Çocuklar uzaktan eğitimi bile sevmeyi öğrenebilir

Öğrenciler için konsantrasyonlarını kaybetmek kolaydır, öğretmenler içinse kamera üzerinden heyecanı aktarmak basit bir görev değildir. Ancak salgın döneminde uzaktan eğitime alışmaya çalışan öğrenciler ve öğretmenler için bu süreci kolaylaştırabilecek yöntemler mevcut.

Google Haberlere Abone ol

Adam Grant & Allison Sweet Grant

“İstendiğinde kendi sesini kapatabiliyor ve açabiliyor.” Bu, oğlumuzun anaokulu karnesinde bir yıl önce görmeyi beklemediğimiz bir övgü. Bununla gurur duyuyoruz.

Yeni öğretim yılı başlarken, birçok öğrenci kişisel tercih ya da gereklilik nedeniyle sanal öğrenime yöneliyor ve birçok ebeveyn ve öğretmen, öğrencilerin bilgisel açıdan geride kalmasından kaygı duyuyor. Ne var ki, öğrencilerimiz için daha büyük risk, meraklarını yitirmeleri olabilir.

Öğrenciler ister anaokulunda isterse üniversitede olsun, bilgi her zaman ulaşılabilir durumdadır. Öğretmenler çocukların çarpım tablosu ve periyodik tabloyu öğrenmekten geri kalmamalarını sağlayabilir. Fakat, okulda ve hayatta kazanılacak başarı, ne kadar bildiğimizden ziyade ne kadar öğrenmek istediğimize bağlıdır. Eğitimin en büyük amaçlarından biri, öğrenmeye yönelik içsel motivasyonu geliştirmek ve devam ettirmektir.

MERAKI CANLI TUTMAK

Klasik bir çalışmada, dünya çapında tanınmış sanatçıların, sporcuların, müzisyenlerin ve bilim insanlarının, yetiştikleri dönemde genellikle eğlenceli bir öğrenim yolu izleyen ve becerilerini geliştirmeleri için onları teşvik eden bir antrenör veya öğretmene sahip olduğu ortaya çıkarıldı. Yaklaşık 200 bin öğrenciyi kapsayan 125 ayrı çalışmanın üzerinde yapılan analiz, öğrencilerin, öğrenmeyi ne kadar çok severlerse, ilkokuldan üniversiteye kadar aynı oranda iyi bir performans gösterdiklerini ortaya koydu. Entelektüel merakı yüksek düzeyde olan öğrenciler, IQ’ları ve çalışma etikleri test edildikten sonra bile akranlarından daha iyi notlar alıyor.

Ne yazık ki, uzaktan öğrenme süreci, merakı bastırabilir. Öğrenciler için konsantrasyonlarını kaybetmek kolaydır. Gün boyunca ekrana bakmak yorucu olabilir. Öğretmenler içinse, bir kamerayı kullanarak heyecanı aktarmak basit bir görev değildir: Bir kara deliğin içine doğru konuşuyormuş gibi hissedebilirsiniz. Teknik güçlükler, kilit önem taşıyan noktaların yitirilmesine yol açabilir ve hatta kısa süreli iletişim gecikmeleri bile öğrencilerin dersten kopuk gibi görünmesine, uyumu bozup zamanlamayı öldürmesine neden olabilir.

Yine de, öğretmenlerin öğrenmeye dair ilgiyi beslemesinin çeşitli yolları vardır ve bunlar özellikle çevrim içi sınıflarda önemlidir. Üç temel ilke gizem, keşif ve anlamdır.

Merak, bir gizemle başlar: Bu, anladığımız ve öğrenmek istediğimiz şeyler arasındaki boşluktur. Davranışsal iktisatçılar, bilgi boşluğunun kaşıntı gibi bir duygu olduğunu savunur. Onu kaşımanın çekiciliğine karşı koyamayız. Bilgi boşlukları, bizi bir polisiye roman okurken gözyaşı dökmeye teşvik edebilir, bir yarışma programı sırasında TV’ye yapışmış ya da saatlerce bir bulmacaya bakar hale getirebilir. Başarılı öğretmenler de sınıflarına aynı şekilde davranırlar: Bir gizemle açılırlar ve öğrencilerini dedektife dönüştürürler; onları ipuçlarını toplamaya gönderirler.

GİZEM YARATMAK İÇİN KUSURSUZ BİR ORTAM

Mesela, eğer yunusları yakından izlediyseniz, dikkate değer bir süre boyunca uyanık kaldıklarını fark etmiş olabilirsiniz. Tipik bir yunus 15 gün, günde 24 saat boyunca tetikte ve aktif kalabilir. Peki bunu nasıl yaparlar?

Çevrim içi ders anlatmanın tüm zorlukları göz önünde bulundurulduğunda, öğretmenlerin sadece materyalleri tamamlamaya odaklanmış olması doğaldır. Fakat uzaktan öğrenim, gizem yaratmak için kusursuz ölçüde uygundur; bununla birlikte, öğretmenlerin, öğrencilerin çözmesi için doğru bulmacaları bulması gerekir.

Şayet bilgideki boşluklar merakın tohumlarıysa, keşif de güneş ışığıdır. Binlerce öğrenciyle yapılan yüzlerce çalışma, fen, teknoloji ve matematik dersleri aktif öğrenmeyi içerdiğinde, öğrencilerin başarısızlığa uğrama ihtimalinin daha düşük olduğunu ve başarılı olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu göstermiştir. Aktif öğrenmenin en önemli özelliği etkileşimdir. Buna karşın, çok sayıda çevrim içi sınıf, öğrencilerin çift yönlü diyaloglar geliştirmesinden ziyade tek yönlü monologları dinlemesine neden olur. Zira çok fazla öğrenci, dünyayı keşfe çıkabildikleri bir ekranın önünde oturmaktadır.

Masadan ayrılmak sadece eğlenceli değildir; bu, öğrenmeye ilişkin kalıcı bir arzuyu da teşvik edebilir. Yapılan bir deneyde, araştırmacılar rastgele bir müze gezisi yapmaları için binlerce öğrenciyi görevlendirdi. Üç hafta sonra, öğrenciler sanat eserlerini analiz eden denemeler yazdıklarında, müzeyi ziyaret edenler, eleştirel düşünme hususunda geziye çıkmayanlara kıyasla daha yüksek puan aldılar. Müzeyi ziyaret edenler daha zengin gözlemler ve daha yaratıcı çağrışımlar ortaya koydular. Ayrıca kendilerininkinden farklı olan görüşlere karşı daha meraklıydılar. Ve gezinin faydaları, kırsal alanlardan ve yüksek düzeyde yoksulluk görülen okullardan gelen öğrenciler açısından daha da belirgin oldu.

SANAL TURLAR DA ÖĞRENME SÜRECİNİ DESTEKLİYOR

Saha gezilerinin mümkün olmadığı zamanlarda, öğretmenler yine de öğrencileri sanal turlara çıkarabilir ve uygulamalı öğrenme projeleri hazırlamaya yönlendirebilirler. Çocuklarımız, geçtiğimiz birkaç ay içinde, yaşlılara ilişkin klişeler hakkında anket yapmaya yönlendiren sosyal bilgiler öğretmenlerinden, kendi eğlence parklarını tasarlamaya davet eden bilgisayar bilimleri öğretmenlerinden ve onlara kendi belgesel filmlerini çektiren drama öğretmenlerinden ders alma şansına sahip oldular.

'Anlam', motivasyon bulmacasının son parçasıdır. Her ders sürükleyici ve her sınıf tartışması heyecan verici olmak zorunda değildir. Bununla birlikte, öğrenciler okudukları şeylerin gerçek dünyadaki sonuçlarını gördüklerinde, konuya ilgi gösterme ihtimalleri daha da artar.

Psikologlar, üniversite öğrencilerinin kendilerinin ötesindeki şeyleri öğrenmek için bir amaç bulduklarında, sıkıcı matematik problemlerine daha fazla ve video oyunları oynamaya ve viral videoları izlemeye daha az zaman ayırdıklarını fark ettiler. Ve liseliler, araç gereçlerin başkalarına nasıl yardım edeceğini düşünmek üzere rastgele biçimde görevlendirildikten sonra, STEM (fen bilimleri, matematik ve mühendislik /ç.n.) derslerinde daha iyi notlar aldılar. Şu, her öğretmenin Zoom yayınında bile sorabileceği ve yanıtlayabileceği bir soru: Bu içerik neden önemlidir? Bu sorunun yanıtı netleştiğinde, öğrencilerin sınıfta tek gözü açık biçimde uyuma ihtimali daha düşüktür.

Yahut yunusların beyinlerinin bir tarafının uyanık olması meselesi söz konusu olduğunda... Beyinlerinin bir yarısını uyutup diğerini uyanık halde bırakabilir ve bu sayede, aralıksız biçimde iki hafta aktif kalabilirler.

Okulun gayesi yalnızca bilgi vermek değildir; öğrenme sevgisini aşılamaktır. Çevrim içi okullarda ve karma sınıflarda, bu sevginin kaybolması gerekmez.

Sanal okul hakkındaki iyi şeylerden biri, çocukların, hayatları boyunca kendilerine iyi hizmet edecek beceriler geliştirmeleridir. Kendi mikrofonunu kapatmayı ve açmayı öğrenmenin, anaokulundaki çocuğumuzun bilmesi gereken bir şey olduğunu düşünmesek de, sanal sınıflarda kullanışlı olmayı sürdürecek birçok yeni beceriden biridir. Ve hâlâ bu özel becerilerle ilgili sorunlar yaşayan yetişkinler (kendinizden bilirsiniz) için de online öğrenim kullanılabilir.


Yazının orjinali NY Times sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)