Umuda kaçış
Souda Mülteci Kampı'nda gönüllü çalışan Rakel Sezer, yaşam şartlarının ağırlaştığını ve imkanların yetersiz olduğunu anlatıyor. Sezer, ''Şu an kampta 100’ün üzerinde çocuk var. Çoğu 13 yaş ve altında...'' diyor.
Rakel Sezer - Souda Mülteci Kampı/Sakız Adası
Savaştan kaçmayı başarmış, suyu aşıp, İzmir’den daha önce hiç gitmediği Avrupa’ya sığınmak üzere 25 günlük bebeği, karısı ve yaşları 8-12 arası değişen diğer üç çocuğu ile Ağustos ayının son gününde yola cıkmış Halep’li bir aile. Bir saatlik tehlikeli yolculuk sonunda botta bulunan, çoğunluğu Suriyeli, bir bölümü de Kongo, Gana, Cezayir gibi Afrika ülkelerinden gelen 30 kadar kişi ile Sakız adasının bir sahiline ulaşmış. Botu kullanan, hemşehrisi olan genç bir çocuk. Başarısız bir denemeden sonra suyu geçmeyi tekrar denemek istiyor. Güleç yüzlü ve güven verici bir delikanlı. İnsan taciri değil, kendisi de diğerleri gibi savaştan kaçıp Avrupa’ya sığınmak istiyor. Şu anda kendisi Sakız adasında Souda mülteci kampında yaşıyor. Kaçış sırasında botta, 25 günlük bebek mumya gibi sarılıyor ve her şeyden habersiz uykusunda ölümle yaşam çizgisi arasında, suyu geçip Türkiye’den karşı tarafa, Avrupa’ya ulaşıyor.
Souda, Sakız Adasında, kalenin sahil şeridi boyunca uzanan duvarlarının arasında, Birleşmiş Milletler Göçmenler İdaresinin Atina’ya ve oradan Avrupa’nın çeşitli ülkelerine gönderilmeden önce geçici bir çözüm olarak kurduğu kamp. Ancak bir süre sonra, kampta , sığınmacı başvuru sürecinin yavaşlaması hatta durma noktasına gelmesi sonucunda, kapasitesinin çok üzerinde ortalama 1300-1400 mülteci sıkışıp kalmış.
Botun içindekiler sağ salim karaya ulaşıyor. Sahil güvenlik polisi sayılarını tespit ediyor. İlk yardım ve insani ihtiyaçlarını karşılamak üzere , Salvatore Maritimo Humanitario (SMH) Arama Kurtarma ve Chios Eastern Shore Response Team (CESRT) üyelerinden birkaç gönüllü olanakları sınırlı bir ambulans ve bir arabada bulunan kıyafet ve yiyeceklerle hazır bekliyor. Sahil polisi tespitler yapıldıktan sonra mültecilere hipotermi battaniyeleri dağıtıyor. Bebek hayatta ve annesi ile hemen ambulansa alınıyor. Anne, zorlanmasına rağmen bebeği emzirmeye çalışıyor. Bebek birkaç başarısız denemeden sonra annesinin memesinde hayata tutunuyor. Sakız adasında gün ağarmaya başlıyor.
TÜRKİYE-AB ANLAŞMASI ADAYA GELEN MÜLTECİ SAYISINI AZALTTI
Adaya, mülteci akını, 20 Mart 2016 tarihinde Türkiye-Avrupa Birliği arasında varılan anlaşmadan sonra sınır güvenliğinin artması nedeni ile oldukça azalmış. Haftada 20 bot dolusu mülteci karşılanırken bu sayı 5'e kadar inmiş. Ancak Türkiye’ye Avrupa’dan geri gönderilme ve karşılığında adadaki mültecilerin sığınma başvurularının işlemi oldukça yavaş seyrettiğinden sayı bugünkü seviyelere ulaşmış. Mültecilerin, kısa süreli kampta kalma beklentileri, yerini 7-8 aya kadar uzanan bekleme süreleri nedeniyle yeni bir hayatta kalma mücadelesine bırakmış.
Saat sabahın 6.00'sı. Hava çok soğuk ve rüzgarlı. Sahil polisinin yeni gelen mültecileri, giriş ve sığınma başvuru işlemlerini yapmaları için karada bulunan polis ekibine teslim etmesi gerekiyor. Polis ekibinin arabası saat: 9.00'da ana limana gelecek. Aradaki 3 saat süresince ana limana getirilen mültecilerle birlikteyiz. Uyuyacak, ısınacak küçük bir kulübe ve ihtiyaçlarını gidermek için küçük mobil bir tuvalet var. Bir grup mülteci battaniyelere sarılıp dışarıda beklemek zorunda kalıyor.
YAŞAM ŞARTLARI AĞIR VE İMKANLAR YETERSİZ
Saat: 9.00’da resmi plakalı gri renkli bir otobüs geliyor. Mülteciler devlet kampı olan Vial’e doğru yola çıkıyor. Başvurular ve kayıtlar Vial’de bulunan Birleşmiş Milletler Göçmen İdaresi yetkililerince yapılıyor. Vial’de kapasite sorunu olduğu için bir bölümü veya hepsi işlemleri bittikten sonra Souda’ya gönderilecekler. İki kampta da yaşam şartları ağır ve imkanlar yetersiz. Vial’e güvenlik nedeni ile resmi olmayan gönüllü kuruluşlar ancak özel izinle ve kısıtlı süre ile alınıyor. Souda ise açık ve güvenlik açısından çok hassas bir yapıya sahip. Birkaç belediye yetkilisi ve birkaç polis ekibi izleme ve gözlem niteliğinde orada hazır bulunuyor. Kampın içindeki herhangi bir gerginliği veya şiddeti önlemede zayıf ve yetersiz kalıyorlar.
Bağımsız gönüllü organizasyonları Souda kampında yaşamın devam etmesinde önemli bir rol oynuyorlar. Resmi organizasyonlar Vial’de faaliyetlerini sürdürürken, Souda’da CESRT (yerli gönüllü organizasyonu), Drop in the Ocean (Norveç), Save the Children (İngiltere), Samaritan Purse (Amerika), Zaporeak Kitchen (İspanya), Korean Master Chef (Kore) gibi organizasyonlar göçmenlerin beslenme, kıyafet, temel hijyen ihtiyaçlarını gidermekte etkili oluyorlar. Birleşmiş Milletler, kampın alt yapısı ile ilgili konularda; çadır, su geçirmez branda, tuvalet ve çeşme suyu sağlamakta belediye yetkilileri ile çalışıyorlar.
Yağışlı ayların gelmesiyle birlikte, Ekim’in üçüncü haftası itibarı ile kampta Birleşmiş Milletler öncülüğünde kışa hazırlık çalışmaları başlatıldı. Çadırların altına yerleştirilen ve su geçirmez branda ile örtülen tahta paletler, zeminle teması keserek içeriye su girmesi engellenmeye çalışılıyor. Öncelikle çocuklu aileler adada bulunan apart otellere veya kışın boş kalan dairelere Birleşmiş Milletler bütçesi ile yerleştiriliyor.
Şu an kampta 100’ün üzerinde çocuk var. Çoğu 13 yaş ve altında. Kampa yakın bir bölgede resmi olmayan bir göçmen okulu açıldı. Çocuklara İngilizce, matematik gibi temel dersler yanında müzik ve resim dersleri verilerek çocukların kamp ortamından gün içinde uzaklaşmaları ve skolastik ve kişisel gelişimlerine yardımcı olmaya çalışılıyor. CESRT, yaz aylarında şehir merkezindeki parkta sürdürdüğü İngilizce derslerini, yakın zamanda kiraladığı bir dairede devam ediyor. Her yaştan göçmen bu derslere katılıyor.
MÜLTECİLER İKİ KONTEYNERİ ATEŞE VERDİ
CESRT ayrıca, SMH ile birlikte ilk müdahaleden sorumlu olarak Sahil güvenlikle birlikte çalışıyor. Gece boyunca gönüllüler kıyı şeridi taraması yaparak olası bir botun uzaktan kıyıya yaklaşmasının tespitinde çalışıyorlar. Sahil güvenlikle sürekli irtibatta kalmak ve botun karaya ulaştığı anda göçmenlere ulaşmak ve paramedikler tarafından ilk müdahalenin yapılması hayati bir önem taşıyor. Karaya çıkış anında yapılan sağlık kontrolleri sonucu bazı vakaların helikopter ambulansı ile Atina’ya ulaştırılması gerekliliğinin tespit edilmesi yolculuğun özellikle yaşlı, hasta, yaralı ve bebekler üzerinde ölüme yol açan etkileri olabileceğini ve adanın bu konuda sınırlı imkanları olduğunun işareti.
Göç dalgasının devam etmesi Souda’da imkanların daha kısıtlı hale gelip yaşamın kış şartlarında imkansız hale gelmesine sebep olacak. Bu gerçek, kampta yaşayan mültecilerin şiddet içerikli protestolarına sebep oluyor. Ekim ayının ortasında şiddetli yağan yağmur sonrası birçok çadır zarar görmüştü. Birkaç mülteci, gönüllü organizasyonlara ait dağıtım için kullandıkları iki konteyneri ateşe verdi. Yangın kısa sürede söndürüldü fakat psikolojik etkisi büyük oldu. O günden beri halen konteynerlerin yerine yenileri getirilemedi. Görüşmeler devam ediyor. Bu nedenle, gönüllü organizasyonları, mültecilere ihtiyaçlarını ulaştırma noktasında zorluk çekmeye başladı. Bu gibi gerginliklerin sayısı ve şiddeti arttıkça, kale içinde yaşayan halk ve daha sonra ada halkı tarafından yapılan protesto eylemleri ve baskıların artması nedeni ile, Belediye ve Valilik tarafından kampın varlığının devamının tekrar sorgulanması sonucu yeni bir kamp yapmak üzere hazırlıkların başlatıldığının haberini aldık.
Akşam saatlerinde birkaç aile ile limanda buluştuk. Torbaları ve küçük çantaları ile Sakız adasından Atina'ya gidecek gemiyi bekliyorlar. Görüşmelerden koşullu olumlu cevap çıkmış. İki tane Birleşmiş Milletler yetkilisi limana geldi. Ailelere feribot biletlerini ve Atina'ya vardıklarında onları karşılayacak yetkililere gösterecekleri üzerinde 'UNHCR' (Birleşmiş Milletleri Göçmen İdaresi) yazılı kağıtları verdi. Uzun bir geceden sonra ertesi sabah Atina’ya ulaşacaklar. Oradaki kampa yerleştirilecekler ve görüşmeler orada devam edecek. İyi yolculuklar ve bol şanslar diliyoruz. Gitmek istedikleri ülkelerden ve umutlardan bahsediyoruz artık onlarla.