Çetin Doğan’ın damadı: Darbe girişimi kafa karıştırıcı
Emekli 1 Ordu Komutanı Çetin Doğan'ın damadı Dani Rodrik, Türkiye'de yaşanan darbe girişimini değerlendirdi.
DUVAR - Balyoz davasında tutuklanıp beraat eden eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın damadı Dani Rodrik darbe girişimi değerlendirdi. Rodrik, girişimi ‘kafa karıştırıcı’ diye niteledi.
Harvard Üniversitesi’nde politik ekonomi alanında ders veren Prof. Dani Rodrik, ‘başarısız girişimin siyasi açıdan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için bir nimet’ olduğunu ve Erdoğan’ın ‘gücü elinde toplamak için siyasi rüzgârı arkasına aldığını’ yazdı. Rodrik, “Fakat darbe başarılı olsaydı, demokrasinin geleceğine kesinlikle daha ağır bir darbe vurulmuş olacaktı. Bu, sevinmek için en azından bir neden” yorumunu yaptı.
Project Syndicate’te yayımlanan ‘Türkiye’nin kafa karıştırıcı darbesi’ başlıklı yazının tam metni şöyle:
‘GELENEKSEL ŞABLONDAN UZAK’
Türkiye’deki askeri darbelerin, başarılı olsun veya olmasınlar, öngörülebilir bir şablonu vardır. Askerlerin Kemal Atatürk’ün laik vizyonuna karşı düşman addettiği siyasi gruplar, çoğunlukla İslamcılar, giderek artan bir güç elde eder. Gerilim tırmanır, buna genellikle sokaktaki şiddet eşlik eder. Ardından ordu devreye girer; askerler, düzeni ve laik prensipleri yeniden tesis etme yönünde sahip olduklarını iddia ettikleri anayasal gücü kullanır.
‘İSRAİL VE RUSYA’YLA BARIŞ TESKİN ETMİŞ OLMALIYDI’
Bu kez durum çok farklıydı. Laik askerleri hedef alan bir dizi düzmece davanın sayesinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ordu hiyerarşisini yeniden düzenleyip kendi adamlarını en tepeye yerleştirebilmişti. Ülke arka arkaya terör saldırılarıyla sarsılır ve kötüye giden bir ekonomiyle karşı karşıyayken, orduda Erdoğan’a karşı bir hareketlilik veya muhalefet belirtisi yoktu. Aksine, Erdoğan’ın son dönemde Rusya ve İsrail’le uzlaşmasının, yanı sıra Suriye’deki iç savaşta oynadığı aktif rolden geri adım atma yönündeki açık arzusunun, ordunun en üst kademelerini rahatlatmış olması gerekirdi.
‘AMATÖRCE VE GÜLÜNÇ’
Genelkurmay Başkanı’nı yakalamayı başaran ama Erdoğan veya hiçbir üst düzey siyasetçiyi gözaltına almak yönünde hiçbir anlamlı girişimde bulunmayan darbecilerin amatörce davranışı da en az bu kadar kafa karıştırıcıydı. Büyük televizyon kanallarının saatler boyu yayın yapmasına izin verildi ve stüdyolarına sonuç olarak gelen askerlerin beceriksizliği neredeyse gülünçtü.
‘ORDU SADECE KÜRTLERİ BOMBALARDI…’
Uçaklar sivilleri bombaladı ve Meclis’e saldırdı; bu, Türk ordusunun Kürt bölgelerinin dışında sergilediği türden bir davranış değildi. Sosyal medya şaşkın (ve görünüşe göre neler olduğunu bilmeyen) askerlerin siviller tarafından tanklardan çıkarılıp silahlarının elinden alındığı (ve bazen daha kötüsünün yapıldığı) görüntülerle dolup taşıyordu. Askeri darbelerden nefret eden ama askerlerini de hâlâ çok seven bir ülkede tanık olacağımı hiç düşünmediğim sahnelerdi bunlar.
‘GÜLENCİLERİN SON KALESİ ORDUYDU’
Erdoğan eski müttefiki, bugünkü ezeli düşmanı Fethullah Gülen’i suçlamakta gecikmedi. Buna şüpheyle yaklaşmak için açık sebepler bulunduğu ortada fakat bu suçlama göründüğü kadar tuhaf olmayabilir. Gülencilerin orduda güçlü bir varlığı bulunduğunu biliyoruz (Durum böyle olmasaydı, hükümet geçmişte üst düzey askerlere Ergenekon ve Balyoz adı verilen davaları açamazdı). Esasında ordu, Erdoğan’ın polis, yargı ve medyada yaptığı tasfiyelerden sonra Gülencilerin ellerinde kalan son kaleydi.
‘TASFİYE BEKLENİYORDU’
Erdoğan’ın ordudaki Gülencilere karşı büyük bir hamle yapmaya hazırlandığını da biliyoruz. Birkaç subay geçmişteki davalar için sahte kanıt üretmek suçlamasıyla zaten tutuklanmıştı ve önümüzdeki ay toplanacak Yüksek Askeri Şûra’da Gülenci subaylara karşı kapsamlı bir tasfiye yapılacağına dair söylentiler vardı.
‘LAİKLERDEN KORKARKEN MÜTTEFİKLERİ YAPTI’
Dolayısıyla Gülencilerin bir gerekçesi vardı ve girişimin zamanlaması da, işin içinde onların bulunduğu iddiasını destekliyor. Erdoğan’ın uzun zamandır laiklerden gelmesinden korktuğu darbenin, bizzat kendileri Erdoğan’a karşı sayısız darbe planı uydurmuş olan eski müttefikleri tarafından yapılması son derece büyük bir ironi.
‘YENİ AYRINTILAR ORTAYA ÇIKABİLİR’
Bununla birlikte, kanlı bir askeri darbe, sahne arkasında dolap çevirmeyi silahlı eylemlere veya açık şiddete tercih eden Gülen hareketinin geleneksel yöntemlerinin epey dışında kalıyor. Darbe, Türkiye’deki son kalelerini kaybetme ihtimalleri göz önüne alındığında, çaresiz son bir gayret olabilir. Fakat yaşananlara dair bu kadar çok yanıtsız soru varken, önümüzdeki haftalarda hikâyede çok sayıda değişiklik olması şaşırtıcı gelmeyecektir.
‘TEHLİKELİ JAKOBENLİK’
Bundan sonra yaşanacaklara dair daha az belirsizlik söz konusu. Darbe girişimi Erdoğan’ın kinini artıracak ve Gülen hareketine karşı daha geniş çaplı bir cadı avını ateşleyecektir. Ordu ve başka yerlerde binlerce kişi görevden alınacak, hukukun üstünlüğüne veya masumiyet karinesine pek de saygı gösterilmeden yargılanacaktır. Darbeciler için idam cezasının geri getirilmesi konusunda şimdiden endişe verici çağrılar yapılıyor ve yakın zamandaki deneyimlerden biliyoruz ki, Erdoğan’ın darbeci anlayışı epey geniş bir kategoriye tekabül ediyor. Yakalanan askerlere karşı kitlesel şiddet, Türkiye’de yargı sürecinden geriye kalan ne varsa onu da tehlikeye atacak bir Jakobenliğe işaret ediyor.
‘TOPLUMSAL BÖLÜNME SANDIĞIMIZDAN DERİN’
Darbe girişimi ekonomi için de kötü haber. Erdoğan’ın son dönemde Rusya ve İsrail’le yüzeysel bir biçimde uzlaşmasının arkasında muhtemelen yabancı sermaye ve turist akışını yeniden tesis etme arzusu yatıyordu. Bu umutların şu an hayata geçmesi muhtemel görünmüyor. Başarısız darbe, ülkenin siyasi bölünmelerinin en kötümser gözlemcilerin bile inandığından daha derin olduğunu ortaya çıkardı. Bu durumun yabancı yatırımcılar veya ziyaretçiler için cazibeli bir ortam yarattığı söylenemez.
‘ERDOĞAN İÇİN SİYASİ NİMET’
Fakat siyasi açıdan, başarısız darbe Erdoğan için bir nimet. Muzaffer çıkıp çıkmayacağı hâlâ belirsizken söylediği gibi, “Bu hareket Allah'ın büyük bir lütfu. Bu, tertemiz olması gereken TSK'nin temizlenmesine vesile olacak bir harekettir.” Darbenin başarısız olmasının ardından, Erdoğan cumhurbaşkanlığını güçlendirmek ve gücü elinde toplamak için uzun zamandır istediği anayasal değişiklikleri yapmak için siyasi rüzgarı arkasına alacaktır.
‘DEMOKRASİ ÖYLE YA DA BÖYLE ZARAR GÖRECEK’
Dolayısıyla, darbenin başarısızlığı Erdoğan’ın otoriterliğini güçlendirecek ve Türkiye demokrasisinin hayrına olmayacak. Fakat başarılı olsaydı, uzun vadeli etkileri de düşünüldüğünde, demokrasinin geleceğine kesinlikle daha ağır bir darbe vurulmuş olacaktı. Bu, sevinmek için en azından bir neden demek…