Karantinada değişen hayatla nasıl başa çıkabiliriz?
Korona virüsü salgını, içimizden gelen birçok şeyi yapamayacağımız ya da canımızın istediği yere gidemeyeceğimiz anlamına geliyor. Eşyaların yerlerini değiştirmek veya aktif olmak gündelik hayatınızı düzenlemede size yardımcı olabilir.
Kate Mooney
Birçoğumuz için, korona virüsü tedbirlerinin yürürlüğe girmesinden bu yana birkaç ay geçti. Ve henüz görünürde salgının kesin bir bitiş tarihi yokken, kendimizi endişeli, depresif ya da yalnız hissetmemiz normal.
Geçmişte, bir arkadaşın evine gitmek ya da bir gezi planı yapmak gibi savunma mekanizmaları artık kolayca ulaşılabilir değil ve bir süre daha böyle devam edebilir. Kendimizi depresif hissetmediğimizde bile, eskiden önümüzde şu seçenekler vardı: Uzun bir günün ardından iş arkadaşlarımızla akşam yemeğine çıkabilirdik, gecenin bizi nereye götüreceğini hiç bilmeden bir bardan öbürüne gidebilirdik, bir sokak fuarında ya da bir pazarda dolaşabilirdik.
Terapistlere göre bu spontanlık -istediğimiz şeyi, istediğimiz kişiyle ve istediğimiz zaman yapma yeteneğimiz- yası tutulası bir kayıp. Bunu yapamadığımızda, (karantinanın insanları güvende ve sağlıklı tuttuğunu bilmemize karşın) kendimizi sıkışmış, tecrit edilmiş ya da sınırlandırılmış hissedebiliriz. Bu durum, zaten kötü olan ruh sağlığımızı daha olumsuz bir hale getirir.
İşte bu iç karartıcı duygularla mücadele etmek ve önümüzdeki aylarda esenliğinizi korumak için yapabileceğiniz bazı küçük eylemler:
MANZARANIZI DEĞİŞTİRİN
Lisanslı bir ruh sağlığı danışmanı ve ‘What’s Worth Knowing’ (Bilmeye Değer Şeyler) kitabının yazarı olan Wendy Lustbader göre, stres ya da hapsedilmişlik hislerinizi hafifletmenin en iyi yollarından biri, manzaranızı değiştirmek. Lustbader, mobilyalarınızın yerlerini değiştirmek veya pencerenin önüne bir koltuk koymak için yer açmak gibi küçük eylemlerin, size 'yeni bir görüş açısı, bakılacak farklı bir şey' sağlayarak, görüş alanınızı tam anlamıyla iyileştirebileceğini söylüyor.
Lustbader, ‘yeni’ alanlarda vakit geçirmenin, sıkışıp kalma veya klostrofobi hissini hafifletebileceğini ifade ediyor. “Gerçekten de, küçük bir değişimin üzerinizde nasıl bir etkisi olabileceğinin ve duyusal gerçekliğinizi nasıl değiştirebileceğinin gücünü küçümsemeyin” diyor.
Lustbader, ister bir arka bahçe ya da yangın merdiveni, isterse bir çatı katı veya veranda olsun, açık bir alana ulaşabiliyorsanız, her gün orada vakit geçirmenizin de bakış açınızı iyileştirebileceğini söylüyor. Ayrıca, eğer yapabiliyorsanız, daha önce görmediğiniz yerleri keşfetmek için yeni bir rotada yürüyüşe çıkmayı veya araba yolculuğu yapmayı da deneyebilirsiniz.
VÜCUDUNUZU HAREKET ETTİRİN
Spor salonları ve yoga stüdyoları kapalı olabilir -ve belki hâlâ kalabalık olan parklarda bir maskeyle koşarken rahat hissetmiyorsunuzdur- ancak ne şekilde olursa olsun, nabzınızı hızlandıracak şeyler yapın. Çevrim içi bir egzersiz videosu veya sevdiğiniz bir şarkıyı açın ve odanızın içinde dans edin. Eğer dairenizden çıkabilirseniz, apartmanınızın etrafında yalnızca birkaç tur atsanız bile, bu, ruh halinizi daha olumlu bir noktaya taşımak için yeterli olabilir.
Lustbader, “Dairenize geri döndüğünüzde farklı bir zihin durumunda olacaksınız ve bu size yardım edecek enerjiyi sağlayacak” diyor. Doğayla iç içe olmak da depresif olduğunuz zamanlarda ruh halinizi biraz iyileştirebilir.
Lisanslı bir klinik psikolog ve John W. Brick Ruh Sağlığı Vakfı’nın Genel Müdürü olan Cassandra Vieten, “Dışarıda olabilirseniz, yüzünüzde güneş ışığını veya bir esintiyi hissedebilirsiniz; doğada olmak, dışarıda güzel bir dünya olduğunuzu hatırlamanıza yardımcı olur” diyor. Ve dışarı çıkamıyorsanız, doğa videoları izlemek de size bunu hatırlatabilir. Vieten, “Huşu duygusunu deneyimlediğiniz ve bunun fizyolojinizi değiştirip değiştirmediğini merak ettiğinizde, bu, kendinizi ferahlamış hissetmenizi sağlar” diyor.
ARKADAŞLARINIZI ARAYIN
Lustbader’a göre, Zoom görüşmelerinden yorgun düşmüşken eski moda bir telefon görüşmesi yapmak, birisiyle iletişime geçmenin daha tatmin edici bir yolu olabilir. Ve o kişilerin karantinayla ilgili deneyimlerini dinlemek, kendi kafanızdan dışarı çıkmanıza yardımcı olabilir. Elbette bu kişiyle şahsen vakit geçirmenin yerini tutmaz ama yine de biriyle iletişim kurmak, dertleşmek ve birlikte gülmek için kıymetli bir yoldur.
Veitene göre, benzer şekilde, bir iyilik yapmak veya mücadele etmekte olan birine ulaşmak, sizi kendi sorunlarınıza kapılıp gitmekten alıkoyar. Veiten, “Kendi içinizde sıkışıp kaldığınızda, size gerçekten yardımcı olan tek şey, özellikle de başkaları için bir şeyler yapmaktır” diyor. “Arayın ve onları düşündüğünüzü söyleyin; yahut birisi için bir maske yapın ve ona verin.”
DUYGULARINIZI KABUL EDİN
Veiten, yaşadığımız şeylerin herkes için zor olduğunu ve yalnız olmadığınızı fark etmenizi tavsiye ediyor. Olumsuz duygularınızı idrak etmek için zaman ayırın. Veiten, “[hissetme biçiminizi] ne kadar kontrol etmeye ya da bundan uzaklaşmaya çalışırsanız, sizinle o kadar çok savaşır” diyor. “Korku ya da öfke duygularınızın açığa çıkmasına izin verin, onları fark edin ve içinizden geçip gitmelerine izin verin.”
Lustbader, kaybettiğiniz ya da özlediğiniz şeyleri adlandırmanızı ve onlar için yas tutmanızı tavsiye ediyor. Ve bir sonraki adımda kendinize şunu sorabilirsiniz: “Yaşamaya devam etmemi sağlayan bazı unsurların bir kısmını nasıl yeniden yaratabilirim?”
Eski yaşam biçimlerimiz için -mesela şahsen göremediğiniz bir arkadaşı aramak veya sevdiğiniz bir kafeye gitmek yerine, apartmanınızın yangın merdiveninde kahve içmek gibi- benzeşmeler bulmak, bizi hayata bağlı ve umutlu tutmak için gerekli davranışlardır. Fiziksel olarak gidebileceğimiz yerler konusunda kısıtlı olsak bile, kendimizi zihinsel bağlamda farklı yerlere götürmek için bir şeyler yapabiliriz.
Yazının aslı HuffPost sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)