Hayatın gelecek yıl da normale dönmesini beklemeyin

Herkesin 2021’e kadar salgın karşıtı tedbirleri sürdürmesi gerekiyor; ve evet, bir aşı geliştirildikten sonra bile durum böyle olacak! Henüz aşının sağlayacağı bağışıklığın ne kadar süreceğini, grip aşısı gibi mevsimsel olup olmayacağını bile bilmiyoruz.

Google Haberlere Abone ol

Aaron E. Carroll

Geçen hafta, Dr. Anthony Fauci, bizleri, Covid-19’un 2021’e kadar hayatımızın içinde olmaya devam etmesinin muhtemel göründüğüne dair uyardı. Tabii ki haklı. Bu gerçekliği kabullenmeli ve Fauci’nin mesajını inkâr etmek yerine, onun açıklamasına uygun adımlar atmalıyız.

Pek çok Amerikalı bu olasılığa karşı direniyor. Ertelenen spor sezonlarının yeniden başlamasını, okullara daha kolay gitmeyi, ertelenen tatillerin keyfini çıkarmayı ve gecikmiş partilere ve toplantılara katılmayı umuyorlar.

Birçoğunun Covid-19 kaynaklı kısıtlamalardan bıkması tamamen anlaşılabilir bir durum. Ne yazık ki, tam da sıkı durmamız gereken bir zamanda kararlılıkları zayıflıyor. Bu bize pahalıya mal olabilir.

İYİMSERLİKTEN ÇOK TEMKİNE İHTİYAÇ VAR

Gerçekçi olmayan bir iyimserlik, kısmen, insanların umutlarını tıbbi bir gelişmeye bağlamış olmalarından kaynaklanıyor. Umut verici gelişmeler oldu. Hastaneye yatırılan hastalar için Remdesivir ilacı iyileştirici bir potansiyele sahip. Hastalığı atlatanların plazması da aynı şeyi yapabilir. Antikor tedavileri, bazıları için sonuçları daha iyi hale getirebilir ya da en yüksek risk grubunda olan kişilerde görülen enfeksiyonları engelleyebilir.

Öte yandan, çoğu vaka bu tedavilerden bir fayda görmüyor. Ayrıca, bu tedavilerin hiçbiri geniş bir ölçekte enfeksiyonları ya da hastaneye yatışları önleyemiyor. Düzensiz bir salgın eğrisi hakkında duyulan endişe yalnızca ölümle ilgili olmasa da kesinlikle bir endişe kaynağı teşkil ediyor. Bu, aynı zamanda, insanların yaşadığı diğer sorunlarla ilgilenemeyeceğimiz kadar çok yatağın dolduğu, aşırı yük altında ezilen bir sağlık sistemiyle de ilgili. Tedavi edilmeyen ya da yeterli tedaviye ulaşamayan kalp sorunları, felçler, kanser vakaları ve daha fazlası, hastalık ve ölüm oranlarında ani bir artışa neden olacaktır.

Bununla birlikte, Amerikalılar bir aşının neler yapabileceğini abartıyor. Pek çok kişi, aşı onayının bir kampanya hilesi olarak aceleye getirilip getirilmediğine odaklanıyor; fakat aslında bu mesele neredeyse konu dışı. Şimdilik, bu sonbaharda bir aşı onaylanacak ve “etkili” olacak gibi görüLüyor. Yine de bu aşının bir oyun değiştirici olması pek olası değil.

KORONA AŞISI, GRİP AŞISI GİBİ OLABİLİR

Tüm aşılar aynı değildir. Kızamık, kabakulak ve kızamıkçık gibi bazı aşılar, birkaç doz uygulandıktan sonra güçlü ve neredeyse ömür boyu süren faydalar sağlar. Grip aşısı gibi diğerleri ise bir mevsimliğine sınırlı faydalar sağlar. Bir korona virüsü aşısının hangi gruba gireceğini henüz bilmiyoruz ama grip aşısının izinden gitmesi daha muhtemel görünüyor. Sağlayacağı bağışıklığın ne kadar süreceğini bilmiyoruz. Aşıdan az ya da çok fayda gören topluluklar olup olmayacağını bilmiyoruz.

AŞIYI BULMAK SALGINI BİTİRMEYECEK

Bütün bu bilinmeyen şeyler yüzünden, bağışıklık geliştirsek bile son derece dikkatli olmaya devam etmeliyiz. Bir aşının nüfus düzeyinde büyük bir etkiye sahip olduğuna ilişkin ikna edici kanıtlar görene kadar maske kullanmamız, fiziksel mesafemizi korumamız ve kendimizi sınırlamamız gerekecek. Ancak çoğumuz bunu yapmayacağız. Birçok insan, aşının onları kurtaracağına inanacak ve daha fazla normal aktiviteye katılacak.

Bu tavır, geçen kışın en zor anlarında gördüğümüz türden büyük salgınlara yol açabilir.

Bu yaklaşım, tabii ki, aşıyı yaygın ve süratli biçimde dağıtabileceğimizi (ki bu şüphelidir), çoğu insanın aşıyı vurduracağını (pek çoğu vurdurmayacak) ve (sağlık hizmetlerinin dağıtım biçimindeki onlarca yıllık eşitsizlikler karşısında her güçlüğe göğüs gererek) dağıtımda öncelikle en yüksek risk altında olanların vurulması için dağıtıma öncelik vermeyi başaracağımızı varsayar.

Bir aşının onaylanması gerçek bir korona virüsü yanıtının başlangıcı olabilir ama kesinlikle son nokta olmayacak.

2021’de, özellikle de yılın ilk yarısında süren hayatın şu ankine benzemesi çok daha muhtemel. Yalnızca birkaç acı dolu ay daha bu duruma tahammül etmemiz gerektiğini düşünen insanlar, beklentilerini buna göre ayarlamalı. Bu yıl sonbahardaki okul sisteminin bir defaya mahsus olacağını, gelecek eğitim yılı bir yana hemen önümüzdeki yıl normale döneceğimizi düşünenler, büyük bir hayal kırıklığına uğrayabilirler.

Dr. Fauci’nin MSNBC’den Andrea Mitchell’a ifade ettiği üzere, “Covid’den önceki halimiz gibi normal bir duruma geri dönmekten söz ediyorsanız, bu, 2021’de, hatta belki de 2021’in sonlarına doğru olacak.”

TEK YOL GERÇEKÇİ VE DOĞRU BİR PLANLAMA

İlkbaharda daha iyi bir yaz geçirebilmek için elimize geçen fırsatı tepmiştik. Yaz döneminde ise sonbaharı planlamak için yakaladığımız şansı boşa harcadık. Ve şimdi yine vakit kaybediyoruz. Gelecek yıl o kadar da uzağımızda değil.

Şu anda hâlâ bu yeni dünyada nasıl yaşayacağımızı bulmamız gerekiyor ve bu, netice itibariyle, birçoğuna karşı çıktığımız virüsle mücadele stratejilerinin tamamını kabullenmek anlamına geliyor.

Hem semptomatik hem de asemptomatik insanları test etmeye yönelmek için çok geç değil. İlkbaharda, virüs salgınını kontrol altında tutmak için haftada bir milyon teste ihtiyacımız olabileceğini tahmin etmiştim. Bu tahmin, Amerika’nın, hastalığın yayılma oranını diğer ülkelerde olduğu gibi en alt düzeye indireceğini varsayıyordu. Bu hususta başarısız olduk. Sığınağımızı çok erken terk ettik ve vakaların bir kez daha çoğalmasına izin verdik.

Bu yüzden, artık yalnızca semptomatik testlere ve temas takibine güvenemeyiz. Haftada bir milyondan fazla teste ihtiyacımız var. O noktaya ulaşmanın yegâne yolu, risk altında olduğundan haberi bile olmayan insanları belirlemek için yaygın biçimde dağıtılabilen ve her yerde bulunabilen ucuz ve hızlı testler yapmak.

Vakaların tespit edilmesi yalnızca ilk adımı oluşturur. Hastalığa yakalananların tecrit edilmesi ve yakın temaslarının karantinaya alınması gerekir. Çok fazla sayıda Amerikalı çalışmaları gerektiği, konutları yetersiz olduğu veya kendilerine yiyecek ve gündelik malzeme yardımı yapılmasına muhtaç olduğu için bunu yeterince gerçekleştiremez. Bu eksikleri gidermede başarısız olduk. En çok yardıma ihtiyacı olanlar genellikle korona virüsüne yakalanma, hastalığı yayma ve en kötü sonuçlarıyla yüzleşme bağlamında en yüksek risk altında olan insanlardır ve hükümetimiz onların ihtiyaçlarını karşılamadı.

MASKENİN TARTIŞILMASI BİR TRAJEDİDİR

Maske kullanımını normalleştirmemiz gerekiyor. Bunun politikleşmesi ve bu basit, güvenilir ve etkili tedbirin tartışma konusu yapılması tam bir trajedidir. Bu, kendimizden ziyade başkalarını korumayı amaçlayan bir davranış. Böyle bir eylemin hâlihazırda bir zayıflık olarak görülmesi korkunç bir durum.

Son olarak, okulların, iş yerlerinin ve kurumların güvenli bir şekilde nasıl açılabileceği ve işletilebileceği hususunda ayrıntılı ve belirli planlar oluşturabilmek için işleyen bir bilimsel altyapıya ihtiyacımız var. Bununla birlikte, bu planları yürürlüğe koymak amacıyla ne gerekiyorsa finanse edebilmek için işleyen bir Kongre’ye de ihtiyacımız var. Bu çok paraya mal olabilir; yine de tartışmaya devam etmenin getireceği maliyetten çok daha düşük olması muhtemel görünüyor.

Bu fikirlerin hiçbiri bütünlüklü bir çözüm sunmuyor ama tek başlarına yetersiz olmaları, gerekli olmadıkları anlamına da gelmiyor.

Soğuk hava bizi kapalı mekanlara mecbur edecek ve birbirimize daha da yaklaştırarak dışarıda olmanın sağladığı faydaları ortadan kaldıracaktır. Grip mevsimi yaklaşıyor. Güney Yarımküre’de bulunan çoğu ülkede grip mevsimlerinin hafif seyretmesinden dolayı içi rahat olanların, bu ülkelerin de korona virüsünün yayılışını kontrol altına alan davranışlarda bulunduğunu kabul etmesi gerekir. Aynı fedakarlıkları yapmadan aynı ödülleri alacağımızı varsaymak bir hata olur.

Çok fazla insan rahat davranmaya başladı; çünkü kurtuluşun hemen köşede olduğunu sanıyor. Bu mümkün ama kesin bir olasılık değil. İşlerin daha kolay yürüyeceğini varsayarken hayatın hâlâ zor olduğunu görmektense, zor geçecek bir 2021’e hazırlanarak hayatın daha kolay sürmesine şaşırmak daha iyi olabilir.

Bu bir maraton, yüz metre yarışı değil. Ve her ikisinde de koşmak gerekir.

Makalenin orijinali New York Times gazetesinde yayımlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)