Dünya yanarken izlediğim diziler
Bu yılın en çok izlenen ilk beş dizisi Kızılcık Şerbeti, Kızıl Goncalar, Bahar, İnci Taneleri, Uzak Şehir oldu. Televizyon karşısındaki izleyici sayısı geçtiğimiz yıla göre değişmedi, televizyonda yayınlanan dizi sayısında da bir değişiklik yok. Ama bir fark var; televizyon kanalları reklam sürelerini satamıyor. Dolayısıyla televizyoncuların, yapımcıların önünde zor bir sezon var.
Televizyon sezonu bizim okul sezonuna, daha doğrusu akademik dönemlere benzer. Eylül’de yeni sezon başlar, Haziran’da okullar kapanırken televizyonda da yaz sezonu başlar. Ama yıl biterken bir muhasebe yapmak âdettendir. Bu sebeple geçtiğimiz Ocak ayından bugüne en çok izlediklerimiz, konuştuklarımız üzerine bir yıl kapanışı yapmak isterim.
2024 yılı dizileriyle de hatırlanacak bir yıl olacak. Dizileriyle de diyorum çünkü unutmayacağımız, televizyonun, sosyal medyanın ve vicdanımızın bize hatırlatacağı çok konumuz var. Size bu yazıları yazabilmek için çok dizi izlemekten ötürü bazen "dünya yanıyor ve ben dizi izliyorum" gibi hissettim. Ama bu muhasebe yılın son gününde içimizdeki yangınlara dair değil son bir yılda neler izlediğimiz, neler konuştuğumuz üzerine bir hatırlatma içeriyor.
Bu yılın en çok izlenen ilk beş dizisi Kızılcık Şerbeti, Kızıl Goncalar, Bahar, İnci Taneleri, Uzak Şehir oldu. Kızılcık Şerbeti üçüncü sezonunda hala televizyonda en çok izlenen dizi. Muhafazakar-seküler hayat tarzlarının çatışmasını göstererek başlayan dizi, bugün muhafazakarları daha dindar muhafazakarlarla karşı karşıya getiriyor. Halime Hocanın dindar muhafazakarı, Nursema’nın modern muhafazakarı temsil ettiği hikayede farklı hayat tarzlarından karakterlerin birbirleriyle karşılaşması izleyicide olumlu karşılık bulsa da dizinin evrildiği süreci “yasak elmalaşma” olarak adlandırıyoruz. Bu durumun televizyonun ekonomisi içinde kaçınılmaz bir sonuç olduğunu kabul edelim. Her hafta 140 dakika olarak çekilen bölümler için yaklaşık 120 sayfa senaryo yazılması gerekiyor. 82 bölümde karakterlerden, hikayeden tutarlılık beklemek yersiz.
Kızıl Goncalar geçen yıl bu zamanlarda yayınlanmaya başlar başlamaz RTÜK’ten ceza almıştı. Cezanın sebebi diziyi şikayet eden tarikatlardı. Bu şikayetlerin ve cezaların diziye (ve diğer dizilere) olan ilgiyi arttırdığı aşikar. Ama bu dizinin özel bir ilgiyi hak ettiğini, televizyon ekranında görmeye alışık olmadığımız derinlikte bir senaryo yazıldığını söylemek isterim. Kızıl Goncalar senaryosuna benzer derinlikte, incelikte bulduğum ve senaryonun derdi başka olsaydı birbirlerine çok benzettiğim dizi İstanbullu Gelin. Birinde toplumsal düzeyde karşılaşmalar din-bilim çatışmasıyla ilerlerken, diğerinde bireysel karşılaşmalar insanın kendiyle ve ötekiyle olan karşılaşmasını sundu. İkisi de bir iyileşme vadediyor. Bu sezon sona erecek Kızıl Goncalar, toplumda sen varsan ben de varım, aslında sen bensin diyerek bir uzlaşma vaadiyle bitecek diye tahmin ediyorum.
Bahar orijinal hikayesiyle paralel olarak anlatılan ilk 16 bölümünden sonra karakterlerini değişime uğratsa da bu sezon da izleyicilerin en çok izlediği dizilerden biri. Geçen yıl başladığı zaman ekrana bahar geldi diye yazmıştım. Klişe kadın temsillerinden sonra gerçek, ayakları yere basan bir kadın hikayesi izledik. Gerçek diyorum ama hikayenin içinde en ütopik karakter Bahar’ın kendisi. Bahar’ı izlemek kolay, eğlenceli; sadece bu bile onu diğer ağır dram yüklü dizilerden farklılaştırıyor.
İnci Taneleri izleyicisine tam olarak ne vadediyor çözemiyorum ama en yoğun olarak İç Anadolu’da ve erkekler tarafından izlenmesinden ötürü bir tahminim var. Hikayeye hiç katkısı olmayan pavyondaki dans sahneleri süreyi uzatmak için de işe yarıyordur. Bu sezon biraz kan kaybetse de geçen yıl başlarken yaptıkları tanıtım filmleri ile çok dikkat çekmişlerdi. Dikkat çekmek deyince bir Gassal değillerdi elbette.
Uzak Şehir yılın son çeyreğinde başladı, geriden gelip neredeyse Kızılcık Şerbeti izlenme oranlarına yaklaştı. Hikaye uyarlama ama bir o kadar da bu topraklara ait. Mardin’de Albora topraklarında modern geleneksel çatışmasıyla doğan bir aşk hikayesi. Türkiye’nin doğusunda hala geçerli olan akraba evlilikleri, aşklar dizinin neredeyse tüm ana karakterlerinin ilişki biçimi. Ama bu durum izleyici tarafından pek de önemsenmeden ilgiyle izleniyor. Daha önce de yazdığım gibi buradaki kilit duygu izleyiciye sunduğu aidiyet duygusu.
Ülkede yaşadığımız ekonomik kriz televizyon ekranında da kendini gösteriyor. Yandaş olmayan haber kanallarındaki ekonomi yayınlarından bahsetmiyorum. Bugün televizyon kanalları -neredeyse- tek gelir kaynağını izlenme oranları üzerinden belirlenen bir değerle reklam sürelerini satarak elde ediyor. Televizyon karşısındaki izleyici sayısı geçtiğimiz yıla göre değişmedi, televizyonda yayınlanan dizi sayısında da bir değişiklik yok. Hatta biten dizi sayısı bile hemen hemen aynı. Ama bir fark var; televizyon kanalları reklam sürelerini satamıyor. Reklamverenler ücreti düşürmek istiyor, oysaki maliyetlerin arttığı bu dönemde bir dizinin maliyetini bazen reklamlar bile karşılayamıyor. Dolayısıyla televizyoncuların, yapımcıların önünde zor bir sezon var. Ocak ayı reklamların en düşük dönemi olduğundan daha az dizi yayınlanacak. Ancak yüksek maliyetli bu sektörün sağlıklı devamı için yılın ilk üç ayındaki veriler önemli olacak.
Bütün dizileri takip etmekle birlikte ben de sadece izleyici olarak düzenli izlediklerimi yazayım. Kızılcık Şerbeti, Kızıl Goncalar, Bahar, Uzak Şehir, Sandık Kokusu, Şakir Paşa ve Ailesi dizilerini izleyerek yılı kapatıyorum. Bir haftada yaklaşık 27 dizinin yayınlandığı, Eylül-Ocak aylarında 12 dizinin bittiği, reklamların televizyonda gerilediği bu dönemde sektörün izleyiciyi daha iyi anlamaya ihtiyaç duyduğu açıkça görülüyor. Tanıtım videolarını görüp notunu verdiğimiz diziler 4 bölüm sonra bitiyor ve koskoca ekipler işsiz kalıyorsa riski azaltmak için araştırmaya ağırlık vermesi ve kurumsallaşması gereken bir sektör var. Herkese sevdikleriyle, sağlıkla, güzel hikayeler izleyecekleri bir yıl dilerim.