Dünya Yaşlılar Günü, yaşlılık ve sorunları

Her birey sağlıklı ve huzurlu bir yaşlılık geçirmek arzusundadır. Bunun için gerekenlerin, yönetenler tarafından yapılması da bir zorunluluktur.

Fotoğraf: Pixabay
Google Haberlere Abone ol

1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü tüm dünyada, yaşlılara yönelik etkinliklerin gerçekleştiği bir gündür. Ülkemizde bu konu da maalesef göstermelik bazı programlarla geçiştirilmektedir.

Doğal bir yaşam sürecinin son evresi olarak kabul edilen yaşlılık, hem bireysel hem de toplumsal olgudur. Her birey yaşlılık dönemini biyolojik, psikolojik, ekonomik ve sosyal değişimler geçirerek devam ettirir. Gelirin azalması, statü kaybı, fiziksel ve bilişsel aktivitelerde gerileme, yalnızlaşma gibi birçok faktör yaşlı bireyin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler.

İnsan nüfusunun dünya genelinde yaşlanması ile birlikte, yaşlılıkla ilgili sosyal politikalar önem kazanmış bu durum sosyal hizmetlerde dönüşüme neden olmuştur. Yaşlı nüfus arttıkça bir ülkenin sosyal güvenlik sisteminde, işgücü piyasasında, eğitim alanında ve de demografik yapısında değişim kaçınılmazdır. Teknolojinin hızlı değişimi, üretim ve tüketim süreçlerinin kısalığı, toplumların ve bireylerin yaşlılara bakış açısını da değişime uğratmıştır.

Biyolojik olarak kaçınılmaz olan yaşlılık sürecinin sağlık, sosyal, kültürel ve ekonomik boyutları vardır. Bazı geleneksel toplumlarda, yaşlılar saygı gören, tecrübelerine itibar edilen, ailenin birleştirici otoritesi konumunda olan kişilerdir. Özellikle tarımla ilgilenen toplumlarda yaşlılar birer otorite olarak kabul edilirler. Değerleri ve bilgi aktarımı yaptıklarından dolayı önemlidirler. Tarih boyunca birçok toplum yaşlılarını hep değerli görmüş, saygılarını da eksik etmemişlerdir.

Yaşlılıkla birlikte başkalarının yardımına ihtiyaç duyulması, özellikle kapitalist sistemde yaşlılara olumlu bakışı giderek değiştirmiştir. Bazı ailelerin yaşlılara bakma sorumluluğunu da azaltmıştır. Yaşlı sayısı artan toplumlarda yaşlı bakımı artık ailelerin sorunu olmaktan çıkıp bir toplumsal sorun haline gelmiştir.

Emeklilik, eşin kaybedilmesi, çocukların evlenip evden ayrılmaları, sağlık sorunları, yalnızlık gibi durumlar yaşlanma sürecinde gerçekleşmektedir. Yaşlıların da normal bir insan gibi uygun bir çevrede yaşama, beslenme, barınma, sağlık hizmetlerinden yararlanma, yaşantısını olumlu bir şekilde sürdürebilecek gelire sahip olma, kültürel ve eğitsel etkinliklere katılma, aile, yakın çevre, toplum ile kuşaklararası yardımlaşmayla desteklenme, ihtiyaç durumunda profesyonel personellerden bakım alma, kişisel saygınlığını geliştirecek hizmetlerden yararlanma hakkı vardır.

Yaşlılıkları nedeniyle yeterli düzeyde desteklenmeyip, sürekli negatif ayrımcılığa tabi tutulan, bilgi ve birikimi dikkate alınmayan tutumların toplumda artması üzücüdür.

Dünya genelinde nüfusun yaşlanması, yaşlıları ve dolayısıyla emeklileri iktidarların hedef tahtası haline getirmektedir. Onlara göre yaşlı nüfus toplam iş gücü arzını, verimliliğini, istihdam yapısını, ücret gelirlerini, tasarrufları, üretimi, tüketimi ve en önemlisi ekonomiyi etkilemektedir. Ayrıca sağlık ve sosyal güvenlik harcamalarında emeklilere ayrılan bütçe de, yöneticilere göre bir risktir.

Ülkemizde de yaşlılık bağımlılık oranı (çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısı) giderek artmaktadır. Bu oran TÜİK verilerine göre 2023'te yüzde 15 oldu. Ayrıca Türkiye, yaşlı nüfus oranına göre sıralamada 184 ülke arasında 67. sırada yer aldı. Yaşlının aile ve toplum tarafından desteklenmesi, ihtiyacı olanlara uygun bakım hizmetleri ile sağlık giderlerinin devlet tarafından sağlanması şarttır.

Türkiye'de yaşlıların, emeklilerin yaşamları giderek zorlaşmaktadır. Yaşamın bu döneminde ekonomik ve sağlık sorunlarıyla mücadele eden milyonlarca yaşlı bazen aile içinde psikolojik baskıya ve şiddete uğramaktadır. Genellikle yaşlılıkta ortaya çıkan Alzheimer ve Demans hastalıklarına yakalanan yaşlılar kaderine terk edilmiş durumdadırlar. Bunlar için devlet tarafından bakım evleri açılmalıdır. Yerel yönetimler diğer yöneticilerle birlikte yaşlıların yaşam kalitelerini artırmak için gerekli yatırımları yaşama geçirmelidirler. Yaşlılar için lokaller, kültür evleri, kulüpler açılmalıdır.

Yaşlının evli çocuğu ile birlikte yaşaması durumunda geliniyle ya da damadıyla bazı çatışmaların yaşanması da olasıdır. Bu durumlarda bazı yaşlılar kendi isteği ve zorunluluk gereği huzurevlerinde kalmaktadırlar. Tabii maddi durumu uygunsa. Ya da devlete ait kurumlarda uygun yer varsa. Bu kurumlarda sorunlar farklı bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Geleneksel toplum yapımıza uygun olmasa da huzurevleri veya yaşlı bakım merkezlerine birçok kişi artık yaşlılarını bırakmakta. Hatta resmi istatistiklere göre her yıl beş yüz civarında yaşlı aileleri tarafından sokağa terk edilmektedir. Eşlerin çalışması, evin kalabalık oluşu, bakımının yeterince yapılamaması, uyumsuzluk yaşlıların evden uzaklaştırılmasında gerekçe olmaktadır.

Yaşlı bireylerle ilgili olarak yazılı ve görsel basın sosyal ve toplumsal duyarlılık oluşturmalı, kentlerde yaşlıların karşılaştıkları sorunlarla mücadele için yardımcı olabilecek iletişim hatları yaygınlaştırılmalı, huzurevlerinde çalışan elemanların nitelikli olması sağlanmalı, sağlık problemlerini önleme adına periyodik muayene ve kontrol hizmetleri yaygınlaştırılmalı, evde bakım hizmetlerinin yanında psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri artırılmalıdır.

Sonuç olarak her birey sağlıklı ve huzurlu bir yaşlılık geçirmek arzusundadır. Bunun için gerekenlerin, yönetenler tarafından yapılması da bir zorunluluktur.

*Eğitimci- Yazar