokaklarında referandum veya oylama olmadan bir İslam devleti kurulması için slogan atıyorlardı. Seçimler ise daha sonra bu anlayış altında yapılmalıydı. Onların ve bütün İslamcıların gözünde şeriat, demokrasi ve onun araçları için bir emsal teşkil ediyor. İşin açıkçası İslamcılar kendi bakış açılarına sadıklar. Yukarıdan bir dayatmanın olmadığı ve insanların kendi kararlarını kendilerinin verebileceği modern ve demokratik devleti reddediyorlar. Demokrasi yanlıları nasıl bir devlet istediklerini ve bu devletin yönetileceği yasamanın kaynağının ne olması gerektiğini açıkça söylemek konusunda tereddüt ederken, İslamcılar ne istediklerini açıkça ve dolaysız söylüyorlar.
Bugün Cezayir’de ve başka yerde demokrasi yanlılarının İslamcıların söz konusu sloganlarına karşı net bir sloganı haykırmaları çok doğaldır. Bu da “seçime gerek kalmadan laik bir devlet” sloganıdır. Çünkü çeşitliliğe ve farklılığa izin veren ve hiçbir kişiye, çoğunluğun fikrini kullanarak başkalarını hürriyetinden mahrum bırakma yetkisi vermeyen tek sistem budur.
Modernizmin üç temel öğesi arasındaki ilişki normal olmakla beraber zorunludur. Bu öğeler de, ilk olarak akılcılık, daha sonra laiklik ve son olarak da demokrasidir. Herhangi bir seçim veya referanduma gerek kalmadan kendini dayatan bu mantıksal zincirleme olmadan gerçek demokrasiyi inşa etmek mümkün değildir.
Akılcılık laiklikle sıkı bir bağlantı içindedir ve bu bağın çözülmesi mümkün değildir. İnsan akılcı düşünce sayesinde eski fikirlerden, mezhepsel tahakkümden ve dogmatizmden kurtulur. Akılcı düşünerek gerçeklik ve nesnellik kavramlarına ulaşılır. Yine akılcılık bilgeliğin ve duyarlılığın ufkunu açar.
Bu dinamik gerçeklikten hareketle, insan bu gerçeklikle örtüşecek, barışı ve adaleti sağlayacak kanunlar çıkarır. Bu da insani tecrübeleriyle her zaman ilişkili olan laikliktir. O, rasyonalite ile olan ilişkisine uygun olarak metafizik dünya görüşünü aşmaktır. Laiklik gökyüzünü yeryüzünden ayırmak değildir. Ancak, dinin siyasetten ayrılmasıdır. Bu da vatandaşın çıkarlarına uygun ve farklı dinlerin bir arada yaşamasını, devlet karşısında bu inançların hepsinin eşit mesafede yer almasını sağlayacak kanunlar yapmaktır. Laiklik bir görüş değildir, her insanın bir görüşe sahip olması özgürlüğüdür.
Bu ayırımı yapmadan ve dinin başkasının inançlarını ilgilendirmeyen şahsi bir mesele olduğunu kabul etmeden modern demokratik bir devlet inşa etmek mümkün değildir. Demokrasi olmadan laiklik, laiklik olmadan da demokrasi olmaz. Dinin devletten ayrılması gerektiğine vurgu yapmadan demokrasi isteyen herkes, boşuna uğraşıyor demektir. Bu yüzden Arap ülkelerinde laikliği, demokrasi taleplerinden ayırmak mümkün değildir. Yönetimin gücünü din ve imandan değil, halktan alması zaruridir. Demokrasi ortamında müminler birer vatandaşa dönüşmeli. İslamcı partilerin yaptığının aksine, dini siyasetten ve siyaseti dinden kurtarmak gerekir. Bu partiler (İslamcı partiler), dini bir çoğunluğu siyasi çoğunluğa dönüştürmeye çalışıyor.
Dini devlet ve demokratik devletin savunucuları arasındaki çekişme şu şekilde oluyor: İslamcılar vatandaşı mümine dönüştürmeye çalışıyor. Demokrasiyi savunanlar ise mümini vatandaşa dönüştürmeye çalışıyor. İkinci durumda inanan kişi bir vatandaş oluyor ve Müslüman olsun, Yahudi, Hıristiyan ya da Budist olsun bütün hakları garanti altına alınır. Birinci durumda ise, farz edelim ki bütün vatandaşlar mümin oldu ve bir İslam devletinin kurulması için oy kullandılar. Hıristiyan, Yahudi, Budist ve inanmayanların durumu ne olacak?
Eğer Cezayirliler gelecekte demokratik bir devlet kurmak istiyorlarsa, geçişi dönemini yönetmesi beklenen meclisin, anayasada din ve siyasetin birbirinden ayrılmasını gerçekleştirmesi gerekir. Ancak eğer modern, laik ve demokratik devlet anayasal olarak garanti altına alınmazsa, Cezayirliler hukuki belirsizlikten çıkamayacak, er ya da geç radikalizmin tuzağına düşecek.
*Bu makale Londra merkezli El Arab gazetesinden kısaltılarak çevrilmiştir.